F tipi katliam destansı direniş

F tipi katliam destansı direniş

O gün 20 cezaevinde 28 tutsak öldürüldü, 237 tutsak yaralandı. Dönemin Adalet Bakanı, "Herhangi bir zayiat yoktur" dedi. Bu vahşetin hesabı 14 yıldır sorulmadı.

Devletin adına "Hayata Dönüş" dediği 19 Aralık Cezaevi Katliamı'nın üzerinden 14 yıl geçti.

1996 yılında tutsakların ölüm orucu direnişiyle durdurulan "hücre tipi cezaevi sistemi" dönemin ANAP-DSP-MHP hükümeti tarafından yeniden gündeme getirildi. Edirne, Kocaeli, Sincan, Tekirdağ'da tecridi esas alan "F" tipi cezaevleri inşa edildi.

Tutsakların bu dayatmaya karşı tepkileri açlık grevleri ile başladı. 20 Ekim'de DHKP/C, TKP (ML) ve TİKP davasından tutsaklar, "F tiplerinin kapatılması, TMY ile DGM'lerin kaldırılması ve 3'lü protokolün kaldırılması" talepleriyle süresiz açlık grevine başladı. Ardından diğer devrimci örgütler de 5 günlük uyarı açlık grevi yaptı.

Tutsak yakınlarından emekçi memurlara, aydınlara çok sayıda kişi tutsakların mücadelesine yaptıkları eylemleriyle tutsakların direnişine destek verdi.

KATLİAMDAN ÖNCE MEDYA SİPERDE

Tecrit karşıtı eylemleri görmeyen Türk egemen medyasında F tipi cezaevlerinin meziyetlerini öven haberler, yayınlan sıkça yer aldı. Adalet Bakanlığı'nın Kandıra F Tipi Cezaevi'ne düzenlediği seferlere katılıp da hücrelerdeki masaların üzerinde çiçekleri gören yazarlar, bu cezaevlerini anlata anlata bitiremedi. Beş yıldızlı otellerin konforlarından bahseden bu yazarlara göre, tutuklular tek kişilik ya da üç kişilik odalarında rahat rahat uyuyacaklardı!

BAKAN SÖZ VERDİ

Aydın ve avukatlardan oluşturulan bir heyet, tutuklu temsilcileriyle Adalet Bakanlığı arasında görüşmeleri sürdürürken, Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ten 10 Aralık günü, F tipi cezaevlerinin toplumsal mutabakat sağlanana kadar açılmayacağı açıklaması geldi. Bakan Türk, "Getirilen öneriler benim 9 Aralık'ta yaptığım açıklamalar çerçevesinde... Hükümet olarak, devlet olarak yapabileceklerimizi ifade ettik. Bu, F Tipi cezaevleri konusunda ilgili kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının katılımı ile bir toplumsal mutabakata varılması, o zamana kadar da F tipi cezaevlerinin hizmete açılmasının ertelenmesi şeklindedir. O çerçeve içerisinde ancak bir gelişme olduğu takdirde hükümet için kabulü mümkündür" dedi.

BAŞBAKANLIK'TA GÜVENLİK ZİRVESİ

Ancak Bakan Türk'ün bu açıklamasından kısa bir süre sonra, Bayrampaşa Cezaevi'nde sorunun çözümü için yapılan görüşmeler, Adalet Bakanlığı'ndan gelen bir telefonla kesildi. Başbakanlık'ta güvenlik zirvesi yapıldı ve müdahalenin işareti verildi.

Toplantıya Başbakan Bülent Ecevit, Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan, Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, İçişleri Bakanı Sadettin Tantan ve Adalet Bakanlığı Müsteşarı İhsan Erbiş katıldı. Operasyonun ayrıntıları toplantıda son olarak gözden geçirildi.

19 ARALIK 200 SAAT 04.30

19 Aralık günü sabaha karşı saat 04.30 sıralarında 20 cezaevinde aynı anda operasyon başladı. Operasyon sırasında gaz bombaları ve ağır silahların yanı sıra skorsky helikopterler, iş makineleri kullanıldı. Jandarma Özel Asayiş Komutanlığı'na bağlı yüzlerce kontrgerilla birliği operasyona katıldı. Cezaevlerinin çatıları delindi, duvarları yıkıldı. Koğuşlara binlerce gaz bombası atıldı, çatılardan tutsaklara ateş açıldı.

Katliama 8 jandarma komando taburu, 37 bölük olmak üzere 8 bin 335 asker, binlerce gardiyan ve binlerce çevik kuvvet katıldı. 20 bini aşkın gaz bombası atıldı. Sıkılan kurşunların sayısı ise bilinmiyor.

Katliam sırasında Bayrampaşa Cezaevi'nde olan kadın tutsaklar yaşadıklarını katliamı Atılım gazetesinin 27 Aralık tarihli sayısında şöyle anlatmıştı:

"O esnada koğuşumuzun üst katının tavanının delindiğini gördük. İçeriye yangın ve gaz bombaları atıyorlardı. Atılan bombalardan yangın çıktı. Amaçları bizi yakmaktı. O da olmazsa yoğun gazla boğmaya çalışıyorlardı. Koğuşun son tarafından da tavandan delik açılarak yangın ve gaz bombaları atılınca alt kata geçtik ve kapıya barikat kurduk. Bu esnada saatlere bizim üst katta bulunduğumuzu düşünerek bombalar atmaya, kurşunlar yağdırmaya devam ettiler. Aynı havalandırmaya bakan karşı koğuşa sürekli yangın ve gaz bombalarının atıldığını görüyorduk. Arkadaşların slogan seslerini duyuyorduk. Askerler bir yandan ateş ederken diğer yandan da 'Teslim olun' çağrılarına devam ediyorlardı. 'Ölürüz ama teslim olmayız' diye karşılık veriyorduk."

28 TUTSAK KATLEDİLDİ

O gün Bayrampaşa, Ümraniye, Bursa, Uşak, Çanakkale, Çankırı ve Ceyhan cezaevlerinde toplamda 28 tutsak öldürüldü.

Öldürülen tutsakların isimleri şöyle:

"Bayrampaşa Cezaevi: Cengiz Çalıkoparan, Ali Ateş, Mustafa Yılmaz, Murat Ördekçi, Nilüfer Alcan, Fırat Tavuk, Aşur Korkmaz, Şefinur Tezgel, Yazgülü Güder Öztürk, Gülser Tuzcu, Seyhan Doğan, Özlem Ercan.

Ümraniye Cezaevi: Ahmet İbili, Ercan Polat, Umut Gedik, Alp Ata Akçagöz, Rıza Poyraz

Çanakkale Cezaevi: Fidan Kalşen, Fahri Sarı, Sultan Sarı, İlker Babacan.

Bursa Cezaevi: Murat Özdemir

Çankırı Cezaevi: İrfan Ortakçı, Hasan Güngörmez, Ali İhsan Özkan

Uşak Cezaevi: Berrin Bıçkılar, Yasemin Cancı

Ceyhan Cezaevi: Halil Önder."

Operasyon sırasında Nurettin Kurt ve Mustafa Mutlu adlı askerler de, askerlerin açtığı ateş ile öldürüldü.

'HERHANGİ BİR ZAİYAT YOKTUR'

19 Aralık 2000 sabahı dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, 28 insanın yaşamını yitirdiği, 237 insanın yaralandığı ve hapishanelerin neredeyse enkaza dönüştüğü katliamı başarılı bulduğunu açıkladı. Türk, "İnsanların göz göre göre ölüme sevk edilmesine devletin seyirci kalması düşünülemez. Bu nedenle 20 cezaevinde bir müdahale kaçınılmaz hale gelmiştir. Müdahalenin amacı, insanların hayatını kurtarmaktır. Operasyon şu ana kadar tam bir başarı ile yürütülmüştür. Herhangi bir zayiat yoktur” dedi.

YARALI HALDE F TİPİNE SEVK EDİLDİLER

Katliamın ardından tutsaklar yaralı halde F tipi Cezaevi'ne sevk edildi. Aileler günlerce yakınlarından haber alamadı, götürüldükleri cezaevlerini bile öğrenemedi. Devletin katliamı, direnişi yaygınlaştırdı.

ÖLÜM ORUCUNDA 122 TUTSAK YAŞAMINI YİTİRDİ

MLKP, TKL/ML, TİKB, TDP ve Direniş Hareketi'nden devrimci tutsaklar, 3 Ocak 2001 tarihinde ölüm orucu direnişine katıldı. Devlet ölüm orucu direnişini bitirmek için TCK'nın 399. maddesinden tahliye etti. Ancak dışarıda da sürdürülen ölüm orucu direnişinde 122 tutsak yaşamını yitirdi.

KATLİAMIN FAİLLERİ CEZASIZ KALDI

28 tutsağın ölümünden sorumlu olan askeri ve sivil yetkililer bugüne kadar tek bir gün bile ceza almadı. 12 tutsağın öldürüldüğü Bayrampaşa Cezaevi davası, katliamdan 10 yıl sonra açıldı. Ancak halen devam eden davada sadece 39 er yargılanıyor. Ümraniye Cezaevi'nde ise 399 tutuklu ve hükümlü ile askerler hakkında aynı iddianame ile açılan dava da devam ediyor.

KATLİAM ÖNCESİNDE ETÜT BİLE YAPILMIŞTI

Bayrampaşa Cezaevi Katliamı'na ilişkin soruşturma dosyasına giren belgeler, katliamdan 3 ay önce cezaevlerinde inceleme ve etüt yapıldığını ortaya koydu.

11 Ekim 2000 tarihli gizli belgeye göre, "cezaevlerinin durumunu yerinde görmek, olası bir direnişte müdahale birliklerinin hareket tarzını etüt etmek, cezaevleri müdahale planlarının uygulanabilirliğini denemek ve kurumlar arası işbirliği"ni değerlendirmek üzere Gebze, Kartal, Ümraniye, Paşakapısı, Bayrampaşa, Metris, Tekirdağ, Çanakkale ve Bursa cezaevlerinde incelemeler yapıldı. 25-30 Eylül 2000 tarihinde yapılan incelemelere, Jandarma Genel Komutanlığı Asayiş Daire Başkanı Jandarma Kurmay Albay Ali Aydın ve Ceza ve Tevkif Evleri Şube Müdürü Jandarma Kıdemli Binbaşı Cemal Vural katıldı. İncelemenin ardından her bir cezaevindeki askeri durum, müdahale planının uygulanabilirliği ve güvenlik konuları tek tek yazıldı.

Katliamın hemen ardından dönemin İçişleri Bakanı Sadettin Tantan'dan da "operasyonu bir yıl öncesinden en ince ayrıntısına kadar planlandığı" açıklaması geldi.

Bayrampaşa Davası'nda "tanık" sıfatıyla ifade veren dönemin Başsavcısı Ferzan Çitici ile askeri yetkilileri, katliamın "devlet tarafından planlanıp uygulandığını" anlattı, "Devlet cezaevlerini kontrol altına almıştır" diyerek yıllar sonra da katliamı savundu.