Gazeteci arkadaşlarımız iki gündür gözaltında. Havuzun amiral gemisi Sabah'ın "RedHack'in algı ekibi" gibi akıl ve mantık yoksunu bir iddia uydurması da boşuna değil.
Bu kabusun bir başka göstergesi de Yeni Şafak'ın manşeti. İddiaya bakılırsa, "2 bin DEAŞ'lı PKK'ya katıldı".
Manşet, sosyal medyada alay konusu oldu haliyle. Ama bu manşetlerin biz gazetecileri eğlendirmesinin dışında faydası da var tabi ki; hatırlatmaya imkan sunuyor.
Damat Berat'ın maillerinden başlayalım hatırlamaya. Şimdi sorumlu müdürü Derya Okatan’ın gözaltında olduğu ETHA’nın söz konusu maillerle ilgili yaptığı haberlerden birine bir göz atalım:
"Mail dosyasında en dikkat çekeni, Cüneyt Arvasi tarafından Halil Danışmaz'a gönderilen, Danışmaz tarafından Berat Albayrak'a, ondan da Serhat Albayrak'a yönlendirilen maildi.
Mail, ‘İkinci bilgi sana özel’ ifadeleriyle başlıyor. 9 Temmuz 2014 tarihinde gönderilen mailin ekinde, Rojava kantonlarının pozisyonunu gösteren bir harita fotoğrafı yer alıyor. Rojava'nın Cizire, Kobane ve Efrin kantonları arasında, o tarihte DAİŞ işgali altında bulunan bölgeler ise farklı bir renkle gösteriliyor. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden yaklaşık bir ay önce paylaşılan mail notunda şu bilgi dikkat çekici: 'Rojava (Kürtçe batı anlamına geliyor) bölgesindeki olayları dikkatle izlemeye başla. Türk Kürt bölünmesinin motoru tam orası olacak. İŞİD, CB seçiminden sonra oraya yeniden full scale saldıracak.'
Bölge haritası ile birlikte gönderilen mailin gönderilme amacı ise şu sözlerle tarif ediliyor: ‘Ekteki haritadaki boşluklar Türkiye'den IŞİD'e yapılan silah sevkıyatı ve cihatçıların kullandıkları yollar.'"
Mail kutusundan çıkan çok önemli bir bilgiye ilişkindi bu haber. Meclis gündemine kadar taşındı. Hala yanıtsız bırakılan soru önergelerine konu oldu. İktidar ile ana akım medya kuruluşları arasındaki gizli ilişkilerden tutalım, biat ilişkisinin boyutlarını gözler önüne seriliyor. Otellerde gizli toplantı notları, günlük raporlar, ihbar listeleri...
Bir başka mailde ortaya çıkan bilgilere göre ise; Berat Albayrak, Powertrans Şirketi'nin ortağı. Bu şirketin DAİŞ’in petrollerini taşıdığı kamuoyundaki yaygın kanı.
11 Kasım 2011 tarihinde Resmi Gazete’de “Ham Petrol ve Jet Yakıtının Türkiye Üzerinden Karayolu veya Demiryolu ile Taşınmasına İlişkin” Bakanlar Kurulu kararı yayınlandı. Kararın 4. maddesine göre, "LPG ile 5015 sayılı Kanunun 2. maddesinde sayılan akaryakıt ürünleri ve ham petrolün Türkiye'den yabancı bir ülkeye, yabancı bir ülkeden Türkiye'ye veya Türkiye üzerinden üçüncü bir ülkeye karayolu veya demiryolu ile transitine, ithaline veya ihracına izin verilmez" deniliyor. "Ancak" denilerek izin yolu açılıyor: "Ancak, ülke menfaati açısından gerekli olan hallerde bu Karar kapsamındaki ürünün karayolu veya demiryolu ile transitine izin verilebilir."
Söz konusu istisna, Powertrans'a kamu ihalesi yapılmaksızın petrol taşımacılığına ilişkin tek haklar vermek için kullanıldığı fikri de kamuoyunda hâkim.
Geçtiğimiz ay Wikileaks'in “Berat’s Box” ismiyle yayınladığı maillere ilişkin bilgi notunda, Berat Albayrak ile Powertrans arasındaki ilişkinin 2012’de başladığı belirtiliyor.
Elde başkaca veriler de var. Gazeteciler gözaltı ve tutuklamalar ile tehdit edilse de, sosyal medya engellense de, tarih ve arşiv unutmuyor.
Kobane savunmasının olduğu günleri hatırlayın. Örneğin 1 Ekim 2014 tarihinde, İMC TV canlı yayın yaparken, 4 DAİŞ çetecisi sınır hattını oluşturan tren raylarının altındaki köprüden karşı tarafa geçiyor ve askerler de tek bir müdahalede bulunmuyordu. Buna benzer görüntüler daha sonra da DİHA tarafından kaydedilmişti. Şimdi iki basın kuruluşu da OHAL kararnameleriyle kapatıldı.
Uluslararası araştırma kuruluşları da, Türkiye'nin DAİŞ’e verdiği lojistik desteği belgelemiş durumda. Rusya’da bu trafiğe işaret eden kimi belgeleri açıklamıştı. Hatta bu iddialar Uluslararası Ceza Mahkemesi yolunu bile gösterdi.
Conflict Armament Research'ün (CAR) Şubat 2016 raporu da dikkat çekici. Rapora göre; DAİŞ, silah ve bomba yapımı için gerekli olan maddeleri 20 ülkedeki 50 şirketten sağlıyor. Bu 50 şirketin 13’ü Türkiye’de.
Raporda, şirketlerin isimleri ise şöyle sıralanmış: Gültaş Kimya, 3D lojistik, Marikem Kimyevi ve Endüstriyel Ürünler, Metkim, Mert Global, EKM Gübre, Diversey Kimya, İlci, Nitromak Dyn Nobel, Hes Kablo, Kablo Türk, Erikoğlu, Ünal Kablo.
CAR'ın Ekim ve Kasım ayında DAİŞ’in işgalinden kurtarılan Musul’daki birkaç köyde elde ettiği bilgiler de ilginç tabi.
CAR'ın internet sitesinde yayınlanan araştırma raporunda, “IŞİD’in silah ve mühimmat imalatında kullandıkları ürünlerin çoğu Türkiye'den. Bulgular Türkiye'de büyük bir satın alma ağını gösteriyor" diyor.
Raporda hangi ürünlerin Türkiye’den geldiği, fotoğrafları ile yer alıyor. Potasyum nitrat, alüminyum, gres yağı ve çimento Türkiye’den sağlanıyor.
Qaraqosh'ta bulunan potasyum nitrat torbalarından birinin üreticisi "Doktor Tarsa" adlı şirket görünüyor.
İşin ilginci, aynı şirketin potasyum nitratlarına 2016 yılının Haziran ayında Felluce'de yapılan incelemeler sırasında da rastlanıyor. CAR raporunda bunu da hatırlatıyor. CAR, potasyum nitratın büyük oranda Türkiye'den geldiği yorumunu yapıyor. DAİŞ’in ithal ettiği bu malzemelerin kullanıldığı bir yer var elbette. Potasyum nitratın roket yapımında kullanıldığı biliniyor.
Bol miktarda bulunan şeker çuvallarının üzerinde "Türkiye Şeker Fabrikaları" mührü var. Bu şekerlerde çay için değil elbette. Rapordan görebildiğim kadarıyla “itici gaz” rolü görüyormuş.
Sonuç olarak; CAR'ın Şubat ve Aralık 2016 raporları gerçek; damat Berat Albayrak'ın mailleri kadar.
İşte bu gerçekler nedeniyle gazeteciler gözaltında. Geçtiğimiz OHAL aylarında çok sayıda gazeteci tutuklandı, ajanslar, televizyonlar, radyolar kapatıldı. Her gün havuz medyasında bir yalan manşet oldu. Sonra? Daha fazlasını da yapabilirler elbette.
Ancak, anlatmaya çalıştığımız gerçeği kim gizleyebilir ki? Gerçeği diktatörler bile gizleyemez ki!