Gülşah öðretmenin ‘kırmızı pazartesi’si-Mehdi Atay

Gülşah öðretmenin ‘kırmızı pazartesi’si-Mehdi Atay

Gülşah Aktürk, kendi kırmızı pazartesisini belgeleyerek aramızdan ayrıldı. Gabriel Garcia Marquez Kırmızı Pazartesi adlı romanında, Santiago Nasar adlı kahramanın kasabada herkesin katılımı ile kutlanan bir düðünden hemen sonra kasabaya gelecek olan piskoposun ziyareti sırasında herkesin bilgisi dâhilinde, ama önlenemez şekilde namus gerekçesi ile öldürülüşünün ayrıntılarını anlatır. Ancak roman cinayetin işlenmiş olmasından çok, nasıl işlendiði, daha da ileri giderek nasıl engellenemediði olgusu üzerinedir.

Toplum yaşamını esir alan devlet şiddetinin, erkek egemen devletin himayesindeki erkekler tarafından günlük hayata hâkim kılınmasının son kurbanı oldu Gülşah da.

Cumhuriyet tarihi kadar eski, sistemli devlet şiddetinin tek tek bireylerin üzerinde yarattıðı travmanın en çarpıcı sonucudur kadına yönelik şiddet. Dayattıðı cendereye uymayan herkese şiddeti mübah ve meşru gören devletin son otuz yıllık savaşa ilişkin sicili insanlık tarihinin ender rastladıðı kanunsuzluklarla doludur. Bu uygulamaların bir bölümünün yarım aðızla da bazı resmi kurumlarca da dile getirildiði biliniyor.

‘Ýntihar’ eden asker sayısının savaşta ölen askerlerden fazla olduðu bir ülkede Gülşah'ın hesabını kim soracak? Kim bu hesabı verecek?

Son on yılda ortalama üç günde bir askerin ‘intihar’ ettiði ordunun, bundan tam bir yıl önce Roboski'de 34 Kürt köylüsünü bombalayan hava kuvvetlerinin komutanına ‘hizmetlerinden dolayı başarı’ madalyası verilmiş. Kendisinden yardım isteyen Gülşah'a, “En kötü ihtimalle öleceðini, ölümün hak olduðunu kaçış olmadıðını, hiç olmadı istifa edebileceðini, yanında biber gazı ile gezmesi gerektiðini” söyleyen vali yardımcısına da ‘üstün hizmet ödülü’ verilmez mi?

Ne garip deðil mi, yakınından yöresinden ölüm eksik olmayan devlet personelinin düzenli olarak ödüllendirilmesi devletin geleneði açısından bize neyi göstermeli? Vatandaşın güvenliðini korumakla memur devleti temsil edenlerin “ölümün bir hak” olduðundan hareketle gencecik insanlara kapıları kapaması bize ne düşündürmeli?

2010 yılının Mayıs ayında Zonguldak’ta meydana gelen grizu patlamasında 30 işçi hayatını kaybetti. Başbakan Erdoðan, bu durumu “mesleðin kaderi” olarak deðerlendirdi. Bu vahim açıklamayı eleştirenlere de, “Sanki ilk defa bir maden kazası oluyor gibi bu meselenin nasıl abartıldıðını gördünüz” dedi. Başka zaman olsa gazetelerin üçüncü sayfalarında kalacak olayların manşetlere çekilerek hükümetle ilişkiliymiş gibi gösterildiðini söyleyerek, “lokal olaylar sanki Türkiye manzarasıymış gibi sunuluyor” cevabını verdi.

Van valiliði de Gülşah'ın katledilmeden önce çıðlık gibi dilekçesine karşılık yaptıðı açıklamada, “bu süreçte bazı basın organlarında yer alan Valiliðimizi ve Milli Eðitim Müdürlüðümüzü zan altında bırakan haberlerin gerçeði yansıtmadıðı hususu kamuoyuna önemle duyurulur” diyor. Hükümetin başından Van valiliðine kadar kusur savar bu açıklama şablonu AKP iktidarının bir ürünü müdür bilemem ama iktidarın insan yaşamı karşısındaki duyarsızlıðına balık baştan kokar demek yerinde olur sanırım.

Ayrıca, Gülşah'ın Van 4’üncü Asliye Ceza Mahkemesi’nde açılan davaya katılma talebiyle verdiði ve DHA’nın ortaya çıkardıðı dilekçesindeki, ’Vali Yardımcısı en kötü ihtimalle öleceðimi, ölümün hak olduðunu, kaçış olmadıðını, hiç olmadı istifa edebileceðimi, yanımda biber gazı ile gezmem gerektiðini söyledi’, ’Başıma geleceklerden Van Valisi, Milli Eðitimden Sorumlu Vali Yardımcısı ve Milli Eðitim Müdürlüðü’nün sorumlu olacak’ ve ’Ölümüm halinde bu kurum ve şahıslara ailem tarafından maddi manevi tazminat davası açılmasını da belirtmek istiyorum” sözleri-ki bugün bir vasiyet niteliðindedir bu dilekçe- ortada duruyor.

Hal böyle iken valiliðin açıklamasında yer alan, "Daha sonra öðretmenimiz Gülşah Aktürk annesiyle birlikte Vali Yardımcısı Zafer Coşkun’a, gösterdiði ilgi ve duyarlılıktan dolayı teşekkür ziyaretinde bulunmuştur. Daha sonra babası çaðrılıp, durum deðerlendirilmesi yapılmıştır. Dolayısıyla öðretmenimizin yaşadıðı olay en başından itibaren hassasiyetle takip edilmiş, gerekli tedbirler alınmıştır" ifadeleri en hafif haliyle aymazlık deðil de nedir?