Kürt fobisinin, Türk İslamcı elitler için bir kabus haline geldiğini belirten  Dr. Nikos Michailidis, bu ‘Kürdofobi’nin, ‘demokrasifobiye’ dönüşerek toplumsal dokuyu ve ülkeyi mahvettiğini söyledi.

Antropolog Dr. Nikos Michailidis Missouri-Saint Louis Üniversitesinde Antropoloji Bölümünde öğretim görevlisidir.

Selanik doğumlu olan Michailidis, Atina’da siyasal bilgiler ve uluslararası ilişkiler okudu. İstanbul Boğaziçi Üniversitesi’nde yüksek lisansını yaptı. İlgi alanları arasında siyasi antropoloji, Doğu Akdeniz'de Helenik kültürel miras, sanat ve siyaset, toplumsal dönüşüm, kolektif bellek, maddi kültür ve değişim, insan ve teknoloji var. Ayrıca Yunanistan, ABD ve Türkiye üzerine çalışıyor.

Pontian lyra (Pontus kemençesi) müziği dinlemenin yeniden yapılanmasını ve canlanmasını; bunun sosyopolitik yansımalarını inceleyen ilk kitap taslağı üzerinde çalışıyor.

Sanatın kültürler arası farkındalık ve olumlu sosyal değişim getirme gücüne sıkı sıkıya inanan, kendisi de Pontian lyra (Pontus kemençesi) sanatçısı olan Dr. Michailidis, Yunanistan, Türkiye, ABD ve Kanada'da bir dizi müzik projesinin de içinde.

Dr. Nikos Michailidis, ANF’nin sorularını yanıtladı.

Bugünlerde Türkiye’de Kulüp dizisi tartışılıyor. O dizi üzerinden 1942’deki varlık vergisi de gündemde. Siz de antropolog olduğunuz için bu soruyu sormak istiyorum. İstanbul’da azınlıklara ne oldu, Türk devleti azınlıklara karşı bu politikayı sürdürüyor mu, azınlıkların mallarına el konulduğu gibi Kürtlerin mallarına el konulması riski ne kadar var?

Türk devletinin kuruluşundan bu yana onlarca yıldır Kürtlerin en önemli mülkü olan Kürtlerin diline el koymak için sistemli bir şekilde çalıştığını söyleyerek başlayayım. Kürtler de bu kültürel el koymaya tepki vermeye başlayınca köylerini ve maddi varlıklarını da kaybetmeye başladı. Kürdistan'da işgal gücü gibi davranan Türk ordusunun kaç Kürt köyünü yerle bir ettiğini bile bilmiyorum. Bu müsadere politikası, en azından 1923'ten beri devam ediyor. Bu yeni bir şey değil.

Anadolu'nun Hristiyan topluluklarına gelince, Jön Türklerin nasıl bir insanlık suçu işlediklerini, o topluluklara (Rumlar, Ermeniler, Süryaniler) karşı soykırım yaptıklarını hepimiz biliyoruz. Onları fiziksel olarak yok ettikten sonra mallarına ve kültürel miraslarına el koydular. Cami ve at ahırına dönüşen kiliseler sadece küçük bir örnektir. Kemalist rejim tarafından sahiplenilen ve “Türk halk müziğine” dönüşen farklı etnik müzik türlerini de hatırlayın. Pogromlardan sonra Konstantinopolis Rumlarının nasıl ülkeden atıldığını hepimiz biliyoruz. Bu devlet,  Türk ve Sünni olmayan yerli gruplara zulümle sürüyor. Türk rejimi, bir müsadere rejimidir.

Türkiye-Yunanistan ilişkilerine göz atalım. Bu ilişkilerdeki önemli bir nokta Türkiye’nin Kıbrıs’ı işgal etmesidir. İşgal sonrası önemli oranda Türk yerleşimci de adaya yerleştirildi. MHP-AKP, Kuzey Kıbrıs’taki seçimlere müdahale etti, kendi adaylarını destekledi. Kıbrıs’ı nasıl bir süreç bekliyor?

Türkiye, Kıbrıs'ta sömürgeci bir güç gibi davranıyor, gerçek bu. Yurt dışındaki Müslüman toplulukları diğer ülkeleri istikrarsızlaştırmak ve iç işlerine müdahale etmek için kullanmak, Ankara'nın adetidir. Başka yerde de yaptılar. Türkiye'nin işgalini meşrulaştırmak istediği açık. Bu asla ve asla kimse tarafından kabul edilmeyecektir. Bu konuda net olmak istiyorum. Bu işgal sona ermeli ve bence çok yakında bitecek. Türkiye uluslararası hukuka uymazsa ve işgal güçlerini Kıbrıs'tan çekmezse sorun devam edecek ve Türkiye ciddi bir bedel ödeyecek. Bölgede ve dünyada çağ değişti. Türkiye, artık Bazı Batılı güçlerin Ortadoğu'daki şımarık jandarması rolünü oynayamaz. Kıbrıs Cumhuriyeti, Türk yasa dışı askeri işgalinden kurtulmasına yardımcı olacak yerel ve uluslararası oyuncularla çok taraflı ilişkiler geliştirmektedir. Kıbrıs, Avrupa ve küresel pazarlar için çok önemli bir enerji merkezi haline geliyor. Türkiye ya akılcı ve hukuka uygun davranacak ya da bölgenin dışında kalacak.

Türkiye’nin yayılmacı politikası Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’de olduğu gibi Kuzey-Doğu Suriye ve Güney Kürdistan’da da devam ediyor. Türkiye ne yapmaya çalışıyor?

Türkiye, bölgedeki Kürt özerkliğini ve hatta bağımsızlığını dondurmak için Rojava'yı işgal etti. Ankara, bu kez Suriye'de ikinci, meşru, tanınmış özerk bir Kürt yönetimi görmek istemiyor. Kürt fobisi bence Türk İslamcı elitler için bir kabus haline geldi ve bu ‘Kürdofobi’, ‘demokrasifobiye’ dönüşerek toplumsal dokuyu ve ülkeyi mahvediyor. Ankara, Rojava'daki Kürt özerkliğine saldırmak ve yok etmek için cihatçı çeteleri kullanıyor, bu iyi bilinen bir gerçektir. Türkiye, sürekli kriz içinde olan başarısız bir devlettir. Kurumlarını, anayasasını, siyasi kültürünü tamamen değiştirmedikçe ve tamamen ademi merkezileşmedikçe bir geleceği yoktur. Türkiye'nin tüm komşularına karşı topraklarını genişletmesini kimse istemez ve kimse buna izin vermez. Türkiye er ya da geç bu yayılmacı saçmalığı durdurmak ve Türk-Kürt sorununa adil bir çözüm bulmak için Kürt Hareketi ve bizzat Abdullah Öcalan ile müzakerelere başlamak zorunda kalacaktır. Başka bir şey Türkiye için tam bir intihar olur.

Türkiye, soğuk savaş döneminde sahip olduğu jeopolitik önemini yitirmiş ve Ankara'nın Kürtlere ve diğer vatandaşlara karşı işlediği suçlar ne olursa olsun cezasız kalmasına neden olmuştur. Bölgemizde yeni bir dünyanın doğduğu konusunda çok iyimserim ve Kürtlerin bu yeni mimaride hak ettikleri yeri alacaklarına inanıyorum.

Son sorum ABD-Yunanistan ilişkileri üzerine. Son yıllarda müttefiklik ilişkileri gelişiyor. Son günlerde iki ülke birlikte ortak tatbikat da yaptı. Yunanistan ile ABD ilişkilerindeki gelişmeleri nasıl yorumluyorsunuz?

Yunanistan ile ABD arasındaki ilişkiler çok güçlü ve her alanda sürekli genişliyor. Yunanistan, ABD güvenlik tasarımı için daha önemli hale geliyor. Atina, bölgede bir istikrar unsuru, bir tür güvenlik sağlayıcısı haline geliyor. ABD, Yunanistan'ın artan nüfuzundan ve gücünden yararlanacak.