Türk devletinin Efrîn'e dönük işgalci saldırıları sürerken, Kilis'in Hatay ve Kırıkhan ilçelerine de roketler isabet ediyor. Düşen roketler 5 sivilin yaşamını yitirmesine, onlarca kişinin yaralanmasına yol açtı. YPG "Kilis'e roketleri biz atmıyoruz" derken, bölge halkı da roketlerin YPG tarafından atıldığını ileri süren AKP hükûmetiyle aynı fikirde değil.
Kilis'te roketlerin hedefi olan köylüler, çektikleri amatör bir görüntüyle "bu işin içinde başka bir şey var" vurgusunda bulundu.
KÖYLÜ: SATILDIK MI?
Roketlerin geldiği yöne doğru çekim yapan köylü, 57 saniyelik görüntüde şunları söylüyor:
"Az önce düşenler şu karşıdaki köyden atıldı. Net görünmüyor hava kötü diye ama. Hamamat’ın hemen aşağısında. Ateşlenme sesi duyuldu zaten, 2 saniye sonra da Reyhanlı’da patladı. Ben bunu taa Abdal Höyük’ten görüyorsam asker, devlet, uydu, Allah, dünya alem bunu nasıl görmüyor, ben onu anlamıyorum. İşin içinde bir şey var. Yemin ederim bir şey var. Aha burası. Köy burası, Reyhanlı aha şurası. İki saniye sürmüyor. İki saniye. Ben burada köyün damından eğer hangi köyden atıldığını net görebiliyorsam, sesini de duyabiliyorsam ki o sınır zaten sınırın 3 kilometre doğusu bile değil o köy. Asker, uydu, heron, Allah, dünya alem nasıl görmüyor bunu, ben anlamıyorum. Satıldık mı, haberimiz de yok."
ÖLENLERİN YAKINLARI: ONLAR BURADAYKEN DÜŞMÜYOR!
Reyhanlı’ya 2 Şubat'ta düşen roketler sonucu yaşamını yitiren Rıfat Sınırlı’nın yakınları da, roketlerin geldiği yerin Efrîn olduğundan şüphe duyduklarını belirtti.
Sınırlı'nın yakınları, roketlerin Efrîn’den ziyade İdlib tarafından geldiği yönünde şüpheleri olduğunu söylerken, şunlara işaret ediyor: “Bir türlü anlam veremiyoruz. Bu roketlerin Efrîn’den gelmesi çok zor. Bir de şüphelerimiz artıran bir şey daha var. Roketler burada yetkili biri olduğu zaman gelmiyor. Mesela geçtiğimiz gün AKP’li bakanlar ve vekiller buradaydı. O gün roket düşmedi. Yine bugün (04 Şubat) Başbakan Binali Yıldırım buradaydı. Bugün de roket düşmedi. Bakanlar, vekiller, başbakan gelince roket düşmüyor. Ama onlar gidince roket düşüyor. Şüphelerimizi bu artırıyor. Bakalım; göreceğiz neler olduğunu. Önümüzdeki günlerde hepsi ortaya çıkacak. Biz şüpheleniyoruz."
DEVLET SUÇÜSTÜ YAKALANMIŞTI
Şimdi, 2014 yılına dönelim... İnternet ortamına bir ses kaydı düştü. Kayıtta konuşanlar Türk Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ve Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler. Suriye'ye savaş açmak için bir toplantı halindeler. Hangi bahaneyi mesnet yapabileceklerini tartışıyorlar. Yaşar Güler Hakan Fidan'ın desteklenmesini, silah ve mühimmatların 'muhaliflere' (çetelere) ulaştırılması gerektiğini belirtirken, Hakan Fidan da "Gerekirse Suriye'ye dört adam gönderirim. Türkiye'ye 8 füze attırıp savaş gerekçesi üretirim, Süleyman Şah Türbesi'ne de saldırtırız" diyor. Fidan'ın kayıttaki ifadeleri şöyle: "Şimdi bakın bakın komutanım, şimdi biz gerekçeyse gerekçeyi, ben öbür tarafa 4 tane adam gönderirim, 8 tane boş alana füze de attırırım. Problem değil o. Gerekçe üretilir. Olay böyle bir iradenin ortaya konması. Biz savaş iradesi ortaya koyuyoruz, her zaman yaptığımız şeyi, akıl yürütme hatasına düşürüyoruz."
Davutoğlu "2012'de yapmalıydık, cesur kararlar almalıydık" ifadesini kullanırken, Fidan bir kez daha söze girip, "2 bine yakın TIR malzeme gönderdik" diyor.
BİR MEŞRUİYET YALANI
Türk devletinin Suriye ve genel olarak Ortadoğu politikası başından beri sadece yanlış değil, çirkindi de. Sonuç olarak, Efrîn'de sivillerin de katledildiği işgalci saldırılarına meşruiyet kazandırmak için yine aynı politikaya sığındığı anlaşılıyor.