İnsan hakları değil Kürtleri kriminalize komisyonu!
İnsan hakları değil Kürtleri kriminalize komisyonu!
İnsan hakları değil Kürtleri kriminalize komisyonu!
Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde "Terör ve şiddet olayları kapsamında yaşam hakkı ihlallerinin incelenmesi için" kurulan Alt Komisyonun raporunda Kürt sorunu “Terörizm” başlığı altında değerlendirildi. Raporun birçok bölümünde Kürt kurumları kriminalize edilmeye çalışılıyor. Rapora muhalefet şerhi koyan komisyonun BDP’li üyesi Ertuğrul Kürkçü, raporda kişilerin anlatımlarının kabul görerek yansıtılmasını eleştirdi ve raporun “güvenlikçi politika” ekseninde olduğunu kaydetti. Kemal Burkay ve İbrahim Güçlü gibi kişilerin anlatımlarını referans alan raporun 160. sayfasında ise BDP’nin seçmenden zorla oy topladığının ima edilmesi dikkat çekti.
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, 13 Ekim 2011 tarihinde yaptığı toplantısında, “Terör ve Şiddet Olayları Kapsamında Yaşam Hakkı İhlallerinin” incelenmesine yönelik Alt Komisyon kurulması kararını aldı. Bir süre sonra kurulan komisyona AKP’den Amasya Milletvekili Naci Bostancı, Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan, Van Milletvekili Gülşen Orhan, İzmir Milletvekili Erdal Kalkan, CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, MHP Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu, BDP Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü üye olarak belirlendi. Daha sonra komisyon üyelerinden Gülşen Orhan ve Erdal Kalkan’ın istifa etmesinin ardından komisyonun boşalan üyeliklerini YSK tarafından milletvekili seçilen AKP Diyarbakır Milletvekili Oya Eronat ile Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner getirildi.
52 KİŞİ DİNLENDİ
Komisyon çalışmaları kapsamında şimdiye kadar dinlenen isimler ise şöyle: Ümit Fırat, Doç. Dr. Hüseyin Yayman, Prof. Dr. Vedat Bilgin, Prof. Dr. Ümit Özdağ, Şanar Yurdatapan, Nadire Mater, Burcu Şentürk, Hıdır Öztürk, Süleyman Işık, Cahit Sarıkaya, Derya Serin, Hülya Yavuz, Haşim Çelik, Nebi Gültekin, Nedim Güneş, Mehmet Karakaya, Prof. Dr. Anıl Çeçen, Prof Dr. Erol Göka, Mehmet Arslan, Mahmut Arat, Kemal Burkay, İbrahim Güçlü, Coşkun Üsterci, İhsan Öztürk, Fatma Öztürk, Hanım Tosun, Nihat Ali Özcan, İrfan Bilgin, Begüm, Necdet ve Naif Erdoğan, İsmail Yaldır, Necmettin Sarı, Gülümay Özkan, Nesrin Şener, Hasan Dayan, Fatma Öztürk, Öztürk Türkdoğan, Mustafa Güzel, Sami Herman, İshak İbrahimzadeh, Güler Apaydın, Kadri Belgin, Münevver Cinsoy, Osman Partal, Erkan Omay, Kd Alb Kamil Nahit Özmenler, Zeynep Altıok Akatlı, Ali Akarpınar, Mehmet Ali Dikkaya, Nermin Serin, Cihan Sincar, Gökhan Aydıner.
RAPORUN REFERANSI GÜÇLÜ VE BURKAY!
Komisyon uzun süren çalışmaların ve tartışmaların ardından 2013 yılının Ocak ayında taslak raporunu açıkladı. Raporda, İbrahim Güçlü ve Kemal Burkay gibi siyasetlerini tamamen PKK karşıtlığına kurmuş kişilerin verdiği beyanların gerçek olarak kabul edilircesine yer alması ve “terör” kavramının bütün protestolara ve eylemliliklere yedirilmesi tepki ile karşılandı. Komisyon nihai raporunu açıkladıktan sonra rapor TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’na gönderildi. Burada yapılan tartışmaların ardından da rapor kabul edildi. Rapora CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün ve BDP Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, muhalefet şerhi koydu. Hüseyin Aygün, koyduğu muhalefet şerhinde devletin yaşattığı hak ihlallerinin “terörle mücadele” adı altında komisyon raporu tarafından aklandığı eleştirisini yöneltti. BDP Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü ise muhalefet şerhini 15 Şubat’ta açıkladı.
TERÖR DEĞİL İSYAN
Kürkçü muhalefet şerhinde, Kürt sorununu “Terör” olarak değerlendirilmesini eleştirirken yaşananın isyan olduğunu vurguladı. “Raporun yöntemsel kusurlarından biri de dinlenen kişilerin olgusal gerçeklikle ilgili anlatımlarından çok, raporun omurgasını oluşturan mantığı dillendiren yorum sahiplerinin anlatımlarına yer vermesidir” diyen Kürkçü, muhalefet şerhinde şunlara dikkat çekti:
“Rapor yaşam hakkı ihlalleri konusunda kavramsal çerçeveyi çizerken uluslar arası literatürde yaşam hakkı ihlalinin aslen devlet ve onun kolluk güçleri aracılığı ile yurttaşlara karşı işlenen ihlaller olduğu ilkesini yeterince vurgulamayarak kişiler arasında ve kişilerle devlet arasındaki ilişkilerde yer alan yaşam hakkı ihlallerini aynı çerçevede değerlendirmiştir.”
RAPOR ‘KCK’ DAVA İDDİANAMELERİNDEN FARKSIZ
Kürkçü, muhalefet şerhinde, “BDP ve öncelerinin kriminalizasyonu” başlığı altında ise raporda BDP, DTP ve HADEP’e ilişkin yayınlanan bilgilere yer verdi.
Buna göre raporun özellikle, 50, 160, 181, 184, 185, 210, 234, 272 ve 274’üncü sayfalarında BDP, DTP ve HADEP’e ilişkin dinleyicilerin söyledikleri gerçekmiş gibi yansıtılıyor. Raporun 50. sayfasında adeta polis fezlekelerinden alınmışçasına DTK, siyaset akademileri, Kent Meclisleri, Eğitim Destek Evleri ve Özgür Yurttaş Dernekleri kriminalize edilerek, “KCK” içerisinde kritik yere sahip oldukları savunuluyor.
Kürkçü, bu bölüme ilişkin tepkisini ise şöyle ortaya koydu:
“Burada onlarca sivil toplum kuruluşunun, demokratik derneğin ve BDP’nin katılımcısı olduğu, eş başkanlığını milletvekilleri Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk’un yürüttüğü Demokratik Toplum Kongresi’nin, parti okulu olarak kurulan ve akademik siyasal çalışmaların yürütüldüğü siyaset akademileri, halkın demokrasiye doğrudan katılımını sağlamak, yereldeki sorunların merkezileşmesini sağlamak amacıyla kurulan kent meclislerinin de polis fezlekelerinde olduğu gibi TBMM raporunda da kriminalize edilmesi, bir suç unsuru gibi gösterilmesi doğru değildir.”
BDP'NİN PKK İÇİNDE OLDUĞU KABULÜNÜ YARATMA ÇABASI!
Raporun 160. sayfasında ise dinlenen kişilere dayanılarak BDP’nin seçim zamanlarında zorla oy topladığı ima ediliyor. Bu bölüme ilişkin şerhinde, “HADEP’e 1 oy çıkarsa köyünüzü yakarız” tehditlerini hatırlatan Kürkçü, helikopterlerle kaçırılan seçim sandıklarını hatırlatıyor. Muhalefet şerhinde raporun 181. sayfasında BDP’nin PKK’nin içinde olduğuna dair izlenim yaratıldığını belirterek, komisyonda dinlenen kişilerin yorumlarının raporda kabul görmesini eleştirdi. Raporun 185. sayfasında ise “PKK sempatizanları DTP’deki yandaşları” kavramı kullanılıyor.
Muhalefet şerhinde, raporun 272. sayfasında bulunan “…Parlamentoda grubu bulunan bir parti var, PKK’nın partisi….”sözüne atıf yapan Kürkçü, “PKK’nin kendisinin zaten bir parti, Kürdistan İşçi Partisi olduğu unutuluyor” tespitini yaptı. Kürkçü, muhalefet şerhinde ayrıca raporda komisyonun dinlediği kişilerin dışında valilikler tarafından verilen “İlin terör profili” bilgilerinin raporda aynen yer almasını eleştirerek, “O ilde bulunan İnsan Hakları örgütleri ve derneklerden bilgi alınabilir böylece objektif olma iddiasında bulunulabilirdi. Ayrıca devlet tarafından yapılan ihlallerin hiçbirinin bu valilik değerlendirmelerinde olmadığını görüyoruz. Bu da güvenlikçi yaklaşımın ve devleti koruma refleksinin etkin olduğunun göstergesi. Sayfa 98’de ifade edilen ‘Tunceli terör profili’, ‘nüfusun tamamına yakını Türkçe biliyor. Zazaca ve Kürtçe de konuşuluyor’ ifadesinde sanki sözkonusu ilde Kürtçe konuşanlar azınlıkta Türkçe bilenler çoğunlukta gibi bir anlam çıkıyor. Oysa hiçbir araştırmaya gerek duymadan Tunceli’de 2. dilin Türkçe olduğunu ifade etmek gerekir. Valilerin de yaşadıkları ili ne kadar tanıdığı sadece bu örnekte bile görülebilir” dedi.
“Bütün bu eleştirilere karşın rapor sonuç bölümünde Kürt Sorunu’nda bir çözüm için imkanlar sunan kimi önerilerle, başlangıç öncülleri ve iltifat ettiği yorumlarla neredeyse çökmesine yol açtığı çalışmanın kendini kurtarmasına yardımcı oluyor” diyen Kürkçü, bu hususları şu başlıklarla sıralıyor:
- Sorunun partiler üstü bir siyasi mutabakatla parlamento çatısı altında ele alınması, demokratik yöntemler ve siyasi zeminlerin kullanılması
- Çözüm atmosferi için tüm topluma nüfuz eden bir dilin etkinliği
- Çözüm sürecindeki sorunlara yaklaşım
- Özgürlüklerin genişletilmesi
- Devletin çözüm yolunu halkla diyalogla bulması
- Terörle mücadelede hukuk dışı uygulamaları önlemek için altyapının geliştirilmesi
- Faili Meçhuller Komisyonu kurulması
- Gerçeklerin ortaya çıkarılması için komisyon kurulması
- Faili meçhullerle ilgili zamanaşımı engelinin kaldırılması
- Sorunun çözümüne Anayasal katkının sağlanması
- Travma sonrası sürecin iyi yönetilmesi
- Kutuplaşmanın önlenmesi ve siyasi mecraların işlemesine imkân sağlayan ortamın yaratılması
- Çözüm için aralanan kapının ve oluşan fırsat penceresinin iyi değerlendirilmesi.