Gökkan: Bu duvar halkların vicdanında yıkılmıştır
Gökkan: Bu duvar halkların vicdanında yıkılmıştır
Gökkan: Bu duvar halkların vicdanında yıkılmıştır
Dokuz günlük ölüm orucu eylemini AKP hükümetinin verdiği güvencelerle sona erdiren Gökkan, devletin teminat verdikten sonra duvar inşaatına yeniden başlamasını “itibarsızlık göstergesi” olarak değerlendirdi. Gökkan “Bu duvar zaten halkların vicdanında yıkılmıştır” dedi.
Türk devletinin Nusaybin-Qamışlo arasında ördüğü duvara karşı yaptığı ölüm orucu eylemini verilen teminatlar üzerine bitiren Nusaybin Belediye Başkanı Ayşe Gökkan’ın tedavisi sürüyor.
Gökkan, yeniden başlayan duvar inşaatından direniş günlerine kadar bir dizi sorumuza yanıt verdi. Gökkan, kadınların duvara karşı direnişine dikkat çekerken, “Kürt kadınları sınırlara ve duvarlara asla izin vermeyecektir” diye konuştu. Kendisine verilen sözün tutulmamasının devletin itibarsızlığının bir göstergesi olduğuna dikkat çeken Gökkan, “Bu duvar zaten halkların vicdanında yıkılmıştır” dedi.
Sağlık durumunuz nasıl?
Sağlık durumumda özel bir rahatsızlığım yok. Genel kontroller devam ediyor. Bir hafta beslenme programı uygulanacak. Doktor kontrolündeyim. Önemli bir durum yok.
Duvar inşaatının devlet açısından ifade ettiği anlam ortada. Kürtler açısından yarattığı duygu nedir?
Dünyada duvarlar halklar için ne anlam ifade ediyorsa, dünyanın onurlu bir halkı olarak Kürtler için de aynı anlama geliyor. Utanç sembolü olarak görüyorlar. Kürtler, Ortadoğu’nun tüm halkları ve inançlarıyla birlikte yaşamayı içselleştirmiş bir halk. O yüzden duvarlar halkları, inançları, toplumları, aileleri, dostlukları parçalayan bir algısı var. Zaten Soğuk Savaş döneminde Berlin’de yapıldı. Bir de İsrail’de Şaron döneminde Filistin topraklarında yapıldı. Şimdi de Türkiye’de Erdoğan döneminde yapılıyor. Kürtler dört parçaya bölünmüş bir halk olarak sınırların kalkmasını istiyor. Bir duvarla 21. yüzyılı kabul etmeyeceklerdir. Duvar, ayıptır, kara lekedir, utançtır, halklar arası düşmanlıktır, ırkçılıktır. Kürtlerin birlik ruhunu parçalamak için bir semboldür ve bu sembolü Kürtler kabul etmeyecektir.
KÜRDİSTAN HALKI BU DUVARI KABUL ETMEMİŞTİ
Utanç duvarına karşı bir anda eylem kararı alarak hayatınızı ortaya koydunuz, etrafınızda büyük bir direniş oluştu. Sizi bu tarihsel eyleme yönelten duygu ve düşünceler neydi?
Sınıra duvar örülmesi bir süredir gündemdeydi. Duvara karşı ciddi bir öfke vardı. Kürdistan halkı bu duvarı asla kabul etmemişti. Tüm resmi kurumlardan bilgi istememize rağmen, bize herhangi bir bilgi verilmemişti, muhatap alınmıyorduk. Bu nedenle örülen duvarın bir insanlık suçu olduğu zaten ortadaydı. Duvar yapılıyordu fakat fiziken görülmediği için halk, “Devlet kafayı mı yedi ki, sınırların kalkmasını istediğimiz bir zamanda duvar örsün” diye düşünüyordu. Tüm bunlara rağmen duvar yapımına devam edilmesi, tüm taleplerimize rağmen tarafımıza herhangi bir bilgi verilmemesi, yeni arayışlara yöneltti. Eylem kararı verdiğim günün öncesinde iş makinelerine itiraz ettiğimizde durduruluyordu. Fakat eylem kararı verdiğim gün, iş makineleri, tüm itirazlarımıza rağmen çalışmaya devam etti. Bunun üzerine ben de duvar inşaatı durduruluncaya kadar oradan ayrılmayacağımı söyleyerek, eyleme başladım.
ASLA KENDİMİ YALNIZ HİSSETMEDİM
Eylem boyunca neler hissetsiniz?
Asla kendimi yalnız hissetmedim. Çünkü halk etrafımda öyle bir çember oluşturmuştu ki, yalnızlık duygusunu asla yaşamadım. 9 gün boyunca hem Rojava hem cezaevlerindeki insanların ve Kürdistan halkının 7’den 70’e katılımıyla oluşan ortak duruş, devletin militarist bir zihniyetle orada örmek istediği duvarı yerle bir etti. Bu durum da kendimi bir an olsun yalnız hissettirmedi. 9 gün battaniye vermediler, soğukta yatmama seyirci kaldılar, her türlü baskıyı uyguladılar, en temel insani ihtiyaçları dahi engellemeye çalıştılar. Bunları benim üzerimde bir baskı aracı olarak kullandılar. Egemenler bu tür yöntemlerle ezilenlerin sindirileceğini düşünüyorlar. Ama bu baskılar Nusaybin’in çocuklarını dahi etkileyemedi. Yaptıkları her şey boşa çıktı.
Yaptığınız eylem ölüm orucu; yani yaşam riski barındıran bir eylem. Bu ihtimal sizi düşündürdü mü?
İnsan karar verdiğinde tüm ihtimalleri önceden hesaplıyor. Bir kaygıya girme durumum hiç yaşanmadı. Çünkü eylemin 2. gününde 60 kişi aynı biçimde açlık grevine başladı. Hiçbirinin kaygısı yoktu. 7’den 70’e herkes bu eylemi sahiplendi. Aslında bu halkların sınırlara olan öfkesiydi. Süryaniler, Araplar, özellikle de kadınlar, sınırların yaşamları üzerindeki olumsuz etkilerini biliyorlar ve bu nedenle eyleme aktılar. Burada sınırları 9 gün boyunca dünyaya teşhir eden bir kadın direnişi de vardı. Çok anlamlı oldu. Tüm taciz ve tecavüzlere karşı da bir kadın direnişiydi.
Hem Kürdistan hem de Türkiye kamuoyunun desteği yeterli miydi?
7 Kasım’da duvarın zihnen, fikren ve zikren yıkılıp yerle bir olduğuna inanıyorum. Devlet duvarın inşaatının durdurulduğunu kamuoyuna açıklamasına rağmen, inşaata devam ediyor olabilir. Şu anda örülen duvar onların kendi itibarsız politikalarının göstergesidir. Ancak duvar halkların fikrinde ve zikrinde yıkılmıştır. Bu anlamda kamuoyu desteğinin yeterli olduğunu düşünüyorum.
İNŞAAT PRATİK OLARAK DEVAM EDİYOR
Duvar inşaatı devam ediyor mu? Bu konuda bilginiz nedir?
Pratik olarak örülmesine rağmen, merkezi hükümetle yapılan görüşmede, örülmediği söyleniyor.
Ne diyor hükümet?
BDP milletvekillerinin görüşmelerinde hala, ‘Öyle bir şey yok’ deniliyor. Ama pratikte örülüyor. Ama böyle bir tutarsız ve itibarsız politika hükümetin de ne kadar tutarsız ve itibarsız olduğunu gösteriyor.
KADINLARIN DİRENİŞİ SÜRECEK
Bakanlıklar düzeyinde size duvar inşaatının durdurulacağı yönünde bir söz verildi. Bu söz neleri içeriyordu?
Uygulanan politikanın itibarsız bir politika olduğunu söylemiştim. Neden devam ettirildiğini onlara lazım. İçişleri, Adalet ve Milli Savunma Bakanlıklarıyla BDP’nin yürüttüğü diplomasi sonucunda duvar inşaatının durdurulacağı yönünde söz verildi. Ancak eylemimi sonlandırdıktan 5 gün sonra duvar inşaatına yeniden başlandığını gördük. Böyle mi bir ülke yönetiliyor! Bunu onlara sormak gerek.
İnşaatların devam etmesi durumunda neler yapmayı düşünüyorsunuz?
Bu oluşmuş olan kamuoyunun tepkisiyle ilgili bir şeydir. Duvara karşı kadınların direnişinin durmayacağını belirtebilirim. Bundan böyle insanlık vicdanının da bu durumu kabul etmeyeceğini düşünüyorum. Kürt kadın hareketinin sınırlara karşı başlattığı bu etkinlikleri, bu devleti dünyada teşhir edeceğini, bu duvarların yıkılmaya mahkûm olduğunu belirtebilirim. Duvar inşaatına karşı duruşumuz aynen devam edecektir. Bu inşaatı devletin derhal durdurması gerekiyor. Herkese çağrımız; bu durumu asla kabul etmeyin. Bundan sonra, olacaklardan devlet sorumludur. Bu bir insanlık ayıbıdır, bu ayıbı kabul etmeyeceğiz.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Özellikle bugün (dün) çıkan haberlere göre, duvar inşaatına karşı Batman, Mardin ve Siirt cezaevlerinde eylem yapan tutsaklar sürgün edilmeye başlandı. Bunu şiddetle kınıyorum. Dört duvar arasında, duvarların insanlık dışı olduğunu fark eden bu kadar yüce bir insanlık duygusuna karşı sürgünle karşılık veren devletin bu tutumunun affedilemez olduğunu düşünüyorum.