İlk kez dağlarda-Arzu Demir

İlk kez dağlarda-Arzu Demir

Gazeteciliğimin 14. yılında, sonunda Güney Kürdistan'daki Medya Savunma Alanları'ndayım. 'Sonunda' diyorum, çünkü Kürt sorunuyla ilgili yüzlerce haber yapan bir gazeteci olarak defalarca bu bölgeye gelerek gerillalarla görüşme planları yaptım, ancak olmadı. Kısmet 12 Mart gününeymiş.

Geliş amacım, özgürlük için dağları mesken eyleyen gerillaların müzakere sürecini nasıl gördüğüne dair izlenim edinmekti.

Savaş cephesinin gerisi olarak da sayılabilecek yerlerde yaptığımız görüşmelerden ortaya çıkan sonuca göre, tüm dikkatler 21 Mart'ta.

Ateşkes çağrısının geleceği kesin.  Zaten gerillalar açısından fiili bir ateşkes hali de geçerli. Zihinleri meşgul eden ise, sınır dışına çekilme olup olmayacağı.  PKK Lideri Abdullah Öcalan bu konuda parlamentonun sorumluluk alması gerektiğini ilke kararı olarak ortaya koydu.  Gerillalar sınır dışına çekilme konusunda Öcalan’ın kararına bağlı olacaklarının altını çiziyorlar, "99 deneyiminden sonuçlar çıkardık" diyorlar. AKP Hükümeti'ne güvenmediklerini ise her fırsatta söylüyorlar. Halka, hükümete ve dünyaya mesajları ise net: Savaşa da barışa da hazırız.

Bu mesajın dışında buralarda, dağlarda başka neler var?

Keşif uçuşları ve savaş uçakları... Açıkça yazayım, her ikisi de çok tedirgin edici; üstelik henüz herhangi bir hava saldırısına denk gelmemiş olmamıza rağmen.

Keşif uçakları, homurdanarak dolaşan kızgın bir adama benziyor. Kaldığımız bir bölgede, 9 saat boyunca üzerimizde dolandı durdu. "Birazdan galiba buraya inecek" diye düşünerek irkilmedim değil, keşif uçaklarının gerilla bölgesine iniş yapmak gibi bir marifetleri olmadığını bildiğim halde.  Bu gibi durumlarda ne yapacağını bilmemek ise zulüm. Yaptığın bir yanlış, sadece senin hayatını değil, o kampta kalan herkesin yaşamını ilgilendiriyor.

Öğle saatlerinde fotoğraf çekmek için çıktığımız bir sırada sadece seslerini duyduğumuz savaş uçakları da savaş bölgesinde olduğumuzu çok net hatırlattı. İntişar yapmamız, yani kendimize herhangi bir kayayı siper etmemiz gerekiyordu. Daha önceden gerillalardan öğrenmiştik. Ancak, ne yapacağını bilemez bir halde yolda öylece kalakaldık.

Buralarda savaş bize kendisini sürekli hissettiriyor. Medya savunma alanlarındaki gerillalar ve köylüler ise savaşı sürekli yaşıyor. Üstelik Türkiye'de müzakere süreci tam gaz sürerken.

Savaş dışında birkaç gündür dağlarda yaşadığım güven ve huzur duygusunu daha önce hiç tatmadığımı da söylemeliyim. Kendimi güvende hissetmemde, gerillanın varlığı çok önemli. Bulunduğum alanın onlar tarafından korunduğunu biliyorum çünkü. Konakladığımız bir bölgede, gece savaş uçaklarının geçiş yaptığı sırada, olası bir hava saldırısına karşı, tedirgin etmeden beni intişar bölgesine getirmek için gösterdikleri çaba da, gerillalara karşı olan güvenimin artmasında önemli bir etken.

Savaşın yanı sıra bahar var buralarda. Dağlarına bahar gelmiş memleketimin dizeleri, dilimin ucunda. Dağlardan damar damar su fışkırıyor. Bazen doğadan sadece suyun sesi geliyor. Karadeniz’in Fırtına Vadisi gibi...  Çiçeklenen ağaçlar, sarıpapatyalar, kengerler, sirikler, mendikler... Bahar bütün cömertliğiyle yüzünü gösteriyor.  Doruklarda ise ak bir gerdan gibi karlar uzanıyor.

Neden dağlara çıktılar? Bu sorunun yanıtını öğreneli çok oldu. Ancak, 20 yaşında 3 aylık bir gerillanın bu soruya verdiği yanıt, hiç hatırdan çıkmayacak türden: Ailemden 8 kişiyi bu savaşta kaybettim.

Bu dağlarda gerilla ölüm hakkında ne düşünür? Birkaç ay önce eski gerilla bir gazetecinin biraz da tebessüm ederek söylediği, "Bu kadar uzun yaşayacağımı düşünmemiştim" sözünü unutmayarak, "Ölmekten korkmuyor musun?" diye 37 gerillanın öldürüldüğü Kazan Vadisi'ndeki saldırıdan yaralı olarak kurtulan kadın gerillaya sordum. 10 yıldır dağlarda olan kadın gerilla, "Biz buralarda ölümü hiç düşünmeyiz" diyor. Ölümle sürekli burun buruna olup, ölümü hiç düşünmemek! Ancak büyük bir düşün peşine düşenlerin taşıyabileceği bir erdem olsa gerek! Kadın gerilla yaralandığı anda da düşmana teslim olmama duygusunu çok yoğun yaşadığını anlatıyor.

Modern zamanın dışında yerler buralar ve de zaman kavramı da yok gibi. Hele, 21 Mart gibi bir tarih olmasaydı, "Bugün günlerden ne?" sorusu anlamsız kalacaktı. Hatırlanan tek gün Çarşamba. Nedeni ise malum; PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın avukatlarıyla görüşme günü.

Buralarda hemşehrileri görmek de ilginç bir deneyim. Bir Türk, Kürt özgürlük mücadelesinin içinde, üstelik dağlarda gerilla olarak neden yer alır? Bu soruya kişisel deneyimlere dayanılarak verilen yanıtların yanı sıra ortak fikir, PKK'nin yürüttüğü politika ile ilgili: PKK sadece Kürt halkı için değil tüm halkların kurtuluşu için mücadele ediyor.

Her gerillanın gönlünde, Kuzey'de gerilla olmak var. Özgürlüğü için mücadele ettiğin topraklarda olmak bir yana, Kuzey, kendi sınırını görmek için de bir sınav yeri gibi anlaşılan.

Buralarda yukarılara doğru çıkıldıkça, insanlar konuşurken daha çok gözlerinin içine bakıyor. "Tu çavayi", "Serçavan" kentin monologlarından çok öte anlam taşıyor; insanlar arasındaki diyalog.

Son olarak, Gerilla Azad'tan bahsetmeliyim. Gerilla 18 yaşında olduğunu söylüyor. Ancak daha küçük gösteriyor. Silahı kadar boyu var. "Silahın senin boyundan büyük" cümlesine yanıt, "Biz boyumuzdan büyük işler yapıyoruz ki" oluyor.

Büyük işler yaptıklarını anlatmaya çalışıyor Gerilla Azad. İnsanlık tarihinin gördüğü en büyük iştir; özgürlük gibi bir ideal uğruna ölümü göze almak. Özgürlük için yaşamın reddiyesi. Ancak bu reddiye hayatın ta kendisidir.

Medya Savunma Alanları'nda herkes gibi ben de 21 Mart'ı bekliyorum.