HPG’nin elindeki esirlerle sohbet notları-Baki Gül

HPG’nin elindeki esirlerle sohbet notları-Baki Gül

Geçen Eylül ayında HPG gerillalarının kontrolündeki Medya Savunma alanlarındaydım.  Şemdinli (Şemzinan), Yüksekova (Gever), Çukurca’da (Çelê) gerillanın alan hakimiyetini yerinde gözlemlemiş, ilçelerin merkezlerine yakın yerlere kadar gitmiş gerilla komutanları ile röportajlar yapmıştım. Alan hakimiyetinin askeri ve siyasal yankıları çokça olmuştu. AKP iktidarı o bölgedeki gerçekleri gizleme telaşındaydı. Durum da öyle Yalçın Akdoğan’ın dediği gibi PKK’nin 2012 hedefine varamadığı şeklinde değildi. Birçok tanıklığımı haber/röportaj ve belgesellerle paylaşmıştım. Benim dikkatimi çeken bir konu da gerillanın Serhat, Amed, Dersim, Botan vb alanlarda kent merkezlerine yakın yerlerdeki yol kontrolleriydi. Gerillalar devlete çalışan, savaşta sorumluluk alan askerleri ve özel görevlileri gözaltına alıyor. Bu sayı bazen 15 korucu, asker ya da AKP ve Fetullah Gülen cemaatinin özel savaş elemanları olarak kamuoyuna duyuruluyordu. Gerillalar sorgularını yapıp ve soruşturmalarını tamamladıklarını ya hemen serbest bırakıyor ya da tutukluyorlardı. Bütün askeri operasyonlara rağmen HPG’nin esir aldıklarını devletin operasyonlarına göre değil kendi hukukunu işlettikten sonra serbest bırakması dikkat çekiyordu. Bu durum da gerillanın alan hakimiyetini gösteren çok önemli veriler sunuyordu. Örneğin Amed-Bingöl arasında gözaltına alınan Kaymakam adayı, Wan’da şehir merkezinde benzer şekilde gerillalar tarafından alıkonulan polisler ya da askerler bu eyaletlerden alınıp Güney Kürdistan’a kadar sağ salim götürülüyorlardı.

Dağ alanında bulunurken serbest bırakılan AKP’li yöneticiler oldu. Benim dikkatimi çeken ise Amed’de 2011 yılında gözaltına alınan kaymakam adayı, polis ve paralı askerlerdi. Onları görmek olabilirse de röportaj yapmak istiyordum. Sayın Karayılan ve HPG Komutanları ile HPG Adalet divanı yetkilileri ile konuştum. Sonra bana esirlerle görüşebileceğimi söylediler. Ben de arkadaşım Mehdi ile yola çıktım. Yanlarına gittim. Çok korunaklı, güvenli bir şekilde tutuldukları söyleniyordu. Gerillalar kendi bütün imkanlarını da zorlayarak beslenme, barınma ve sağlıklı koşullarda esirlere davranış gösteriyorlardı. Beslenmelerine, hava saldırıları vb tehlikelere karşı onları korumaya çok büyük özen gösteriyorlardı. Tabii ki dağ koşullarıydı. Ancak o koşullara göre sunulan imkanların hiç de fena sayılamayacağını belirtebilirim. Tabii ki bir devletin mülki idare amiri, polisi ve paralı askerinin bekleyebileceği bir konfor nedir onu ben bilemem. Neyse ki HPG adalet divanından yetkililer ile konuştum. Bütün ihtiyaçlarının giderildiği söylendi. Sağlık, beslenme, barınma konusunda kendi imkanları ölçüsünde en yüksek noktada tuttuklarını da sözlerine eklediler. Ben Amed’den Güney Kürdistan’a nasıl getirildiklerini merak ediyordum. “Gerilla sırrı” diyerek cevapladılar. Daha sonra 1 Eylül vesilesiyle esirlerle görüşüp belki bir mesaj verebilirler, haber yaparız diye düşündüm. Kaymakam adayı, polis memurları, askerleri o an tesadüfen bir arada gördüm. Bu benim için şanstı. Çünkü her zaman böylesi bir tesadüfe rastlayamayabileceğimi söyledi gerillalar. Sonra gazetecilik kimliklerimi, Nuçe tv’de çalıştığımı, anf, özgür gündem, özgür politikaya haber ve yazılar yazdığımı söyledim. İsterlerse röportaj yapabileceğimi söyledim. Ancak zaman konusunda benim de onların da sorunu vardı. O an olmadı. “Şimdi olmaz” dediler. Ailelerinden haber almak istediklerini söylediler. Ben basında okuduğum ve zaman zaman haberler için arkadaşlarımın bazı yakınlarıyla konuştuklarını söyledim. HPG adalet divanı isterlerse yakınlarının gelip ziyaret edebileceklerini bana söylediklerini ifade ettim.  Doğal olarak dağ, gerilla yaşamı ve koşullarına yabancıydılar. Koşullara uyum sağlamada zaman zaman zorlansalar da sağlık sorunlarında ciddi sorunlar olmadığını HPG’li yetkililer bize söyledi. Kaymakam adayı ile sohbet ettim, diğer polis ve askerlerle de kısa sohbetimiz oldu. Onlar, sohbetin içeriğini yazı konusu yapmamı istemedikleri için o zaman yazmadım. Ama onlara HPG yetkililerinin bana anlattıklarını ve gözlemlerimi yazacağımı söylemiştim. Biraz gecikmeli olarak notlarımdan derlediğim bu yazıyı yazdım.

O zaman aldığım notlar arasında Kaymakam adayının orada da mülki idari amir gibi polis ve askerlere davrandığını, bunun da polis ve askerler tarafından tepkiyle karşılandığını gördüm. Aralarındaki sorunların yine gerillaların çözümleyici üslubu ile çözüldüğünü fark ettim. Benim gözlemim olarak esirlerin devletin kendileri için hiçbir şey yapmadığı psikolojisiydi. “Biz emir kuluyuz” sözleri ile kendilerinin masum olduğunu söylüyorlardı. Ben onlara röportaj yaparsam “bir polis olarak gaz bombası halkın üzerine atınca ne hissediyorsunuz? Asker olarak operasyona çıkarken ne yapıyorsunuz? Kimseyi öldürdünüz mü? Kaymakam adayı olarak Kürt sorununu devletin güvenlik politikaları ile çözebileceğinize inanıyor musunuz? Ya da gerillalar sizi taa Amed’den Güney Kürdistan’a nasıl getirdi? Yolculuğunuz nasıl geçti?” gibi sorular soracaktım. Tabii ki “sağlık durumlarını, ailelerine mesajlarını vb.” de soracaktım. Ama zaten daha önce o dönemler Sterk tv ve Nuçe tv’de iyi olduklarını söylemişlerdi. Ancak röportaj yapmadım, onlar da benimle sohbetlerinin aramızda kalmalarını istedi. Ben de şu ana kadar ve şimdi de yazmadım. Ama geçen gün Yeni Şafak’ta Abdulkadir Selvi’nin yazısındaki “Kaymakam adayı Kenan Erenoğlu, hem devlet açısından önemli bir simge, hem başka bir anlamı var. O açıdan çift taraflı bir jest olacak.” “Başka bir anlamı” sözünü tekrar düşündüm. Kaymakam adayının devlet görevlisi olmasının ötesinde dikkatimi çeken yönü Fetullah Gülen’in argümanları ile konuşmasıydı. Evet, kaymakam adayı konuşunca Fetullah Gülen’in argümanları benim dikkatimi çekmişti. Ayrılıken kendisine “Fetullah Gülen’in nesi olursunuz?” diye sormuştum. Hemen duraksaması dikkatimi çekmişti. Bu notlarımı da bu vesileyle paylaşmak istedim.

Ve ilk yazmam gerekendi ama burada da belirteyim HPG’ye yakın kaynaklardan aldığım bilgilere göre HPG’nin elindeki esirlerin durumları iyiymiş.