Erdoğan ne yapmak istiyor?

Erdoğan ne yapmak istiyor?

Gezi Parkı direnişinin sürdüğü bir sırada Kuzey Afrika turuna çıkan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dönüşünde kalabalık bir kitle önünde balkon konuşması yaptı. Gezi Parkı direnişçilerinin hiçbir talebine yanıt vermeyerek, suçlamalarda bulunan Erdoğan, topladığı kitle ile gövde gösterisi yaptı. Erdoğan’ın bu dönüşü Mısır ve Tunus’taki muhaliflere karşı “rejim yanlılarının” sokaklara dökülmesini hatırlattı.

Fas, Cezayir ve Tunus’a yaptığı ziyaret ardından saat 01.40’da Atatürk Havalimanı’na inen Erdoğan, Devlet Konukevi’nde saat 02.20’de balkon konuşmasına başladı. Hükümet ve AKP yetkilileri Erdoğan’a karşılama yapılmayacağını açıklasa da, Erdoğan’ın gövde gösterisi için bir organizasyon yapıldığı anlaşıldı.

3 BİN KİŞİ TOPLANDI

AFP'ye göre 3 binin üzerinde kişi, Habertürk'e göre onbinler Erdoğan'ı karşıladı. Taksim'deki protesto gösterilerinde ise aynı saatlerde onbinlerce kişi vardı.  

"Dik dur eğilme, bu millet seninle", "Vur vur inlesin, çapulcular dinlesin", “Allahu Ekber” sloganları arasında yapılan konuşma 02.50’de, “Ölsek de sevinin, eve dönsek de!” ifadesinin içinde yer aldığı bir şiirle son buldu. Bu şiir en son 2008’de Zap operasyonunda bozguna uğrayan askerler için söylenmişti.

Erdoğan konuşması boyunca yumuşama sinyali vermedi. Aksine eylemcileri suçlamaya devam etti ve vatandaş ile polisi, AKP gençleri ile protestocu gençleri, yüzde 50 seçmen ile diğer kesimi ayrıştırdı. Gösterileri sarsında hayatını kaybeden protestocular için “bu gençler” diyen Erdoğan, ölen komiser için “benim komiserim” dedi. Erdoğan'ın yokluğunda hükümet göstericilerle diyaloga girerek ortamı biraz yumuşatmıştı. 

Erdoğan 12 Haziran 2011’deki seçimler sonrasındaki balkon konuşmasında olduğu gibi İslam dünyasına selamlar gönderdi: “İstanbul'un kardeşi Saraybosna'yı, Bakü'yü, Beyrut'u, Kahire'yi, Üsküb'ü, Şam'ı, Gazze'yi, Ramallah'ı, Mekke ve Medine'yi selamlıyorum.” 

“FAİZ LOBİSİ TEHDİDİ”

Erdoğan’ın konuşmasında özellikle “faiz lobisi”nden bahsetmesi dikkat çekti: “Şimdi altını çiziyorum; faiz lobisine rağmen buralara geldik. Bu faiz lobisi şu anda borsada spekülasyonlara girmek suretiyle bizi tehdit edeceğini zannediyor. Şunu bir defa çok iyi bilmeleri lazım. Bu milletin alın terini biz onlara yedirtmeyeceğiz.”

Erdoğan bu konuda şunları ekledi: “Bir bankanın genel müdürü çıkıp da bu vandalizmin yanlarında olduğunu söylüyorsa karşısında bizi bulacaklardır. Biz bugünlere Türkiye ekonomisini büyüterek geldik. Bizim karşımıza geldikleri zaman 'Sizin zamanınızda 5 kat daha zengin olduk' diyenler bugünlerde bizimle uğraşmaya başladılar.” 

Sadece yüzde 50’nin değil 76 milyonun “hizmetkarı” olduğunu savunan Erdoğan,  “Türkiye'nin en batısından en doğusuna kadar ayırt etmeden hizmet götürdük” diyerek, kurdukları havaalanlarını anlattı.

ÇÖZÜM YOK “ANALİZ” EDECEKMİŞ!

“Kimsenin etnik kökeni, kimsenin inancı, mezhebi ideolojisi, düşüncesi bizim nezdimizden ötelenmiş değildir” iddiasında bulunan Erdoğan, protesto eylemleri üzerinden 10 gün geçmesine rağmen halen “hadiseleri analiz edeceklerini” söylemekle yetindi.

Erdoğan şöyle konuştu:  “76 milyonun efendisi değil hizmetkarıyız. Biz birlikte Türkiyeyiz, biz biriz, beraberiz, kardeşiz. Değerli kardeşlerim Türkiye'de yaşanan hadiseleri okuruz, analiz ederiz, değerlendiririz ondan sonra adımımızı atarız. AK Parti iktidarının başarısı, gerginlik, çatışma, kutuplaşma asla değildir. Ancak şunu bilmeleri lazım, biz 'Asım'ın nesliyiz'” şeklinde konuştu.

10 yılı aşkın bir süredir iktidarda olmasına rağmen “mağdur”muş gibi konuşan Erdoğan, “Biz herkese saygılıyız, biz çok haklı olarak bize de saygılı olmalarını istiyoruz” dedi,  “Hedef ileri demokrasi dedik ve bunu da başaracağız” diye ekledi. 

EYLEMCİLER “MİLLET” DEĞİL Mİ?

Erdoğan, “Emaneti veren millettir, alacak olan da sadece millettir. Millet dışında hiç kimse, gelip de bu emanete el uzatamaz. Sandık dışında hiç kimse bu emanete kastedemez” şekline sözlerini sürdürdü.

“BU GENÇLER”, “BENİM POLİSLERİM”

Erdoğan eylemcileri “yakıp yıkmakla” suçlarken, ölen göstericiler için “bu gençler”, polisler için ise “benim polislerim” ifadesini kullandı: “Yakıp yıkmasına, şehirlere kamu mallarına, insanımıza zarar vermesine göz yumamayız. Şimdi Gezi Parkı'nda sayısı 15'e bile varmayan ağaç için yapıldığı söylenen gösteriler, bugün arkasında 3 kayıp bıraktı. 2 gencimiz hayatını kaybetti. Bir başkomiserimiz şehit oldu.  Ben buradan bir şey söylüyorum, kardeşlerim bu gençlerin ölümü ne kadar önemli ise benim polisimin ölümü, şehadeti en az onlar kadar önemlidir. Bu polis, kimin polisi? Neyin görevini yapıyor? Bu ülkede can güvenliğimizi sağlamak için görev yapıyor. Yeri geliyor teröristin karşısına dikiliyor, yeri geliyor anarşistin karşısına dikiliyor, yeri geliyor vandalizmin karşısına dikiliyor.” 

POLİS GÖREVİNİ YAPMIŞ

Erdoğan şiddet uygulayan polisin görevini yaptığını savundu: “Birilerini işine tabii ki bu gelmeyecek. Ne diyorlar, 'polisi çekin'. Ne olacak? Burası yol geçen hanı değil! Bu ülke Türkiye Cumhuriyeti Devleti'dir ve kamu kurumlarına varıncaya kadar, kamu araç gereçlerine varıncaya kadar, sivil vatandaşlarımızın araçlarına varıncaya kadar herkese saldıranlara karşı polisimiz görevini yapmıştır. Yeri gelmiş aşırı güç kullanmış olabilir, onlarla ilgili talimatımızı verdiğimizi daha önce söylemiştim. Başbakan vekili de bunu söyledi.” 

ÖLEN VE YARALANAN EYLEMCİLERDEN BAHSETMEDİ

“Konuyla ilgili İçişleri Bakanım gereğini yapıyor” diyen Erdoğan, “Kimsenin bunlar üzerinden bize saldırmaya hakkı yoktur” iddiasında bulundu. Erdoğan, ölen ve yaralanan göstericilerden bahsetmezken, yeniden ölen komiseri hatırlattı: “Kardeşlerim, başkomiserimizin daha doğmamış bebeği anne karnında yetim bırakıldı. Çoğu polis, bine yakın vatandaşımız yaralandı. Şehirler yağmalandı, dükkanlar yağmalandı, esnafa zarar verildi. Bunlar Türk bayrağını yakacak kadar azgınlaştılar. Utanmadan sıkılmadan Türk bayrağını ellerine alıp gezdirenler bunlara oyuncak oldu.” 

GAZETECİLER VE SANATÇILAR “KIŞKIRTICI”, EYLEMLER “VANDALLIK”!

Erdoğan, eylemde yer alan gazeteci, sanatçı ve siyasetçileri “sorumsuz” ve “kışkırtıcılıkla” suçladı: “Kardeşlerim gazeteciyim diyerek, sanatçıyım diyerek, siyasetçiyim diyerek son derece sorumsuz bir şekilde nefretin, ayrımcılığın, hukuksuzluğun, kışkırtmanın alasını yaptılar. Demokratik gösteri hürriyetini kaybederek artık vandallığa tam anlamıyla hukuksuzluğa dönüşen bu eylemler derhal son bulmalıdır.” 

HAKLARINI SAVUNAN GENÇLİK İSTEMİYOR

Tencere-tava ile yapılan barışçıl eylemlerle adeta “alay” eden Erdoğan, kendi “gençlerine” seslendi: “Siz on gün boyunca aklıselimden taviz vermediniz. Şimdi buradan evlerimize dağılacağız, sağduyudan asla taviz vermeyeceğiz. Siz elinizde tencere tava yok değil mi. İşte bu çok önemli. Siz sokaklarda tencere tavayla dolaşanlardan değil, bu gençlik elinde bilgisayarlarıyla dolaşanlardan oluşan bir gençlik olacak. Büyük Türkiye ülküsü için mücadeleyi kararlılıkla sürdüreceğiz. Siz mazlumların, Ortadoğu’nun Balkanların örnek gençlerisiniz. Siz oyuna gelmeyecek, aldanmayacaksınız.” 

ZAP YENİLGİSİ SIRASINDA OKUNAN BİR ŞİİR

Erdoğan’ın konuşmasının sonunda, Necip Fazıl Kısakürek’in “Zindandan Mehmed’e mektup” şiirini okuması dikkat çekti. Erdoğan en son bu şiiri, sınırötesi operasyona gönderilen askerler için 26 Şubat 2008’de Meclis’te okumuştu.  21 Şubat 2008 tarihinde Güneş Operasyonu ismiyle gerillaya karşı yapılan sınırötesi operasyon, dokuz gün sonra 29 Şubat günü büyük bir bozgunla sonuçlanmıştı.

Erdoğan şu dizeleri okudu:

“Mehmed'im, sevinin, başlar yüksekte!
Ölsek de sevinin, eve dönsek de!
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!”