Dilek Öcalan: Sayın Öcalan'ın özgürlüğü için adım atılmalı
HDP Milletvekili Dilek Öcalan, Kürt Halk Önderi Öcalan'ın özgürlüğüne yönelik ciddi adımların atılması çağrısında bulundu.
HDP Milletvekili Dilek Öcalan, Kürt Halk Önderi Öcalan'ın özgürlüğüne yönelik ciddi adımların atılması çağrısında bulundu.
HDP Milletvekili Dilek Öcalan, Kürt Halk Önderi Öcalan'ın özgürlüğüne yönelik ciddi adımların atılması çağrısında bulundu.
HDP Urfa Milletvekili Dilek Öcalan, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a uygulanan ağır tecrit koşulları ve kendisinden haber alınamamasına ilişkin Meclis'te basın toplantısı düzenledi. Basın toplantısına Öcalan'ın kardeşi Mehmet Öcalan da katıldı.
Kürt Halk Önderi Öcalan üzerindeki tecridin bir an evvel son bulması için çağrı yapan Dilek Öcalan, "Ben bugün burada HDP milletvekili olarak ama aynı zamanda Sayın Abdullah Öcalan'ın
ailesinin bir ferdi olarak, İmralı'da bulunan diğer tutukluların aileleri ile birlikte karşınızdayım" dedi. İmralı'daki ağır tecrit koşullarının her geçen gün derinleştirildiğini belirten Öcalan, PKK Lideri Öcalan'ın 27 Temmuz 2011 tarihinden bu yana avukatlarıyla, 6 Ekim 2014 tarihinden beri ailesiyle, 5 Nisan 2015 tarihinden itibaren ise İmralı Heyeti ile görüşmesinin engellendiği ve en son 26 Aralık 2015 tarihinde yanındaki 2 tutuklunun Silivri Cezaevi'ne nakledildiğini hatırlattı.
'MİLYONLAR ENDİŞELİ'
Öcalan, sürgünlere ilişkin Adalet Bakanlığı ile görüşen İmralı Heyeti üyesi Pervin Buldan'a "rutin işlem" yanıtı verildiğini belirterek, "Bu yanıt, ciddiyetsiz bir yaklaşımın ta kendisidir. Buradan Adalet Bakanı'na da sormak istiyorum; barışın teminatı konumunda olan Abdullah Öcalan'ın tutulduğu yerdeki bu uygulamaya nasıl bu denli ciddiyetsiz yaklaşılabilir? Bu ciddiyetsiz yaklaşım sadece tutuklu bulunan Sayın Öcalan'ı değil kendisinden haber almayı bekleyen milyonlarca insanı endişeye sürüklemektedir" şeklinde konuştu.
'SEKRETARYA' ÇAĞRISI
Cezaevlerinde 12 Eylül 2012 tarihinde "Öcalan irademizdir'' şiarıyla başlatılan açlık grevlerini de hatırlatan Öcalan, "Hükümeti müzakere sürecine sevk eden bu direniş, Sayın Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması ve görüşme koşullarının düzeltilmesi sözü alındıktan sonra sona erdirildi ve demokratik çözüm süreci başladı. Fakat gelinen noktada görüyoruz ki hükümet verdiği sözleri tutmadı. Diyalog masasını devirdi, tecridi ağırlaştırdı ve ülkeyi kaosa sürükledi. Bu kaostan çıkışın tek yolu, masaya dönmek ve nitelikli müzakereleri başlatmaktır. Hükümetin kendi önerisi olan ve kalıcılığını istediği Sekretarya kurumunun gerekliliklerini bir an önce yerine getirmek için adım atmalıdır" diye kaydetti.
'KAMUOYU DUYARLILIK GÖSTERMELİ; ÖZGÜRLÜĞÜ GÜNDEMİMİZE GELMELİ'
Öcalan, demokratik kamuoyunun da duyarlılık göstermesi gerektiğini ifade ederken, "Barış için bir çözüm üretebilmek adına, bütün kesimlerin bu süreçte elini taşın altına koyması gerekmektedir. Çatışmasızlık ortamını yeniden inşa etmek ve kalıcı barışı sağlayabilmek için sürecin baş müzakerecisi olan Sayın Öcalan üzerindeki tecridin bir an önce kaldırılması, özgürlüğünün acil olarak gündemimize gelmesi gerekmektedir" dedi.
AVRUPA'NIN SESSİZLİĞİNE TEPKİ
Öcalan, Temmuz 2005 - Mayıs 2006 tarihleri arasında "Öcalan Siyasi İrademdir" imza kampanyası kapsamında 3 milyon 243 bin imza toplandığını hatırlattığı açıklamasında, şunları da söyledi:
"Daha sonra dünya çapında yürütülen 'Öcalan'a Özgürlük' kampanyası 6 Eylül 2012 tarihinde Belçika'nın başkenti Brüksel'de start aldı. 16 Şubat 2015 tarihinde Fransa'nın Strasbourg kentinde bir basın açıklaması ile sona erdi. Bu kampanya kapsamında da 10 milyon 328 bin 623 imza toplandı ve Avrupa Konseyi'ne teslim edildi. Bu imzalar sadece Türkiye Cumhuriyeti tarafından değil, Avrupa Birliği devletleri tarafından da hiçe sayılmakta ve Sayın Öcalan'ın özgürlüğü için hiçbir şey yapılmamaktadır. Öte yandan Avrupa'da yaşayan Kürdistanlılar, Öcalan'ın özgürlüğü için 25 Haziran 2012'de Strasbourg'daki Avrupa Konseyi önünde başlattıkları süresiz dönüşümlü nöbet eylemleri devam etmektedir. Bu eylemin amacı aynı zamanda Kürdistan, Türkiye ve Ortadoğu halklarının özgürlüğü, birlikte ortak yaşam talebidir. Bu talebin sadece Kürtlerin değil, farklı uluslardan işçilerin, emekçilerin, devrimcilerin ve sosyalistlerin talebi olduğunu görünür kılmak adına başlatılan bu eyleme de sessiz kalınması, bir kez daha gösteriyor ki Avrupa Birliği Devletleri 'Öcalan'a Özgürlük ve Kürdistan'a Statü' talebine sessizler."
'AİLE OLARAK KABUL ETMİYORUZ!'
İmralı Adası'ndan sürgün edilen Nasrullah Kuran ve Çetin Arkaş'ın "Burada mesaj bize değil Öcalan'adır. Açıkça bir şantaj halidir bu" açıklamalarını hatırlatan Öcalan, son olarak şunları söyledi:
"Bu tecridin ve keyfi uygulamaların hiçbir ahlaki ve hukuki boyutu yoktur. Ailesi olarak Abdullah Öcalan'ın sağlığı ve güvenlik durumuyla ilgili hiçbir bilgiye sahip değiliz. Yasalarla verilmiş olan haklardan keyfi bir şekilde men edilmiş durumda olmasını ailesi olarak kabul etmiyoruz. Biz ailelere ve kamuoyuna bu keyfi tutumların açıklanması ve bir an önce Sayın Öcalan'ın özgürlüğüne yönelik ciddi adımların atılmasını talep ediyoruz. Sayın Öcalan'ın müzakereleri eşit ve özgür bir şekilde yürütmesinin koşulları sağlanmalıdır."