Dokunulmazlık şantajı ve demokratik direniş-Selahattin Erdem

Dokunulmazlık şantajı ve demokratik direniş-Selahattin Erdem

AKP’nin “Dokunulmazlıðı kaldırırım” biçimindeki şantaj ve tehdidine boyun eðen Kürt kaybeder. Sadece güncel siyaset açısından deðil, tarihsel ve ideolojik açıdan da kaybeder. Dokunulmazlık meselesi bugün bu denli belirleyici önem arz eden bir hale gelmiştir. Ýdeolojik ve siyasal açıdan belirleyici bir tutum olmuştur. Yoksa BDP milletvekilleri açısından dokunulmazlıðın ne önemi var? Zaten onlar dokunulmazlar sınıfından deðiller. Halktan hiç kopmadılar. Pratikte de “Dokunulmazlık” denen şeyin pek bir faydasını görmediler. Yıllardır zindandalar, gazlandılar, coplandılar, sayısız hakarete maruz kaldılar. Bütün bunlara karşı sözde başkanları olan Cemil Çiçek’ten gık bile çıkmadı.

Öncelikle şunu belirtelim: Bugün milletvekili dokunulmazlıðını kaldırma meselesinin gündeme gelmiş olması bir hukukî olay deðil, tamamen bir siyasal yaklaşımdır. Bu meseleye hukukî bir olaymış gibi yaklaşan kaybeder. Kazanabilmek için öncelikle siyasal bir yaklaşım olduðunu görmek ve etkin siyasal yaklaşım gösterebilmek gerekir. Bu nedenle de hukukî tartışma içine hapsolmamak, dokunulmazlıðı kaldırma siyasal hamlesine karşı demokratik siyasal hamleler yapabilmek önemlidir.

“Dokunulmazlıkları kaldırma” hususunu gündeme getirerek AKP ne yapmak, neleri kazanmak istemektedir? Her şeyden önce, dokunulmazlık meselesinin Kürt demokratik siyasetine karşı 14 Nisan 2009’dan beri yürütülen siyasal soykırım operasyonlarının bir parçası ve devamı olduðu söylenebilir. Şimdiye kadar BDP’nin çeşitli düzeylerdeki yöneticileri, seçilmiş belediye başkanları, il meclisi üyeleri, Kürt aydınları, yazarları, gazetecileri, sanatçıları, avukatları, iş insanları, insan hakları savunucuları, kadınları, gençleri, emekçileri “KCK Operasyonu” adı altında tutuklanıp zindanlara doldurulmuş, sıra milletvekillerine gelmiştir. Şimdi de alışılan deyimle “Son dalga” olarak milletvekilleri etkisiz kılınıp Kürt demokratik siyaseti bitirilmek istenmektedir. BDP ad olarak kapatılmayıp yaşatılacak, yönetim, örgüt ve üye olarak yok edilecektir. Bu da AKP usulü parti kapatma oluyor!

Dokunulmazlık meselesinin gündeme getirilmesinin güncel siyasetle de baðı var. AKP ne yaptıysa da Kürt demokratik siyasetini teslim alamadı ve etkisiz kılamadı. Her türlü faşist baskı ve teröre raðmen Kürt direnişini kıramadı. Tersine 12 Haziran 2011 seçimleri ardından önüne koyduðu “PKK’yi bitirme” hedefinde başarısız kaldı. Şimdi Kürt özgürlük direnişi karşısında iç ve dış siyasetle adım bile atamıyor. Kürt sorununu çözmeden yapabileceði hiçbir şey kalmadı. Evren ve Çiller hükümetlerinin içine düştüðü yenilgi durumunu yaşıyor. Kimseye ne söz dinletebiliyor, ne de korkutabiliyor. Bir politika tarzı olarak uyguladıðı tehdit, şantaj, yalan, demagoji politikalarının sonuna geldi. Ýşte bu nedenle BDP’ye saldırıyor. Bütün bunlardan BDP’yi sorumlu tutarak intikam almak istiyor. Eşeðini dövemeyen semerini dövüyor. PKK’ye bir şey yapamayınca BDP’nin üzerine gidiyor. Açıkça baskı ve zulüm uyguluyor, tehdit ve şantaj yapıyor.

Peki bütün bunlar karşısında BDP ne yapmalı? BDP açısından kazanmanın yolu nereden geçiyor? Bu soru güncel olarak BDP açısından yakıcı ve BDP yönetiminin bunlara doðru ve yeterli cevaplar vermeye çalıştıðı gözleniyor. Mevcut halde başarısız olduðu da söylenemez. Fakat zorlu bir sürece girildiði açık ve başarılı mücadelede süreklilik saðlamayı becerebilmek gerekiyor. Yoksa sonuç olumsuz olabilir.

BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın da açıkladıðı gibi, kazanmanın birinci yolu doðru ve dik durmak ve direnmektir. Kürtler direnerek var oluyor ve kazanıyorlar. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan Ýmralı’da doðru durarak ve direnerek kazanıyor. Zindanlardaki özgürlük tutsakları direnerek kazandılar. Gerilla kahramanca direniş temelinde kazanıyor. Dolayısıyla Kürdistan’da demokratik siyaset de ancak doðru çizgide direnerek kazanabilir.

Direnebilmek için de, öncelikle olayın hukukî deðil siyasi boyutlu olduðunu bilmek gerekir. Hukukî boyutta eðer bütün dokunulmazlık tezkereleri gündeme gelirse ne alâ! Böyle olmaz da sadece BDP’lilerinki gündeme gelirse bu bir siyasal tutum ve saldırı olur, o zaman da buna karşı siyasal tutum ve direniş gerekir. Bu durumda birlikte hareket etmek, AKP saldırısına karşı etkin siyasal tutum almak şarttır. Hele hele bir tek milletvekili için bile olsa eðer tutuklama gündeme gelirse buna sert ve radikal tutumla tavır koymak şart olur. AKP baskı ve şantajla demokratik siyasetin iradesini kırmaya çalışıyor; buna fırsat vermemek gerekir.

Kazanmanın ikinci yolu amaçtan kopmamak ve geri adım atmamaktır. AKP tehdit ve şantajla BDP’ye, genelde ise Kürtlere ve demokratik güçlere geri adım attırmaya çalışıyor. Buna da fırsat vermemek, yine Selahattin Demirtaş’ın yapmaya çalıştıðı gibi dar dokunulmazlık tartışması içinde boðulmayarak Kürt halkının ve demokratik güçlerin acil ve temel siyasal taleplerini açık ve kuvvetli sözlerle ortaya koyabilmek gerekir. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın siyasal çözümde rol oynayabilmesi için özgür kılınmasını, Kürt sorununun demokratik siyasal çözümü için muhataplarla müzakere başlatılmasını, savaşı durduracak çift taraflı ateşkesin ilan edilmesini, siyasi nedenlerle zindanlara konmuş tutsakların serbest bırakılmasını, ancak bunlara dayalı yeni demokratik bir anayasanın yapılmasını net sözlerle talep etmesi önemlidir. Bu tür bir siyasal tutum ve propaganda toplum nezdinde etkili olur.

Kazandırıcı üçüncü yol ise, dar dokunulmazlık tartışmalarıyla sınırlı kalmamak, ikinci maddedeki amaçların gerçekleştirilmesi için çok yönlü siyasal eylemlilik ve zorlayıcılık içinde olmaktır. Bu nedenle, AKP’nin faşist baskı ve saldırılarına, tehdit ve şantajlarına karşı direnişi sadece milletvekilleriyle sınırlı tutmamak, milleti harekete geçirmek gerekir. Bu temelde Kürt halkının duyarlı kılınıp demokratik eylem içine çekilmesi önemlidir.

Elbette demokratik direnişi sadece Kürtlerle sınırlı tutmamak da gerekir. Cezaevlerinde açlık grevi direnişi Kürt halkının demokratik taleplerini dış kamuoyuna etkin bir biçimde taşımıştır. Dokunulmazlık meselesi üzerinde oluşmuş önemli bir kamuoyu da daha şimdiden vardır. Dolayısıyla AKP’nin dokunulmazlık tehdit ve şantajına karşı demokratik direnişi Türkiye ve dünya kamuoyuna taşırmak hem mümkün hem de kazandırıcıdır.

Bunun için de öncelikle Türkiye toplumunu aydınlatıcı çalışmalar yapmak, başta Halkların Demokratik Kongresi olmak üzere Türkiye’nin tüm demokratik güçleri ile ortak direniş zemini yakalamak, tüm demokratik güçlerin direnişe seferber olmasını saðlamak gerekir. Türkiye’de barış ve çözüm isteyen önemli bir toplumsal duyarlılık oluşmuştur. Bunların hepsini harekete geçirmeyi bilmek gerekir.

Ýkinci olarak Güney Kürdistan yönetimini zorlamak gerekiyor. Başta KDP olmak üzere bu yönetim AKP’ye çok fazla destek verdi. Bu durumda Kuzey Kürtlerinin mücadelesini çok olumsuz etkiledi. Bunun aksini hiç kimse iddia edemez. O nedenle, bu duruma artık bir son vermek, AKP’nin Kürtlere baskı uygulamasına deðil de Kürt sorununu çözmesine destek vermek gerekir. Başta KDP olmak üzere Güney Kürdistan yönetimini bu doðrultuda zorlamak şarttır.

Üçüncü olarak ise, Avrupa ve ABD’yi zorlamak gerekiyor. Çünkü, Kürtler üzerindeki soykırım rejimini onlar ayakta tutuyor. AKP’nin faşist baskı ve zulmünü onlar destekliyor. Kürt sorununu onlar çözümsüz kılıyor. O halde Kürt milletvekillerine yönelik baskıdan da sorumludurlar. Bu nedenle Kürt sorununu çözme baskısını onlara yöneltmek önemlidir. Bu konuda AP’de yapılan son Kürt konferansı önemli bir girişimdir. Fakat dokuz konferans olmuş, hiçbir sonuç alınmamıştır. O nedenle tartışma ve karar deðil de, artık Avrupa’dan pratik adım istemek gerekir.

Demek ki BDP yönetim ve milletvekillerinin, AKP’nin dokunulmazlık saldırısına karşı çok yönlü bir siyasal çalışma ve direniş içinde olması gerekir. Başarının tek yolu budur!..

*Kaynak: Yeni Özgür Politika