Erciyes: 1 Kasım Dünya Kobanê günü komployu parçaladı

Erciyes: 1 Kasım Dünya Kobanê günü komployu parçaladı

PAJK Koordinasyon üyesi Emine Erciyes, uluslararası komplonun 1 Kasım Dünya Kobanê gününde parçalandığını belirtti.

Uluslararası komplodan sonra Kürt halkının özgürlük mücadelelerine daha fazla sarılarak, komplonun amacına ulaşmasına izin vermediğini belirten Erciyes, özellikle Devrimci Halk Savaşı stratejisiyle ortaya çıkan savaşan halk gerçekliği ile komplonun kırıldığını ve 2014 yılında Kobanê şahsında ortay çıkan direniş ve sunulan yeni yaşam iddiasıyla komplonun boşa çıkışının tescillendiğini belirtti. 1 Kasım’ın uluslararası alanda dünya Kobanê günü olarak ilan edilmesinin ise Kürt halkının mücadelesiyle bağlantılı olduğunu ve PKK’ye karşı geliştirilen algıyı kırdığını, bunun da komplonun bir bütünen boşa çıktığının belgesi olduğunu söyledi.

Kürt halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan’a karşı geliştirilen komplonun 17. yılına giriyoruz. Öncelikle komplo nasıl bir zeminde gerçekleşti ve bu komployla ne amaçlandı?

Öncelikle 16. yılı doldurup 17. yılına giren 15 Şubat Uluslararası Komployu lanetliyorum. Tabii özgürlük hareketi olarak halkımızın üzerine bir karanlık bulut gibi çöken bu komplo gerçekliğini lanetlemek kadar buna karşı mücadeleyi yükseltmek, Önderliğe bağlılık sözümüzdür. Beş bin yılık gelenek olan devlet gerçekliği aslında komplolarla örülmüş, halklar üzerinde sömürü sistemini oluşturmuş bir gerçekliktir. Nerede devletçi, iktidarcı, sömürü zihniyeti varsa, orda mutlaka komplo zihniyeti, komplo gerçekliği de vardır. Elbette ki devletçi zihniyete karşı olan halkların çıkarlarını ezilen halkların farklı kültürlerin varlığını savunan bir hareket olarak da Önderliğimiz şahsında komplonun gerçekleşmesi de devletin gerçekliğiyle bağlantılı bir durumdur. Yani devletler ya da iktidarcı zihniyetler kendisine karşı gelişen bütün direniş güçlerini bir şekilde geliştirdikleri komplolarla ortadan kaldırmak tasfiye etmek istemişlerdir ve Önderliğimizin karşılaştığıda biraz bu durumdur.

KOMPLOLAR HALKLARIN İRADESİNİN ORTAYA ÇIKRTIĞI DÖNEMLERDE AÇIĞA ÇIKMIŞTIR

Önderliğimizin bütün barış girişimleri komployla karşılaşmıştır. 6 Mayıs 1996 yılında Suriye’de Önderliğe karşı gerçekleştirilen komplo vardır. Bu yine bir ateşkes sürecinde gerçekleşti. En son 9 Ekim’de Önderliğe karşı gerçekleştirilen komplo ve Önderliğin Suriye’den çıkışı ve 15 Şubat süreci hepsi Önderliğin ısrarla barış, diyalog ve Kürt halkına hukuki bir zemin yaratmak istediği süreçlerde gerçekleşti. Tüm bu süreçler tabii uluslararası güçlerinde çatışmayı körüklemesi, savaşın devam etmesi sadece PKK’nin sınırlandırılması ya da başarısızlığı değil, Türkiye’nin de uluslararası güçler tarafından denetim altında tutulması ve sürekli Türkiye’yi kışkırtan, destekleyen bir gerçeklik vardır. Komplolar halkların iradesinin ortaya çıktığı dönemlerde açığa çıkmıştır. Kürdistan somutunda bu şekilde olmuştur.

Uluslararası komploda Türkiye’ye biçilen rol neydi?

Komplo gerçekliği sadece Türkiye’nin gerçekleştirdiği ve Önderliği tutukladığı bir durum değil. Özgürlük hareketimiz mevcut devletçi uygarlık sistemini çözümleyen bir gerçekliği ifade ediyor. Bu anlamda da tabii ki İsrail, İngiltere, ABD, Yunanistan, Rusya ve Almanya başta olmak üzere bütün uluslararası güçler özgürlük hareketimizin tasfiyesi ekseninde birleşmişlerdir. Bu anlamda uluslararası güçler, Avrupa devletleri her ne kadar sözde hukukları olsa da, demokrasi mekânı olarak tanımlansa da aslında Önderliğe karşı son derece hukuksuz, kendi kurallarını, yasalarını çiğneyen bir durum içine girmişlerdir. Bu komplonun sonunda adeta Önderlik Türkiye’ye sunuluyor. Zaten Önderliğin Avrupa’da istenmeyen insan ilan edilmesi, bir ateş topu gibi devletlerin birbirine göndermesi, Önderlik Hz. İbrahim’e de benzetiyor bu durumu yanan bir ateş topunun Türkiye’ye düşmesi, Türkiye’nin bütün dengelerini bozacaktır.

TÜRKİYE ULUSLARARASI GÜÇLERİN OYUNUNA GELDİ

Türk ve Kürt halkları arasında sonu gelmez bir kaos ve savaş durumu ortaya çıkartmak istediler. Zaten o dönem açısından da Ecevit’in şu belirlemesi var ‘bize niye teslim ettiler anlamadık’. Anlaşılmayacak bir şey değil aslında; Türkiye o kadar yıl süren savaşın refleksiyle Önderliği yakalanmasından dolayı bir zafer edasıyla teslim alma durumuna girdi. Aslında burada uluslararası güçlerin oyununa gelmiştir. Bu durum Türkiye açısından bir zaferden ziyade, büyük bir kaos sürecini yaratabilirdi. Bunun önünü alanda Önderliğimizin sağduyusudur. Yani önderliğimiz bir savaş ortamını körüklemektense, bu komployu sağlıklı bir tartışma, diyalogla halkların barışı yönünde yürütülebileceği yönünde ilk yaklaşımını belirlemiştir. Önderlik bu şekilde komploya tavır koymuştur.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan Türkiye’ye getirildiği zaman Gülen de ABD’ye götürüldü. Komplonun uluslararası boyutunu göz önünde bulundurduğumuzda tesadüf mü yoksa bir bağlantıdan söz edebilir miyiz, nasıl değerlendiriyorsunuz?

Herhangi bir direniş dinamiğinin kalmaması diğer taraftan da Ortadoğu’da belirgin olan İslami dokunun ön planda olmasıdır. Fakat mevcut haliyle Ortadoğu açısından İslamiyet aslında kapitalist sistemin denetimine girmesini engelleyen bir konum arz ediyor. Ulus devlet gerçekliğinin kapitalist sistemle yaptığı işbirlikleri var. Fakat Ortadoğu’nun doğası, özü kendi gerçekliği aslında istedikleri sömürüyü gerçekleştirmelerine izin vermiyor. Kapitalist zihniyetli kapitalizmin politikalarını uygulayan İslami çizgiyi yaratmak kapitalist İslami geliştirmektirmek istediler. Bunun bir ayağı ılımlı İslam’dır, bir ayağında radikal İslam dediğimiz ve daha çok şiddetle uluslararası güçlerin politikalarını yaşamsallaştıran gerçekliktir. Aslında bunlar birbirinden çok farklı değildir. Kapitalist güçlerin Ortadoğu’da gerçekleştirdiği farklı oyunlarıdır, komplolarıdır. Yani Önderliğin yakalanması başta Kürt halkının özgürlük hareketine olmak üzere Ortadoğu’ya karşı gerçekleştirilen bir komplodur.

GÜLEN’İN AMERİKA’YA GÖTÜRÜLMESİ STRATEJİK BİR HAMLEDİR

Fethullah Gülen’in Amerika’ya gitmesi ona burada bir misyon biçilmesi, ılımlı İslam’ın model olarak Ortadoğu’ya sunulması, yine aynı süreçte Erdoğan’ın da yakalanıp bırakılma durumu söz konusudur. Aslında burada Erdoğan’a biçilen bir misyon var. Hem yakalanmasıyla verilen bir gözdağı var. Aynı zamanda da AKP şahsında ılımlı İslamı Ortadoğu’ya Türkiye üzerinden bir model olarak sunmak istediler. Gülen’in Amerika’ya gitmesi birebir Amerika’nın denetiminde bu işi yürütmesi, onların gözlemi altında Ortadoğu’ya ılımlı İslamı yaymak istemişlerdir. Bunu pratikleştirecek kimdir? Türkiye’de AKP’dir. Zaten AKP ve Gülen cemaatinin ilişkisi geçen yıla kadar gün yüzündeydi ve birlikte çok paralel bir şekilde götürüyorlardı. Direniş kültürünün, direniş dinamiklerinin durdurulması ve bunun yerine uluslararası güçlerin kendi projelerini ılımlı İslam projesinin Fethullah ve Türkiye somutunda da AKP’nin şahsında yaşamsallaştırılmasıdır. Bir direniş gücünü ortadan kaldırmak ve yerine kendi alternatifini yaratma temelinde Gülen’in Amerika’ya götürülmesi ciddi stratejik bir hamledir.

Komplonun geliştiği dönemde başta ABD olmak üzere küresel emperyalizmin Ortadoğu’ya müdahale hazırlığı var. Afganistan ve Irak işgalleri ile ortaya çıktı. Bu bağlamda yeşil kuşak projesinin komployla olan ilişkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yeşil kuşak dediğimiz, direniş güçlerine karşı Ortadoğu’da kendi politikalarını hâkim kılma temelinde kurdukları bir oyun ve bir tuzaktır. Neolitik toplumun son aşamalarında kadın sistemini, kadın direnişini alt etmek için şu mitoloji bilinir. Zeus kendi kafasından Athena’yı yaratmış, kendi işbirlikçisini yaratır aslında. Kadın direniş odağıdır, fakat Zeus işbirlikçi kadını kendi kafasıyla aynı kafadaki kadını yaratıyor. Bu yeşil kuşak dediğimiz de biraz Zeus’un Amerika şahsında tekrar canlanması ve kendine karşı direniş dinamiği olan Ortadoğu şahsında yeni bir işbirlikçisini yaratmasıdır. Zeus nasıl kendi kafasında Athena’yı doğurmuşsa, Amerika da kendi kafasında yeşil kuşağı doğurmuştur. Kapitalist İslam anlayışını doğurmuştur, yani kapitalizmin işbirlikçi İslam’ını yaratmıştır.

ORTADOĞU’YU ŞİDDETLE TESLİM ALMAK İSTEDİLER

El Kaide, Taliban gibi örgütler uzun süredir Ortadoğu’da uluslararası güçler tarafından desteklenen, beslenen, örgütlenen güçler olarak açığa çıktı. DAİŞ’in hiçbir ahlak kuralı yoktur. Sivil insanları katletmektedir, kadınları her türlü tecavüz kültüründen tutalım satmaya kadar en vahşi şekilde politikalarını gerçekleştirmektedirler. Kadın üzerinde şiddeti geliştirmektedir. Bu anlamda Ortadoğu’yu teslim almak için en üst düzeyde bir şiddete ihtiyaç duymuştur uluslararası güçler. Ortadoğu’da çok ciddi bir tarihi miras katliamı yaşandı. DAİŞ ve El Kaide şahsında bunların yok edilmesi, toplumun büyük bir baskı cenderesi altına alınması katliam kıskacına alınması bunlar yeşil kuşağın, şiddet hareketlerin aracılığıyla yapıldı.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a karşı komployu gerçekleştirenlerle Rojava devrimini boğmak isteyen göçler arasında bir bağlantı varmı, nasıl değerlendiriyorsunuz?

Önderliğimizinde belirtiği gibi aslında DAİŞ, JİTEM’dir. JİTEM dediğimiz şey Gladyonun Türkiye versiyonudur. DAİŞ’de Gladyonun Ortadoğu versiyonudur. Yani uluslararası güçlerin kendi militarist güçleri ile yapamadıklarını, yeşil kuşak projesi kapsamında El Kaide, El Nusra ve DAİŞ gibi örgütlerle yapmak istemiştir. Bugün DAİŞ’in özellikle Suriye ve Rojava’da gündemde olması, Rojava devrimine karşı saldırı pozisyonunda olmasının şu boyutu da var. Önderlik şahsındaki komplo Önderliğin Suriye’den çıkarılmasıyla başlayan bir durumdur. 9 Ekim’de Önderliğin Suriye’den çıkmasıyla adım adım 15 Şubat komplosu örüldü. Suriye’ye özelde Rojava’ya karşı gelişen saldırılar tarihi bir bağlantının, bir diyalektiğin parçasıdır. Önderliğin en çok emek verdiği halk gerçekliği Rojava’daki Kürt gerçekliğidir. Kendi sistemini kurma, kantonları örgütleyerek Önderliğin demokratik uygarlık projesini, konfederalizm projesini yaşamsallaştıran halk gerçekliği Rojava halkı oldu. Bu anlamda komplo bir nevi DAİŞ eliyle Rojava’da somutlaşmakta ve devam etmektedir.

KOMPLOCULAR TAMAMEN YOK ETMEK İSTİYORDU

Önderliğimiz 2012 yılında komplonun başarısız olduğunu, kırıldığını vurguladı. Komplo neden kırılmıştı, bir halk örgütlülüğü sağlanmıştı, uyanışı sağlanmıştı. Önderlik, özgürlük hareketi ve halkın ortak direnişiyle birlikte komplo istediği amaca ulaşamadı. Özgürlük hareketimiz Ortadoğu’ya bir model olarak varlığını sürdürerek devam etti. Komplo bu süreçten itibaren kırılmıştır. Rojava devriminin sistemleşmesi komplonun kırılmasının somut ifadesidir. Kürt halkı artık kendi sistemini kurmaktadır, kendi iradesiyle kendi varlığını, kendi toplumsal yaşamını örgütlemektedir. Rojava’da bunun artık ete kemiğe bürünmesi yaşandı. Komplocular tamamen yok etmeyi istiyordu ama tam tersi oldu.

İKİ UYGARLIĞIN ÇATIŞMASIDIR

Komplocular daha vahşi yöntemlerle DAİŞ çetelerini örgütleyerek komployu devam ettirmek istediler. Komplonun Kürt halkı üzerindeki uygulayıcı gücü haline getirildi. DAİŞ’in somut olarak savaştığı tek güç özgürlük hareketimizdir. DAİŞ kendi İslam anlayışını Ortadoğu’da hâkim kılma, İslam devletini kurma gibi bir iddiayla yola çıkıyor. DAİŞ en eski, en geri egemenlik zihniyetini ifade ediyor. Buna karşı alternatifi de demokratik uygarlık gücünü Kürt özgürlük hareketi ifade ediyor. Bu anlamda iki uygarlığın çatışmasıdır, egemenlikçi uygarlık ve demokratik uygarlık güçlerinin Ortadoğu’da çatışma durumudur. Bu anlamda bağlantısını bu şekilde kurabiliriz. Zihniyet aynı sadece dönemsel koşullara göre uygulayıcıları değişmiştir. DAİŞ bu anlamda Ortadoğu’lu kılığına girmiş komplocu güçlerin vahşet örgütüdür.

Rojava devrimi özelde Kobanê ve Şengel direnişleri, 6-8 Ekim serhıldanların ve sonrasında 1 Kasım’ın Dünya Kobanê Günü ilan edilmesi uluslararası alanda nasıl bir etki yarattı ve PKK’ye karşı algıyı nasıl etkiledi?

Aslında Önderlik 2012’de belirtmiş olduğu komplonun kırılması gerçekliği 2014 yılında tam ete kemiğe bürünmüştür diyebiliriz. Uluslararası güçler dünyada egemenlikçi zihniyetin beş bin yıllık bir geleneğidir. Kendisine karşı direnen güçleri lanetli, barbar, terörist vb. ilan ederek algı oluşturma ve bir özel savaş yürütüyor. Beş bin yıldır bütün direniş güçlerine uygulanmış bir gerçekliktir. PKK’ye karşı da hep özel savaş yürütülmüştür. PKK’nin mücadele gerçekliği, özgürlük gerçeğine karşılık hep halklar gözünde PKK daha farklı yansıtılmakta ve bir algı yaratılmak istenmiştir. Özellikle DAİŞ’in Ortadoğu’daki saldırıları Kobanê ve Şengal’de karşısında direnen tek odak olarak özgürlük hareketinin açığa çıkması artık bu algıyı kırmıştır. Şimdiye kadar var olan mücadele bir şekilde medya aracılığıyla olsun, devletin resmi görüşleri aracılığıyla olsun hep üstü kapatılmış, kapatılmak istenmiştir. PKK’nin bir şekilde dış dünyayla bağlantısı sınırlı kalmıştır. Tüm dünya halklarına kendisini ifade etmesi engellenmiştir.

ULUSLARARASI GÜÇLERİN YARATTIĞI ALGI PARÇALANDI

Direnişten müthiş bir etkilenme ve adeta bir vicdan sorgulamasıyla insanların Rojava’ya akışı gerçekliği yaşanmaktadır. Bu anlamda mücadelemiz açısından bir zirveydi bu yıl. Hem halkın birebir direniş cephesine yer alması, halkın kendisi de ne kadar özgürlük ideolojisini benimsiyor ve kendisi yaşamsallaştırıyor ortaya çıktı. 6-8 Ekim serhıldanlarında direnen güç halk gerçekliğiydi, Rojava’da direnen halk gerçekliğidir. Bunu özgürlük hareketinin öncülüğünde gerçekleştirmesi PKK üzerinde var olan uluslararası güçlerin yarattığı algı parçalandı. Özgürlük hareketine saldıran DAİŞ’e karşı direniş gücünü açığa çıkarması bu anlamda komplonun DAİŞ şahsında kırılıp ve bütün dünyaya Kürt özgürlük hareketini ne olduğunu ifade etme anlamında da çok somut bir pratik oldu.

Israrla PKK’yi terör örgütleri listelerinde tutmaya çalışan devletler açısından ve özellikle Kobanê, Şengal direnişiyle terör örgütü listelerinden çıkarılma gibi bir tartışma var, uluslararası alanda neler değişti, PKK’nin mücadelesi mi bunları değiştirdi?

Bu aşamaya gelinmesi PKK’nin terör listelerinden çıkarılma noktasına gelmesi PKK’nin halkalaşmasıyla ilgidir. PKK’nin tüm dünya halklarının gözünün önünde geliştirdiği mücadele uluslararası güçlerin ya da egemen devletlerin yarattığı algının artık halklar tarafından aşılmasıdır. Halklar direk PKK gerçekliğinden ya da birebir Rojava’daki, Şengal’deki direniş gerçekliğinden PKK’nin gerçek gücünü, gerçek özünü, gerçek ideolojisini birebir tanımış oldular. Uluslararası güçler de artık bunu görmezden gelemezler. Bütün dünya artık PKK’nin bir direniş gücü olduğunu, halkları savunma gücü olduğunu tartışırken uluslararası güçler de artık PKK’yi ısrarla terör listesinde tutmalarının anlamsızlaştığını gördüler. Tamamen aşmışlar diyemeyiz ama bir tartışmanın zeminini açtı tabi. Bu anlamda PKK kendi üzerindeki bu çarpıtma, ideolojik saptırma durumunu kendisi parçaladı. Yoksa uluslararası güçlerin attığı bir adım değildir. Aslında PKK’nin kendi yarattığı bir durumdur.

1 Kasım Dünya Kobanê Günü uluslararası komployu kırdığı tartışılıyor, hareket olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?

2014 yılının somut mücadele kazanımları oldu. Kobanê’de DAİŞ’in yoğun saldırıları buna karşı gelişen dört aydan fazla bir mücadele zafer ile sonuçlandı. Uluslararası güçlerin planlaması aslında bir iki hafta içinde Kobanê’nin düşmesiydi. DAİŞ’e karşı bu kadar direne bilineceğini çok fazla planlamıyorlardı, tahmin etmiyorlardı. Böyle bir direnişin olması tüm dünyada büyük bir yankı da yarattı. Tüm dünya Kobanê etrafında birleşti. Bu anlamda direnişin hem tüm dünyaya bir ilham verme durumu söz konusu oldu hem de vicdanı olan herkesin, onuru olan herkesin burayı sahiplenmesi duygusu durumunu yarattı. Bir Kürdistan gerçeği olarak, bir direniş gerçeği olarak Kobanê tüm dünya tarafından sahiplenmesi, 1 Kasım’ın Dünya Kobanê günü olarak ilan edilmesi aslında Kobanê direnişini tüm dünya tarafından desteklenmesi, sahiplenmesi oldu. Kobanê’de direnen Kürt özgürlük hareketi oldu. Kobanê halkı şahsında direnen özgür Kürtlüktür bu anlamda da Kobanê’nin sahiplenilmesi özgürlük ideolojimizin yaşamsallaşması ve bununda dünya tarafından bir şekilde benimsenmesidir aslında. Komplolar uluslararası güçlerin planlarıdır ama dünya halkları direnişten yana tavrını koymuştur. Uluslararası güçlerin komplocu zihniyeti tüm dünya halklarının direnişi benimseyen, direnişi destekleyen duygusuyla, ruhuyla kırılmıştır.