HDP'li Gökoğlu: Zulmün olduğu yerde direniş var

Deniz Poyraz’ın katledilmesi ve İstanbul Bahçelievler ilçe binasına yapılan silahlı saldırının devletten bağımsız düşünülemeyeceğini ifade eden HDP’li Hüseyin Gökoğlu, saldırılar karşısında direniş manzumesi yazacaklarını kaydetti.

Ankara Garı, Paris, Silopi ve yapılan daha birçok katliam gibi HDP’ye yönelik saldırıların da devlet aklından ayrı düşünülemeyeceğini belirten Hüseyin Gökoğlu, “sabahın sahipleri” olarak hesabını soracaklarını kaydetti. 

Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Bahçelievler ilçe binasına yapılan silahlı ve bıçaklı saldırının ardından saldırganların serbest bırakılmasına tepkiler sürüyor. 

HDP’ye yönelik fiziki saldırıların giderek artmasına ve saldırganların serbest kalmasına ilişkin HDP Ankara İl Örgütü Yöneticilerinden Hüseyin Gökoğlu ANF’ye konuştu.

POLİSİN TAVRI DEVLETTEN AYRI DÜŞÜNÜLEMEZ

Partisine yapılan saldırıların bugünle sınırlı olmadığını belirten Gökoğlu, HDP eski Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin ‘Seni başkan yaptırmayacağız’ sözleri ve muhalif kesimin olumlu tepkileri sonrası Türkiye’deki siyasi iklimin değiştiğini söyledi.

Gökoğlu, şöyle devam etti: “2013 yıllarında bir ‘çözüm süreci’ vardı. Bu süreç Türkiye’deki muhaliflerin, Kürtlerin, sosyalistlerin, Alevilerin biraz daha diri durmalarına neden olmuştu. Partimize yapılan saldırılar ilk değil ve muhtemelen son da olmayacak. Mersin’de partinin bombalanması, Adana’da keza aynı şeylerin yaşanması, 7 Haziran seçimlerinden iki gün önce Amed’de yapılan mitingimizin bombalanması bütün bu olup bitenlerin başlangıcı oldu. Geçtiğimiz haziran ayında, İzmir il binamıza faşist bir saldırı oldu ve Deniz Poyraz yoldaşımızı kaybettik. Polisin aldığı tavır, devletin aldığı tavırdan ayrı düşünülemez; katile yapılan davranış biçiminin ülke çapında vicdanları yaraladığını gördük. Devlet, kendi açısından hiçbir tarihi unutmuyor. Böyle bir katliamın ardından mahkemesinin olduğu gün il ve ilçe örgütlerimizin önünde polis olmasına rağmen saldırı yapma cüretini gösterebiliyorlar. Böyle bir şeyin devletten ayrı yapılması düşünülemez. Bunu böyle yorumlamak daha anlamlıdır.“

DEVLETİN SİSTEMLİ SALDIRISI VAR

Başta HDP’li gençler olmak üzere gençliğe dönük ajanlaştırma politikalarını da değerlendiren Gökoğlu, şunları söyledi: “Bir muhalif kesim varsa buna karşı devletin aldığı bir tavır ve davranış biçimi vardır. Bunlardan önce devletin yönetme biçimine de bir bakmak gerekir. Biz Türkiye’deki sistemin faşist bir sistem olduğunu biliyoruz. Buna karşı da bir direnişin olması kadar doğal bir şey yok. 

HDP, bileşenleriyle birlikte muhaliflerin belki ana damarını oluşturan yegane güç gibi görünüyor. Bunun nedenlerinden biri her gün sokakta olması. Gençlere hitap etmesi de buradan geliyor. Bugün gençler en çok barınma sorunuyla ilgili çeşitli eylemler yapıyor ve devletin buna karşı da sistemli bir saldırısı var. Bu saldırıların karşısında bir gücü en iyi içeriden çökertebilirsiniz. Bu da gençlikse, gençliğin içinden ajanlaştırma geliştiriliyor. Eğer demokratik bir sendikaysa veya bir muhalif bir siyasi partiyse nerede olursa olsun orada ajanlaştırma yapılıyor. Sadece kendi gençliğimiz değil ülkede kendisini muhalif gören tüm kesimlerde yaşanıyor bu durum. İnsan Hakları Derneği’ne (İHD) gelen başvurulardan bunu anlıyoruz. Daha önce iş çıkışı Sincan İlçe Eşbaşkanımız Fatma Kılıçarslan kaçırılmış, ancak Ankara’daki muhalif kesimlerin anında haberdar olması sonucunda yarım saat içinde bırakılmıştı. Yani zulmün olduğu yerde bir direniş var, direnişin olduğu yerde de mutlaka bir umudun olduğunu düşünüyoruz.”

9 Ocak 2013 yılında Paris’te Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’in suikastle katledilmesi; yine 6 Ocak 2016’da Silopî’de Sêvê Demir, Pakize Nayır ve Fatma Uyar’ın katledilmesinin de sistemden ayrı düşünülemeyeceğinin altını çizen Gökoğlu; “Nerede direniyorsanız, orada zulmün daha sistemli bir şekilde üzerinize geldiğini görüyoruz. Polis gece baskın yapıyor, duvara ‘geldik, yoktunuz’ yazabilecek cüreti gösterebiliyor. Yani bir hukuksuzluk garabetiyle karşı karşıyayız. Ama buna Ruhi Su’nun çok sevdiğim bir sözüyle cevap vermek istiyorum: ‘Sabahın bir sahibi var, sorarlar bir gün’” dedi. 

DİRENİŞ MANZUMESİ YAZACAĞIZ

Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana Türkiye’de yaşanan katliamları hatırlatan HDP Ankara İl Yöneticisi Hüseyin Gökoğlu, son olarak şunları söyledi: “O günden bugüne devlet, kendi TKP’sini yaratma peşinde koştu ve Mustafa Suphi ve yoldaşlarını Karadeniz’de boğdurma cüretini gösterdi. 6-7 Eylüllere geldiğimizde bir Rum ve Ermeni tehciri ile karşı karşıya kaldık. 1937-38 geldiğimizde Dersim Tertelesi’ni gördük. Daha sonra geldiğimiz dönemde Kızıldere, Suruç Katliamı ve başka başka şeyler derken Türkiye Cumhuriyeti’nin en büyük katliamını Ankara Gar’da yaşadık. Sol, sosyalist, Ermeni, Alevi, diğer inanç grupları açısından değişmeyen bir anlayış var. Bütün bunların ışığında, devlet kendi katliamlarıyla uğraşırken biz de direniş manzumesi yazmaktan geri durmayacağız.”