İHD, cenazeler için Anayasa Mahkemesi'ne başvuruyor

Türk devleti tarafından katledilen çocuklarının cenazelerini alabilmek için ailelerin başlattığı açlık grevi dördüncü gününde. İHD, cenazelerin geri iadesi için Anayasa Mahkemesi'ne başvuracaklarını bildirdi.

Devlet tarafından katledilen  çocuklarının cenazelerini  alabilmek  için ailelerin başlattığı açlık grevi dördüncü gününde. Aileler, Erdoğan'a öfkelerini dile getirirken, "Cenazelerimiz yerdeyken, sen hangi yüzle Hacca gidiyorsun" dedi. Türkiye'nin batısındaki sessizliğe de tepki gösteren aileler, "Eğer batı sesini çıkartmış olsaydı, bugün çocuklarımız ölmezdi" dedi. Aileler, cenazelerini alabilmek için  gerekirse bedenlerini  ölüm orucuna yatıracaklarını duyurdu. İHD ise cenazelerin geri iadesi için Anayasa Mahkemesi'ne başvuracaklarını bildirdi.
Devlet ablukası ve saldırısının  sürdüğü Amed'in Sur ilçesinde, insanlık dramı yaşanıyor. Devlet güçleri gece  gündüz sivil alanları  bombalayıp tararken ve sivilleri katlederken, elinde tuttuğu  cenazeleri de  ailelere iade etmiyor. Çocuklarının cenazelerin alabilmek için ailelerin başlattığı açlık grevi dördüncü gününe girerken,  İHD Amed Şubesi  hükümetin cenazelerin üzerine yürüttüğü bu kirli politikayı sonlandırmak için Anayasa Mahkemesine başvuruyor. Aileler, eylemlerini sürdürdükleri İHD şubesinde çocuklarının fotoğraflarını bir an bile ellerinden bırakmıyor.
ANF'ye konuşan aileler, gerekirse bedenlerini ölüm orucuna yatıracaklarını söyledi.

'MAHALLESİNİ TERK ETMEDİ'

24 yaşındaki Mesut Seviktek’in ablası Güler Seviktek,  acısını , "Artık  ağlayacak gözyaşlarım bile kalmadı" sözleriyle ifade ediyor. Sur Hasırlı Mahallesi'ndeki evini  bir ay önce  terk etmek zorunda kalan  Seviktek,  fırında işçi olarak çalışan kardeşi Mesut’un halka dayatılan  zulme  karşı mahalleyi terk etmeyi kabul etmediğini  ve 23 Aralık’ta  devlet tarafından katledildiğini aktardı. Kardeşinin ölüm haberini  komşularından  öğrendiğini anlatan Seviktek, o gün bugündür cenazeyi  almaya çalıştıklarını belirti. Abla Seviktek, "14 gündür cenazemiz yerde" dedi.

'CENAZEYİ ALMAMIZ  İÇİN KAĞIT İMZALATMAYA ÇALIŞTILAR!'

Konuştukları her yetkilinin kendilerine, "hendekleri kapatın, cenazelerinizi alın" dediğine dikkat çeken Seviktek, ayrıca cenazelerin alınması  koşulu olarak  yetkililer tarafından üzerinde 'Bir şey olursa devlet sorumlu değil' yazılı bir kağıt imzalatmak şartı öne sürüldüğüne  dikkat çekti. Seviktek, "Bize Sur’da ölmüş asker ve polislerin  de bulunduğunu, onları da alamadıklarını söyleyerek, cenazesinin bulunduğu noktaya gitmek istiyorsak  bu kağıdı imzalamamız gerektiği söylediler.  Madem bizim cenazelerimizden bu kadar korkuyorlar  o zaman neden bu savaş başlattılar" dedi. Asker ve polis ailelerine seslenen Seviktek, "Onlar  da gelsin  bizimle beraber otursun, onlar da cenazelerine sahip çıksın" diye ekledi.

'MESUT DEVLET ZULMÜYLE 3 YAŞINDAYKEN TANIŞTI!'

Yıllardır  devlet zulmüne uğradıklarını,  ikinci  kez göçe tabi tutulduklarını  anlatan Seviktek, 1993 yılında Lice’deki  köylerinin   askerlerce yakıldıktan sonra  Sur’a taşındıkları, bugün de Sur’daki evleri bombaladığı için başka yerlere gitmek zorunda kaldıklarını dile getirdi. Mesut’un böyle bir ortamda büyüdüğünü, köyleri yakıldığında üç yaşında olduğunu belirten abla Seviktek, "Kardeşim devletin acımasız yüzüyle üç yaşında iken  tanıştı. Bizim ağıtlarımızın arasında büyüdü. Ortada hiçbir şey yokken cezaevine atıldı. Hayatını kazanmaya çalışırken de bu kez Sur ablukaya alındı" diye konuştu. Kardeşinin çok vicdanlı bir genç olduğunu vurgulayan Seviktek, kardeşini "Kendi yemez, içmez, herkese yedirirdi. Fırından aldığı ekmekleri önce yetimlere, fakirlere dağıtırdı sonra eve getirirdi" sözleriyle anlattı.  

'GEREKİRSE ÖLÜM ORUCUNA YATACAĞIZ'

Cenazeleri alana kadar mücadeleyi devam edeceklerini, gerekirse ölüm orucuna gireceklerini vurgulayan Abla Seviktek, "Cenazemiz kış ortasında yerdeyken, biz nasıl hayatımıza devam edelim, nasıl rahat nefes alalım? Bu mümkün mü" diye tepki gösterdi. Bugüne kadar hep barış dediklerini ancak bu saatten sonra öyle bir beklentilerinin de kalmadığını ifade eden Seviktek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Onlar barış istemiyorsa biz neden  barış isteyelim? Savaşsa, bu savaş sadece bizi değil herkesi yakacak. Benim kardeşim halkını bu durumda bırakacak bir kişiliğe sahip değildi. Onlar gibi zalim, onlar gibi paralı asker değildi."

CENAZE NEREDE ?

Cenazesi verilmeyen diğer bir genç de 21 yaşındaki İsa Oran. İzmir'de  Dokuz Eylül Üniversitesi'nde öğrenciyken Sur’daki devlet ablukasına dayanamayıp halk ile dayanışmak için Sur’a giden  Oran, Mesut ile aynı gün, aynı mahallede  katledildi. Oğullarının yaşamını yitirdiğini televizyondan öğrenen Oran Ailesi,  cenazeyi almak için oturdukları İstanbul’dan Amed ‘de gelseler de iki haftadır cenazeye kavuşmak için çabalıyor.  Dört gündür diğer iki aile ile birlikte açlık grevi yapan Anne Saide Oran, cenazelerini alana kadar mücadeleyi sürdüreceklerini vurguluyor. Cenazeyi almak için hem devlet yetkililerine ulaştıklarını aktaran Oran, "Bize cenazesinin bir  Yavuz Selim Okulu'nda bulunduğunu söylüyorlar, bir Kurşunlu Camisi'nde bulunduğunu. Net konuşmuyorlar. Ama kesin olan bir şey varsa o da cenazemizin  devletin elinde  olduğudur" dedi.

'HANGİ YÜZLE HACCA GİDİYORSUN!'

Oğlunun 1 Kasım seçimlerinden önce İstanbul’da olduğunu ancak kendisinden iki aydır haber alamadıklarını anlatan  Oran, oğlunun Sur’da olduğunu ve yaşamını yitirdiğini haberlerden  öğrendiğini söyledi. Cenazeler üzerine yapılan bu zulmün hiçbir ahlaka, dine sığmadığını hatırlatan Oran, Erdoğan'a şöyle tepki gösterdi: "Bir de utanmadan Cumhurbaşkanı Hacca gidiyor! Cenazelerimiz yerdeyken, sen hangi yüzle Hacca gidiyorsun?"
Türkiye batısındaki sessizliğe  tepki gösteren Anne Oran,  "Eğer batı sesini çıkartmış olsaydı, bugün çocuklarımız ölmezdi” dedi.  Emine Erdoğan’a da seslenen Oran, "Eğer sizin bir kediniz kaybolsaydı, her yerde kıyamet kopardı. Bizim çocuklarımız 14 gündür bu karda, bu soğukta yerde yatıyor.  Siz bir anne değil misiniz ? Her gün size buradan  sesleniyoruz, bizi duymuyor musunuz" ifadelerini kullandı.

'HACCA GİDİP GİYDİĞİ BEYAZ ELBİSE RAMAZAN'IMIN KEFENİYMİŞ MEĞER!'

Cenazesi verilmeyen üçüncü genç ise henüz 16 yaşındaki Ramazan Öğüt. 31 Aralık’ta katledilen Ramazan’ın cenazesini almak için çabalayan aile, oğullarının  altı gündür Sur’da yerde sahipsiz bir şekilde bekletildiğini vurguluyor. Oğlunun resmini bir dakika bile koynundan ayırmayan Anne Elif Öğüt, "Benim çocuğum öldü, artık başka çocuklar ölmesin" dedi. Oğlu Ramazan’ın cesur, atılgan ve haksızlığa dayanamayan bir çocuk olduğunu anlatan Öğüt, 14 yaşında tutuklanan Ramazan’ın küçük yaşına rağmen  çok çile çektiğini söyledi. Öğüt, "Artık barış olsun, hiçbir evlat ölmesin. Bu zulme  artık kalbim dayanamayacak. Biz bu kadar acı çekerken, nedir bu sessizlik? Hacca gidip giydikleri beyaz elbise benim Ramazan’ımın kefeniymiş meğer" diyerek ağıt yaktı. 

ANAYASA MAHKEMESİ'NE BAŞVURU

Konuştuğumuz İHD Amed Şubesi Yöneticisi Avukat Abdullah Zeytin de, cenazelerin geri iadesi için bugün Anayasa Mahkemesi'ne başvuracaklarını bildirdi. Bugün yaşananın bir insanlık suçu olduğunu söyleyen Zeytin, kimsenin sessiz kalmamasını istedi.
 

...