‘Hoşgörü’ değil ‘Alevileri entegre’ projesi-Baki Gül
‘Hoşgörü’ değil ‘Alevileri entegre’ projesi-Baki Gül
‘Hoşgörü’ değil ‘Alevileri entegre’ projesi-Baki Gül
Fethullah Gülen: Erzurum doğumlu. Devletini çok seven İslam’ı bile Türk ırkına “hizmet” için kullanmakta bir sakınca görmeyen biri. Geçmişte devleti Komünistlerden korumak için CIA’nın öncülüğünde geliştirilen “Komünizme Karşı Mücadele Dernekleri” kurulmasında ön ayak olan biri. Daha sonraları “Komünizm” tehlikesi devlet için tehlike olmaktan çıkınca bu kez de “İslam” üzerine yoğunlaşır. Devlete karşı “Radikal İslami” hareketleri Türk devletinin hizmetine sunmak için vaazlar verir, gençliği örgütlemek için dershaneler kurar. Devlet bütün olanakları Fethullah Gülen’e sunar, Gülen de İslam’ı devlet için tehlike olmaktan çıkarmak için çaba gösterir. 12 Mart, 12 Eylül, 28 Mart darbelerinde hep devletin yanında olan Fethullah Gülen, çok fazla düşman kazanınca da ABD’ye sığınır. İslam artık devlet için “ılımlı” bir hal almıştır çünkü. Fethullah Gülen’in devletine “hizmeti” bitmez. Bu kez de Kürtleri ve Alevileri hedefine koymuştur. Kürtleri “yok edip köklerini kurutma” konsepti ile hareket eder. Alevilerin ise özellikle Dersimli alevilerin “dinsiz, köksüz” olduğunu iddia ederek “terbiye” edilmesini savunur.
Gülen şimdilerde Alevileri ‘devlet için tehlikeli olmaktan çıkarmanın’ planlarını yapıyor.
İzzetin Doğan, CEM Vakfı ile yollarının kesişmesi de bu nedenle. Aslına bakılırsa bu kesişme de şaşırtıcı değil; çünkü uzun adı Cumhuriyetçi Eğitim Merkezi olan “CEM Vakfı” da Alevileri devlete entegre etme stratejisi gereği kurulmuştur.
İzzetin Doğan Malatya doğumlu bir Kürt ve Ağuçan aşiretindendir. Ama kendisini Türk Alevi olarak tanıtmaktadır. Hukuk doktorası, sonrasında profesörü olmuştur. İzzetin Doğan’ın profesörlüğe kadar uzanan öyküsünün devletle sıkı işbirliği sonucunda olduğunu not etmekte fayda var. Alevilerin dışlandığı ve kimliklerinin kabul edilmediği bir dönemde kariyerinin sürekli büyümesi de zaten bu ilişki ile açıklanıyor. İzzettin Doğan 12 Eylül 1980 darbesi sonrasında kurulan Milliyetçi Demokrasi Partisi kurucuları arasındadır. Düşünün Alevi ve Milliyetçilik! Hem de Türk milliyetçiliği… İzzetin Doğan da Fethullah Gülen gibidir. Türk devletinin kendisi için tehdit olan toplumsal/siyasal/etnik dinamikleri devlete entegre etme görevini yürütür.
İşte bu noktada Gülen’le birleşirler. Fethullah Gülen Sünni İslamı Türk milliyetçiliğinin hizmetine sunarken, İzzettin Doğan ise Alevileri devletin hizmetine sunmak için çaba gösterir. Cem Vakfı, Cem dergisi, Cem Radyosu, Cem TV gibi kuruluşlar ile Alevi Vakıfları Federasyonu başkanlıkları da bu işi görmesi için oluşturulan kurumlardır. Aleviliği devletin hizmetine sunarken Kürt Alevileri ise asimile edip kendi kimliği ile karşıt halde tutmak istemektedir. İzzetin Doğan bu nedenle hep sağ milliyetçi partilerle iş tutmuştur. Milliyetçi Demokrasi Partisi’nin kurucusu, Kürdistan’da köy yakan faili meçhul cinayetler işlemesinin emrini veren Doğru Yol Partisi Başkanı Tansu Çiller’e raporlar hazırlayarak bir nevi danışmanlık hizmetleri de yapmıştır. İzzetin Doğan’ı biraz daha yakından incelerseniz Susurluk skandalında ortaya çıkan kontrgerilla şebekesinde yer alan emniyet müdürü Hüseyin Kocadağ’ın da “sırdaşı” sayılıyormuş.
Önceki zamanlarda İslam devleti kurmayı amaçladığını söylediği Gülen, Doğan için şimdi “iyi bir insan!” Görüşmeler yapıyorlar ve “hoşgörü” adı altında “ortak bir proje” üzerinde çalışıyorlar.
Cami çatısı altında Cemevi projesi ile sözümona ‘Alevi açılımı’ yapacaklar. Peki bu proje ile Alevilerin inanç ve kimlik sorunları çözülüp, Alevilerin ibadet yapma özgürlüğü mü sağlanıyor? Tabii ki öyle değil. Çünkü şimdilerde Kürtler, Aleviler ve diğer demokrasi dinamikleri egemen Türk/islam çizgisine karşı demokrasi mücadelesini geliştirmek istiyor. Ama bunun karşısında AKP hükümeti başarısız olunca Türk devleti için çalışan iki cemaatin başı devreye giriyor. Fethullah Gülen ve İzzetin Doğan başbaşa veriyor ve Alevileri Türk devletinin hizmetine nasıl sunacaklarının projelerini yapıyorlar.
Oysa Fethullah Gülen Aleviler için aslında hiç de iyi düşünmüyor. Bakın Fethullah Gülen daha önceki konuşmalarından birinde çok net olarak Dersim ve Alevi düşmanlığı yapıyor. (http://www.youtube.com/watch?v=QXfCGQ4uEnM) Hem de sadece Dersim Alevi düşmanlığı değil, Nusayri, Ermeni ve Süryanilere karşı da nefret suçu işliyor ve şöyle diyor:
“Fakat esas, aslen Nuseyri olan, Ermenilerden, Süryanilerden meydana gelmiş, aslen Nuseyri olan, Tunceli civarındaki Aleviler bu işin arkasında... Bunlar Türkiye’de gaileler açtığı zaman, devletinizle, ordunuzla bu işin karşısına çıkamazsınız. Ve bunların dinleri yoktur.”
Bu sözleri söyleyen Gülen’in Alevi inancıyla ilgili tek düşündüğü, Alevileri kimliksizleştirmek, kendi inancı ve kültüründen uzaklaştırmaktır. Geçmişte daha “kirli” araçlar kullanılarak yapılan bu politikalar şimdilerde “hoşgörü” kavramının altına gizlenerek yapılmaktadır.