Günay: AKP/MHP iktidarı azmettirici ve savaş suçlusudur

HDP Sözcüsü Ebru Günay, tutsak annelerinin direnişini selamlarken, iktidarın cezaevlerindeki zulmün, HDP'ye saldırıların, ekonomik çöküşün ve savaş suçlarının sorumlusu olduğunu belirtti.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Ebru Günay, partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.
Türk devleti tarafından Paris ve Silopi'de katledilen Sakine Cansız, Leyla Şaylemez, Fidan Doğan, Pakize Nayır, Sêvê Demir, Fatma Uyar'ı anan Günay, “Yürüttükleri kadın mücadelesi ve anıları önünde bir kez daha saygıyla eğiliyorum. Katledilişlerinin yıl dönümünde her birini minnetle anıyoruz. Bizlere büyük bir direniş mirası bıraktılar ama maalesef bütün kadın cinayetlerinde olduğu gibi dosyaları cezasızlıkla yüz yüze bırakıldı, failler korundu. Ama bizler her bir fail ortaya çıkıncaya, her bir kadın cinayeti aydınlatılıncaya kadar mücadelemizi sürdüreceğimizin bir kez daha sözünü veriyoruz” dedi.

 'SALDIRILARIN AZMETTİRİCİSİ İKTİDAR'

Yeni yıla da partilerine yönelik saldırılarla girdiklerini aktaran Günay, “Deniz Poyraz davasının görüldüğü günden bir gün önce Bahçelievler ilçe binamıza bir saldırı gerçekleştirildi. Bir kez daha fail korundu ve daha sonra serbest bırakıldı. Partimize yönelik yapılan bütün saldırılarda saldırganlar eğitilmiş, azmettirilmiş saldırganlardır. Biz hiçbir bir saldırıyı, tekil, 'serserinin teki'ni asla kabul etmiyoruz, bütün saldırılar örgütü ve taammüden yapılmış saldırılardır. Partimize yönelik düşman politikaları ve iktidarın sürekli partimizi hedef göstermesi partimizi hedef haline getiriyor. Azmettirici olarak iktidarı ve ortağını gösteriyor. Bir tweet attığı için insanlar günlerce gözaltına alınan yargı partimize silahla girenlere ve arkadaşlarımızı katletme girişimine rağmen herhangi bir etkin soruşturma yürütmeden onları serbest bırakıyorlar” dedi.  
Partilerine yönelik saldırıların örgütlü olduğunu ifade eden Günay, şöyle devam etti:
“Deniz Poyraz dosyasında da katilin ne kadar profesyonel ve eğitilmiş olduğunu duruşma salonundaki aymazlığı, pişkinliği ve soğuk kanlığı ile gördük. Her bir saldırı örgütlüdür, partimizi güçlendirerek o katillerin arkasındaki karanlık güçleri açığa çıkaracağız. Bizler o karanlık güçleri tanıyoruz, Hrant Dink cinayetinden, Hatun Tuğluk’un cenazesine yönelik saldırılardan tanıyoruz. Bizler onlara karşı mücadele etmeye, kirli yüzlerini her yerde Türkiye toplumuna anlatmaya devam edeceğiz. HDP geleneği direnişten gücünü alır, asla korkularla yılmaz ve geri atmaz, mücadele etmeye ve dimdik ayakta durmaya devam eder.
İktidarın küçük ortağı bir kez daha partimizi hedef gösterdi. Bir kez daha sağa sola talimatlar buyurdu. Türkiye’deki sorunlarına dair Türkiye toplumunun yaşadığı sorunlara dair söyleyecek tek bir sözü olmayanlar partimize saldırıyor. Sorunlara çözüm önerisi olmayanlar, halkın taleplerine kulak tıkayanlar çözümü olmayanlar partimize saldırmaya çalışıyor. HDP sizin geliştirmeye çalıştığınız faşizminiz önündeki en büyük engeldir. HDP bu topraklarda direniş ve hakikattir, demokrasinin teminatı, kadınların ve gençlerin teminatıdır, işçinin yoksulun geleceğidir. Bu nedenledir HDP ayakta ve siz HDP’den korkuyorsunuz. HDP hakikatleri yüzünüze söylemeye devam edecek. HDP’nin haykırdığı hakikatler Türkiye toplumunda karşılık buluyor. Halkımız cevabını size sandıkta verecektir. Bunun korkusuyla partimize saldırıyorlar gittiklerinin ve gideceklerinin farkındalar. Türkiye toplumuna söyleyecek sözü olmayanlar nefret dilinden başka söyleyecek sözü olmayanlar çareyi HDP’ye saldırmakta, HDP kapatılsın demekte buluyorlar. Bu yüzden HDP her gün büyüyerek bugüne geldi."

CEZAEVLERİNDE ZULÜM VE ÖLÜM

Günay, şu değerlendirmeleri de yaptı:
"Türkiye’nin kangrenleşmiş sorunları devam ediyor. Cezaevleri Türkiye’nin aynası olarak can yakıcı biçimde çözüm bekliyoruz. Önceki gün grup toplantımıza çocukları cezaevinde olan anneler Türkiye'nin dört bir tarafından geldiler taleplerini dile getirdiler. Cezaevlerinin ölüm evlerine dönmesinden kaynaklı kaygılarına çözüm bulmanın muhatabını arayıp durdular ama Adalet Bakanı ve iktidar anneleri dinleme gereği bile duymadı. Ama anneler buna rağmen STÖ’lerle, siyasi partilerle görüştüler. Bu ülkenin vicdanı olan kesimlerle görüştüler ve seslerini duyurdular. Anneler çocuklarının infazlarının ertelenmesini istemiyor, hasta çocuklarının tahliye edilmesini, cezaevlerinin ölüm evlerine dönüşmesini istemiyor. Bu konuda bir açıklama dahi yapmayan Adalet Bakanı kaygılı anneleri dinlemedi, anneleri polisin şiddeti ile karşı karşıya bıraktı. Bu aynı zamanda sorunlara yaklaşımın göstergesiydi. Ama cezaevlerinde yaşananlar ve annelerin haykırışları iktidarı rahatsız etmeye devam edecek.

EKONOMİK ÇÖKÜŞ

Bütün bunlar yaşanırken Türkiye’de yönetememe krizinin sonucu olarak ekonomik kriz can yakıyor. Türkiye yeni yıla zamlarla girdik. Asgari ücrete yüzde 50 zam yaptık diye övünenler elektriğe bir gecede yüzde 50-127 arasında zam yaptı. Doğalgaza, akaryakıta yaptıkları zamlarla asgari ücrete yapılan zammı anlamsızlaştırdılar. Türkiye halklarına açlıkla, sefaletle ve yoksullukla yüz yüze bıraktılar. Kendileri saraylarda ışıltılar içinde yaşamaya devam ederken, Türkiye halklarına karanlık bir gelecek, ödenemeyen faturalar, zam dolu bir gelecek bıraktılar. TMMOB’u verilerine göre temel ihtiyaç fatura bedelleri 997 TL, Ankara’da ise bin 25 TL. Bu birçok şeyi ifade ediyor. Bu yoksulun, işçinin cebine, sofrasına yansıması ve açlıkla yüz yüze kalmasını ifade ediyor.
Bu konuda çözüm önerilerimizi defalarca ifade etmiştik, bir kez daha ifade edelim. Temel ihtiyaç faturalarının hane başına düşen ihtiyaç sınırına kadar ücretsiz karşılanması, en düşük emekli maaşının asgari ücret sınırına getirilmesi, öğrenci burslarına zam yapılması gibi temel, toplumu rahatlatacak ihtiyaçlar söz konusu. Ekonomik kriz, yönetememe sorununun sonucu olduğu için iktidarın istifa etmesi ve erken seçime gitmesi gerekiyor. Muhalefetin bu konuda bu ortak önerge ile tavrını ortaya koyması gerekiyor. Bu konuda üzerimize düşeni yapacağımızı söylemiştik.

'İKTİDAR SAVAŞ SUÇU İŞLİYOR'

Bizler HDP olarak Türkiye’nin içeride ve dışarıda bir savaş hükümetine dönüştüğünü, buradan beslenerek güç yaratmaya çalıştığını birçok kez ifade ettik. Bu politikalara karşı bulunduğumuz her zeminde tavır aldık. Barış siyasetten yana tavrımızı ortaya koyduk. Hükümetin meclise getirdiği savaş tezkerelerine ‘hayır’ dedik. Kuzey Doğru Suriye’de işlenen savaş suçlarını yüksek sesle ifade ettik. Bu konudaki en çarpıcı gelişme James Jeffrey’in yaptığı itiraftı. 2019 yılında Türkiye ile Gre Spi ve Serakaniye’de düzenlediği askeri operasyonlarda Türkiye ile birlikte hareket ettiği silahlı grupların savaş suçu işlediğini itiraf etti. Bunu defalarca söylemiştik.
Türkiye dış politika siyaseti ile savaş suçu işliyor, halklar lehine sonuçlar yaratmıyor. Bunun NATO üyesi bir ülkenin yetkilisi tarafından itiraf edilmesi önemlidir hakikati dile getiriyor. Türkiye yöneticilerine sesleniyoruz; Kuzey Doğu halklarına karşı savaşa son verin ve Kuzeydoğu Suriye halklarının taleplerine kulak verin, barışçıl bir politika yürütün. Aksi halde yürüteceğiniz çetelere, IŞİD’e, ÖSO’ya yarayacak, kadınlar, gençler ve çocuklar ölüm ve gözyaşından başka bir şey ifade etmiyor.”