HDP çizgisi önünde hiçbir güç duramaz

KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu'nun Yeni Özgür Politika gazetesinde yayımlanan makalesi.

Türkiye'nin tek muhalefet partisi haline gelmiş HDP’nin kongresi olacak. Sadece eşbaşkanlık ve yönetim seçimi olmayacak, en önemlisi de faşizme karşı tutum ve mücadele kararlılığı kongresi olacak. Eşbaşkan Serpil Kemalbay’ın dediği gibi HDP ile Türkiye nefes alacak. Herhalde Türkiye'de legal siyasal alanda HDP olmazsa Türkiye boğulacak. Vicdansızlık, ahlaksızlık, adaletsizlik ve eşitsizlikle zehirlenip bitecek. Türkiye toplumsal olarak hala bitmiyorsa, HDP gibi bir partinin varlığındandır. Kuşkusuz HDP dışında da Türkiye toplumunu ayakta tutan mücadele dinamikleri ve değerleri bulunmaktadır. 

AKP-MHP iktidarı Türkiye'nin temel sorunu haline gelmiştir. Şu anda AKP-MHP Türkiye'nin beka sorunu haline gelmiştir. Eğer Türkiye AKP-MHP faşizminden, onların şefi olan Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli’den kurtulmazsa bu faşist güruh kendileri şahsında Türkiye'yi de bitirecekler. Türkiye tarihi açısından dramatik yaralar açacaklar. Türkiye süreklileşen bir iç savaşı yaşamaya mahkum olacaktır. Bu açıdan AKP-MHP faşizmi ve onun faşist şeflerinden kurtulmak, Türkiye'nin temel problemi durumundadır. Çünkü bunlardan kurtulmadan ne Türkiye demokratikleşir ne de Türkiye'nin temel problemleri çözülebilir. Bu açıdan HDP kongresinin en temel tartışması, programı, hedefi iktidardan kurtulmanın yollarını ortaya koyma yönünde olacaktır. Bunu da faşizm o kadar netleştirmiştir ki, HDP kongresinin her bakımdan yönü aydınlıktır. 

Herhalde HDP kongresi bu ortamda kendi birliğinden başlamak üzere demokrasi güçlerinin birliğini sağlamayı dönemin temel politik duruşu olarak tespit edip demokrasi güçlerini mücadeleye sevk etmeyi esas alacaktır. CHP’nin iktidarın yedeği olmaktan kurtulmaması HDP'yi 2015 yılından daha fazla umut haline getirmiştir. Türkiye halklarının umudu haline gelmek büyük bir onurdur. Kurulduğu dönemde HDP'ye önemli düzeyde ihtiyaç vardı. Bugün kurulduğundan daha fazla HDP'ye ihtiyaç vardır. HDP, Türkiye sosyolojisinin ve sorunlarının çözümünün karşılığı olan partidir. Bu açıdan Türkiye'nin yegane partisidir. Eğer kendi misyonuna göre hareket eder ve bunu anlatırsa Türkiye'nin geleceğini belirleyen zihniyet ve pratiğinin çok önemli aktörü haline gelir. 

Kuşkusuz Türkiye'de demokrasi ve özgürlük mücadelesi içinde olan tek aktör HDP değil. Çünkü sorunları karmaşık ve uzun yıllara dayalı mücadele tarihi olan bir ülke söz konusudur. Türkiye'deki faşist iktidar anlayışının öngördüğü amaçlar ve kullandığı yöntemler dikkate alındığında bu faşizme karşı mücadelede geniş yelpazede çok bileşenli bir toplumsal hareket olmak yanında, mücadele yöntemleri çok zengin olan bir karaktere sahip olması gerekmektedir. Özcesi yasal legal alanın yegane Türkiye partisi olmak, tek aktör olmak ve her şeyi kendisinin belirleyeceği anlamına gelmiyor. Ancak Türkiye sosyolojisi ve sorunlarına cevap vermede çok önemli bir aktör olarak faşizmin yıkılmasında belirleyici rol oynayabilir. Yeter ki geniş yelpazede ve mücadele yol ve yöntemlerinde yerini ve yönünü iyi belirlesin. 

Türkiye'de on yıllara dayalı demokrasi mücadelesi var. Bunun yarattığı demokratik birikim ve kurumlaşmalar az değil. Faşizme karşı meşru mücadele yürüten o kadar kesim var ki, önemli olan bunların ortak hedefe yönlendirilmesidir. Bu açıdan ortak demokrasi platformları ve mücadele araçları faşizmi yıkmada çok önem kazanıyor. Yine paralel olarak aynı hedefe ulaşmak amacıyla mücadele edenlerin varlığı da çok önemlidir. Her aktör mücadeledeki yerini ve rolünü doğru tanımlar ve her rolü ben üstleneceğim demez ya da rol çalmalar ortaya çıkmazsa faşizmin her şeyi netleştirdiği ortamda mücadeleyi geliştirip AKP-MHP faşizmini yıkmak zor olmaz. 

Şu kesindir, Türkiye tarihinin en despot ve faşist iktidarıyla karşı karşıya olduğumuz gibi, en zayıf ve kırılgan bir iktidarla karşı karşıyayız. Böyle iktidarlara karşı kararlılık ve süreklileşen mücadele önemlidir. Türkiye tarihinde bu kadar korku yaşayan ve bu düzeyde milli mutabakattan söz eden başka bir iktidara rastlanmamıştır. İstiyor ki kendisine karşı hiçbir muhalefet olmasın, herkes kendi safında yer alsın. Bu da olamayacağına göre, mücadele edildiğinde yıkılacak bir iktidar vardır. Hem en zalim ve faşist karakterde olması, hem de en zayıf olması bir paradoks gibi görünse de bu tür iktidarların temel karakteri böyledir. Bu iki özelliği yan yana yaşarlar. 

Güçlü iktidarlar eleştirilere dayanıklı iktidarlardır. Güçlü iktidarlar baskı ve zulme ihtiyaç duymadan yöneten iktidarlardır. Mevcut iktidarda bulunmayan özellik de budur. Sürekli iç ve dış düşmanlardan söz ediyor. Türkiye'nin bekasından söz ediyor. Yıkılmaktan söz ediyor. Ölümden, tehlikeden söz ediyor. Bunları söylerken tek bir doğruyu ifade ediyor; bu Türkiye değişmek zorundadır. İç, dış tüm koşullar bunu dayatmış bulunmaktadır. Türkiye sosyolojisine, Türkiye gerçeğine uygun bir siyasal sisteme ihtiyaç var. Ancak mevcut iktidar eskide ısrar ediyor. İçte ve dışta statükoda ısrar ediyor. AKP-MHP iktidarı Türkiye sosyolojisine, Türkiye, Ortadoğu ve dünya siyaset gerçeğine ters bir konumdadır. Statüko için tehlikeler büyük. Statükonun sürdürülmesi zor. İşte bu nedenle zorla, şiddetle kendini ayakta tutmaya çalışıyor. Suyun akışının tersine kürek çekiyor. Bu da onun zayıflığı oluyor. Kaybetmesinin kaçınılmazlığı oluyor. 

İşte bu nedenle HDP'nin programı, Türkiye sosyolojisine uygun demokratik ulus çizgisi temelinde merkeziyetçi olmayan demokratik siyasal sistem anlayışı HDP'nin toplumsal ve siyasal gücünü arttırmada büyük imkanlar sunuyor. Eğer HDP bazılarına koltuklar bulma partisi olmazsa, Türkiye'deki klasik particiliği aşarsa Türkiye tarihinde çok önemli rol oynayacaktır. HDP'nin zihniyeti, programı, anlayışı ve çözüm yolları gerçekçi ve doğrudur. Türkiye'deki geleneksel siyaset tarzı ve mücadele anlayışını aşarsa böyle bir partinin önünde hiçbir güç duramaz. Sadece faşist saldırılarla karşı durulmak zorunda kalınır ki yeni siyaset tarzı ve mücadele anlayışı karşısında bu faşist saldırılar da kırılmakla karşı karşıya kalır.

Türkiye'de faşizm varsa –ki bu tespit doğrudur- o zaman siyaset tarzı ve mücadele anlayışının doğal olarak farklılaşması lazım. Türkiye'de yeni siyaset tarzına ve mücadele anlayışına ihtiyaç vardır. Mevcut siyasi parti oligarşileri aşılmak zorundadır. Hem bu siyasi parti oligarşileri hem de mevcut faşizm aşılmak zorundadır. Bu da Türkiye'de yerleşmiş klasik parti ve siyasetçi anlayışıyla gerçekleşmez. HDP zaten Türkiye'deki klasik parti zihniyeti, yapılanması, siyaset tarzı ve mücadele anlayışlarını aşmak için tarih sahnesine çıktı. Bu yönlü iddiası ve söylemi kısa sürede Türkiye'nin demokratik birikimi ve güçleri tarafından benimsendi. Zaten 7 Haziran’dan bugüne çok ağır saldırılarla karşılaşması iddiası, söylemi, siyaset tarzı ve mücadele anlayışı nedeniyledir. HDP gibi bir partinin önü kesilerek Türkiye yine eski kısırdöngü içine sokulmak istenmektedir. AKP-MHP faşizminin öngördüğü Türkiye yapılanması da bu amaçladır. Eski haliyle sürdürülemeyen zihniyet siyasi parti yapılanması ve iktidar sistemi her bakımdan restorasyona tabii tutulmak istenmektedir. Ama bu restorasyon yeni aktörler ve yeni yapılarla sağlanmak istenen bir restorasyondur. Ancak bu yeni yapılanmanın önünde en temel engel olarak HDP görülmekte ve hedeflenmektedir. 

HDP'nin rolü güncel değildir, tarihseldir. Yeni bir tarihsel toplumsallıkla ve bunun siyaset tarzıyla yol alma zorunluluğu bulunmaktadır. Başka türlü farkını ortaya koyması ve var olması mümkün değildir. Bu açıdan ontolojik duruşunu korumak zorundadır. Zorlanmalar karşısında bir sapma yaşamaması gerekmektedir. Her şeyden önce hem tüm Türkiye halklarının siyasi hareketidir, partisidir, hem de demokratik mücadele partisidir. Bu iki karakteri varlığının esasını oluşturmaktadır. Zaten bu nedenle hedef alınmaktadır. Türkiye'deki müesses nizam ve onun yeni temsilcileri başta Kürt halkı ve Alevilerin Türkiye'nin tüm halkları ve inançlarıyla ortak mücadele platformunda buluşmasını istemiyor. Böyle bir Türkiye partisi ve ortak mücadele platformunda kendi ölümlerini görüyorlar. Halkları ve farklı inanç kimliklerini karşı karşıya getirerek iktidarlarını sürdürmeyi hedefleyen bir egemen sistem var. HDP bunu kırarak Türkiye halklarını birleştirip ortak bir mücadeleye sevk ettiği için düşman görülüyor. Dikkat edilirse HDP düşman ilan edilmiş ve herkesin hedefi haline getirilmek isteniyor. Çünkü HDP kalıcılaşır ve mücadele ederse iktidarlarını ayakta tutamayacaklarını biliyorlar. 

Bu dönemde HDP'ye yönelik saldırılar sadece siyasi saldırılar değildir. En temelde ideolojik bir saldırıyla karşı karşıyadır. Çünkü saldırıları bu eksende yürütmezlerse sonuç alamayacaklarını biliyorlar. Bu açıdan HDP'nin kuruluş felsefesi ve ideolojisinin de titizlikle korunması gerekir. Çünkü ağır baskı ortamında kuruluş felsefesi ve ideolojik çizgisinden çıkarılıp klasik politikacılığın farklı bir versiyonu haline getirilmek istenir. Baskılardan kurtulalım, bu çizgiyle ve direnişle olmuyor denilerek çizgiyi tavsatan, gevşeten ve kendine göre ele alan yaklaşımlar ortaya çıkar. Zaten mevcut sistem on yıllardır, hatta yüz yıldır bunu yapıyor. Bu dayatmalara teslim olunarak bir yere varılamaz. Belki önemli bir kesim iyi niyetli yaklaşımlardan dolayı bu tür eğilimler gösterse de HDP'nin ideolojik kimliğinin niyetler ne olursa olsun her türlü yanlış eğilime karşı korunması gerekir. Çünkü farklılığı da varlığı da bundan ileri gelmektedir. 2015’te bu karakteri nedeniyle heyecan yaratmıştı. 

Türkiye halkları HDP’den demokrasi güçlerinin birliğini yaratma konusunda adımlar ve faşizme karşı mücadele bekliyor. Bu beklentilere cevap olmak gerekiyor. Türkiye'de mevcut zihniyet ve iktidarlarla hiçbir sorun çözülemez. Faşizm yenilgiye uğratılıp köklü bir demokratikleşme sağlanmadan sorunların çözümünü beklemek büyük bir yanılgıyı ifade eder. HDP bir yerden çözüm bekleyen değil de tüm demokrasi güçleri ve dinamikleriyle birlikte çözümü yaratan bir aktör olma sorumluluğuyla karşı karşıyadır. Bu nedenle de HDP kongresi halklarda büyük bir heyecan ve beklenti yaratmış durumdadır.