HDP İmralı heyeti: Üstten, buyurgan dil sürece hizmet etmez
HDP İmralı heyeti: Üstten, buyurgan dil sürece hizmet etmez
HDP İmralı heyeti: Üstten, buyurgan dil sürece hizmet etmez
HDP İmralı heyeti, çözüm sürecine ilişkin Meclis’te bir basın toplantısı düzenledi. Basın toplantısında konuşan HDP İmralı heyetinden Sırrı Süreyya Önder, HDP ve hükümetin de iradesini aştığını esas olarak halkın süreci sahiplendiğini söyledi. Önder, “Ama bu üsten, buyurgan dil sürece hizmet etmez. Hem Öcalan'a gidip katkı isteyeceksiniz hem de altında kalırsın diyeceksin. Bu ahlaklı değil. Öcalan'a yapılan saygısızlık bir daha akıllarına ve dillerine almamaları gerekir" uyarısında bulundu.
HDP İmralı heyeti üyeleri Grup Başkanvekilleri İdris Baluken, Pervin Buldan ve İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder çözüm sürecine ilişkin Meclis’te basın toplantısı düzenledi. Açıklamayı yapan Önder, sorumlulukları gereği şimdiye kadar mecbur kalmadıkça açıklama yapmadıklarının altını çizerek, öncelikle Ermenek'te iş cinayetinde ve Boğaz faciasında hayatını kaybedenleri andı. Davutoğlu'nun "HDP bir parti gibi davranırsa muhataplığımız devam" sözlerine sert cevap veren Önder şöyle konuştu:
‘BUYURGAN, ÇOK İTİCİ, SÜRECE HİZMET ETMEYEN DİLİ REDDEDİYORUZ’
"HDP bir parti gibi davranırsa muhataplığımız devam eder diye üstten, buyurgan, çok itici, sürece hizmet etmeyen barışı öncelemeyen, bir dille partimiz üzerinden ahkam kesmiş. Bu dili ve buna benzeyen yaklaşımların hepsini reddettiğimizi söyleyerek başlamak gerekiyor. HDP'nin ve bu kulvarda siyaset yapan tüm kurumlarımızın neye benzediğini ne olursa nasıl olacağını belirlemek kimsenin haddi ve hakkı değildir. Bunu Sayın Davutoğluna aynen böyle iade ederek başlamak istiyorum. Bu çizgiye had bildirme sevdası yeni değil. Bu hevese kapılan ilk kişi de sayın başbakan değil. Bu sevdaya düşen bu kostümü giyip salınmak isteyen çok yönetici gördük, çok egemen gördük ki hepsi şimdi siyaset tarihimizin unutulmuş hafızasında siyaseten yok hükmünde bir akıbetle karşılaşmışlardır. Bunun için dil bu değildir. Dil başlangıçta gerekirse baldıran zehri içerim diyen bir dildi ama o dil bu gün baldıran zehiri saçıyor. Davutoğlu ve onun gibi düşünen her kes bizim bu tehdit, baskı, nizamet verme duygularına karşı nasıl bir tepki vereceğimizi merak ediyorlarsa ya da unutmuşlarsa iki sene öncesine gitmeleri kafidir. Bu hareket kimseden nizamet alarak siyaset yapacak bir hareket değil, yıllarca cezaevi ile ölümlerle faili meçhullere kurban götürülerek itibarsızlaştırılmaya çalışılarak kriminalize edilmeye çalışılarak baskı sürgün zulüm katliam vb. şeylere maruz kalarak inkar edilerek akla gelebilecek her yol denendi. Bu çizgide siyaset yapan insanların hiç birisinin diz kapağı toprağa değmedi. Kimse bize diz çöktürme hevesine kapılmasın bizim üzüldüğümüz onlardan daha fazla dert ettiğimiz şey halklarımızın akıbetidir. Büyük endişe duyduğumuz barıştır, kardeşliktir, adalettir ve ahlaktır. Biz bunu elden bırakmamaya çalıştık."
‘HÜKÜMET HALK GERÇEKLİĞİNİ ANLAYAMADI’
HDP'ye yönelik Kobanê olayları üzerinden linç kampanyası başlatıldığının altını çizen Önder, Kobanê olaylarına nasıl gelindiğini “Kobanê meselesi bugün ki bir mesele değil 2 yıldır Sayın Öcalan'ın İmralı'dan her seferinde Rojava üzerinden ama bölgeyi de genelleyerek önerdiği politikalar bizim siyasi arenada dile getirmeye çalıştığımız yaklaşımlar hep bu tehlikeye dikkat çekiyordu.
Bu tehlike bölgenin çeteler eline bırakılması tamamen imha merkezli bir yaklaşım sergilenmesi Kürt hareketi onun dostlarını mecalsiz bırakmak bu süreçte alabildiğinde takatsiz bir muhatapla müzakere oturmayı amaçlıyordu" biçiminde anlattı.
Hükümetin anlamadığı şeyin halk gerçekliği olduğunu söyleyen Önder, "Halk gerçeği katliamlara uğrayabilir ama yenildiği görülmemiştir" değerlendirmesi yaptı. Kobanê'yi kast ederek, "Orada kanını döken canını veren bütün insanlar 21. yüzyılda görmeye alışmadığımız yüksek nitelikte neferleridir" dedi.
‘HÜKÜMET KOBANÊ SÖZ KONUSU OLUNCA İNİSİYATİF YİTİRDİ’
Kobanê ve halk gerçeğinin herkes tarafından görüldüğünü bunu bir tek hükümetin görmediğinin altını çizen Önder, Kobanê kuşatmasının çok vahim bir hal aldığında "İnsanların destek dayanışması" bölgeye akın ettiklerini söyledi.
Önder, "müzakere heyeti olarak krizli aşamalardan geçtik" hatırlatmasında bulunarak, "Fark edilmeyen anların bir çoğunda hükümetle hükümetin siyasi iradesi ile bizler alanlarda ortaklaşarak bunun vahim bir hal almasını engelledik ama Kobanê söz konusu olunca hükümet orada inisiyatif yitirdi. Yani inisiyatifi tamamen güvenlik güçlerine onlarında merkezi olarak belirlediği kuşkulu tavırlarına bıraktı. 6-7 Ekim’i konuşmaya başlayacaksak buradan almakta fayda var" ifadelerini kullandı. Kobanê'ye giden herkesin hoyratça bir şekilde gaza maruz bırakıldığını ve sınırdan uzaklaştırılmaya çalışıldığını, bunun da "o zaman bizden bir şey gizleniyor, hükümet IŞİD'e yardım yapıyor" düşüncelerine neden olduğunu belirterek şöyle devam etti:
"Peki biz ne yaptık? Biz hükümete dedik ki, gelin ortaklaşalım. Bu insanlar dayanışma duygularını göstermek için geliyorlar ve orada tehdit altında olanlar bunların akrabaları. Çünkü Kobanê dediğimiz yer Suruç'un bir mahallesinden başka bir yer değildir. Saçma bir buyurganlıkla çizilmiş sınırlar, aileleri ikiye ayırmıştır. Gelin ortaklaşalım dedik. Bu söylediklerimiz buza yazılmış yazı gibi eridi gitti. Hükümet bu konuda inisiyatif geliştirmedi kolluk kuvvetleri ve jandarma gelenlere bir tek şey yaptı, diğer tarafta katliam devam ederken gaz atmakla meşgul oldu."
Kobanê katliamının bir yok etme noktasına geldiğinde insanların harekete geçtiğinin altını çizen ve "Bu katliam giderek bir yok etme çizgisine geldiğinde, halka artık bir çağrı yapmaya gerek kalmamıştı. Bizim şimdiye kadar hiç yapmamışsak çok kez yaptığımız çağrılardan biriydi" diyen Önder, bunun demokratik bir hak olduğunu ve kimseyi şiddete çağırmadıklarını belirterek, "Bunu yaptık, bugün olsa yine yaparız. Çünkü yaptığımızda demokratik olmayan bir unsur yok aksine demokratik haklarımızı kullanma çağrısıydı" dedi.
1 Kasım'da da hükümet çevrelerinin benzer bir provokasyon peşinde olduğunu ancak halkın duyarlılığının buna zemin sunmadığını belirterek Davutoğlu'nun "parti gibi olurlarsa" söylemlerine yönelik tepkilerini de, "lafa bakın, nereden karar veriyorsunuz anayasa mahkemesi misiniz? Sizin partiyi şirket gibi yönettiğinizden olmasın bize parti gibi olmayı önermeniz... Size mi kaldı bize had bildirmek bize ölçü bildirmek" diye tepki gösterdi. Hükümetin "Bir günde eski ezbere dönme yönündeki bu istekliliğinin kendilerini derin bir endişeye sürüklediğini" belirten Önder, "Ne zaman işler hal yoluna girse derin güçler devreye giriyor" dedi. Önder, Bingöl olayına ilişkin balistik raporların açıklanmasını istedi.
‘HÜKÜMET PROVOKASYONLARA ZEMİN SUNDU’
Hükümetin bilerek ya da bilmeyerek provokasyonlara zemin sunduğunu söyleyen Önder "Bize kimse demokratik terbiye dersi vermeye kalkmasın" diye konuştu. 40 insanın hayatını kaybettiğini belirterek, "Ölen kişinin asker mi, sivil mi, Kürt mü Türk mü ayrımını yapacak kadar yüreksiz insanlar değiliz" dedi. Önder, "Bu siyasetin hiç bir ferdi yok ki demokratik siyaset konusunda 5-10 yılını hapislerde geçirmemiş olsun, hiç kimse bize vicdan dersi veremez hele oturdukları sırça köşklerden" ifadelerini kullandı.
Olayların önce Varto'da hayatını kaybeden gencin öldürülmesiyle tetiklendiğini belirten Önder, konuyu bunun üzerinden meclis gündemine getirdiklerini belirterek, "Kobanê olaylarını araştıralım. Barışın kilidi orada yatıyor. Hangi aymazlıklar ve hoyratlıklarla oraya gelmiş. Varsa sorumluluğumuz bunu herkesten önce kabule etmeye hazırız. Hükümet şahittir ki biz sorumluluğumuzu yerine getirdik. Neye uyardıksa uydukları taktirde kamu düzeni ve asayiş sağlandı" diye konuştu.
"Kamu düzeni sağlanmadan barış olmaz" sözlerine de cevap veren Önder, "Davutoğlu'nun akademik kimliği var. Kamu düzeninin bir barış sorunu olduğunu bilmiyor mu? Faşizan uygulamalara dönmekle barış mı yürür Allah aşkına" diye konuştu. Parti ve hareket olarak barış süreci için üzerlerine düşeni fazlasıyla yaptıklarını ve yapmaya hazır olduklarını belirten Önder, "Bunu dünya kamuoyuna duyuruyoruz. Bu sözümüzün ağırlığı ve ciddiyeti en fazla siyasi muhataplarımız tarafından bilinir. Bunu en başta onlara söylüyoruz" dedi.
Çözüm süreci içinde, "Zar zor oluşturulmuş bir müzakere süreci" olduğunu ve bunun kıymetinin bilinmesi gerektiğini belirten Önder, "Geriye dönüş hiç birimizin altında kalkacağı fatura olamaz. Olanları düşünmek istemiyoruz. Kamu düzeni olmadan müzakere olmaz" şeklindeki hükümetten gelen açıklamalara da şöyle cevap verdi:
"Düşünmek istemiyorsanız dilinize de almayın. Bu halk tarafından tehdit dili olarak algılanıyor. Denenmedik yöntem mi kaldı bu halk üzerinden, boyun eğmediler. Binlerce can verildi 10 binlerce insan zindanlara atıldı ama demokratik ilkelere doğru bir ilerleme sağlanmadı. Tam tersine parti ve bileşenlerimiz olarak diyoruz ki en çok kamu düzeni bozuk olduğu zaman görüşmeye ihtiyaç var. Tamamen yanlış bir anlayış, her şey güllük gülistanlık iken neden görüşeceğiz. Bunlar yol değil."
Kobanê üzerinden Kürt siyasetine engel olma politikasını eleştiren Önder, "Bütün dünya bir yöne yürüyor Türkiye bir yöne yürüyor" diye konuştu. Önder, Bülent Arınç'ın "en başta İmralı altında kalır" sözlerine sert tepki göstererek, "Sayın Öcalan'a saygısızlık etmeyi aklınızdan geçirmeyin bir daha. En başta Öcalan bunun altında kalır demenin nereye varacağını biliyoruz. Bunu bir daha aklınıza da dilinize de almayın" uyarısında bulundu. "Bu tür kibirli kerameti kendinden menkul yaklaşımların" terk edilmesini isteyen Önder, "Eğer yabancıların ülkemizde at koşturmasını istemiyorsak hepimiz bu sürece mecburuz" diye belirtti.
‘TEHDİTLERE KARŞI DİRENİRİZ: TARİHİMİZDE İBRETLİK DİRENİŞLER VAR’
Bu tehditlere karşı gerekirse direneceklerinin altını çizen Önder, "Ne yapacağımızı merak edenler dönüp tarihimize baksınlar ibretlik direnişler var birini daha yaparız" diye konuştu. Hükümetin Kobanêlilere "kucak açtık" sözlerini de eleştiren Önder, "6 bin insanımız AFAD tarafından açılan mekanlarda konaklıyor 130 bine yakın insanımız akrabalarının yardımıyla yaşıyorlar" dedi. Önder, "Bu başa kakılacak bir şey değildir Sayın Arınç bir gün insanlar alın atınızı tımarıyla beraber derler" diye konuştu.
‘MÜZAKERE HEYETİ SÜRECİN ÜZERİNE TİTRİYOR’
Müzakere heyetinin "sürecin üzerine titrediğini ve kızılcık şerbeti içtik" şeklinde yürütüldüğünü belirterek, "böyle de devam edeceğiz" diyen Önder "Ama bu üstenci talimat dili terk edilmelidir. Kayıtlı ve şartlı olmadan bu sürecin yürütülmesi gerekir" dedi. Hükümetin "Bunu alırım, bunu göndermem, öteki bunun altında kalır sen kendini ne sanıyorsun" şeklindeki dilinin barışa hizmet etmediğini belirterek, "Sayın Öcalan ile mutabakat sağlandı ve son görüşmede Sayın Öcalan bize bunu açıkladı. Bunun gerekleri kayıtsız şartsız yerine getirilmelidir. Sekretaryanın oluşturulması, üçüncü gözün oluşturulması, çalışma koşullarının düzenlenmesi, görüşmelerin böyle kırılgan ve şartlı olmaktan çıkarılması, bunu şart olarak değil Öcalan ile Hükümetin vardığı mutabakat olarak dile getiriyoruz. Her şart altında demokratik siyaset için mücadele vermeye devam edeceğiz" dedi.
‘TÜRKİYE HALKLARI ÇÖZÜM SÜRECİNE İNANDI VE GÜVENDİ’
Önder, "Çözüm süreci devam ediyor ve her şartta devam edecek. Çünkü Türkiye halkları buna inandı ve güvendi bu hükümeti de bizi de aşacak bir irade olarak ortaya çıktı. Müzakere çerçeve yasası ve buna bağlı oluşturulan Sayın Öcalan'ın mutabakatı var. Bu mutabakat çerçevesinde müzakere eşliğinde bekliyoruz" diye konuştu. Önder, en büyük tehdidin barış sürecine inancın yitirilmesi olduğunu belirterek, "Daha büyük felaket tanımıyoruz" dedi.
Daha sonra basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Önder bir soru üzerine, Öcalan'ın "Bir uluslararası barış gözlemcileri komisyonu kurulmasını olabilir" dediğini aktararak, "Ama böyle bir ısrarı yok. Masayı kalabalıklaştırmaktansa kendi insanlarımızın nezaretinde ve deneyiminde daha çok ısrar ettiğini söyleyebiliriz. Ama hükümetten yana böyle bir şey gelirse onu da değerlendiririz" şeklinde konuştu. "Hükümetin bu kadar atıp tutmasında bizim ahlakımıza duydukları güven olarak değerlendiriyorum" diyen Önder, hükümetin kendileriyle yaptıkları görüşmeler sonrasında, "içeride şöyle dediler dışarı çıkıp şöyle konuştular" şeklindeki açıklamalarına da tepki göstererek, "Bunu ahlaki bulmuyoruz. Bize şöyle dediler sonra çıktılar şunları açıkladılar şeklindeki hiç bir açıklama doğru değil. Bunları kendileriyle çıkıp tartışmaya hazırız" dedi.
‘KOMİSYONLARIN İŞLEVSELLEŞTİRİLMESİ GEREKİYOR’
Çözüm sürecine ilişkin "Şu anda bir kilitlenme hali var" diyen Önder, talep olarak da "Üçüncü göz, izleme kurulu, sekretarya, oluşturulacak komisyonların işlevselleştirilmesi" gibi talepleri sıraladı. Sekretaryanın Öcalan tarafından belirleneceğini belirten Önder "Sayın Öcalan Davutoğlu'na şununla çalış bununla çalışma diyor mu ki. Sayın Öcalan böyle bir koyun pazarlığı yürütmüyor. Çünkü kendisi çalışacak, binlerce sayfa tarama yapıyor. Bir sekretarya istemesinden daha doğal bir şey yok, gayri kanunu bir şeyde yok. Çözüm çerçeve yasasını okuyun bu çalışmaların hükümete görev olarak yüklendiğini görürsünüz" dedi. Bir başka soru üzerine kimseye had bildirmediklerini ancak "bize diz çöktüremezsiniz" hatırlatmasında bulunduklarını söyledi.
‘DAVUTOĞLU BU DİLLE BİR ÇOCUĞA EV ÖDEVİ BİLE ÇALIŞTIRAMAZ’
Önder Başbakan Ahmet Davutoğlu'na ilişkin ise "Sayın Davutoğlu'nun evlatları var Allah uzun ömür versin. Bir baba olarak şunu söylüyorum. Bu dil ile bir çocuğa ev ödevi bile çalıştıramazsınız. Sayın Öcalan ile sürekli görüşüyor devlet. Görüşmeleri kontrol etmediği kazan devlet kendisinden katkı istiyor. Hem Öcalan'dan destek isteyip hem de sen altında kalırsın demek hiç ahlaklı değil. Bir daha hangi yüzle gidip bir şey isteyecekler? Bizim artık randevu istememize gerek yok bizim müzakereleri bir an önce müzakereleri başlatmamız gerekiyor" dedi.
Hükümetin DAİŞ politikasını da eleştiren Önder, "Siz bu çeteye bir söz söyleyeceğiniz zaman 40 naz bin niyazda bulunuyorsunuz ama oradaki yapıya bir çırpıda terörist diyorsunuz. Bu kabul edilecek bir şey değil. Rojava statüsünü kazandı, modelini oluşturdu ve bunu da kanlı canlı biçimde insanların gündemine oturttu. Demokratik teklifte bulunuyor ve bunu sözle yapmıyor, Ermenisi, Kürdü, Arabı, Suryanisi, Türkmeni bir arada yaşamı kurup teklifte bulunuyor" diye konuştu.