Enstrüman seni danışman yapandır – Ferda Çetin

Enstrüman seni danışman yapandır – Ferda Çetin

Erdoðan’dan sonra başbakanın baş danışmanı Yalçın Akdoðan da dün akşam “yıl deðerlendirmesi” yapmış. AKP hükümetinin çok başarılı olduðunu, 2012 yılının PKK için hezimet yılı olduðunu, PKK’nin hem şehirde hem kırsalda kaybettiðini, bunda KCK operasyonlarının etkisinin olduðunu belirtmiş. 523 gündür aðır tecrit altında tutulan Kürt halk önderi Öcalan’a ilişkin olarak da ‘başbakanın belirttiði gibi görüşmelerin devam ettiðini’, ihtiyaç duyulduðunda bu tür enstrümanların kullanılacaðını belirtmiş.

AKP – Gülen faşizmi Kürt halkına ve onun meşru temsilcilerine saldırarak iktidarını sürdürmek istiyor. Hak ve özgürlükleri ortadan kaldırmakla yetinmiyor; gayrimeşru pratiðini meşrulaştırmaya çalışırken gerçekleri çarpıtıyor, yalanı doðru, yenilgiyi yengi diye yansıtıyor. Olmamışı olmuş gibi sunuyor. Bütün faşist iktidarlar gibi, AKP faşizmi de psikolojik savaş yöntemleri ile algı yaratmak, dibe kadar melanete bulanmış bu zulüm rejimini temize çıkarmaya çalışıyor.

Bunun için de ikbal peşinde koşan elemanlara, ihtiras delisi kadrolara, diktatör yardakçılarına, yalan ekiplerine ihtiyaç duyuyor. Tiran, bütün bu mekanizmayı kendisi kuruyor. Tek hakimi olduðu sarayın içindeki bu yardakçıların, alçaklaşarak kendisinden lütuf dilendiklerini unuttuðu an, iktidarını da kaybedeceðini iyi biliyor . Onun için ayıklama ve seçme işini bizzat yapıyor.

Erdoðan ve yakınındaki halk düşmanlarından söz ediyoruz. Mahir Ünal’dan, Hüseyin Çelik’ten, Bülent Arınç’tan ve Yalçın Akdoðan’dan. Bu sonuncusu o kadar zıvanadan çıktı ki… Dr. Işık Ýşcanlı’nın bulduðu “Saray Soytarısı” tanımının, sahibine bu kadar yakıştıðı başka bir tanım yok.

Bu ekip sadece AKP kongrelerindeki seçimler ile tespit edilen görevleri yerine getirmekle sınırlı kalmıyor. Mahir Ünal Erdoðan’ı taklit ediyor. Ama fikirlerini deðil; buyurganlıðını, kabalıðını, tehditkarlıðını…Hüseyin Çelik saray tefsircisi; Erdoðan’ın sözlerini Türkçeden Türkçeye tercüme ediyor. Bülent Arınç Erdoðan tarafından onlarca kez azarlandı, her seferinde, “başbakanımın dediði doðrudur” diyor. Yalçın Akdoðan ise bunlardan hiçbiri deðil. Çünkü onun kendine özgü bir düşüncesi yoktur. Cahilin cahili bir insandır ve Kürt halkının şansıdır. O bütün benliðini tirana itaat üzerine inşa ediyor. Fakat bu noktada diðerlerinden farklı olarak, sadece itaat etmekle yetinmiyor; Erdoðan’ın ne düşündüðünü, ne hissettiðini, onun keyif alarak haz duyacaðı şeyleri, sözleri de bulup buluşturuyor. Ama biz biliyoruz fikirleri ve sözleri taklit ve tefsirden ibaret siyasetçiden bir şey çıkmaz.

Türk halkı da bu saray dalkavukçularına göre biraz daha özgürdür. Çünkü halk sadece itaat ediyor, kendisine buyurulanı yapıyor. Ama Erdoðan’ın yerine düşünmek, onun hissettiklerini hissetmeye çalışmak, onun hoşlanacaðı fikirler icat etmek gibi bir kabir azabı yaşamıyor.

Bu halklar düşmanı iktidar, Kürt halkının siyasal mücadelesini tutuklamalarla, gerilla mücadelesini de tasfiye ederek sömürgeci sistemini sürdüreceðine inanıyor. Oysa biliyoruz ki “iktidarın baskıya, fiziksel şiddete başvurması, genellikle hegemonya işlevinin başarısız olduðu anlamına gelir."

Kürt halkı devlet terörüne maruz kalabilir. Gece yarısı evleri basılabilir. Bir çok yurtsever gözaltına alınabilir, tutuklanabilir. Uyduruk iddianameler ve uyduruk mahkemelerce tutuklanabilir. Kürt gerillaları idealleri uðruna mücadele ederken şehit düşebilir. Ama bu halk, bu kadar fedakarlık, bu kadar büyük bedelden sonra asla boyun eðmeyecektir. Çünkü Kürt halkı son otuz yıllık mücadele ile çok büyük, çok kutsal bir deðer oluşturdu: Türk sömürgeciliðine kulluk etmemeyi öðrendi.

Bu ne demektir?

Kulluk etmemeye karar verdiðiniz an, zaten özgürsünüz demektir.

Hepsi bu.