‘Gerilla 2012’de taktik ve stratejik üstünlüðü elinde tuttu’

‘Gerilla 2012’de taktik ve stratejik üstünlüðü elinde tuttu’

HPG Komuta Konsey Üyesi Dr. Bahoz Erdal, 2012 yılında geliştirdikleri ‘Devrimci operasyonlarla’ AKP hükümetinin kendini inandırdıðı ‘Tamil’ imha planını tümden boşa çıkardıklarını belirterek, “Gerilla gücümüz 2012 yılında taktik ve stratejik üstünlüðü elinde tutmuştur” dedi.

Kuzey Kürdistan ve Türkiye’de 2012 yılı HPG gerillaları ile Türk ordusu arasında son yılların en büyük çatışmalarına sahne oldu. Türk devleti ile AKP hükümetinin ‘bitireceðiz’ dediði gerilla güçleri başta Hakkari bölgesi olmak üzere bir çok alanda ‘vur-kal’ taktiði ile geliştirdikleri ‘alan hakimiyeti’ büyük yankı uyandırdı. HPG Komuta Konsey Üyesi Dr.Bahoz Erdal, siyasi ve askeri açıdan birçok dengenin altüst olduðu 2012 yılındaki savaşla ilgili ANF’nin sorularını yanıtladı.

‘TAMÝL BENZERÝ ÝMHA PLANIYLA SONUCA GÝDEBÝLECEKLERÝNÝ HESAPLADILAR’

HPG olarak 2012 yılına nasıl bir havada girdiniz?

Ortadoðu’da süren çatışmalı durum ve mevcut sistemin yıkılış sürecinin 2012’de de derinleşerek devam edeceði, Türkiye ve Kürdistan’da da aynı paralelde çatışmaların tırmanacaðı öngörülüyordu. Çünkü Türk sömürgeci devleti ve AKP hükümeti bölgede yaşanan çatışma ve karışıklıkları Kürt halkını ve öncülüðünü yapan hareketimizi tasfiye etmek için kendince avantajlı bir süreç olarak öngördü ve kendisi için bunu bir fırsata dönüştürmek istedi.

Orduyu, yargıyı, medyayı ve sermayeyi ele geçiren ve 12 Haziran 2011 seçimlerinde de yüzde elli oy alan AKP’nin, Türkiye’de Erdoðan hegemonyasını tam olarak saðlaması için önündeki tek engel Kürt halkı ve yürüttüðü mücadele kalmıştı. Onun için kendilerince sıra artık önlerindeki bu engeli de kaldırmaya ve yok etmeye gelmişti. Böyle bir kararı alan ve buna uygun bir planlama yapan AKP hükümeti, 2011 sonbahar-kış sürecini bu planın pratikleşmesi ve sonuç alması için en uygun dönem olarak görüyordu. Bu hedefini gerçekleştirmek için de Sri Lanka hükümetinin Tamillere uyguladıðı planın bir benzeriyle sonuca gidebileceðini hesapladı. Son seçimlerden 2012 baharına kadar Türk medyasında çok yoðun bir biçimde Tamil örneði boşuna tartışılmadı.

EŞÝ GÖRÜLMEMÝŞ VAHŞÝ SALDIRI

Tamiller hangi plana dayalı olarak, nasıl tasfiye edilmişti?

Birincisi gerilla güçlerini imha amaçlı operasyonlar, ikincisi halka yönelik katliamlar, üçüncüsü ise uluslararası kamuoyunun buna seyirci kalmasını saðlayan bir diplomatik faaliyet. Kış boyu Kürdistan’da AKP hükümetinin uygulamaya çalıştıðı da buydu. Bir gün bile durmaksızın gerilla güçlerimize yönelik her türlü uluslararası savaş kurallarını ihlal ederek gerilla güçlerimizi imha etmeyi hedefleyen operasyonlar Botan’dan Dersim’e, Serhat’tan Amanoslara kadar yapıldı. Diðer taraftan terör estiren polis şebekeleriyle, savcıları, mahkemeleriyle ve zindanlara atılarak baskı altında sindirilmeye çalışılan halkımız Roboski katliamıyla iradesi kırılmaya ve teslim alınmaya çalışıldı.

Böylelikle Newroz’a kadar kuzeydeki gerilla güçlerimizi önemli oranda imha etmiş, güneydeki güçlerimizi önemli oranda darbelemiş, güçten düşürmüş; halkımızın örgütlülüðünü daðıtmış ve teslim almış bir noktaya getirip Newroz’da hiç kimseyi meydanlara çıkartmayarak zaferini ilan etmeyi düşünüyordu. Bütün bu saldırıların merkezinde ise Önderliðimize yönelik aðırlaştırılmış tecrit ve psikolojik işkence tüm aðırlıðıyla sürdürüldü.

Yine bütün Türk medyası Kürt halkına yönelik yürütülen imha savaşının önemli bir silahı olarak yoðun dezenformasyon ve psikolojik savaş yürütmeye çalıştı. Kürdistan, Kürt halkı ve biz, hareket olarak böyle eşi görülmemiş, vahşi bir saldırıyla karşı karşıya kalarak 2012’ye girdik.

‘ROBOSKÝ KASITLI VE PLANLI YAPILMIŞ BÝR KATLÝAMDIR’

Roboski’den söz ettiniz, katliamın birinci yıldönümünde halen faillerinin kim olduðu, saldırı emrinin kimden geldiði gibi sorular soruluyor, diðer taraftan yargı sürecinin beklenmesi gerektiði yönlü beyanlar var. Siz Roboski katliamını nasıl deðerlendiriyorsunuz?

Hemen şunu belirteyim; “bu katliamın failleri belli olsun” çaðrıları farkında olmadan, iyi niyetle söyleniyor olsa da Roboski katliamının faillerini gizlemeye hizmet etmektedir. Çünkü bu katliamın failleri açık ve nettir, bellidir. Failler, Tayyip Erdoðan, genelkurmay başkanı ve hava kuvvetleri komutanıdır. Bunların emri veya onayları dışında hiç kimse sınır ötesine savaş uçaðı gönderme emrini veremez. Zaten bu üç isim de bunu yalanlayacak herhangi bir açıklama yapmamıştır. Doðru olan, faillerin belli olmasını istemek deðil, belli olan bu faillerin hesap vermesini ve yargılanmasını saðlamaktır.

Yine bu katliama ilişkin dillendirilen kimi düşünceler var. Birisi özür dileme hususudur. Şimdi Erdoðan bir sözcükle “özür diliyoruz” dese, sorun çözülmüş mü olacak? Vicdanlar rahatlamış ve sorun çözülmüş mü olacak? Dillendirilen diðer bir husus da bu katliam “kaza mıdır yoksa bilinçli mi yapılmıştır” sorusudur. Bu katliamı kaza olarak deðerlendirmek veya böyle bir tartışmaya girmek, gerçekten de şehit düşen 34 Kürt gencine hakarettir. Çünkü bu katliamın planlı bir biçimde yapıldıðı hiçbir kuşkuya yer vermeyecek kadar nettir.

Biraz daha açalım; AKP ve yardakçıları kış boyu boşuna mı Tamil örneðini yazdılar, söylediler? Tesadüf müydü bu kadar Tamilleri gündemleştirmeleri? Roboski katliamının nasıl gündeme geldiðini öðrenmek isteyenler Tamillere neler yapıldıðına baktıklarında anlayacaklardır. Bu katliam o kadar kasıtlı ve planlıydı ki diðer hava saldırılarından farklı olarak keşif uçaðının saldırı esnasında oradan hiç ayrılmayarak ilk bombalamadan kurtulan, saða sola kaçan gençleri termalle takip ederek suikastla hedef almışlardır. Ýki saat boyunca keşif uçaðı, savaş uçaklarına hedef göstererek koordinat vererek tek tek o gençleri suikastla vurmuştur.

Hükümet yetkilileri de bu katliamı bilinçli bir şekilde yaptıklarını inkar etmiyorlar. Ýçişleri bakanı denen zat, “özür dilenecek bir olay deðil” dememiş midir? Erdoðan “bunlar niye mayına basmıyor, bunların sivil olduðu şüphelidir” demedi mi? Genelkurmayı katliamdan hemen sonra tebrik etmedi mi? En son hava kuvvetleri komutanı ödüllendirilmedi mi? Bunların hepsi katliamın kasıtlı bir biçimde yapıldıðının anlaşılması için yeterli deðil midir? Gerçek bu kadar açık iken hala yürütülen savcı soruşturmalarından veya bu hükümetten, Türk yargısından adil ve doðru bir tutum beklemek bu soykırım politikasına farkında olmadan alet olmak anlamına gelir.

‘KIŞ AYLARINDAKÝ FEDAÝ DÝRENÝŞ 2012 BAHAR HAMLESÝNÝN HABERCÝSÝYDݒ

Hem kış mevsiminde hem de bahar aylarında Türk ordusunun yoðun imha operasyonlarıyla AKP hükümeti Mart ayına kadar gerillanın bitirileceðini iddia etmişti. Fakat gelinen aşamada hükümet ve ordunun başarısız olduðu birçok çevre tarafından dillendiriliyor. Sizce AKP hükümeti gerillayı küçümsedi mi yoksa hesapları mı tutmadı?

Aslında AKP hükümeti böyle bir imha planının sonuç alabileceðine kendini inandırmıştı. Kış boyu bu katliamı açık bir biçimde sahiplenerek ve övünerek yoðun propaganda konusu yapıyordu. Hatta birçok çevreyi de buna inandırmıştı. Öyle ki daha kış aylarında PKK’nin bitirileceðine kesin gözle bakılmış PKK’den sonraki sürecin nasıl gelişeceði, sıradaki adımların neler olacaðı konuları tartışılmaya başlanmıştı.

Ancak AKP hem bölgedeki gelişmeleri yanlış okuduðu hem de gerilla güçlerimizin gücünü küçümseyerek ciddi hesap hatası yaptıðı ortaya çıkmıştır. Önderliðimizin ve hareketimizin siyasi çözüm çabalarıyla geçen –ki bu yılların çoðu ateşkes veya kontrollü savaşla geçmiştir- dokuz yılını AKP yanlış deðerlendirmiştir. Gerillanın savaş kapasitesinin ancak bu kadar olduðu, bundan ötesini yapamayacaðı yanılgısına düşerek elde ettiði gelişkin savaş teknolojisi ve on binlerce özel harekat ve paralı asker ordusuyla sonuç alacaðını hesaplamıştır. Ancak daha o zor kış koşullarına ve Türk ordusunun vahşi saldırılarına karşın kış aylarında Garzan’da Arjin arkadaşın komutasında Erzurum’da Mahir arkadaşın, Cudi’de Rubar ve Sadık arkadaşların komutasında sergilenen eşsiz fedai ruh ve direniş Kürdistan gerillasının kolay bir lokma olmadıðını ve gerillanın 2012’nin bahar aylarında başlatacaðı hamlenin nasıl bir cevap vereceðinin de habercisiydi.

‘TAMÝL PLANI BOŞA ÇIKARILDI’

2012 yılına damgasını vuran temel gelişmelerinden birisi de gerillanın ‘devrimci operasyonları’ oldu. Ýlk defa vur-kal taktiði uygulandıðı görüldü. Bu taktik eylemlerle sonuç aldıðınıza inanıyor musunuz?

Şüphesiz Tayyip Erdoðan’ın komutasındaki Tamil planına karşı seyirci veya sessiz kalamazdık. Bu konsepti boşa çıkartmak, tersine çevirmek, misliyle karşılık vermek bizim açımızdan en temel insani ve yurtseverlik görevi, tarihsel bir sorumluluk ve boyun borcuydu. Yıl boyu gerilla güçlerimizin büyük cesaret ve kahramanlık örneði göstererek çizdiði strateji ve taktikler, gerçekleştirdiði devrimci harekat ve eylemler bunun ispatı olmuştur. Tabii ki yıl boyu süren çatışma ve eylemlerin ortaya çıkardıðı askeri ve siyasi sonuçlar vardır ve bunları deðerlendirmek mümkündür.

Sizce 2012’de ortaya çıkan askeri sonuçlar nedir?

Başta Erdoðan komutasındaki özel ordunun, özel harekat ve modern tekniðe dayalı Tamil planını boşa çıkartmış, kış boyu Tamil örneðini yazıp çizenleri artık bu örnekten söz edemez hale getirmiştir. Diðer bir sonuç ise Erdoðan ve AKP’nin çok umut baðladıðı özel harekat ve paralı askerlerin gerilla güçlerimiz karşısında etkisiz kaldıðı, bırakalım araziye çıkarak saldırmayı, üslerinden çıkamaz noktaya getirildiðidir. Üçüncü bir sonuç ise savaş inisiyatifi ve arazi/coðrafya denetiminin aðırlıklı olarak gerillanın eline geçtiðidir.

‘GERÝLLA ERDOÐAN VE ÖZEL ORDUSUNA UNUTAMAYACAKLARI BÝR DERS VERDݒ

Bize pratik, somut örnekler verebilir misiniz?

Örneðin, yıl boyu 184 uçak ve 140 kobra saldırısı düzenlenmiştir. Her hava saldırısına en az 4, bazen yirmiden fazla uçaðın katıldıðı hesaplanırsa toplamda ortalama 1104 uçak harekete geçmiş demektir. Bu, önceki yıllarla ve dünyadaki diðer örneklerle kıyaslanırsa savaşta normal olmayan bir duruma tekabül ettiði görülecektir. Mali külfeti bu denli yüksek bir taktiðe başvurmasının nedeni ordunun güçlü olması deðil, kırsaldaki savaş hakimiyetini kaybetmesi ve karadan ilerleyememesidir. Hatta şunu da söylemek gerekir; sadece kırsalda da deðil, en son, askerin geliş gidişlerinin bile hava yoluyla yapma kararını almak zorunda kalmışlardır. Artık sadece kırsalda ve daðda deðil, karayollarında da askerlerin büyük oranda geçiş yapamadıðı gerçeði ortaya çıkmıştır. Ancak havadan saldırabileceði, havadan gelip gidebileceði bir durumda bırakılmış veya başka bir deyişle ayakları yerden kesilmiştir.

Gerilla direnişi karşısında başarısız kalan ordu, bu süreçte gerekçe olarak karakolların eskiliðini, yerlerinin uygunsuzluðunu göstermiş ve çokça övündükleri Kalekolları geliştirmeye başlamışlardır. Geliştirmeye çalıştıkları kalekollar bir askeri üstünlük göstergesi olmadıðı gibi askerler açısından F tipi cezaevinden beter bir tasarımdır. Askerler, güneş yüzü göremiyor, dışarıya çıkamıyor, penceresi bile olmayan binalarda ve yer altında yaşamak zorunda kalıyorlar. Verdiðimiz bu iki örnekle de rahatlıkla görüleceði üzere Türk sömürgecilik sistemi ve ordusu Kürdistan’da artık kol gezemeyeceði ve bir günü bile rahat yaşayamayacaðı bir noktaya getirilmiştir.

Tabii askeri olarak en önemli sonuç ise Kürdistan gerillasının başarısıdır. Direnişçi fedai ruhla, eylem ve çatışmalarda elde ettiði başarılarla sarsılmaz, yenilmez bir güç olduðunu gösterdiði gibi büyük cesaret, manevra kabiliyeti, keskin vuruş tarzıyla her türlü saldırıyı başarısız kılabilecek ve her türlü zalimden hesap sorabilecek bir güç olduðunu ispatlamıştır. Bu anlamda gerilla güçlerimiz faşist AKP hükümetine ve Erdoðan komutasındaki özel ordusuna unutamayacakları bir ders vermiştir.

Peki, bu gerilla direnişinin siyasi sonuçları hakkında neler söylenebilir?

Halkımıza yönelik imha ve teslim alma planı başarısız kılındıðı gibi halkımızın Newroz ve 14 Temmuz’da gösterdiði görkemli direniş ve gerillalarımızın geliştirdiði yaz hamleleriyle birlikte sömürgeci hükümet artık ne yapacaðını bilmez, hiç hazırlıklı olmadıðı aðlamaklı bir pozisyona sokmuştur. Bunun yanı sıra artık Türk sömürgeci sistem ve kurumlarının Kürdistan’da kolay kolay hüküm süremediði ve birçok alanda işlevsiz kaldıðı ortaya çıkmış, Kürt halkının da özgür Önderlik ve Özgür Kürdistan dışında farklı bir seçeneði kabul etmediði ortaya konulmuştur.

‘KÜRDÝSTAN’DA AKP YÖNETÝCÝLÝÐÝ YAPAN KÜRTLER, SOYKIRIM POLÝTÝKASININ TEMEL ARAÇLARI KONUMUNDADIRLAR’

2012’de dikkat çeken eylemlerden biri de AKP’li yöneticilerin tutuklanması oldu. AKP’lilere yönelik tutumunuzda yeni yıl açısından bir deðişim olacak mı?

Aslında AKP’nin imha konsepti tutmadıðı gibi başarı şansı da yoktur. Hem askeri hem de siyasi cephede bu böyledir. Her gün halkımıza tehditler savurarak kendilerini güçlü bir pozisyonda göstermeye çalışsalar da bu hedefi gerçekleştireceklerine dair güvenleri yoktur. Ellerinde kullanabileceði tek malzeme Kürt işbirlikçiliði ve ihanetidir. Her gün Erdoðan, Kürdistan’da “şu kadar vekilim, şu kadar teşkilatım var” demesi bundandır.

Bir Kürt atasözünde söylendiði gibi “kurmê darê ne ji darê be, fena darê nîne.” Kürt işbirlikçiliði ve ihanetine dayanarak acaba Kürtleri bölerek bir sonuç elde edebilir miyiz peşindedir. Kürdistan’da AKP yöneticiliði yapan Kürtler, bu soykırım politikasının temel araçları konumundadırlar. AKP, Kürdistan’da binlerce sivil Kürt’ü zindanlara atan, durmadan Kürdistan gerillasını imha etmeye çalışan Ceylan Önkol’u, Yahya Menekşe’yi, Diren Basan’ı, Enver Turan’ı ve onlar gibi onlarca Kürt çocuðunu öldürme emrini veren, Roboski katliamını gerçekleştiren hükümettir. Kürdistan’daki AKP’li yöneticiler de AKP’nin bu politikalarının sahipliðini yaparak katliamlara ortak olmaktadırlar. Roboski katliamından sonra kendine yurtsever Kürt veya samimi Müslümanım diyenler AKP içinde kalmamalı, istifa etmeliydi. Fakat Kürdistan’da bazı AKP yöneticileri tipik ihanet profilini sergileyerek bir aferin, veya siyasi/maddi rant karşılıðında Kürdistan’a ve Kürt halkına açıkça düşmanlık yapmaktadırlar. Hatta bu kesimler yüzlerce yurtsever Kürt’ün isim listelerini emniyete vererek tutuklanmalarını saðlamıştır.

Bazıları da daha sinsice aynı durumu yaşamaktadırlar. Örneðin, Amed milletvekili Galip Ensarioðlu diye bir var. Erdoðan ne kadar Ankara’da konuşuyorsa, o da o kadar Amed’te konuşuyor. Psikolojik savaşın bir sözcüsü gibi davranıyor. Erdoðan, içişleri bakanı ve diðer hükümet yetkilileri Kürtlere ve Kürdistan deðerlerine hakaret edip saldırırken, “aslında öyle demek istemedi, kasıt o deðildi, yanlış anlaşıldı” diyerek Kürtlerde ve Kürdistan’da gelişecek tepkileri deşarj etmeye ve AKP’nin soykırım politikasını meşrulaştırmaya çalışıyor. Kürdistan’da soykırımı AKP’den daha fazla savunuyor. Bununla da yetinmeyerek “Kürt’üm” ve “yurtseverim” de diyor. Açık belirtmek gerekir ki Kürdistan’da hem yurtsever hem de AKP’li olunamaz. Çünkü AKP her gün Kürtleri öldürüyor, işkence ediyor ve eşi görülmemiş bir zulüm yapıyor. Filistin’de nasıl bir Filistinli Kadima veya Likud partisine üye olduðu zaman vatana ve halka ihanet sayılıyorsa Kürdistan’da da AKP’ye üye olmak aynı anlama gelmektedir.

Bu kesimlere yönelik bir çaðrınız var mı?

AKP Kürt sorununu çözecek umuduyla bugüne kadar AKP içinde kalanlara şunu belirtmek istiyoruz; AKP, Kürtleri bir millet olarak, ulus olarak kabul ediyor mu? Bu milletin vatanının Kürdistan olduðunu kabul ediyor mu? Ve eðer Kürtler bir millet ise bu milletin haklarını kabul ediyor mu? Daha dün yine Erdoðan, tek millet, tek vatan demedi mi? Gerçekten eðer yurtseverlikten, Müslümanlıktan AKP’ye katılanlar var ise bu kadar net bir biçimde ortaya çıkan gerçekler karşısında istifa etmeliler. Yoksa ellerini Roboski’de katledilen masum Kürt çocuklarının kanlarından temizleyemezler.

‘SAVAŞTA GERÇEKLERÝ GÝZLEYEN TARAF, BAŞARISIZ KAYBEDEN TARAFTIR’

Türk medyası yalan-yanlış haberler ile Kürdistan’da yoðunlaşan savaşı hem gizlemeye hem de kamuoyunda ters bir algı yaratmaya çalıştı. Türkiye kamuoyu savaştan bihaber tutulmak istendi. Türk devleti ve AKP hükümeti neden savaşı gizlemeye çalışıyor?

Şunu bilelim, eðer savaşta bir taraf gerçekleri gizliyorsa bu, o tarafın başarısız ve kaybeden taraf olduðunun kanıtıdır. Savaşta kendine güvenen, güçlü ve başarılı olan taraf gerçekleri gizlemeye ihtiyaç duymaz. Kürtler ve Kürdistan söz konusu olduðunda Türk medyası her zaman devletin elinde Kürtleri kandırmaya, morallerini bozmaya ve iradelerini kırmaya dönük kullanılan en etkili silah olmuştur. Türk medyasından doðruyu söylemesini beklemek Kürdistan’daki sömürgeci sistemi ve devleti anlamamak anlamına gelmektedir. Kürdistan’da biraz tarih bilinci olan ve gerçekleri gören birinin yalan ve kandırmayı iş edinmiş Türk medyasından doðruyu söylemesini de bekleyemez.

Devletin diðer kurumlarının konumu da benzerdir. Bir Türk savcısından, mahkemesinden adaleti veya adil bir karar beklemek, aptallıktır. Bir Türk polisinden insani davranış beklemek körlüktür. Bir Türk kaymakamından, valisinden iyi niyet beklemek cahilliktir. Çünkü Türk devleti her zaman Kürdistan’a sömürgeciliði en iyi biçimde savunacak ve Kürtleri en başarılı biçimde bastıracak valileri, kaymakamları, polisleri, savcıları, hakimleri göndermiştir.

‘GERÝLLAYA KATILIM REKOR DÜZEYDE ARTTI’

‘Devrimci operasyonlar’ hem gerilla hem de Kürt halkı üzerinde nasıl bir etki yarattı? Kürt gençlerinden gerilla saflarına yoðun bir katılım olduðu doðru mu?

Gerilla güçlerimiz sergilediði 2012 yılı direnişiyle bir kez daha Kürdistan halkının yegane savunma gücü olduðunu, her zaman olduðu gibi Önder Apo’ya, şehitlere ve halka baðlılıkta halkımızın güvenine layık çıktıðını gösterdi. Şüphesiz bu büyük kahramanlık, direniş, fedakarlık başarılı bir pratik yaratmış, bu da halkımıza güç ve moral kaynaðı olmuş, halkımızın ulusal birliðini güçlendirmiştir. Gerilla güçlerimiz de kendi gücünün farkına vararak öz güvenini arttırmış, Önder Apo ve şehitler çizgisinde yüründüðü müddetçe başarının mümkün olduðunu yaşayarak, derinliðine kavramıştır.

Şüphesiz bu görkemli direniş sürecinden en fazla Kürdistan gençliði etkilenmiştir. Kürdistan gençliði bu direnişi sahiplenmiş, üzerine düşeni yaparak, sorumluluðunun gereði olan gerillaya katılımı rekor düzeyde saðlamıştır.

‘KÜRDÝSTAN ÝÇÝN BÜYÜK SAVUNMA GÜCÜ OLUŞTURMAK ACÝL BÝR GÖREVDÝR’

Ortadoðu yeniden dizayn edilmek isteniyor. Tabii bu dizayn kanlı ve silahlı bir şekilde yapıldıðı görülüyor. Bu karmaşa içinde Kürt halkı da kendi statüsünü elde etmek için kendini örgütlü kılmaya çalışıyor. Ama birçok çevre hareketinize yönelik olarak sürekli silah bırakma çaðrısında bulunuyor. Yine Türk başbakanı da birçok sefer konuşmasında ‘silahı bıraksınlar ondan sonra operasyonlar durur’ diyor. Siz Kürt halkının silahsız bir şekilde statü kazanabileceðine inanıyor musunuz?

Türk devleti ve AKP hükümeti silahlanmaya her yıl milyarlarca dolar harcarken, yeni silahlar üretmeye, satın almaya çalışırken, on binlerce özel harekatçı, özel ordu oluşturarak Kürdistan’a sürerken bize silah bırakma çaðrılarının yapılması Türk sömürgeciliðinin bildik yaklaşımından başka bir anlam ifade etmiyor. Ortadoðu’nun genelinde yoðun bir çatışma sürecinin yaşandıðı ve herkesin her türlü savunma aracı ve silahlanmaya giriştiði bu dönemde; halkımıza yönelik en tehlikeli planlar geliştirilirken, halkımız bu savaşta ayaklar altında ezilme tehlikesiyle yüz yüzeyken, halkımızın tek savunma aracı olan gerillasının silahsızlandırılmasını istemek bir yana tartışmaya koymak ya da sormak bile bilerek ya da bilmeyerek sömürgeci politikalara hizmet etmektedir.

Hükümet ve Türk medyasının bu konuyu bu süreçte gündeme koyması halkımızın kafasını karıştırmak ve gerillaya katılımları durdurmak amaçlıdır. Görüşmeler olsa da olmasa da bu süreçte gerillayı büyütmek, gerilla katılımını teşvik etmek, Kürdistan için büyük bir savunma gücü oluşturmak, Kürtler ve Kürdistan için en acil görev olarak bütün tehlikeleri bertaraf etme ve Kürdistan’ın özgürleşmesinin tek garantisidir. Özgür ve özerk Kürdistan’ın başkenti olan Amed’te Önderliðimiz halkla buluştuðu zaman bu soruyu gelin ve bizden sorun.

‘METROPOLLERDEKÝ KÜRTLERÝN KÜRDÝSTAN’A DÖNMELERÝNÝN ZAMANI GELMÝŞTÝR’

Son aylarda Türkiye metropollerinde ve şehirlerinde Kürt halkına, Alevilere ve yurtsever, devrimci öðrenci kesimlere yönelik ırkçı, faşist saldırılar geliştirilmekte. Bu saldırıları nasıl deðerlendiriyorsunuz?

Kürt atasözünde söylendiði gibi “Mala xalkê, ji mirov germ nake”. Bunun anlamı şudur; Ýstanbul gibi metropollerde Kürtler için özgür yaşam şansı yoktur. Ýstanbul, Kürtleri en fazla asimile eden, Türkleştiren, Kürdistan ve Kürdistani deðerlerden kopartan ve Kürtleri yutan bir kenttir. Bu anlamıyla Kürtlere dönük en büyük beyaz katliamın yapıldıðı yerdir Ýstanbul. Ýstanbul ve diðer metropollerde yaşanan beyaz katliam ve asimilasyon Roboski katliamından bin kat daha derin ve tehlikelidir. Artık metropollerdeki Kürtlerin de Kürdistan’a dönmelerinin zamanı gelmiştir.

Metropollerde yaşayan Kürtlere de, yine üniversiteli Kürt gençliðine yönelik saldırıların arttıðı doðrudur. Özellikle üniversite ve mahallelerdeki Kürt gençleri için belirtiyorum. Artık Kürtler dövülen, kafası kırılan, acınacak durumda olan olmamalıdır. Her mahallede, her okulda, her üniversitede, her iş yerinde üçer üçer, beşer beşer hatta yüzlerce kişi bir araya gelerek, kendilerini örgütleyerek kendilerinin ve halkının savunma tedbirlerini almalıdırlar. Hangi araçlarla kendilerini savunabiliyorlarsa, temin ederek kendilerini donatmalıdırlar. Şunu bilelim, Türk sömürgeci zihniyetine karşı boyun eðildikçe, sessiz kalındıkça daha fazla hırçınlaşarak saldırganlaşmaya devam edecektir.

‘BU SÖMÜRGECÝLÝÐÝN VE FAŞÝZMÝN FATURASINI AÐIR ÖDETECEÐÝZ’

2013 yılına girerken gerilla olarak hazırlık düzeyiniz nedir? Bize 2013 yılı hedeflerinizden bahsedebilir misiniz?

2013 yılında da sömürgeci AKP hükümeti ve Türk devleti bir taraftan oyalama politikası ve yoðun psikolojik savaş yürüterek bizi ve halkımızı beklentiye koymaya çalışacak, diðer taraftan daha şimdiden Kürdistan’a yönelik askeri sevkiyatı yoðunlaştırdıðı göz önüne alındıðında tasfiye amaçlı imha operasyonlarını geliştirmeye çalışacaklar.

Buna karşın biz de yoðun bir hazırlık süreci içindeyiz. 2012’de Kürdistan gerillasının sergilediði direniş 2013’te de neler yapabileceðini, nelere muktedir olduðunu, ne yapacaðının ipucunu vermektedir.

Bizi zayıf, güçsüz göstermeye çalışanlara ve final, minal yapamazsınız diyenlere söylemek istediðimiz ise şudur; Kürdistan’da tek bir savcınız, hakiminiz, kaymakamınız, valiniz olduðu, işgalci ordunuz Kürdistan’da konumlandıðı, faşist polis sürüleriniz Kürdistan’da terör estirdiði müddetçe sizi rahat uyuyacaðınız bir geceye hasret bırakacaðız. Her gece bunlara kabus yaşatacaðız. Kürdistan’ı onlara yaşanmaz hale getirecek, cehenneme dönüştüreceðiz. Bu sömürgeciliðin ve faşizmin faturasını aðır ödeteceðiz.

Erdoðan, bir Kürdistan şehrine geldiðinde binlerce asker, polis ve zırhlı araç eşliðinde gelebilecek, her saatte, her gün ve vesilede buranın Kürdistan olduðunu gözlerine sokarak, yaşatarak hissettireceðiz. Sömürgecilere ve işbirlikçilere gölgeleri kadar yakın olacaðız. Erdoðan’ı Amed veya Hakkari’ye binlerce koruma ve zırhlı araç olmadan ziyaret etmeye hasret bırakacaðız. Sonuç olarak sömürgeci Türk devleti azdıkça ve saldırıları arttıkça direnişimiz de güçlenerek devam edecek ve karşılık verilecektir. Her zaman olduðu gibi HPG, Önder Apo’nun, hareketimizin ve halkımızın emrinde olacak, üzerine düşeni layıkıyla yapmaya çalışacaktır.

Yeni yıl vesilesiyle kamuoyuna vermek istediðiniz bir mesajınız var mı?

Yeni yıl vesilesiyle başta Önderliðimiz olmak üzere tüm Kürt halkının yeni yılını kutluyorum. Halkımız bilmeli ki eðer sömürgecilerin katliamları boşa çıkarılmışsa, daha fazla Roboskiler meydana gelmemişse ve Kürtler her zamankinden daha fazla bir güç olarak ortaya çıkmışsa bu, başta Önderliðimizin büyük öngörüsü ve fedakarlıðıyla, yine her türlü zorluðu ve imkansızlıðı göze alan ve büyük fedakarlıkla kahramanca direnerek şahadete ulaşan genç Kürt erkek ve kızları sayesinde olmuştur.

Yine tüm Türkiye ve Kürdistan cezaevlerinde Kemal ve Hayrilerin, Mazlum ve Ferhatların direnişlerinin izindeki tutsak yoldaşlarımızın mücadeleleriyle olmuştur. Direnişleriyle yoldaşlarımız devrimci mücadelenin temel alanlarından birinin zindanlar olduðu gerçeðini bir kez daha göstermiştir. Bu vesileyle tüm zindandaki esir yoldaşlarımızı da selamlıyoruz.

2012 yılının Kürdistan ve Kürtler açısından gelişme, büyüme ve başarı dolu bir yıl olduðu kesindir. Bu başarı, Mehmet Goyi, Rojin Gevda, Xebat Derik öncülüðünde şahadete ulaşan Kürdistan’ın en cesur, en bilinçli, en seçkin genç ve kızları sayesinde olmuştur. Onun için halkımız her zamankinden daha fazla Önderliðimizi, şehitlerimizi ve gerillasını sahiplenmeli, Kürdistan gençliði de gerillaya katılmayı en temel yurtseverlik görevi bilerek geliştirmelidir.