Eski ‘ikinci adamın’ ‘yeni’ suikast ‘mesajı’ - Veysi Sarısözen

Eski ‘ikinci adamın’ ‘yeni’ suikast ‘mesajı’ - Veysi Sarısözen

AKP’li Mehmet Ali Şahin geçtiðimiz gün Paris’teki katliam baðlamında, “benzer cinayetlerin Almanya’da da olacaðını” söyleyiverdi.



Bu sözü söyleyen kişi, bir AKP “amigosu” ya da magazin basınında asparagas işleriyle uðraşan bir gazeteci deðil. Başbakan yardımcılıðı, Adalet Bakanlıðı ve TBMM Başkanlıðı yapmış –yani Türkiye’nin ikinci sırasında yer alan- bir kişi…



Konuşanın kimliðini böylece açıkladıktan sonra, şimdi Şahin’in konuşmasının tam metnini olduðu gibi aktaralım:



“Biz AB ülkelerine, Fransa'ya, Almanya'ya hep birşey söylüyoruz ülke olarak. Siz bu PKK terör örgütünü, onların mensuplarını koruyorsunuz, sahip çıkıyorsunuz, yanlış yapıyorsunuz. Bir gün bu örgüt sizin de başınıza bela olacak dedik ve olmaya başladı. 'Yılanı kucaðınızda besliyorsunuz, tutuyorsunuz' dedik ciddiye almadılar. Kaç kez uluslararası kurallar gereði onların Türkiye'ye iadesi ile ilgili yazılar yazıldı. Hiç birine cevap vermediler, hiçbirini iade etmediler. Ama şimdi başlarına neler geldiðini onlar da yavaş yavaş görmeye başladılar. Önümüzdeki günlerde korkarım Almanya'da buna benzer bir takım olaylarla karşılaşabilir.”



ALMANYA ŞAŞIRDI MI?



Şu anda, büyük olasılıkla Bundesnachrichtendienst (BND), yani Federal Haberalma Örgütü bu Türk yetkilisinin sözlerini analiz etmekle meşgul. Hatta, BND’nin patronu Ernst Uhrlau kendi kendine, “Almanya’da işlenecek siyasi cinayetlerin haberini Türkiye’nin ikinci postunda oturmuş bir yetkilinin böyle medya üzerinden verdiði bir ‘enformasyonla’ alacaðım hiç aklıma gelmemişti” diyor olabilir. Batılı kafa, böylesine sorumsuz bir beyan karşısında çaresiz kalır.



Siz olsanız Paris katliamından sonra bir Türk yetkilisinin böyle bir açıklamasını “PKK’lileri tutukla, aksi takdirde biz bir yolunu bulur, kimisini bir ‘dilenciye’, ötekisini bir ‘psikopata’, başkasını ‘PKK içine yıllar önce soktuðumuz bir ajana’ öldürtürüz” şeklinde okumaz mısınız?

Anlaşılıyor ki, Türk devleti “entegre stratejisi”nde, Avrupa’daki Kürt özgürlük hareketini bu türlü “açıklamalarla”Avrupa devletlerine “tasfiye” ettirme planını uygulamaya koymuştur. Şahin “ya ülkendeki Kürt siyasetçilerini tutukla ve bana ver, ya da Paris’tekine benzer cinayetlerin olmasına katlan…” demiştir.

‘ALTUN’U VE CANSIZ’I TUTUKLATMAK’



Geçtiðimiz günlerde hem Nuçe TV, hem de Sterk TV, bu “tutuklatma” entegre stratejisinin asıl kaynaðını kamuoyuna duyurdu. Şimdi de, Mehmet Ali Şahin’i “konuşturan” asıl kaynaðı yakından tanıyalım:



“Kamuoyuna yansıyan Wikileaks belgelerinde ABD’nin bizzat Sakine Cansız üzerine durduðu görülmüştür: ‘ABD'nin Ankara Büyükelçiliði'nin Dışişleri'ne ve Baðdat Büyükelçiliði'ne gönderdiði, dönemin Ankara Büyükelçisi Ross Wilson tarafından kaleme alınan 7 Aralık 2007 tarihli gizli kriptoda şu ifadeler kullanılmıştır: ‘Öncelikle, Kuzey Irak'a akan PKK parasını belirleyip durdurmamız gerekiyor. Bu, ABD, Irak ve Avrupa yetkililerinin, havaalanı aramalarının geliştirilmesi, daha kapsamlı gümrük prosedürleri ile Kuzey Irak'a ve Kuzey Irak kurumları-PKK arasındaki kaçak para akışına yönelik ortak odaklı işbirliðini gerektiriyor. 2'nci olarak, Türkleri, mali akışı daha etkin şekilde belirleyip durdurmaya iteceðiz. MASAK, Türk hükümetinin para aklama ve terörizmin finansmanını soruşturan tek kurumu. Soruşturmalarını daha verimli hale getirmeli, daha başarılı yargılamalar için mali polis, savcılar ve hakimlerle daha etkin çalışmalı. 3'üncü olarak da, Avrupalılarla çaılışmamıza daha ciddi eðilmeliyiz. Şimdi çabalarımızı iki üst hedef, Rıza Altun ve Sakine Cansız'ın belirlenmesi ve üzerlerine gidilmesi konusunda odaklanmalıyız. Bu iki teröristin hapsedilmesini saðlamak için Avrupa'daki yasa uygulayıcısı ve istihbarat muhataplarımıza en kapsamlı dosyaları sunarak yardımcı olabiliriz."

Paris "operasyonunun", bundan altı yıl önce başlatıldıðı görülüyor. Ve böyle operasyonlarda "tetikçi" tedarikinin çok sofistike bir iş olduðu deneylerle sabit. Örneðin gizli servisler Polonya'da rejimi yıkmak amacıyla Polonyalı Papa'ya bir suikast düzenleme kararı aldıklarında, tetikçiyi büyük bir dikkatle seçtiler. Bilindiði gibi Mehmet Ali Aðca, Abdi Ýpekçi’yi vurduktan sonra "Papa'yı da vuracaðım" demiş, bu Papa suikastıyla Polonya'ya karşı "provokasyon" hazırlayanların Aðca'yı adım adım "tetikçi" haline getirmesine yetmişti. Demek ki, altı yıl boyunca hazırlanan bir operasyonun kanlı sonucuyla karşı karşıya kaldık. Aðca'nın büyük Polonya olayında hiç bir önemi yoktu. Bu katliamda da tetikçinin beş paralık bir öneminin olmadıðı az sonra anlaşılacaktır.

Şahin'in, daha önce Çelik'in ve Wikileaks belgesinin deðeri ise tetikçilerle kıyaslanmayacak kadar önemlidir.



TÜRKÝYE NEDEN ARAŞTIRMIYOR?



Kamuoyunun dikkatinden kaçan bir olguya deðinmek istiyoruz: Türk devleti, Paris cinayeti hakkında hiçbir soruşturma yapmadı. Bu doðal bir durum deðildir. Çünkü böyle bir cinayet işlendiðinde, eðer Türk Ergenekonuyla ilgili şüphe “izhar” edilmişse, yargının bunu dikkate alması ve kendi cephesinden soruşturma yapması, elindeki bilgilerle cinayetin faillerinin ortaya çıkarılmasına yardımcı olması gerekir. Bir cinayetin nerede işlendiði, o yerdeki yargıyı ilgilendirir. Ama eðer öldürülenler Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları ise, onların uðradıðı bu saldırıyı, onların haklarını korumakla mükellef olan Türk devletinin de araştırması gerekir.



Üstelik biz, bizzat Başbakan Erdoðan’ın “derin devletin” halen “işbaşında” olduðuna dair sözlerini unutmadık. Evinin ve ofisinin dinlendiðini açıkladıðı sırada “derin devletin” tasfiye edilmediðinden o söz etti. O nedenle, bu “şüpheliler” listesindeki gücün Paris cinayetinde rolü olup olmadıðı araştırmaması, Türk devletini de, “tetiði kim çekmiş olursa olsun”, “şüpheliler” listesinin ilk sıralarına yerleştirmiş oluyor.



TÜRKÝYE ÝLE ‘NATO DAYANIŞMASI’ MI?



Şu anda Kürt kamuoyu, büyük bir şüphe ve kaygı içindedir. Şüphe ve kaygılarının nedeni, Paris katliamının soruşturulmasında, büyük devlet “çıkarlarının” harekete geçtiðine dair işaretlerin birikmiş olmasıdır.



Öyle görünüyor ki, hiçbir devlet “derin devletini” tasfiye etmemiştir. Tasfiye edilen “komünizme, SSCB’ye karşı örgütlenmiş” olan derin devlettir. Şimdi o tasfiye edilen “derin devletlerin” ya da Gladio’ların başka amaçlarla, başka ideolojik motiflerle “yeniden eðitilip” görev başına geçirildiðinden şüphe edilemez.



Ýkinci Dünya savaşının sonunda Nazilerin Gestaposu, Kanaris’in Askeri istihbarat örgütü buharlaşmadı. Bunlar alındı, ABD’de yeniden eðitildi ve bu defa “Nazizmden arındırılarak” yeni bir ideolojiyle görev başı edildi. Nitekim Almanya’nın istihbarat örgütünün başına Nazi Almanyası’nın ünlü generallerinden Reinhard Gehlen, ABD’de eðitildikten sonra getirildi. Yani Gestapo “daðıtıldı”, sonra yeniden toplandı.



Durum şimdi de böyledir ve örneðin “soðuk savaş” dönemindeki “misyonu” “tasfiye” edilen ama yeni “misyonla” kurulduðu muhakkak olan Fransa’nın “derin devletinin” şu anda, Paris cinayetiyle ilgili soruşturmada hayli cevval olduðundan şüphe bile edilemez.



Bazıları Türk “derin devletinin” de tasfiye edildiðine inanırlar. Onlara şunu sormak gerekir: Ergenekon davasında kaç kişi yargılanıyor? Ve vaktiyle “muhtemel bir Sovyet işgaline” karşı Türkiye çapında örgütlenen “Seferberlik Tetkik Kurulu”nda kaç insan örgütlenmişti ve bunların kaç yerde “gömülü silah depolarından” kaçı ortaya çıkarıldı? Bu soruları soran, şu anda –tıpkı GESTAPO şeflerinin Nürberg’de yargılanması gibi- yargılananların dışındaki “derin devlet” elemanlarının “buhar olup” uçmadıðını kolayca anlar.



Bütün bunları neden söylüyoruz? Şundan: Birincisi NATO ülkelerinin “derin devletleri” farklı “misyonlarla” görev başındadır. Ýkincisi, “Görünürdeki devlet”ler arasındaki ilişkiler ne olursa olsun, NATO’nun “derin devletleri” arasındaki dayanışma mutlaktır. Ve şimdi medyaya yansıyan “kirli bilgiler”, “sac sobadan jet motoru” yapacak kadar mahir olan bu derin devletlerin, eðer medyaya yansıyanar doðruysa “bir Kürtten”, müthiş bir “Paris canisi” yaratmak üzere oldukları şüphesini güçlendirmiş ve bu da Kürt kamu oyunda kaygı yaratmıştır. Kürtler Fransa “derin devletiyle”, Türk “derin devletinin” nasıl bir işbirliði içinde olduðunu gittikçe daha fazla sorgulamaya başlamıştır.



‘UYUYAN DEVݒ KIŞKIRTMAK



Türkiye’nin “ikinci postunda oturmuş” Mehmet Ali Şahin’in “Paris’tekine benzer cinayetler Almanya’da da olabilir” demecinden sonra Wikileaks belgesi çok derin bir anlam kazanmıştır.



Bilindiði gibi Fransa bu belgede adı geçenlerden Rıza Altun’u tutuklamış, ancak Türkiye’ye vermemiş ve sonunda Altun Fransa’yı terk etmiştir. Bu olay Fransa’yı mı, yoksa Türkiye’yi mi, deðilse her ikisiyle birlikte Wikileaks belgesinde adı geçen ABD’yi mi kızdırmış, yoksa başkaları mı bu karmaşık tablodan yararlanmaya çalışmıştır, henüz bilmiyoruz. Ama Wikileaks belgesinde adı geçen Altun’u yok edemeyenlerin, Sakine Cansız’ı “yok ettikleri” ortada.

Ve yarın Almanya’da Şahin’in haber verdiði bir suikast yaşanırsa, biliniz ki, bu Avrupa’daki göçmen halklarla “ev sahibi devletler” arasındaki barışa karşı da bir suikast olur.



Milyonluk Kürt göçmen kitlesinin bu tür suikastlarla ayaða kalkması hiçbir Avrupa devletinin istemeyeceði bir şeydir. Göçmen kitlelerinin ya da “ötekileştirilmiş” kitlelerin öfkelerinin ne olduðunu Fransa geçtiðimiz yıllarda Cezayirlilerin ayaklanması sırasında gördü. Buna benzer kalkışmaların zaten ekonomik sorunlarla boðuşan Avrupa’da en istenmeyen şey olacaðı açıktır.



Ve işin daha da tehlikeli yanı da şudur ki, Avrupa devletlerinde Kürtler Türklerle yan yana yaşamakta. En son Hollanda’da ve defalarca Almanya, Belçika ve Fransa gibi ülkelerde görüldüðü gibi, Türk ırkçılıðı buralarda Türkiye’de olduðundan çok daha fanatiktir. Avrupalıların kendi evlerinde “Türk-Kürt savaşları”nı bu tür suikastlarla kışkırtmak isteyenlere karşı saðduyulu olması gerekir. Onlar, uðradıkları bütün haksızlıklar karşısında Kürtlerin Avrupa devletlerinde –taşıdıkları büyük mücadele potansiyeline raðmen- en barışçı “azınlıklardan” biri olduðunu görmelidirler.

Avrupa'nın istikrarını Kürtler ve onların örgütleri deðil, Avrupa'nın göbeðinde Kürt halkının temsilcilerini "tutuklatmak", olmuyarsa "öldürtmek" üzere harekete geçen şu ya da bu devletin "derin güçleri" tehdit ediyor. Avrupa Birliði ülkeleri, Kürt göçmen halkı için "ikinci vatandır" ve yaşadıkları ülkede Tıðıürklerle "ortak vatanda" barış içinde ve eşitlik temelinde yaşamaktan başka hiç bir amacı olmayan Kürtler Avrupa Birliði ülkelerinde de barış ve istikrar gücüdür. Onlar ekmekleri için çalışıyorlar ve artan ölçüde Alman toplumuyla, kimliklerini koruyarak iç içe geçiyor ve Alman toplumunun bütün kurumlarına "Almanya yurttaşları" olarak katılıyor ve hatta Almanya'nın parlamentolarında seçmenlerini temsil ediyorlar. Bu yazı yazıldıðı sırada belki bir ya da iki Kürt vekil bir Eyalet Meclisine seçilmiş olacak...

Avrupa yargısı, Paris cinayeti sorgusundan “derin devletlerin” elini çekmesi için çalışmalı ve Almanya Mehmet Ali Şahin'in "enformasyonu” üzerinde büyük bir dikkatle düşünmelidir.