Hukukçulardan taslağa destek

Hukukçulardan taslağa destek

Hukukçular, Öcalan'ın ortaya koyduğu taslağın desteklenmesini istedi. Amed Barosu Başkanı Av. Elçi, yasal güvence olmadan hükümetin beklenti içine girmemesi gerektiğine işaret ederken, "Devletin, hükümetin, 'devlet olma haliyle bağdaşmaz' gibi komplekslerden kaçınarak adım atması lazım" dedi. Kuzey Kürdistan Hukukçular Meclisi'nden Av. Işık ise "Hükümet ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, sürece istediği zaman istediği şekilde yeni yorum, bakış açısı katabilecektir. Erdoğan beş dakikası beş dakikasına uymayan biridir. Dolayısıyla Sayın Öcalan'ın bu uyarısı, beklentisi çok önemli ve haklı" diye konuştu. Av. Işık, taslağın sadece Kürtlere değil, Türk ve Ortadoğu halkına da güzel bir gelecek sunduğuna dikkat çekerken, hükümetin de siyasi soykırım operasyonlarına son vermesini istedi.

Amed Barosu Başkanı Av. Tahir Elçi ve Kuzey Kürdistan Hukukçular Meclisi'nden Av. Mensur Işık, "Barış ve Demokratik Müzakere Süreci Taslağı"nı ANF'ye yorumladı.

ELÇİ: HÜKÜMET GERÇEKÇİLİKTEN UZAK BEKLENTİDE OLMAMALI

Amed Barosu Başkanı Tahir Elçi, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın yasal güvenceye işaret etmesini anlamlı bularak, "Daha önceki benzer dönemlerde, Avrupa ve kırsaldan gelen gruplar ceza soruşturmalarına maruz kalmıştı. Öcalan'ın yasal güvencenin altını çizmesi bu açıdan beklenilir ve doğru bir talep. Otuz yıl süren çatışmanın tarafı olan militanların, yasal düzenleme yapmadan demokratik siyasete katılmaları mümkün değil. Hükümet de bu şekilde, gerçekçilikten uzak bir beklenti içinde olmamalı. Kimse de bu talepte bulunmamalı, diye düşünüyorum" dedi.

Av. Elçi, silah bırakma meselesinin 'çözüm süreci'nin tek başlığı olarak yansıtılmasının doğru olmadığını da ifade ederken, şöyle konuştu: "Hem Öcalan 2013 Newrozu'ndaki açıklamasında, hem de dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ve hükümet yetkililerinin ortaya koyduğu iki temel unsur vardı; silahların devreden çıkması ve demokratik siyasete dönüş. Bu stratejinin hayata geçirilmesi bekleniyorsa, barışa doğru giden evrede temel bir unsur ve hayatiyse, önce bunun için yasal adımlara ihtiyaç var. Ceza Kanunları olmak üzere bir dizi yasada düzenleme ihtiyacı var. Ancak bunlar, daha önce yapılan ve gerçekçi olmayan, uygulama şansı bulunmayan 'pişmanlık yasaları' gibi olmamalı. Demokratik siyasetin esaslarını içermeli ve toplumsal mutabakat, barış yasası gibi kucaklayıcı olan, onur kırıcı olmayan ve kimsenin cezai takibata uğramayacağı şekilde hazırlanmalı. Fiilen cezasızlığı sağlamalı ama adında ne 'af', ne de 'pişmanlık' olmalı. Türk Ceza Kanunu'nun örgüt suçlarına ilişkin 314. ve 220. maddelerinde, Terörle Mücadele Yasası'nda düzenleme öngörülmeli. Böyle güvenceleri konuşmadan Kürt tarafının adım atmasının beklenmesi doğru değil."

'KAYIT VE BELGE GEREKLİ'

"Barış ve demokratik müzakere süreci taslağı"nda yer alan, sürecin tüm aşamalarının belgeli hale getirilmesi, varılan mutabakatların imzayla kayıt altına alınması gibi başlıkları da destekleyen Av. Elçi, "Bu başlıkları anlaşılır ve gerekli görüyorum. Müzakerelerin içeriğini kayıt altına almak taraflar açısından güvencedir. Bu olmasa bile özellikle müzakerelerden, görüşmelerden çıkan sonuçları; mutabık kalınan sonuçları yazılı metne bağlamanın gerekli olduğunu düşünüyorum. Güvensizliğin bu kadar derin olması, tarihsel birtakım neden ve travmaların varlığı dikkate alınırsa, mutlaka gereklidir" diye konuştu.

'HÜKÜMET KOMPLEKSLERDEN KAÇINMALI'

Av. Elçi, "İzleme Heyeti ve Üçüncü Göz olarak ifade edilen; bu süreci izleyecek kurulla birlikte en azından varılan sonuçları yazılı hale sokmak gerekiyor. Bunun Türkiye toplumu tarafından yadırganacağını da düşünmüyorum. Devletin, hükümetin komplekslerden, 'devlet olma haliyle bağdaşmaz' gibi komplekslerden kaçınarak adım atması lazım" diye ekledi.

Taslakta ifade edildiği gibi Anayasal bir düzenlemenin de ihtiyaç olduğuna işaret eden Av. Elçi, vatandaşlık, dil, kültür gibi Kürtlerin geleceğini ilgilendiren temel başlıklarda Anayasal değişikliğin kaçınılmaz olduğunu kaydetti.

SEÇİM BARAJI

Av. Tahir Elçi, seçim barajının düşürülmesi veya kaldırılması tartışmasına da değinerek, barajın Kürt toplumunun parlamentodan dışlanmasını amaçladığını hatırlatarak, "Silahların devreden çıkması konuşuluyorsa, bunun esas alınması isteniyorsa, böyle bir dönemde yüzde 10 barajının varlığını koruması Kürt toplumunun siyasi çözüme olan güvenini azaltır. Kaldırılması ise güveni artırır" dedi.

IŞIK: SÜRECİ ERDOĞAN'IN PSİKOLOJİSİNE BIRAKMAMAK İÇİN...

Kuzey Kürdistan Hukukçular Meclisi'nden Av. Mensur Işık, Öcalan'ın yaptığı özeleştiriye değinerek, "Hatırladığımız kadarıyla, Habur'da devletin tavrı ilk etapta olumluydu. Kürt halkı da gelenleri barış elçisi olarak değerlendirmişti. Ancak daha sonra devlette veya hükümette değişen güç dengeleriyle birlikte bu insanlar cezaevlerine gitti. Hala hapiste olanlar var" dedi.

Av. Işık, Öcalan'ın yasal güvenceyi ön planda tutmasının önemli olduğuna işaret ederek, şunları kaydetti:

"Hükümet ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, sürece istediği zaman istediği şekilde yeni yorum, bakış açısı katabilecektir. Erdoğan beş dakikası beş dakikasına uymayan biridir. Dolayısıyla Sayın Öcalan'ın bu uyarısı, beklentisi çok önemli ve haklı. Süreci Erdoğan'ın ruhuna, psikolojisine bırakmamak ve sorunun ciddiyeti açısından yasal güvence önemli. Sayın Öcalan taslakta bunun hangi çerçevede olması gerektiğini de açıklamıştır. Bu, sadece gerillanın geri çekilmesiyle, sosyal hayata, siyasete katılmasıyla ilgili değil. Meselenin kapsamlı çözümüyle ilgili. Kürtlerin halk, ulus olarak var olmasının yasal olarak gündeme gelmesi ve bununla bağlantılı olarak da dil, kültür, kendini yönetmesi gibi başlıkların yasal güvenceye kavuşması anlamına geliyor. Sayın Öcalan bir çırpıda yasalar olsun, demiyor ama bunlarla ilgili kesinlikle adımların atılması, dünya örneklerinin dikkate alınması gerekiyor."

'DEMOKRATİK KAMU DÜZENİ DESTEKLENMELİ'

Başbakan Ahmet Davutoğlu ve hükümet yetkililerinin 'kamu düzeni' ile ilgili söylemlerinin çözüme katkı sunmadığına dikkat çeken Av. Işık, Öcalan'ın 'demokratik kamu düzeni' vurgusuna destek verilmesini isteyerek, şöyle dedi: "Sayın Öcalan demokratik kamu düzeni ile toplumun temel haklarını, siyaset yapmasını, protesto, hükümeti uyarma gibi haklarını önemsiyor. Bunun sağlanmaması durumunda yasaların baskı aracı olarak kullanılması ve keyfi yorumlanmasıyla karşılaşılıyor. Hükümet yetkililerinin 'kamu düzeni esas' demeleri Kobane'deki halka dayanışma eylemi düzenlemesinin, Gezi'de eylem yapılmasının; herhangi bir kesime yönelik tavrın hiçbir şekilde protesto edilemeyeceği anlamına gelir. Hükümet bu kavramı kendisine dönük kullanıyor; deşifre edilmemesi için kullanıyor."

'TASLAK HERKESE YAŞAM ALANI VE GÜZEL GELECEK SUNUYOR'

Yine taslakta, varlıkları yadsınan ve dışlanan tüm unsurların özgürce ve eşitce tanınması; bu unsurların, yeni norm sisteminde yer alma biçimleri ve özgünlükleri ile ilgili başlığın da evrensel ilkeler nezdinde desteklenmeyi hak ettiğini belirten Av. Işık, "Kürt hareketi ve Sayın Öcalan, kafatasçı siyasetçilerin yaklaşımında hiçbir zaman olmadı. Herkesin temel hak ve özgürlükleri için mücadele etti. Bu taslakta aynı zamanda bu felsefenin ruhu var. Sayın Öcalan, meselenin çözümünde salt Kürtleri ele almıyor. Kürdistan ve Ortadoğu'da yaşayan her etnik unsur ve farklı inanç grubunun da yasal güvenceye alınması ve onlara özgünlüklerinin yaşatılmasını dikkate alıyor. Tabii, Sayın Öcalan bütün etnik unsurların yazılmasını da şart koşmuyor ama özgünlüklerini yaşayabilmelerini ortaya koyuyor. Bu, hem evrensel ilkelerin gereğidir hem de Kürt hareketinin en temel argümanıdır. Taslakta bu yönüyle çoğunlukçu yaklaşım esas alınıyor. Sadece Kürdün veya Sünni‘nin, herhangi dinin veya reel sosyalizmin etkisiyle marjinal kalınmadığı görülüyor. Sayın Öcalan hem Kürtlere ve Türklere, hem de Ortadoğu'daki halklara büyük bir katkı, yaşam alanı ve güzel bir gelecek sunuyor" değerlendirmesinde bulundu.

'HEM SÜREÇ HEM OPERASYON OLMAZ'

Av. Işık, Öcalan çözüm için büyük bir emek harcarken, AKP Hükümeti‘nin ise siyasi soykırım operasyonlarına devam etmesini eleştirdi. "Hükümet, Kürtlerin Kobane dolayısıyla gösterdiği demokratik hamlesine cevap vermek için siyasi soykırım operasyonları başlattı. Bunun Kürt tarafınca kabul edilmesi mümkün değil. Bir ay içinde 700'den fazla kişi tutuklandı. Sadece Muş'ta 69 kişi tutuklandı. Bunlar hukuksuz uygulamalar ve devlet refleksidir; hükümet halkı açıkça sindirmenin yolu olarak bu operasyonları seçiyor" dedi. Hükümetin hem operasyon düzenlerken hem de sürecin devam etmesini istediğine değinen Av. Işık, operasyonların son bulması gerektiğini belirtti.

Av. Mensur Işık, hükümet ve Cumhurbaşkanı tarafından taslağın gereğinin yerine getirilmesini istedi.