Gazeteci Joakim Medin Kobanê direnişini anlatıyor
Gazeteci Joakim Medin Kobanê direnişini anlatıyor
Gazeteci Joakim Medin Kobanê direnişini anlatıyor
Şengal tradejisi ve Kobanê direnişine tanıklık yapan, Kobanê’yi en son terk eden Batılı gazeteci Joakim Medin, İsveç’in değişik yerleşim illerinde düzenlenen panel ve konferaslarda, görsel ve yazılı medyada Şengal ve Kobanê gerçeğini anlatmayı sürdürüyor.
Kobanê’den döner dönmez göreve başlayan Medin yoğun bir çalışma temposu içinde. Stockholm, Uppsala, Norrköping illerinde bazı okullarında öğrencileri DAİŞ çeteleri, Şengal ve Kobanê’de yaşananlar hakkında bilgilendiren Medin, Göteborg, Nortällje, Stockholm, Uppsala yerleşim birimlerinde yapılan panel ve konferanslara da konuşmacı olarak katıldı.
Geçtiğimiz haftanın başında Uppsala Üniversitesi’nde 300 kişinin katıldığı bir panele konuşmacı olarak katılan Medin, dün de Stockholm İşçi Eğitim Merkezi’nde bir sendika federasyonu tarafından düzenlenen “Rojava, Türkiye ve Kürtlerin mücadelesi” temalı panelde Sol Parti Uppsala Dış İlişkiler Sözcüsü Yekbun Alp ile birlikte yer aldı.
Din Tarihi Profesörü Mattias Gardel’n yönettiği panelde Medin, konuşmalarını Rojava’daki sistem ve Kobanê direnişinin anlam ve önemi üzerinde yoğunlaştırırken, Alp, Kobanê ve Rojava’ın Kuzey Kürdistan’da yaşayan Kürtler için taşıdığı öneme, PKK’nın Kürt Halkının siyasal ve kültürel haklarına kavuşması için verdiği mücadeleye ve barış sürecinin geçirdiği evrelere ve içinde bulunduğu duruma değindi.
BATI MEDYASI KOBANÊ’DEKİ GERÇEKLERİ YANSITMADI
Kobanê’ye DAİŞ çetelerinin şehrin 10 kilometre uzaklıkta bulundukları sırada girdiğini, günlük yaşamın sürdüğünü ve halkın panik içinde olmadığını gördüğünü söyleyen Medin, o dönemde Batı medyasının Kobanê’de siviller olmadığını belirtmesinin ve Kobanê’yi hayalet şehir olarak tanımlamasının gerçeklerle bağdaşmadığını ifade etti.
DAİŞ çetelerinin ellerinde gelişmiş ve ağır silahlar olmasına karşın bu silahları kullanabilecek yetenekte olmadıklarını, askeri tesisleri vurmaya çalışırlarken konutlara ateş ettiklerini ve çok sayıda sivilin ölmelerine yol açtıklarına dikkat çekti.
ABD ve Koalisyon güçlerinin 27 Eylül’de DAİŞ’ı bombalamaya başladığını ancak bu bombalamalar yetersiz olduğu için çetelerin ileriyişinin devam ettiğini ve yerel yöneticilerin şehri terk etmesini istemeleri üzerine Suruç’a geçtiğini söyledi.
KOBANÊLİLER TÜRKİYE TARAFINA GEÇMEK İSTEMİYORLARDI
Suruç sınırına geldiğinde onbinlerce insanın günlerce sınırda bekledildiğini gördüğünü söyleyen Medin, “Aslında Kobanêliler Türkiye tarafına geçmek istemiyorlardı. Burada bizim haklarımız var, sınırı geçince bu hakları kaybedeceğiz. Oradaki Kürtlerin hakları kısıtlı diyorlardı” şeklinde konuştu.
Kürtlerin üç kantonda bölgede yaşayan halklarla iktidarı paylaştıklarına, demokratik ve kadın-erkek eşitliğini temel alan bir sistem kurduklarına, Cezire Kantonu Parlamento Başkanının Asuri bir kadın, yardımcılardan birinin Arap ve diğer ikisinin de Kürt olduklarına dikkat çekti. Kanton Başbakanının hiç bir parti üyesi olmayan bir Kürt olduğunu, yardımcılarının da Arap ve Suryani iki kadın olduğunu söyledi.
KOBANÊ BİR DÜŞÜNCENİN SEMBOLÜDÜR
Medin, Musul ve diğer illlerinin birkaç saat içinde DAİŞ çetelerinin ellerine geçerken DAİŞ çetelerin 56 gündür gelişkin silahlarla saldırmalarına rağmen Kobanê’de başarılı olamamalarının nedenlerini şu cümlelerle dile getirdi:
“Kobanê Musul’un onda bir kadarı büyüklükte. DAİŞ Musul’a saldırırken elinde gelişkin silahlar yoktu. Musul’da Irak ordusundan ele geçirdiği ağır ve gelişkin silahlarla Kobanê’ye saldırmasına rağmen şehri ele geçiremedi. “Kobanê Kürtler için sadace toprakları değildir aynı zamanda bir düşüncenin sembolüdür. Kürdistan’da yaşayan Kürtler ve diğer halklar için daha önce sahip olamadıkları siyasal ve kültürel haklarının sembolüdür.”
Tüm bunlardan dolayı DAİŞ çetelerinin Kürtlere karşı başarılı olamadıklarını söyleyen Medin, dünyanın her tarafındaki Kürtlerin, ilerici ve demokratların da bu sembole sahip çıktıklarına vurgu yaptı.
Yekbun Alp, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından beri Kürtlere yönelik baskı, asimilasyon ve inkar politikasını uyguladığını somut örnekler vererek anlattıktan sonra, PKK’yı hakları gaspedilen bir halkın haklarını savunan bir özgürlük hareketi olarak tanımladı.
6-7 EKİM AKP’NİN ROJOVA POLİTİKASINA TEPKİYDİ
6-7 Ekim günleri Kürdistan’da olduğunu hatırlatan Alp, AKP iktidarının Rojava’daki demokratik rejimi ortadan kaldırmak için DAİŞ çetelerine destek vermesinin ve barış görüşmelerinde her hangi bir somut atmamasının Kürt Halkının tepkisine yol açtığını ve halkın tepkisini gösteri yapma hakkını kullanarak dışa vurduğunu söyledi.
Türk askerlerinin Kobanê’yi savunmak için sınırı geçmeye çalışanları engellerken, DAİŞ çetelerine destek vermeyi sürdürmesinin ve devlet yöneticilerin “Kobanê düştü, düşecek” gibi açıklamalar yapmalarının tansiyonu daha da yükselttiğini dile getirdi.
Polis ve askerlerin göstericilere sadece şiddet uygulamakla kalmayıp gerçek mermilerle ateş açmalarına ve 40’un üzerinde göstericiyi katletmelerine, valilerin sokağa çıkma yasağı ve olağan üstü hal uygulamalarına rağmen Kürt Halkının mücadelesini bastıramadıklarına dikkat çekti.
Alp, AKP iktidarı ve Türk devletinin Rojava’da demokratik özerk yapıların inşa edilmesinden Türkiye’deki Kürtlere örnek olduğu için rahatsız olduğu ve bu nedenle de DAİŞ dahil her şeyi ve her türlü yöntemi kullanarak kantonları ortadan kaldırmak istediklerini söyledi.
AKP BARIŞ SÜRECİNE SAMİMİ YAKLAŞMADI
Daha sonra barış süreci hakkında ayrıntılı açıklamalarda bulunan Alp, PKK’nın daha önce defalarca ateşkes ilan ettiği ve Kürt sorununun çözümünde samimi olduğunu göstermek için Türkiye’ye heyetler gönderdiğini ama tüm bu girişimlere Türk devletinin saldırı ve tutuklamalarla karşılık verdiğini dile getirdi.
2013 yılında Kürt Halk önderi Abdullah Öcalan’ın Newroz’da yaptığı açıklamadan sonra gerillaların Türkiye dışına çıkmaya başladıklarını ama Türk devletinin buna yeni karakollar ve barajlar yaparak karşılık verdiği gibi, Kürtlerin haklarının verilmesi için somut bir adım atmadığını söyledi.
PKK’NIN TERÖR ÖRGÜTLERİ LİSTESİNDEN ÇIKARILMASI GEREKİR
Avrupa Birliği ve ABD tarafından hazırlanan terör örgütleri listelerinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu belirten Alp, “Bir halka karşı şiddet ve terör uygulayan bir devlet var. PKK Kürt halkının haklarını tanınmasını istiyor. Küçük çocuklar sokağa çıkıp gösteri yaptıklarında PKK üyesi olmak veya üyesi olmamakla birlikte yardım etmek suçundan tutuklanıyor. Bugün Türk devleti ve PKK arasında bazı pürüzler çıksa da görüşmeler sürüyor. Görüşmelerin adil ve eşit yapılması için PKK’nın terör örgütleri listesinden çıkarılması gerekir” şeklinde konuştu.
Medin ve Alp, konuşmalarının ardından katılımcıların konu hakkındaki sorularını yanıtladılar.