DTK’nin düzenlediği 1.Olağan Sağlık Kongresi başladı

DTK’nin düzenlediği 1.Olağan Sağlık Kongresi başladı

DTK'nin sağlık çalışmalarının kurumsal kimliğe dönüşmesi ve işleyişin nitelik kazanması amacıyla gerçekleştirdiği DTK 1. Olağan Sağlık Kongresi çok sayıda sağlıkçının katılımıyla başladı. Kongrenin açılış konuşmasını yapan DTK Eşbaşkanı Aysel Tuğluk, Demokratik Özerklik projesinin Kürt sorununun çözümü ve ülkenin kangrenleşmiş sağlık, kültür sorunlarının çözüm projesi olduğunu belirterek, sermaye tekellerinin derdinin sağlık olmadığını ifade etti. AKP hükümetinin anadilde sağlık hizmeti konusunda ayak direttiğini dile getiren Tuğluk, DTK olarak anadilde sağlık hakkının temel gündemleri olduğunu belirtti.

Demokratik Toplum Kongresi (DTK) 1. Sağlık Kongresi, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Tiyatro Salonu'nda başladı. Kongre salonuna, "Kijan tendurustî; tendurîstiya xwezayî tendursitiyek çawa? Bi azadbûnê bî azadkirinê. Bi kêro tenduristî? Bî jinê re, Bi xwezeyêre, bi kedêre. Ji bo kê tenduristî? Ji bo domdoriya ekosistemê" (Hangi sağlık? Doğal sağlık. Nasıl bir sağlık? Özgürleşerek özgürleştirerek. Kim ile sağlık? Kadın ile doğa ile emek ile. Kimin için sağlık? Birey, doğa toplum için ekosistemin devamı için" pankartı, Paris'te katledilen 3 Kürt kadın siyasetçinin fotoğraflarının yer aldığı "Sê jinên azad kulîlken Kurdistane namirin", "Kadın yaşamın başlangıcıdır", "Jin pêşenga tenduristiyê rêber bi avakirina dahatuye ve" pankartları asıldı. 

Prof. Dr. Gençay Gürsoy, Yıldız Teknik Üniversitesi'nden Prof. Dr. Beyza Üstün, Güney Kürdistan’dan doktorlar, Türkiye Tabibler Birliği (TTB) eski Başkanı Eriş Bilaloğlu, SES Genel Kadın Sekreteri Bedriye Yorgun, DTK Eş Başkanı Aysel Tuğluk, DTK Daimi Meclisi Üyesi Edip Yaşar'ın yanı sıra bölge ve Türkiye illerinden onlarca delege ve sağlıkçı katıldı. Kongre, demokrasi mücadelesinde yaşamını yitirenler anısına yapılan saygı duruşu ile başladı. Saygı duruşunun ardından yapılan divan seçiminde SES Diyarbakır Şube Başkanı Hülya Uyanık Alökmen, Dr. Halis Yerlikaya ve SES Genel Kadın Sekreteri Bedriye Yorgun seçildi. Divan adına konuşan Yorgun, kongrenin Paris'te yaşamını yitiren 3 özgürlük karanfiline adandığını belirtti. Yorgun'un ardından kongrenin açılış konuşmasını yapan DTK Eşbaşkanı Aysel Tuğluk, kongrenin son derece nitelikli bir tartışma yürütmesiyle hayati meselelerde önemli kararlaşmalara ulaşılacağını kaydetti. 

Kürt sorununun çözümü için ve bu ülkenin önemli meselelerin çözümü için Demokratik Özerklik projesini kamuoyu dikkatine sunduklarını hatırlatan Tuğluk, bu projenin esas itibariyle radikal demokrasi projesi olduğunu belirtti. Kürt sorununun ve kangren haline gelmiş birçok sorunun Demokratik Özerklik projesiyle çözüm yoluna girebileceğini belirten Tuğluk, "Demokratik Özerklik demokrasinin derinleştirilmesini esas alan ilke olarak radikal bir biçimde toplumun demokratik dönüşümünü hedefleyen devrimci bir projedir. Toplumsal gerçekliğin her türden görünmesini gündemine alan bütünsel bir projedir aynı zamanda. Ekonomiden siyasete kültürden sanata kadar tüm alanları kapsayan bir projedir. Toplumsal gerçekliğin tüm alanlarını gündemine alıp ve tüm bu alanlarda radikal demokrasiyi inşa etmeyi amaç edinen bir projedir" şeklinde konuştu. Demokrasinin sadece siyaset adına hapsedilmesini biçimsel bir demokrasi olarak gördüklerini dile getiren Tuğluk, "Bu aldatmacaya karşılık gerçek demokrasiyi yani demokrasinin ekonomiden sanata, kültürden toplumsal cinsiyet ilişkilerine kadar kurumsallaşmasını savunuyoruz. Demokratik Özerklik işte bunun adıdır. Ancak daha önce de defalarca belirttiğimiz gibi Demokratik Özerklik projesi en ince detayına kadar belirlenmiş bir proje değildir. Tartışmalarla işlenecek farklı görüşlerle değerlendirmelerle olgunlaşacak bir programdır. Madem toplumsal gerçekliğin tüm alanlarında radikal demokratik bir devrim hedefliyoruz. O halde tüm alanları da gündemimize alıp tartışmak durumundayız. Bunun bizim toplumumuza karşı bir borç olduğunu düşünüyoruz. İşte bugün başlayıp iki gün devam edecek bu kongrede de toplumsal gerçekliğin sağlık alanına ilişkin bir tartışma yürütülecek" ifadelerini kullandı. 

Kapitalist modernitenin yaşam suyu olan kar, insan bedenine, doğaya, topluma ve sağlığa da bu bakış açısıyla bakmasını beraberinde getirdiğini kaydeden Tuğluk, sermaye tekellerinin derdinin sağlık olmadığına vurgu yaptı. Sermayenin sağlıksızlıkla beslendiğini dile getirerek, "Sermaye sağlıksızlıkla birikmektedir. Toplumsal iyiliği ret eden gözünü kar hırsı bürümüş tekeller 'önce hasta et, sonra ilaç sat' şeklinde saldırı ile insanın sağlığını metalaştırmaktadırlar. Önce sağlıksızlık yaratıp ardından sağlık satan insanın sağlığını dahi metalaştıran toplum karşıtı bu yoz sistemi reddediyoruz. Bu sistem insanlık dışıdır. İnsanın fiziksel, biyolojik ve duygusal sağlığıyla oynuyor, ardından parası olana geri iade ediliyor. Sağlık ancak parası olanın satın alabileceği bir tüketim malı haline getiriliyor" şeklinde konuştu. AKP rejiminin sağlık anlayışının sadece neo-liberal olmadığını ifade eden Tuğluk, "Aynı zamanda kaskatı bir cinsiyetçilikle de var olmaktadır. AKP'nin sağlık yaklaşımı sadece neo-liberal değil aynı zamanda cinsiyetçidir. Kürtaj hakkı tartışmalarında da görüldüğü gibi AKP rejimi kadını amiyane deyimle bir damızlık olarak görmektedir. Tek yönlü olarak sadece doğurganlığıyla kadını tanımlamaktadır. Kadınların bedeni üzerinde bio-iktidar kurma hakkını kendinde görmekte ve bunu doğallaştırmaya çalışmaktadır" dedi. 

AKP hükümetinin anadilde sağlık hizmeti konusunda ayak diretiyor olmasının sağlık hizmetlerine yönelik yaklaşımındaki milliyetçiliği ve inkarcılığını açığa vurduğuna dikkat çeken Tuğluk, "AKP'li yetkililere göre yurttaşların hastaneler giderek dertlerini kolayca anlatabilmeleri esastır. Ancak Türkiye'de böyle bir durum yoktur onlara göre. Hatta yakın zamanda görevden alınan Sağlık Bakanı'nın 'Türkiye'de kendini Kürt olarak görüp anadili Kürtçe olarak anlaşamayacak insan sayısı son derece azdır' sözleri basına yansımıştı. Oysa Sağlık Bakanı'nın anadilde sağlık hizmetine gerek olmadığı şeklinde beyanları açık ki toplumsal gerçekliği ıskalamakla eşdeğerdir. Kürdistan'da görev yapan sağlık emekçileri anadilde sağlık hizmeti verilmediği için hasta ile hekimler arasında birçok sıkıntı yaşandığını ifade etmektedirler. Hatta TTB bölgede görev yapan hekimlere hastalarla sorun yaşadıkları için Kürtçe kurslar açmaktadırlar" dedi.

DTK olarak halk sağlığı ve doğal sağlık alternatifini gündemleştirmek istediklerini belirten Tuğluk, sözlerini şöyle sürdürdü: "Sağlık alanında da kapitalist sistemin anlam ve dünyasından çıkmak bir zorunluluktur. İşte bu bağlamda ekolojik toplum modelinde sağlığı salt insan ırkıyla sınırlı olarak telakki etmiyoruz. Doğayı da radikal demokratik bir biçimde ele almanın zorunlu olduğunun bilincindeyiz. İnsanı doğanın efendisi halinde sunan anti demokrasiden ne insanlar için ne de diğer canlılar için sağlıklı yaşam kurulamayacağı ortadır. Derdimiz temel bir insan hakkı olarak sağlık hizmetlerinin eşit ve parasız erişimdir. Derdimiz toplumsal iyilik hali olarak tanımladığımız sağlıklı bir toplumsal bir modeli hayata geçirebilmektir. Bunun için herkes için amasız, fakatsız, ücretsiz sağlık hakkı diyoruz. Bunun için her yurttaş için anadilde sağlık hizmetine erişim hakkı diyoruz. Demokratik Özerklik sağlıklı toplum diyoruz."

Tuğluk'un konuşması ardından basına kapalı olarak devam eden kongrenin bugünkü oturumlarında, "Çarpıtılmış sağlık algısı", "Doğal sağlık anlayışı" konulu sunumlar yapılarak, sağlıkla iktidar, kadın, ekoloji ve kültür ilişkileri ele alınacak. "Metalaştırılmış sağlık", "Sağlıkçı yetiştirme ve bilgi üretimi", "Kapitalizm ve sağlık", "Perspektif düzlemler", "İlkeler ve esaslar", "Bileşenler ve demokratikleşme", "Sağlığın toplumsallaştırılması", "Halkçı yerel yönetimlerle sağlık" konuları tartışılacak olan oturumların ardından sunumlar üzerine görüş ve öneriler alınarak, kongrenin bugünkü oturumları sona erecek.