Bu infazlar, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Kadın da olsa çocuk da olsa gereken yapılacaktır” açıklaması ardından gerçekleşti. 11 yıl sonra, Enes Ata ve Mahsum Mızark’ın katleden polislerden üçüne ilişkin davada Perşembe günü kararın açıklanması bekleniyor.

Bu davada her şey açık olmasına rağmen deliller sistematik olarak yok edildi. Deliller arasındaki gaz fişekleri ve bomba atar mermileri adli emanette kaybedildi. Açılan dava, hayatını kaybeden iki Kürt çocuğuna ilişkin. 8 yaşındaki Enes Ata ve 14 yaşındaki Mahsum Mızrak, 28 Mart 2016’daki protesto eylemleri sırasında gaz fişekleri ile başlarından vurulmuştu. 

11 yıllık yargı sürecinin sonuna gelindi. Geçen yıl Aralık ayında görülen duruşmada davanın esası hakkında görüşünü açıklayan savcı, katil zanlısı polisler hakkında yeterli delil elde edilemeyeceğini ileri sürdü ve polislerin beraatını istedi.  Mahkeme mütalaaya karşı ailelerin avukatlarına süre verdi. Mahkemenin Perşembe günü kararını açıklaması bekleniyor.  

Türk yargısı bugüne devlet güçlerinin işlediği suçlara ilişkin adil bir yargılamada bulunmadı. Devlet güçleri tam bir cezasızlıktan yaralandı. Emri verenler de hep aklandı. Enes Ata ve Mahsum Mızrak’a ilişkin dava da, defalarca engel çıkarılmasına rağmen sonunda açılabilmişti.  Katil zanlısı polisler H.A, N.Ö. ve B.Ö. hakkında başlatılan soruşturma, Amed’deki Valilik tarafından önce engellenmeye çalışıldı. Valilik 2009’da verdiği kararda, polislerin görevlerini yerine getirdiğini belirterek soruşturmaya izin vermedi.

DELİLLER GÖZ GÖRE GÖRE YOK EDİLDİ

Avukatların İdari Mahkeme’de davayı kazanması üzerine polisler hakkında soruşturma başlatıldı.  Amed’deki Cumhuriyet Savcılığı 2009 yılında 3 polis hakkında “olası kast sonucu ölüme neden olmak” suçundan ömür boyu hapis istemi ile dava açtı. Yargılama 2010 yılında 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başladı. Dava avukatları, sanık polislerin delilleri karartabileceği gerekçesiyle tutuklamamalarını ısrarla istedi ancak her seferinde reddedildi. Avukatlar haklı çıktı. Deliller birer birer kaybolmaya başladı. Bu deliller devlet güvencesi altındaki emanete konulmuştu.  Mızrak’ın kafatasından çıkarılan gaz fişeği adli emanette değiştirilerek yerine av tüfeği fişeği konuldu. Enes’in ölümüne neden olan ve adli emanette saklanan gaz fişeğinin de kaybolduğu 2015’de ortaya çıktı. Enes’in üzerindeki kantı niteliğinde olan elbiseleri de mahkeme kararı olmadan 2014’te polis tarafından imha edildi. Yine Emniyet Müdürlüğü, 2015’te mahkemeye gönderdiği yazıda olay günü polislerin yaptığı bütün telsiz konuşma kayıtlarının imha edildiğini bildirdi.

Delilleri kaybettiren kişi veya kişiler hakkında yapılan suç duyurusu üzerine soruşturma başlatıldı. Savcı, en önemli delil olan gaz fişeğinin kaybolmasına ilişkin soruşturmayı ancak iki yılda tamamladı. Sekiz yıllık zaman aşımı süresinin dolduğu ileri sürülerek takipsizlik kararı verildi. Mızrak’ın kafatasından çıkarılan bomba atar fişeğinin kaybedilmesine ilişkin soruşturma ise halen sürüyor.

ERDOĞAN’IN TALİMATIYLA İNFAZLAR

Mızra ve Enes Ata’nın aralarında olduğu 13 kişi, 24 Mart 2006’da gerilla cenazeleri için yapılan törenler sırasında katledilmişti.  Muş ve Amed arasındaki Şenyayla kırsalında, 24 Mart 2006’da 14 HPG gerillası kimyasal silahlarla katledilmişti. 4 gerillanın cenaze töreni Amed’de yapıldı. Törene katılanlar devlet güçlerinin saldırısına maruz kaldı.  Bunun üzerine protesto eylemleri kent geneline yayıldı. Üç gün boyunca süren eylemler,  Batman, Nusaybin, Kızıltepe ve Van başta olmak üzere bir çok kent sıçradı.  Dönemin Başbakanı Erdoğan’ın “kadın da olsa çocuk da olsa gereken yapılacaktır” talimatı ardından, infazlar başladı. Polisin saldırıları sonucunda 7’si çocuk 13 kişi katledildi.