El Kaide’nin intikamı mı?
Tayyip Erdoğan Yönetiminin söz konusu Kürt düşmanlığı, tıpkı 12 Eylül faşist rejimi gibi tek tip elbise işkencesini de Kürt tutsaklar üzerine yöneltecektir.
Tayyip Erdoğan Yönetiminin söz konusu Kürt düşmanlığı, tıpkı 12 Eylül faşist rejimi gibi tek tip elbise işkencesini de Kürt tutsaklar üzerine yöneltecektir.
Tayyip Erdoğan’ın siyaset sahnesine çıkışından bu yana eski Türkçenin şu ünlü sözünü sık sık tekrarlar olduk: Merdi kıpti şecaat arz ederken sırkatin söyler. Yani yeni Türkçeye göre anlamı şöyle oluyor: Çingene yiğitliğini anlatırken hırsızlığını ele verir. Roman toplumu alınmasın, bu bir anlamlı tarihi deyim ve biz de kullanmak zorunda kalıyoruz. Çünkü Tayyip Erdoğan’ın sık sık içine düştüğü durumu ancak bu söz anlatabiliyor.
Örneğin zindanlara doldurduğu tutsaklar için önerdiği tek tip elbise üzerine söylediği şu söze bakın: “Bunlara Guantanamo’daki gibi tek tip elbise giydirmeliyiz.” Çok net bir biçimde açığa çıkıyor ki, Tayyip Erdoğan zindanlara doldurduğu tutsaklar için önerdiği tek tip elbisenin ilhamını Guantanamo’dan alıyor. Tekçi tekerlemesine şimdi de tek tip elbiseyi eklemiş bulunuyor. Öyle ya, zatı muhterem “Tek millet, tek vatan, tek devlet, tek bayrak, dek dil, tek lider” tekerlemesinde o kadar ilerledi ki, şimdi bir de “Tek tip elbise” garabetini ortaya çıkarmış ve eklemiş bulunuyor. 12 Eylül 1980 faşist-askeri darbesi çizgisinde dolu dizgin ilerliyor.
Burada “Guantanamo gibi” derken, bundan Guantanamo’da tek tip elbise giydirilenleri eleştirdiği sanılmamalıdır. Tersine Tayyip Erdoğan büyük bir kin ve öfke ile söz konusu elbise giydirenleri eleştiriyor. ABD Yönetiminin Guantanamo’ya götürdüğü El Kaidecilere yaptıkları Tayyip Erdoğan’ın çok fazlasıyla zoruna gitmiş görünüyor. Adeta Guantanamo’da ağır işkenceye tabi tutulan El Kaidecilerin intikamını zindanlara doldurduğu Fethullahçılardan almaya çalışıyor. Çok açık ki, El Kaide ile Fethullahçılar arasındaki kavgada Tayyip Erdoğan El Kaide’den yana tavır koyuyor. Ve ABD’nin El Kaidecilere yaptığı baskıdan Fethullah Gülen’i sorumlu tutuyor. El Kaide adına Fethullahçılardan intikam almaya yöneliyor.
Bir yanlış anlama olmamalıdır; kuşkusuz Guantanamo’da yapılanları tasvip etmemiz mümkün değildir. İşkenceye tabi tutulanlar El Kaideci olsalar da tutumumuz böyledir. Kaldı ki zaten Obama Yönetimi de Guantanamo’da yapılanları eleştirmiş ve söz konusu uygulamaları ortadan kaldırmıştır. Bir ABD Yönetimi bile kendisinden önceki yönetimin uyguladığı işkenceyi tasvip etmezken, bizim çıkıp bunu tasvip etmemiz elbette mümkün olmaz. Kısaca buradaki sorun bu değildir. Buradaki sorun, mevcut açıklaması ile Tayyip Erdoğan’ın açıkça El Kaide’ye sahip çıkıyor olmasıdır. Zindanlar için başlattığı tek tip elbise çalışmasını El Kaidecilerin intikamını almak için yapmasıdır.
Nitekim geçen süreçte DAİŞ de böyle yapmadı mı? Kurbanlarının kafasını keserken üzerlerine Guantanamo elbisesi giydirmedi mi? Kaldı ki DAİŞ bunu açıkça yaptı ve bunun Guantanamo’nun intikamı olduğunu söyledi. Şimdi Tayyip Erdoğan da zindanlara doldurduğu ve her gün işkence ederek idamla tehdit ettiği kurbanlarına “Guantanamo’daki gibi tek tip elbise giydirmekten” söz ediyor. DAİŞ’in insanların kafasını keserken yaptığını, Tayyip Erdoğan zindanlara doldurarak yapıyor. Buradan çok açık bir biçimde El Kaide, DAİŞ ve Tayyip Erdoğan birliği çıkıyor.
Kaldı ki Tayyip Erdoğan’ın DAİŞ ile birliği ve benzerliği sadece El Kaidecilerin intikamını alma tutumunda ortaya çıkmıyor. Örneğin insanlığın tarihi varlığına saldırı ve onların yıkımında da Tayyip Erdoğan DAİŞ faşizmine fazlasıyla benziyor. Faşist DAİŞ çetelerinin, en sonuncusu Palmira tarihi kentinin yıkımı olmak üzere ne kadar çok tarihi eseri bombalar koyarak yerle bir ettiğini herkes biliyor. Şimdi de insanlık, Tayyip Erdoğan Yönetiminin tarihi Kürt kentleri olan Amed-Sur ile Hasankeyf’i bombalar koyarak ve iş makinalarını kullanarak nasıl yıktığını seyrediyor. İnsanlığın kendi varlığı olan tarihinin yıkılışını sadece seyrediyor olması ne kadar acı değil mi?
Demek ki insanlık tarihini yok etmede de Tayyip Erdoğan ile DAİŞ birbirine çok fazla benziyor. Aralarında sadece bir fark var: DAİŞ her türlü tarihi eseri yok ederken, Tayyip Erdoğan Yönetimi esas olarak Kürt tarihi varlığını yok etmekle uğraşıyor. Çünkü o yeminli Kürt düşmanıdır. Kürt düşmanı olması, aynı zamanda halk düşmanı olması, kadın düşmanı olması ve insanlık düşmanı olması demektir. Tayyip Erdoğan Yönetiminin Kürdistan’da yaptıkları da, DAİŞ’in Irak ve Suriye’de yaptıkları gibi ne kadar vahşi değil midir?
Örneğin TV’lerdeki canlı yayında izlenen tarihi Kürt kentlerinin yıkılışını hatırlayalım. Dinamit konularak on bin yıllık Hasankeyf kentinin yıkılması ne kadar acı değil mi? Onlarca iş aracı kullanılarak beş bin yıllık tarihi Sur kentinin yıkılması ne kadar vahşi değil mi? Hem de bunun sahipleri evlerinin içindeyken ve evlerini başlarına yıkma tarzında yapılıyor olması ne kadar insanlık dışı değil mi? Peki nereye gidecek bu insanlar? Tüm bunlar Tayyip Erdoğan Yönetimini ilgilendirmiyor. Onun gözünü Kürt düşmanlığı karartmış! Kürtler zarar görsün de nasıl olursa olsun; Tayyip Erdoğan’ı işin bu yanı ilgilendirmiyor. Örneğin 97 yaşındaki Kevser Zengin’in çığlığını hiç duymuyor bile! Yıkım makinasının önünde döşeğini yere serip üzerine zorlukla oturmuş ve zorlukla konuşan Kevser ana herkese insanlık dersi veriyor. “Benim ömrüm burada geçti, başka yerde yaşayamam” diyor. “Başka yerde uyuyamıyorum” diyerek de ekliyor.
Kuşkusuz Kevser ana gibi Kürdistan’da herkes faşizme karşı direniyor ve sonuna kadar direnmeye de devam edecektir. Faşist Tayyip Erdoğan Yönetiminin her türlü baskı ve zulmüne karşı dışarıdaki Kürt halkı gibi, zindanlara doldurulan Kürt insanları da direniyor ve de direnecektir. Aslında Tayyip Erdoğan’ın tek tip elbise uygulamasının esas hedefi de Kürt tutsaklardır. Elbette Fethullah Gülen Cemaati ile de çok ciddi bir iktidar çatışması vardır. Bu temelde Fethullahçı Hareketi yok etmek için elinden gelen her şeyi yapmaktadır. Fakat onun esas düşmanı Kürt varlığı ve özgürlüğüdür ki, aslında Kürt soykırımını her türlü insanlık karşıtı uygulama ile yürütmeye çalışırken Fetullahçılarla aralarındaki iktidar kavgasından yararlanmaktadır.
Nitekim Tayyip Erdoğan faşizminin esas aldığı tekçiliğin bir boyutu iktidar tekçiliği iken, diğer tüm boyutları Kürt soykırımını gerçekleştirmeye hizmet eden tekçiliktir. Örneğin “tek millet, tek devlet, tek vatan, tek bayrak, tek dil” gibi tekerlemenin hepsi de Kürt soykırımını gerçekleştirme amaçlıdır. Bu nedenle, iktidar ve lider tekliği temelinde Fethullahçı Hareketle çatışsa da, esas olarak Kürdistan Özgürlük Hareketi ile çelişki ve çatışma içindedir. Örneğin Bakurê Kürdistan’da halkın demokratik öz yönetimini geliştirmesine karşıdır. Örneğin Rojava’da demokratik bir Kürt yönetiminin oluşmasına karşı ve de düşmandır. Örneğin Başurê Kürdistan’da ayrı bir devlet referandumuna bile karşıdır. Şimdiye kadar çıkar işbirliği yaptığı KDP ile şimdi neredeyse çatışır hale gelmiştir.
Tayyip Erdoğan Yönetiminin söz konusu Kürt düşmanlığı, tıpkı 12 Eylül faşist rejimi gibi tek tip elbise işkencesini de Kürt tutsaklar üzerine yöneltecektir. Yakın geçmiş göstermiştir ki, hangi ad altında başlarsa başlasın, sonunda zindanlara yönelik her türlü baskı Kürt tutsaklara ve devrimci-demokratik güçlere yönelmektedir. Dolayısıyla AKP faşizminin de tek tip elbise saldırısını esas olarak Kürt yurtseverlere ve devrimci-demokratik güçlere yönelteceği kesindir. Ancak bu güçler de hem hazırlıklıdır ve hem de ciddi bir geçmiş tecrübe birikimine sahiptir. Bunlar temelinde kendi aralarında yaratacakları birliğe ve eylemde yaratıcılığa dayanarak her türlü tek tipleştirmeye, onur kırıcı ve ezici faşist saldırıya karşı yiğitçe direnecekler ve faşizme karşı demokrasinin zaferini mutlaka yaratacaklardır.
Kaynak: Yeni Özgür Politika