Günay: Tecrit sürdükçe çözümsüzlük de sürer

HDP Sözcüsü Ebru Günay, İmralı tecridine tepki göstererek, "Diyalog ve müzakerenin şartı tecridin kaldırılmasıdır" dedi.

HDP Sözcüsü Ebru Günay, HDP bileşeni DBP'nin Amed İrtibat Bürosu’nda düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Günay'ın konuşmasının satır başları şöyle:

"Dünya Engelliler Günü'nü dayanışma ve mücadele günü olarak görüyor ve böyle anlamlandırıyoruz. Bu ülkeyi yöneten ve hayatın her alanında çıkardığı engellerle yaşamı yaşanmaz kılan iktidarın Engelliler Günü'ne ilişkin dün yine samimiyetsiz açıklamalarına tanık olduk. Engelliler süslü laflar, samimiyetsiz açıklamalar değil icraat bekliyor. Asıl engel olan bu anlayışa karşı mücadelemiz sürüyor. Engelli yurttaşlarımızın talepleri taleplerimizdir; engelsiz, eşit bir yaşam için omuz omuza mücadeleyi büyüteceğiz. Engelsiz bir yaşam için mücadelemizi büyüteceğiz, engelsiz ve özgür bir ülke yaratacağımızdan hiç şüphemiz yok.

ÖZGÜR ÜLKE

Yine dün tarihimizin acı yıl dönümlerinden biriydi. 3 Aralık 1994 tarihinde Özgür Ülke Gazetesi'nin İstanbul’daki merkez binası ile İstanbul ve Ankara’daki bürolarının bombalanmasının üzerinden 26 yıl geçti. Dönemin başbakanının imzası ile MGK toplantısında alınan karar sonucu yapılan saldırıyı bir kez daha lanetliyoruz. Özgür Basına, özgür düşünceye, hakikate yönelen bu saldırının faillerini, katledilen gazetecilerin katillerini gayet iyi tanıyoruz. 26 yıldır bu katliamın sorumluları korunmaya, kollanmaya çalışılsa da halkın vicdanında mahkum edildiler gerçek adalet ve yargı önünde de yargılanmaktan kurtulamayacaklar. Ertesi gün “Bu ateş sizi de yakar” manşetiyle çıkan Özgür Ülkenin ateşi değişim ve demokrasi isteyen herkes için özgürlük meşalesidir. Özgür basın şehitlerini bir kez daha rahmetle, minnetle yad ediyorum. Özgür basın çalışanlarına da teşekkürü bir borç bilirim.

ASGARİ ÜCRET

Asgari Ücret Tespit Komisyonu ilk toplantısını bugün gerçekleştiriyor. Milyonlarca emekçiyi yakından ilgilendiren bu sürecin demokratik, katılımcı olmasını istiyoruz. Asgari Ücret Tespit Komisyonu yapacağı birkaç toplantıdan sonra milyonlarca çalışanın bir yıl boyunca alacağı ücreti belirleyecek. İktidarın tek taraflı “yaptım oldu” dayatması ile asgari ücret belirlenemez. Biz Asgari Ücret Komisyonu'nun daha fazla işçi ve emekçi temsilcisinin katılımıyla genişletilmesini istiyoruz. İktidar katılımcılığa karşı; çünkü yoksulları, emekçileri ilgilendiren bu görüşmeler sonucunda her zamanki gibi cüzi bir artış ve bir yıl boyunca sefalet ücreti uygulamak istiyor.

Asgari ücret yoksullara görülen yaşam standardıdır.

Asgari ücret net 4000 TL olmalıdır.

İşçiler AKP’nin dayatmasını kabul etmiyor.

İtirazını yükselten bütün emekçileri selamlıyoruz, yanlarındayız.

HDP asgari ücret 4000 TL olsun talebiyle eylemler yapacak.

SİYASİ SOYKIRIM

Halkı yoksulluğa mahkum eden bu iktidar Kürt halkına yönelik kesintisiz saldırılarını sürdürüyor. Bir kez daha iktidarın heybesinden Kürtlere gözaltı, tutuklama ve cezaevi çıktı. Sadece son on günde 1000’e yakın yöneticimiz, üyemiz, seçmenimiz gözaltına alındı. Saldırıların bir konsept dahilinde ve yukarıdan talimatlarla yapıldığını İçişleri Bakanlığı itiraf etti. İçişleri Bakanlığı'nın 'başsavcılıklarla koordineli 42 ilde planlı operasyonlar düzenlendi. Operasyonlarda 641 şahıs gözaltına alındı' açıklaması operasyonlarının nasıl organize edildiğinin kanıtıdır. Hukuki bir kararla değil, siyasi kararlarla koordine edilen savcıların talimatıyla bu saldırılar gerçekleşiyor.

Operasyonlarla Kürt halkının siyasetle bağı koparılmak isteniyor.

DTK Kürt sorununun demokratik çözümünün muhatap adreslerinden biridir. DTK’nin hedef alınması çözümsüzlükte ısrardır.

ÖZCAN ERBAŞ'IN KATLEDİLMESİ

Kürt halkına yönelik düşmanca siyaset her alanda sürüyor. 30 Kasım günü, köylerine piknik yapıp palamut toplamak için giden 4 gençten biri olan 16 yaşındaki Özcan Erbaş, kolluğun açtığı ateş sonucu katledildi. Bu katliam Ceylan Önkol, Uğur Kaymaz, Berkin Elvan, Ali İsmail Korkmaz, Roboski ve Kemal Kurkut gibi pek çok sivil katliamın devamıdır. Bu katliamlara karşı uygulanan cezasızlık politikası yeni katliamların önünü açmıştır.

Özcan Erbaş’ın katledilmesi Hakkari Valiliği tarafından yapılan açıklama ile meşrulaştırılmaya çalışıldı.

TECRİT VE CEZAEVLERİ

Aynı saldırı politikası cezaevlerine yönelik de katmerlenerek sürüyor. 27 Kasım’da cezaevlerinde bulunan siyasi tutsaklar; Sayın Öcalan’a uygulanan tecrit ve cezaevlerinde artarak devam eden hak ihlallerine karşı süreli ve dönüşümlü olarak açlık grevi eylemlerine başladılar. Bu talepleri gözetmesi gereken iktidar ise saldırılarla yeni ihlallerle tutsaklara karşılık veriyor. Önceki dönem Eş Genel Başkanımız, milletvekillerimiz, belediye eşbaşkanlarımız ve yüzlerce siyasi tutsağın bulunduğu Kandıra 1 No'lu Kapalı Cezaevinde, onlarca personelle arama adı altında bir nevi operasyon yapılıyor. Bu sırada Pandemi kuralları hiçe sayılarak saatlerce koğuşlarda kalınıyor; birçok özel eşyaya, el yazısı notlara ve mahkeme savunma notlarına da Cezaevi idaresi tarafından el konuluyor. İçeride dışarıda nerede olursa olsun bütün bu saldırılara ve hak ihlallerine yönelik cevabımız direniş, demokratik ve meşru mücadeleyi yükseltmek olacak.

Kürt sorununu çözmeyenler yozlaşacak, parçalanacak ve yıkılıp gidecek.

Son beş yıldır ülkenin geldiği durum ortadadır. Bugün gelinen noktada 'Kürt sorunu diye bir sorunun olmadığı' iktidar siyasetinin ortak aklı olmuş durumda. Oysa biz sizi dün uyardık bugün de sözümüzü sakınmayacağız. Siz bu soruna sahici, ciddiyetle ve ağırlığına göre yaklaşmadıkça o sizi layıkıyla tarihin çöplüğüne atar. 'Kürt sorununu çözdük' diyenlere diyoruz ki, Kürt sorunu sakız değildir, öyle kafanıza göre hüküm belirleyemezsiniz, haddinizi bilin. Kürtlerin siyasi iradelerine ket vurmaya devam etmekle, inkârı sürdürmekle, dillerini sürekli yasaklamakla, belediyelerini gasp etmekle, kimliklerini yok saymakla, özgürlüklerine düşmanlıkla Kürt sorununu çözdüğünüzü mü sanıyorsunuz?

On yıllarca tecrit politikasını derinleştirip daha sonra Kürt sorununu bitirdiğinizi mi söylüyorsunuz? Bu vesile ile belirtmek isteriz ki bugün ülkedeki sosyal-siyasal-hukuksal tüm tecridin kaynağı da İmralı’da uygulanan insanlık ve hukuk dışı tecrittir. İmralı’da uygulanan tecrit artık ülkenin tamamında uygulanmaktadır. Krizler içinde debelenen ve her açıdan siyaseti tüketmiş, yalan siyaseti ile ayakta kalmaya çalışan bu çürümüşlük; çatışarak değil barışarak, sağduyu ile ortadan kalkar. 11 yıl önce yazılan bir ‘Yol Haritası’nı bahane ederek Sayın Öcalan’a disiplin cezası vermek, darbe mekaniğinin aslında içeride işlediğinin göstergesidir. Çözüm sürecinin yol haritasına yasak getirenler, mafya ve kirli yapılara ön açıyor. Bu mu sizin yolunuz?

20 yıldır bütün imkânsızlıklara rağmen, barış için, çözüm için, diyalog için kapıları aralamaya çalışan Öcalan ve onun çözüm iradesi var. 2,5 yıl İmralı'da kendisiyle görüştünüz. Ondan önce 2 yıl Oslo'da dolaylı görüşmeler yaptınız. Bu sorunu bir haftada çözerim diyen bir lidere tecrit uygulamak sorunu daha da büyütmekten başka bir anlama gelmez. Çözümün adresi de öncüsü de biziz, çözüm bu iktidara rağmen bu faşist saldırılara rağmen bu topraklarda mutlaka egemen olacak, barış içinde ve ortak bir yaşamı mutlaka kuracağız. Biz hakikatleri dillendirmeye devam edeceğiz. Mücadele geleneğimizde boyun eğme yok. Onlar vurdukça, saldırdıkça büyüyeceğiz.

Ülkenin kurtuluşu Dolmabahçe Mutabakatı'na dönmekten geçiyor. Demokratik siyasette ısrar eden Öcalan’a kulak vermekten geçiyor. Öcalan konuştukça ölümler duruyor, tecrit oldukça silahlar konuşuyor. HDP olarak demokratik siyasetin geliştirilmesini talep eden, evrensel hukuk içinde formüle edilen çözüm önerimizi sunmaya devam ediyoruz. Demokratik uzlaşı özgür bir siyaset ve evrensel hukuk çözümün ana sütunlarıdır. Diyalog ve müzakere bu sütunların harcıdır. Bundan dolayı açıkça diyoruz ki: Bizim için onurlu barış ve demokratik siyaset tarzı esastır. Bunun şartı da Sayın Öcalan’a uygulanan ve hiçbir hukuki ve ahlaki temeli olmayan tecridin kaldırılması ve diyalog kanallarının açılmasıdır."