Faşist TC ordusunun 20 Ocak saat 17’de başlattığı Efrîn’i işgal saldırısı ve buna karşı YPG-YPJ güçleri ile Efrîn halkının kahramanca direnişi birinci haftasını geride bıraktı. Bir haftalık savaşa ilişkin taraflar şişkin bilançolar yayınlıyorlar. Kuşkusuz bunların propaganda boyutları vardır. Fakat bir haftanın sonunda faşist TC ordusunun sınırda ciddi bir ilerleme sağlayamadığı çıplak gözle bile görülebilen bir gerçektir. Nitekim psikolojik savaş yürütsün diye sınıra götürülmüş olan Mehmetçik basın durmadan hava şartlarının kötülüğünden dem vurmaktadır. Faşist Reis Erdoğan da “Bir hafta az bir zaman” diyerek başarısızlığını mazur göstermeye çalışmaktadır. Ordusu ilerleyemeyen ve dıştan aradığı desteği bulamayan faşist reis Erdoğan, uçak ve tanklarıyla sivil katliamına ağırlık vermektedir.
Buna karşılık, cepheden basına yansıyan görüntüler YPG-YPJ ve QSD güçlerinin moralinin çok yüksek olduğunu, yine uçak ve tank saldırısı altında olsalar da Efrîn halkının moralinin de benzer olduğunu göstermektedir. Özellikle Efrînli kadınların Erdoğan’a bedduaları ile kararlı bir ses tonuyla “Toprağımızı asla terk etmeyeceğiz” deyişleri duyanları derinden etkilemektedir. Öyle görülüyor ki, Efrîn halkı ilk haftada korkuyu yenmiş ve TC faşizmine karşı zaferi kazanmıştır. AKP-MHP-CHP faşizmine karşı Efrîn direnişi her cephede tutmuş ve zaferi garantilemiştir. Artık Her Yer Efrîn ve Her An Direniştir. Başta Rojava ve Suriye halkları olmak üzere tüm Kürtler, Ortadoğu halkları ve demokratik insanlık Efrîn halkıyla birlikte barbar Turani faşizme karşı mücadele eder hale gelmiştir. Kobanê direnişinin DAİŞ faşizmini yenmesi ardından, Efrîn direnişinin de Turani faşizmi yeneceği anlaşılmıştır.
Bir haftadır neredeyse tüm dünya basını bu olaya kilitlenmiş durumdadır. Peş peşe açıklamalar yapılmakta ve herkes bu savaşı tartışmaktadır. Rojava Demokratik Toplum Hareketi-TEV-DEM ve YPG-YPJ seferberlik çağrısı yapmış ve Kürtler ezici çoğunlukla bu seferberliğe katılmıştır. Söz konusu savaş üzerinden Kürt ulusal-demokratik birliği tartışması yeniden hızlanmıştır. Fakat her zaman olduğu gibi şimdi de KDP’nin dışarıda kalmayı yeğlediği gözükmektedir. Daha şimdiden birçok siyasi-askeri dengeyi sarsmış olan Efrîn savaşının sonuçta bölge üzerindeki etkisinin Reqa savaşını bile aşacağı anlaşılmaktadır.
Perşembenin gelişi çarşambadan belli olur diye bir söz vardır. Bugünkü Efrîn savaşının gelişi de Kobanê ve Cizre-Sur direnişlerinden itibaren zaten belli olmuştur. Bilindiği gibi, Kobanê’de yenilen Tayyip Erdoğan Cizre ve Sur’a saldırmış, Bakur’da yenilince de kafasını Efrîn’e çarpmıştır. Mevcut Kürt düşmanı faşist, sömürgeci ve soykırımcı zihniyet ve siyaset ile yapabileceği başka bir şey de yoktur. İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Turancı faşist, savaşçı ve soykırımcı zihniyet ve siyasetini esas alan Tayyip Erdoğan, serüvenci Enver Paşa’nın bıraktığı yerden devam etmektedir. Sonu da onun sonuna benzeyecek gibi gözükmektedir.
Hiç kuşku yok ki, 20 Ocak günü başlayan Efrîn’i işgal saldırısının arkasında çok çeşitli görüşme ve hesap vardır. Fakat saldıran güç TC faşizmi olduğuna göre, esas olarak onun hesaplarını incelemek ve karşıya almak gerekir. Bazı Kürt çevrelerin duygusal bir yaklaşımla birçok kesimi karşıya almaları politik açıdan isabetli değildir. İşin özeti şudur: ABD-Rusya ittifakının YPG-YPJ güçlerini Esad rejimine yakınlaştırma tutumunu fırsat bilen Tayyip Erdoğan Yönetimi, Efrîn’e saldırarak birkaç kuşu birden vurmak istemiştir. Bu saldırının arkasındaki en kuvvetli Tayyip hesaplarından biri, Türkiye’deki gündemi saptırarak Zarrab davası ve MİT itirafları gibi konuların tartışılmasını engellemek ve eğer başarılı olursa “Efrîn fatihi” olarak erken seçime gidip yeniden cumhurbaşkanı seçilmektir. Tabi ABD Yönetiminin üzerine giderek YPG-PYD ile olan ilişkilerini bozmaya çalışmak da önemli bir hedeftir. Yine çok önemli bir hedefin Efrîn’deki Kürtleri sürerek buraya başka toplulukları yerleştirmek olduğu, yani Efrîn’i Kürtsüzleştirmeyi hedeflediği açığa çıkmıştır. Bunun 19-24 Aralık 1978’de gerçekleştirilen Maraş katliamının bir devamı olduğu açıktır. Yani Fırat’ın batısı Kürtsüzleştirilmeye ve buradaki demografya değiştirilmeye çalışılmaktadır. Böylece Kürt soykırımı başarıya götürülmek istenmektedir.
Burada bir hususu daha netleştirmeye ve deşifre etmeye ihtiyaç vardır. TC yetkilileri ve Türk özel savaş basını tarafından ısrarla Efrîn’e saldıran faşist TC askerlerinin yanına bir de “ÖSO Güçleri” yamalanmaya çalışılmaktadır. Üzerlerine zorla asker elbisesi giydirilmiş olduğu anlaşılan sakalı çıkmamış zavallı bazı kişiler durmadan TV ekranlarında öne çıkarılmak istenmektedir. Şunu net olarak bilmeliyiz ki, ortada ÖSO diye bir şey yoktur, Hakan Fidan’ın MİT’i vardır. MİT tarafından üzerlerine ÖSO elbisesi giydirilerek ve kendilerine ÖSO adı takılarak oluşturulan bu çetelerle söz konusu işgal saldırısı sözde Suriyeli güçlerin eseri yapılmaktadır. Geçen yıl basına yansıyan ve 2014 Ekim ayında hazırlanan “Çöktürme Eylem Planı”nda da böyle yazıldığı hatırlardadır. Hatta söz konusu planda “Efrîn’in YPG’den alınarak TC yanlısı güçlere verilmesi” bile yazılıdır. Bu nedenle ÖSO’dan söz etmemek, sadece TC işgalini gündem yapmak gerekir.
AKP-MHP-CHP faşizminin Efrîn’i işgal saldırısının Efrîn’i Kürtsüzleştirmeyi hedeflediği kesindir. Zaten bizzat Tayyip Erdoğan’ın kendisi "3,5 milyon Suriyeli beklemektedir” demiştir. Yaptıkları DAİŞ’vari saldırıyla Efrînlileri korkutup kaçırtmayı hedeflemişlerdir. Bu nedenle, başta Efrînliler olmak üzere tüm Kürtler bu gerçeği iyi görmelidir. Dolayısıyla bir Efrînli bile evini, yerini terk etmemeli, hatta dışardan Kürtler Efrîn’e yürüyerek Tayyip’in bu oyununu bozmalıdır. Yine dört parça Kürdistan ve yurtdışındaki Kürtlerin saldırıyı kendilerine yapılmış bilerek Efrîn direnişine sahip çıkması ve her yerde TC faşizmine karşı direnişi yükseltmesi gerekir.
Faşist TC’nin Efrîn’e yönelttiği işgal saldırısının aslında tüm Suriye’yi ve Arapları hedeflediği de kesindir. Dolayısıyla tüm Suriye halklarının Efrîn direnişine sahip çıkarak, Demokratik Suriye hedefine ulaşmak için AKP-MHP faşist saldırılarına karşı mücadele etmeleri gerekir. Mısır ve benzeri bazı Arap Devletlerinden işgale karşı açıklamalar gelmiştir. Ancak bu açıklamalar hem çok az ve hem de zayıftır. Esat yönetimi ciddi bir tutum içine açıktan girememiştir. Arap devletlerinin ve halkın bu zayıf tutumu aşarak, durumun ciddiyetine uygun bir tutum içerisine girmesi zorunludur.
Kuşkusuz AKP-MHP-CHP işgaline karşı en çok tutum alıp mücadele etmesi gereken alan Kuzey Kürdistan ve Türkiye olmaktadır. Bir yandan Efrîn saldırısı ile iki taraftan da yoksul Kürtler ve Türkler katledilirken, diğer yandan Kuzey Kürdistan ve Türkiye’de tutuklamalara hız verilerek kitleler üzerindeki faşist terör ve baskı iyice tırmandırılmaktadır. Efrîn’e savaş, Kuzey Kürdistan ve Türkiye’ye faşist baskı ve terör olmaktadır. Tayyip Erdoğan, gece-gündüz demeden yaptığı konuşmalarda sürekli halkı tehdit etmektedir. Sadece bu durum bile, Tayyip’in zayıf karnının Türkiye’nin içleri olduğunu göstermeye yetmektedir.
O halde Kuzey Kürdistan ve Türkiye halkları, başta gençleri ve kadınları susmamalı ve durmamalıdır. Unutulmamalı ki, Efrîn halkının katliamı kendi adlarına yapılmaktadır. Bu durum özellikle de Kemal Kılıçdaroğlu denen asimilasyon desteği ile olmaktadır. Açığa çıkmış ve anlaşılmıştır ki, Kemal Kılıçdaroğlu CHP’nin başından indirilmeden, Tayyip Erdoğan’ı Türkiye’nin başından düşürmek mümkün değildir. Bu gerçeği özellikle de barışçı ve demokrat CHP’liler görmek ve Türkiye’yi bu oyundan kurtarmak zorundadır. Çok açık ki, şimdi Türkiye’de ortaya çıkmak ve Erdoğan-Bahçeli faşizminin düşmanlığına karşı Kürt kardeşliğini haykırmak zamanıdır. Eğer bu yapılırsa çok yakında faşizm yıkılabilir.
KAYNAK: YENİ ÖZGÜR POLİTİKA