Gebze Cezaevi’nden mektup: İşkence görüyoruz!
Gebze M Tipi Kadın Cezaevi’nde ağır baskı ve işkence sistematik bir hal almış durumda. ‘Kapı altı’ denen yerlerde arama adı altında tutsaklara işkence yapılıyor.
Gebze M Tipi Kadın Cezaevi’nde ağır baskı ve işkence sistematik bir hal almış durumda. ‘Kapı altı’ denen yerlerde arama adı altında tutsaklara işkence yapılıyor.
Tutuklu Evrim Konak, cezaevinden gönderdiği mektupla yaşadıklarını anlattı.
Cezaevlerinde hak ihlalleri ve işkence OHAL sonrası tavan yapmış durumda. Her gün yeni bir hak ihlali haberinin geldiği cezaevleri, 80’leri aşan bir eşiğe dayandı.
Sistemli bir işkencenin uygulandığı cezaevleri denetime de kapalı. En son cezaevlerindeki hak ihlallerine ilişkin CPT’nin hazırladığı raporun açıklanmasını ise AKP iktidarı engelliyor.
İşkence merkezine dönüştürülmüş cezaevlerinden bir tanesi de Gebze M Tipi Cezaevi. Burada kadın tutsaklara dönük sözlü ve fiziki işkence OHAL sonrası daha da artmış durumda.
Cezaevinde ‘kapı altı’ diye tabir edilen yerde kadın tutsaklar, ‘dış güvenlikten sorumlu’ olan askerler tarafından işkence görüyor. Gardiyanların ellerinden çekilip alınan tutsaklar, beton zemine çarptırılıp, yüzü koyun yatırılıyor.
Kollar arkaya büküldükten sonra tek bileğe kelepçe takılarak sürüklenip arama odalarına çekilen tutsaklara, kaba dayak ve sözlü işkence yapılıyor. Bilinç kaybına ve vücutta kırıklardan oluşan bu işkence sonrası da revire çıkış engelleniyor.
Bazen bu işkence, gardiyan ve diğer tutsaklardan saklama gereği bile duyulmayıp, cezaevinin açık alanında yapılıyor.
Gebze M Tipi Kadın Cezaevi’nde yine hastane ve revir sevkleri bilinçli şekilde engelleniyor. Arama uygulaması adı altında koğuşlar talan edilerek, birçok eşyaya el konuluyor.
Hasta tutsaklar listesinde olan tutukluların yine farklı kontrol ve ilaç alımı engelleniyor. Hastaneye götürülmeyen hasta tutsakların durumu bu tutumdan kaynaklı daha da ağırlaşıyor.
Bağımsız ve gönüllü aktivistlerin cezaevlerindeki sesi dışarıya taşıyabilmek için oluşturduğu Görülmüştür. org aracılığıyla Gebze M Tipi Cezaevi’nden elimize ulaşan Evrim Konak’ın mektubunun tamamı şu şekilde:
“Sevgili dostlar merhaba;
Daha evvel yaşadığımız sorunu, sizlere detaylıca yazmıştık. Sonuçları yaratan sorun aynı şekilde devam ediyor. O günden beri olumlu temelde hiçbir ilerleme kaydedemedik. Hâlâ hastane sevklerimiz bilinçli ve keyfi bir tarzla engelleniyor. Hastane sevkimiz çıktığı hâlde, götürülmüyor ve kapı altından da zorla kaldırılıp koğuşa getiriliyoruz.
Arama uygulaması “genelgenin” vermiş olduğu yetkiyi, sınırları aşan tarza dönüştü. Ki genelde bu zeminde ucu açık bırakılmıştır. Her koşulda “aramayız zorunlu” kılmamaktadır. Ve bu uygulamanın sadece iki koğuşa uygulanıyor olması ise niyetlerini ortaya koymaktadır.
18 ve 28 Nisan’da mahkemeye götürüldük. MAHKEME GÜNLERİNDE BİZE KARŞI YAPILAN SALDIRILAR NEREDEYSE RUTİN BİR HÂL ALMAYA BAŞLADI. VE HER SALDIRI BİR ÖNCEKİ SALDIRININ ÜST AŞAMASINA GEÇİYOR! 18 NİSAN’DA ARAMA ADI ALTINDA ODAYA ÇEKİP İŞKENCE YAPMIŞLARDI!
28 NİSAN’DAİSE KAMERALARIN GÖRDÜĞÜ VE NEREDEYSE HAPİSHANE ÇALIŞANLARININ GÖZÜ ÖNÜNDE BİZLERE ÖLÇÜSÜZ BİR PERVASIZLIKLA ŞİDDET UYGULADILAR! İŞKENCE YAPTILAR!
KAPI ALTI DİYE TABİR EDİLEN YERDE, DIŞ GÜVENLİKTEN SORUMLU OLDUĞUNU BİLDİĞİMİZ DEVLETİN KOLLUK GÜCÜ BİZLERİ GARDİYANLARIN ELİNDEN ÇEKİP BETON ZEMİNE ÇARPTI. HEMEN ORADA YÜZÜ KOYUN YATIRIP KOLUMUZU ARKAYA BÜKTÜKTEN SONRA, TEK BİLEĞİMİZE KELEPÇEYİ GEÇİRMİŞ VE TEK KOL ÜZERİNDEN SÜRÜKLEYİP ARAMA ODASINA ÇEKTİLER. BURADAN BİR KEZ DAHA İFADE EDELİM, O ODADA BİZLERE ARAMA DEĞİL, İŞKENCE YAPILIYOR!
Yerden kaldırmaksızın kaç kişi varsa, tek bir insana çullanıyor. Direnmemizi, slogan atmamızı engellemek adına kafamıza, sırtımıza botlarla basılıyor!! Kol ve bacaklarımızın üstüne oturuluyor. Ağzımız kapatılıyor, saçımızdan tutup başımız geriye doğru yatırılmaya çalışılıyor! Suratımıza tokat atılıyor vs. İçeride işleri bittikten sonra, bilek kemiklerimize oturmuş kelepçeden tutup aynı şekilde yerden sürüklenip ring aracının içine atılıyoruz. Fiziksel işkencenin yanı sıra sözlü saldırıya da maruz kalıyoruz.
26 Mayıs’ta mahkemenin 2. Duruşması görülecek. Benzer saldırı ve belki de çok daha pervasız olanını uygulayacaklardır. Elbette arama dayatması devam ettiği müddetçe şiddet ve işkence de devam edecektir. Sorunun çözümü çok açık ve basit. Var olan keyfi uygulamanın kaldırılmasıdır. Bizim böylesi bir aşamadan sonra askerin arama dayatmasını kabul etmemiz mümkün değil. Kabul etmek, tersinden hapishanelerdeki keyfi uygulamalara bir halka daha eklemek demektir. Hak gasplarını, işkenceyi meşru kılmak anlamına gelir. Bugün hiçbir kadın hapishanesinde asker araması yoktur. “Genelge”, “mevzuat” vs. dedikleri aslında KHK’larla gelen faşist baskılardır. Bizler zaten o kapı altına götürülene kadar iki arama ve bir duyarlı kapıdan geçmekteyiz.
Bugüne kadar bizden hareketle en küçük bir sorun ile karşılaşmış değiller. Evet “genelge” bazı maddeleri koyar, ama formüle eden insanın kendisidir. Amaç ve niyet elbette önemlidir. Bizim de gördüğümüz “genelge” dışında ideolojik bir amaç güdülmektedir.
Tedavi hakkımızın engelleniyor olması, en temel insan hakkının gaspıdır. Mahkemeye götürülüşümüzde işkence yapılması insanlık suçudur. Uluslararası insan hakları kanunu bunları suç saymaktadır.
Bizlere işkence yapanların “görevimizi yapıyoruz” yanılsamasından kurtulmalarını diliyoruz. Zira işkence yapmak bir görev olamaz! Ama görevleri adına işkence yapmayı mubah görüyorlarsa elbette ortada bir yanılsama yoktur! Faşizm ve gericilik vardır. Oysaki herkes görevini insanlık ölçüsünün sınırlarını zorlamadan da icra edebilir. Örneğin, bize işkence, zor ve şiddet kullanmak yerine, tutanak üzerinden yasal işlemlere de başvurabilir…
Sonuç; işkence yapmak en nihayetinde insanlık suçudur. Bu suçu sadece uygulayanlar değil, hapishane idaresinden gardiyanına kadar herkes bu suçun ortağı konumundadır. Ayrıca danışıklı dövüş taktiği artık anlamsızdır. Kaldı ki insanlık dışı her uygulama dönüp uygulayanları da mutlak surette vuracaktır. Suç türeten bu kirli sistemin bugün her kesimden “insan”ı vurduğunu görmekteyiz…
Velhasıl hak istenirken tekil için değil, genel toplumlar için kazanılır. Günü geldiğinde herkese gerekli olan şeylerdir. Buradan sizin aracılığınızla bir kez daha ifade edelim. Keyfi uygulamaya, işkenceye, hak gaspına son verilsin.
Tedavi hakkımız engellenemez! İnsanlık onuru işkenceyi yenecek!”