Doğan: Sanbot gibi formatlamak istiyor

Hukukçu Erdal Doğan, iktidarın kendinden olmayan herkesi robot Sanbot gibi formatlamak istediğine işaret etti.

Avukat Erdal Doğan, yasakçı, sansürcü ve baskıcı ortamı 'çıldırmışlık hali' olarak niteleyerek, "At gözlüğü takılmış kapalı bir toplum haline getirilmek isteniyoruz" dedi.

Barış bildirisi yayınlayan akademisyenlerden sonra Türkiye’nin Efrîn’in işgal girişimine karşı çıkan aydınların, hekimlerin, hukukçuların hedef tahtasına oturtulduğu, basının susturulup, tweet atanın hapsedildiği genel tabloyu ANF'ye değerlendiren insan hakları hukukçusu Erdal Doğan, iktidarın çılgınlık halinin son noktasında olduğunu vurguladı. AKP’nin uzun bir zamandır siyasette geliştirdiği ayrımcı, ötekileştirici, düşmanlaştırıcı nefret dilinin kutuplaşmayı zirveye taşıdığına dikkat çeken Avukat Doğan, özellikle Kürt kentlerinin yıkılmasıyla başlayan süreçte devletin güvenlik politikalarını eleştiren herkesin kriminalize edilip, sistematik olarak 'terörist' ilan edildiğini söyledi. Mesleğinin temel ilkesinin yaşamı savunmak olan hekimlere dahi hakaret edildiğini hatırlatan Av. Doğan, iktidarın kendisi gibi düşünmeyenleri 'vatan haini' ya da 'ajanlıkla' suçlayarak ülkeyi yönetmeye başladığına işaret etti.

ULUSLARARASI SÖZLEŞMELERİN TERSİNE

Avrupa Birliği’ne aday olmak isteyen Türkiye’nin yaşamı savunan ve savaş propagandasını yasaklayan uluslararası sözleşmelerde taraf olduğunu hatırlatan Av. Doğan, buna rağmen barışı savunanların suçlu ilan edilip, savaş kışkırtıcılığı yapanların ise el üstünde tutulduğu bir tabloyla karşı karşıya olunduğunu ifade etti. Meclis'te kabul edilen temel haklar ve özgürlüklerle ilgili uluslararası insan hakları sözleşmelerinin en az anayasal hükmü kadar önemli olduğunu vurgulayan Av. Doğan, ancak temel insan hakları ve özgürlükleri güvence altına alan tüm sözleşmelerin Türkiye’de tersine işletildiğine dikkat çekti. Avukat Erdal Doğan, düşüncesini açıklayan aydınların, sanatçıların, akademisyenlerin, hekimlerin, öğretmenlerin ve hukukçuların uluslararası sözleşmeler gereği koruma altına alınacak yerde, tam tersine bir muameleye tabi tutulduğunu belirtti. Her askeri operasyon, çatışma veya savaşlarda en çok sivillerin, çocukların, kadınların, yaşlıların zarar gördüğünü ya öldürüldüklerini ya da göçe zorlandıklarını anımsatan Av. Doğan, bu yıkımlara karşı gelenlerin hem memleket hem de dünya sevdalısı olduğunun altını çizdi.

TEK TİP DÜŞÜNME DAYATILIYOR

Türkiye’de yaşananları bir çıldırmışlık hali olarak gördüğünü dile getiren Avukat Doğan, OHAL rejiminin darbe dışı muhalefeti sindirme ve sivil toplum örgütlerini kontrol etme aracına dönüştürüldüğünü kaydetti. Tarafsızlığı ve bağımsızlığı zaten onlarca yıldır tartışmalı olan yargının da bu durumdan çok fazlaca nasibini aldığını hatırlatan Av. Doğan, yargının bu süreçte iktidar politikalarının bir aparatı; idari memurluğu haline dönüştüğünü söyledi. “Tek tip düşünme dayatılıyor” diyen Doğan, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan gibi düşünmeyenlerin bertaraf edilmek istendiği tehlikeli bir dönemden geçildiğini kaydetti. Tartışma konusu olan sivil yapılanmalara yönelik cezasızlık getiren 696 sayılı Kanun Hükmündeki Kararname gündemdeyken, toplumun ileri gelen meslek örgütlerinin, hukukçuların, gazetecilerin hedef alınmasının kaygı verici olduğuna dikkat çeken Av. Doğan, "Bu siyasi ortamda kriminalize edilen, hedef gösterilen TTB yöneticilerine, aydınlara, siyasetçilere herhangi bir saldırı yapıldığında ‘milli duruş’ denilerek cezasızlık gündeme gelecek" dedi.

SANBOT GİBİ FORMATLAMAK İSTİYOR

Ulaştırma Bakanı Ahmet Aslan’a "Yavaş konuş, ne diyorsun anlamıyorum" diyen Sanbot isimli robota bile format atıldığı günlerden geçildiğine işaret eden Avukat Doğan, Sanbot’un başına gelenlerin yaşanan genel durumu özetlediğini söyledi. Av. Doğan, iktidarın kendisi gibi düşünmeyen herkesi formatlamak istediğini vurguladı.

Torba yasayla internete getirilen büyük sansüre de işaret eden Avukat Erdal Doğan, şunları söyledi: "Saray ne düşünüyorsa hepimizi öyle düşünecek şekilde formatlamak, adeta her birine birer at gözlüğü takılmış bireylerden oluşan kapalı bir toplum haline getirilmek isteniliyor. Türkiye’nin entelektüel birikimi giderek göç ediyor. İnsanların düşüncelerini artık korkusuzca açıklayamaz hale geldi. Sanbot'un formatlandıktan sonra bakandan özür dilediği bu ortamda, insanların korkudan kendilerine format atar duruma geldiği vahim bir tabloyla karşı karşıyayız."