Dora: İbadet yerlerine siyasiler karar veremez
Dora: İbadet yerlerine siyasiler karar veremez
Dora: İbadet yerlerine siyasiler karar veremez
HDP Mardin Milletvekili Erol Dora, ibadet yeri statüsünün belirlenmesine ilişkin kararları siyasetçilerin veremeyeceğini belirterek, Cemevlerinin ibadet mekânı olduğuna ilişkin kararı sadece Alevilerin verebileceğini, devlet ve hükümetin asli görevinin ise bu kararı tanımak ve yasalarla güvence altına almak olduğunu söyledi.
Meclis’te devam eden bütçe görüşmelerinde bütçenin 6’ıncı maddesi üzerine söz alan HDP Mardin Milletvekili Erol Dora, Alevilerin yaşadığı sorunları Meclis gündemine taşıdı. Maraş katliamını yıl dönümü dolayısıyla lanetlediğini belirten Dora, Maraş, Çorum, Sivas ve Gazi katliamı gibi Alevileri hedef alan katliamların etkili bir biçimde soruşturulması ve adaletin gerçekleşeceğin dair hiçbir şüphenin bırakılmaması gerektiğini söyledi. Nüfus cüzdanlarındaki din hanesinin yanı sıra Alevilerin inanç hürriyeti kapsamında en çok mağdur edildikleri konulardan bir diğerinin de ibadet yeri kurma hakkının engellenmesi olduğuna dikkat çeken Dora, “Evrensel hukuk belgelerince güvence altına alınan en önemli haklardan birisi, ibadet etme özgürlüğü ve ibadet yeri kurma ve yaşatma hakkıdır. Buna karşın Türkiye'de, yasal ve idari işlemlerde 2002 tarihli bir Bakanlar Kurulu kararı esas alınarak ibadet yerleri cami, mescit, kilise ve havra olarak sınırlanmaktadır. Hâliyle bu tanımlama, inançsal açıdan Türkiye'deki çoğulcu yapıyı tam olarak yansıtmamaktadır” dedi. Evrensel hukuka göre ibadet yeri statüsünün belirlenmesinde siyasal bir yapı olan Bakanlar Kurulu’nun belirleyici olmasının devletlerin din alanındaki tutumlarında tarafsız olma yükümlülüğüne aykırılık teşkil ettiğini belirten Dora, “İbadet yeri statüsünün belirlenmesine ilişkin kararları siyasetçiler veremezler. Cemevlerinin Alevilerin ibadet mekânı olduğuna ilişkin kararı verecek olanlar sadece ve sadece Alevi yurttaşlarımızdır. Devleti yöneten hükûmetlere ve siyasetçilere düşen asli görevse bu kararı tanımak ve yasalarla güvence altına almaktır” diye konuştu.
DİN DERSİ ZORUNLU OLMAKTAN ÇIKARTILMALI
Zorunlu din dersi uygulamasının da sorunlardan bir diğeri olduğunu vurgulayan Dora şöyle devam etti: “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ders kitaplarının, aslında Sünni İslam’ın eğitimi ve öğretimini öngören içerik ve üslupta hazırlandığı dikkate alındığında, Alevi ailelerinin çocuklarının bu derse katılmaya mecbur edilmeleri inanç özgürlüğü hakkına açık bir müdahale oluşturmaktadır. Bu bağlamda, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersleri dinler, inançlar hakkında nesnel ve tarafsız bir ders niteliğine kavuşturulmalı ya da bu dersler zorunlu olmaktan çıkarılarak insan haklarına uyumlu bir muafiyet mekanizması oluşturulmalıdır.” Dora, Alevilerin mağduriyetlerinin giderilmesi için, Hükümete AİHM’in inanç özgürlüğü hakkının ihlali kapsamında Türkiye'yi kusurlu bulduğu konularda ciddi adımlar atmaya ve gerekli yasal düzenlemeleri acilen hayata geçirmeye çağırdı.
MOR GABRİEL’E AİT ARAZİLER DERHAL GERİ VERİLMELİ
Konuşmasında azınlık vakıflarına ait taşınmazların durumuna da dikkat çeken Dora, azınlık vakıflarının AİHM’e açtığı davaların da etkisiyle 2003, 2008 ve 2011’de kimi düzenlemelerin yapıldığını ancak, bunların; Ermeni, Rum, Süryani, Keldani ve Musevilere ait mazbutaya alınmış 55 vakfı içermediği gibi el konulan taşınmazlar sorununa kapsayıcı çözümler üretmediğini söyledi. Azınlık vakıflarınca Vakıflar Genel Müdürlüğüne yapılan başvuruların büyük çoğunluğunun reddedildiğini belirten Dora, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından söz verilmesine rağmen Süryani halkı için kutsal bir öneme sahip tarihi Mor Gabriel Manastırı Vakfına ait son altı yıldır el konulan 30 parsel araziden henüz geriye kalan 18 parselin iade edilmediğine dikkat çekerek, “Haksız bir biçimde el konulmuş olan bu arazilerin bir an önce Manastır Vakfına iade edilmesi gerektiğine inanıyoruz” dedi.
‘YARALI YPG’LİLERİN TUTUKLANMASI CENEVRE SÖZLEŞMESİNE AYKIRIDIR’
Dora, konuşmasında Türkiye'de bulunan Kobanêli sığınmacıların durumunu da gündeme getirerek, ailelerin barınmalarının büyük oranda yerel yönetimlerin duyarlılığı, sivil toplum kurumları ve bölge vatandaşlarının fedakârlıklarıyla sağlanabildiğini söyledi. Kobanê halkının kış aylarının da zorunlu kıldığı birçok acil ihtiyacın bulunduğunu belirten Dora, öncelikle barınma ve sağlık konularında acil ve nitelikli düzenlemelerin gerektiğini söyledi. Dora, Türkiye’ye gelen yaralı Kobanili direnişçilerin gözaltı ve tutuklama uygulamalarıyla karşılaştığına dikkat çekerek, bunun Cenevre Sözleşmesi’nin hasta ve yaralılara ilişkin ilkelerine ve gerekse Türkiye’nin DAİŞ çetelerine karşı koalisyon güçleriyle iş birliği taahhüdüne gölge düşürdüğünü söyledi.
ŞENGAL VE NİNOVA’YA DÖNÜŞ İÇİN BM, AB DEVREYE GİRMELİ
DAİŞ saldırısına maruz kalan Êzîdî, Asuri, Süryani, Keldani ve Türkmenlerin yaşadığı sorunlara da dikkat çeken Dora, “Asuri, Süryani, Keldani halkı, Ermeni ve Êzîdîlerin bin yıllardır yaşadıkları Ninova ve Şengal bölgelerine bir an önce dönmeleri ve nihai olarak, özgür bir şekilde kendi kültürlerini, dillerini, inançlarını ve en önemlisi de fiziki varlıklarını koruyabilmeleri için uzun yıllar bu bölge için talep ettikleri bir otonom yapının kurulması noktasında, başta Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği olmak üzere, Türkiye'ye de bu anlamda görev ve sorumluluklar düştüğüne inanıyoruz” diye konuştu. Dora ayrıca Êzîdîlerin Ezi Bayramı’nı kutladı.