Erdoğan ve AKP iktidarı en zayıf dönemini yaşıyor
AKP iktidarı psikolojik savaşla günleri, haftaları ve ayları kurtarmaya çalışıyor. Ancak çok zor durumdadır. AKP iktidarı güçlü değildir, güçsüzdür.
AKP iktidarı psikolojik savaşla günleri, haftaları ve ayları kurtarmaya çalışıyor. Ancak çok zor durumdadır. AKP iktidarı güçlü değildir, güçsüzdür.
Tayyip Erdoğan ve saray gladyosu o kadar sıkışmışlar ki, varlıklarını psikolojik hareket ağırlıklı özel savaşa bağlamış bulunmaktadırlar. Kendilerini güçlü göstermek için her yol ve yöntemi denemektedirler. Psikolojik savaşa, yalan haberlere ve baskılara bu kadar başvurmaları çok zayıf konumda olduklarını göstermektedir.
AKP iktidarı Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en zayıf iktidarı konumundadır. Katar sermayesi başta olmak üzere sıcak paranın Türkiye’ye çekilmesi ekonomik olarak kimi rahatlamalar yaratmış olsa da siyasal, toplumsal ve kültürel olarak Türkiye bir çöküntü yaşamaktadır. Dış politikada bu kadar daralma AKP iktidarının yanlış politikalarının sonucudur. Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin tüm dış politika rezervlerini kendi iktidarını pekiştirmek için tüketmiştir. Türkiye soğuk savaş döneminde bile böyle sınırlı tercihlerle karşı karşıya kalmamıştı. Şu anda Türkiye’nin dış politikada Katar’ın kuyruğuna takılması bu gerçekliğin somut ifadesidir. Erdoğan Katar parasıyla her şeyi halledeceğini düşünse de, zor döneminde Katar’a sahiplenerek geleceğe yatırım yapsa da bu politika sadece AKP’nin değil, Türkiye’nin geleceğinin ipotek altına alınması olmaktadır.
AKP iktidarının dış politikada tam iflas yaşadığı açıktır. Ortadoğu’da dış politikada bu kadar kaybeden bir siyasi iktidarın içerde güçlü olması ve kazanması zordur. Nitekim Türkiye tarihinde görülmedik bir iç çatışma yaşanmıştır. Çokça sözü edilen 15 Temmuz darbe girişimi, AKP iktidarının Türkiye’de yarattığı iç siyasi savaşın ve dış politikadaki başarısızlığın sonucudur. Bu kadar asker, polis, bürokrat, yargı mensubu, öğretmen, işçi birçok meslekten insanın cezaevlerine atılması dünyanın hiç bir yerinde görülmemiştir. Bu tür durumlar iktidar mücadelesini kaybetme anlarında ortaya çıkar. Tayyip Erdoğan o kadar sıkışmıştır ki, psikolojik savaşa ağırlık vermiştir. Kendini güçlü göstererek muhaliflerini korkutma ve ürkütmeyi amaçlamaktadır.
Türkiye söz konusu olduğunda mevcut iktidarların Kürtler karşısındaki durumu önem kazanır. Tayyip Erdoğan’ın Kürt sorununda çözüm politikaları olmadığı için önce oyalama politikalarını yürütmüş, bu politika tükenince Kürt Özgürlük Hareketi’ni ezme temelinde Kürt soykırımını tamamlama politikalarına yönelmiştir. Bu nedenle Kürtlerin yerel demokrasi ve özyönetim iradesi karşısında Kürt şehirlerini yakıp yıkmış, yüzlerce insanı katletmiştir. Ancak beklemediği düzeyde bir direnişle karşılaşmıştır. Kürtlere bu kadar saldırması ve Kürtlerin kahramanca direnişi AKP iktidarının kaybetmesi anlamına gelmiştir. Kürtlerle bu düzeyde bir savaş içerisine giren bir iktidarın ömrünü uzatma şansı kalmamıştır. Çünkü Türkiye’nin en temel sorununda kaybetme politikası ve pratiği ortaya koymuştur.
Kürt sorununun çözülmediği ya da Kürtleri kontrol etme politikasında başarılı olunmadığı müddetçe darbe dinamiği ortadan kaldırılamaz. AKP iktidarının Kürt direnişi karşısındaki başarısızlığı, Kürtlerle bu düzeyde savaş içerisine girmesi bu iktidarın alaşağı edilmesini sağlayacak darbe dinamiğini harekete geçirmiştir. 15 Temmuz darbe girişimi, Kürt Özgürlük Hareketi karşısındaki başarısızlığın sonucu devreye girmiştir. Kürt şehirlerini yıkarak, Kürtlerin devlete öfkesini arttırarak Kürtler üzerinde özel savaş yapma imkanını kaybetmiş bir hükümet Türkiye’de iktidarını koruyamaz. 2016 bahar ve yaz aylarında da Türk ordusu ve polisi beklenmedik ağır darbeler yiyince AKP iktidarı sallanmıştır. Sallanan bu iktidara son darbe vurulmak istenmiş, ancak darbe önceden haber alınınca Tayyip Erdoğan ve saray gladyosu can havliyle tüm imkanlarını kullanarak darbeyi başarısız kılmıştır. Ancak bu darbeden sonra AKP iktidarı daha da zayıf hale gelmiştir. Bu nedenle Olağanüstü Hal ilan edip, tüm muhalifleri susturup ömrünü uzatma çabası içerisine girmiştir. Ömrünü uzatmak için de Kürt düşmanlığı üzerinden tüm faşist ve soykırımcı ulusalcı güçlerle ittifak kurmuş ve Kürt halkının özgürlük mücadelesini ezmek için Kürt halkına karşı ağır bir saldırı kampanyası yürütmüştür. Bunun için de psikolojik savaşı arttırmıştır.
Her gün kırk tv, kırk gazete, yüzlerce yerel tv ve radyo ve her türlü yolla Kürtlere karşı kazandığı sanal zaferleri topluma sunmaktadır. Kürt Özgürlük Hareketi’nin on defa bitmesine neden olacak haberler ve psikolojik savaşla kendisini ayakta tutmaya çalışmıştır. Elindeki imkanlar ve yandaşları vasıtasıyla PKK’yi bitireceği havasını verme yönlü özel savaşı arttırmıştır.
Birkaç kış kampında 30-40 arası gerillanın şehit düşmesini bir zafer olarak ilan etmiştir. Kato’ya binlerce askerle girip hiç bir sonuç alamadığı halde, hiç bir çatışmanın olmadığı Kato’da gerilla karşısında büyük bir zafer kazandığı propagandası yapmıştır. Birinci İnönü Savaşı denen, ama aslında olmayan bir savaşın kazanılmış gibi topluma sunulması durumu bu defa Kato’da yaşanmıştır. Sadece buldukları bazı eski silahların yanına sağdan soldan getirdikleri silahları koyup Kato’da PKK’ye büyük darbe vurdukları haberleri yapılmıştır. AKP iktidarı o kadar zayıftır ki, hiç bir çatışmanın olmadığı, ne asker ne de gerillanın yaşamını yitirdiği bir yerde zafer ilan etme ihtiyacı duymuştur. Ancak bu sahte zafer Kato operasyonunu yapan komutanların tümünün bulunduğu helikopterin vurulmasıyla birlikte tersi bir etki ortaya çıkarmıştır. Sahte zafer gerçek bir yenilgiyle sonuçlanmıştır. Sahte ve sanal zaferlerin gerçekler karşısında bu duruma düşmekten başka şansı yoktur.
Bahar ve yazla birlikte savaş şiddetlenmiş, sahte zaferler ilan edilmiştir. Pohpohlanmış asker ve polisler her gün darbe üstüne darbe yiyince Türkiye toplumu şok olmaya başlamıştır. Bu dönemde hiç olmadığı kadar helikopterlere darbe vurulmuş ve düşürülmüştür. Gerillanın tekniği kullanma imkanı fazlasıyla artmıştır. Ortadoğu’da süren 3. Dünya Savaşı her türlü silaha erişim imkanını da artırmıştır. Gerillanın 35 yıllık taktik deneyimi her türlü saldırıyı boşa çıkaracak incelik ve yaratıcılık düzeyine ulaşmıştır. Zaten gerilla demek her koşulda savaşmak ve her türlü tekniği boşa çıkaran savaş tarzına sahip olmak demektir. Bu açıdan Kürt Özgürlük Hareketi gerillası dünyanın en tecrübeli, deneyimli, her koşula kendini uyarlayan gerilladır. Bu nedenle bahar ve yaz eylemleriyle Tayyip Erdoğan ve onun kirli savaş baronu Süleyman Soylu şaşkınlık içerisine girmişlerdir. Telaşları ve korkuları artmıştır. Çünkü gerilla en fazla da Haziran ayıyla birlikte devreye girmiştir. Artık asker ve polis için korku ve travma ayları başlamıştır.
Türk ordusu ve polisi korkusunu ıslık çalarak gidermeye çalışsa da nafiledir. Her gün uydurma operasyon haberleri; her gün şöyle vurduk, ansızın gelebiliriz söylemleri tamamen korkularının üstünü kapatma amaçlıdır. Türk ordusunun şuraya, buraya gidecek iradesi kalmamıştır. Ödleri düşmüştür. Erdoğan psikolojik savaşa ağırlık verdikçe; şöyle operasyon yapacağız, şöyle ezeceğiz dedikçe sağa sola sürülen asker ve polisler Erdoğan’a ve yanındaki Süleyman Soylu gibi çömezlerine küfretmektedir. Asker ve polisten en fazla küfür alan Tayyip Erdoğan ve Süleyman Soylu’dur. Türk halkı da Erdoğan ve Soylu’ya öfkelidir. Bizim çocuklarımız üzerinden savaş naraları atıyorken kendi çocuklarını askere göndermiyorlar demektedirler. Zaten Kürtler Erdoğan’a “Kerdoğan”, Soylu’ya da “Soysuz” demektedirler. Bundan sonra Erdoğan ve Soylu daha fazla küfre muhatap olacaklardır.
Bu yıl Serhat denilen gerilla alanı Türk ordusunun, polisinin, Tayyip Erdoğan ve Süleyman Soylu’nun korkusu olmuştur. Yüze yakın asker son bir ayda buralarda can vermiştir. Asker ve polisler buralarda uyuyamaz olmuştur. Uyduklarında ise sürekli kabuslar görerek uyanmaktadırlar. Öyle darbeler yemişler ki, bu kayıpların acısını halk üzerinde baskıyı arttırarak çıkarmaya çalışıyorlar. Ağrı’dan İran’a, Türkiye’nin batısına, Van’a ve başka alana giden yolları tümden kapatmışlardır. Onlarca köye yasak koydular. Şu anda Ağrı ve Tendürek Dağı etrafındaki alanlarda tam bir devlet terörü estirmektedirler. Bu politikaları yürüten bir iktidarın ayakta kalması mümkün mü? Bu tür uygulamalar içinde olan bir ordu ve polisin zafer kazandığı söylenebilir mi? Halkın yaşam alanlarının yasaklanması, yaşam alanlarına saldırılması askeri ve siyasi olarak yaşanan yenilginin sonucudur. Serhat alanı başta olmak üzere Kürdistan’ın her yerinde suyu kurut, balığı öldür mantığıyla halka zulüm yapılmaktadır. Halkın bunları unutması mümkün değildir. Halkın bu tür zorbalıklarla sindirilmesi mümkün değildir. Bu zorbalık halkta da büyük patlamalar ortaya çıkaracaktır. Kürt halkının özgürlük mücadelesi tarihi bunun kanıtıdır. Türkiye siyasi tarihi de otuz kırk yıldır buna şahit olmuştur. Ancak her yeni iktidar maymun gibi eski yöntemleri ve yenilmiş iktidarların yaptıklarını denemektedir.
Süleyman Soylu ve onun faşist şefi her gün gerilla karşısında boyunlarının ölçülerini almaktadırlar. Gerilla karşısındaki yenilgilerini her gün tehdit ve şantajla örtmeye çalışsalar da boştur. Artık gerillanın zamanı gelmiştir. Kış ayları gibi psikolojik savaşı meydanı boş bulmuş olarak yapma imkanı kalmamıştır. Sanal zafer dönemi son bulmuş, gerçeklerin zafer kazandığı döneme girilmiştir.
Psikolojik savaşla gerillanın Karadeniz’den Amanoslara, Dersim’den Ağrı ve Zagroslara kadar ordu ve polislere vurduğu darbeler gizlenmeye çalışılsa da gerçekler mutlaka topluma ulaşmaktadır. Zaten gerilla birçok eylemi kameraya almaktadır. Gerilla artık Ortadoğu’nun gerillasıdır. Böyle bir güce ulaşmış gerilla karşısında her türlü soykırımcı, sömürgeci emperyalist saldırganlığın kaderi yenilgidir.
AKP iktidarı psikolojik savaşla günleri, haftaları ve ayları kurtarmaya çalışıyor. Ancak çok zor durumdadır. AKP iktidarı güçlü değildir, güçsüzdür. Ama saldırarak bu durumdan kurtulmak istiyor. Direnildiğinde yıkılacak bir iktidardır. Direnilmediği taktirde ise sürekli saldırarak muhaliflerini ve direnebilecekleri zayıflatma politikası yürütecektir. Bu açıdan herkes psikolojik savaş etkisinden çıkmalı, psikolojik savaşın ortaya koyduğu bir gerçekliğin var olmadığını, durumun psikolojik savaşın ortaya koyduğunun tersi olduğu bilmelidir. AKP’ye karşı mücadele etmeyenler kaybedecek, mücadele edenler ise kazanacaktır.
Kaynak: Yeni Özgür Politika