İş içinde iş; Adana operasyonu.../ Erdal Er

İş içinde iş; Adana operasyonu.../ Erdal Er

Bir kaç gün önce Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İsveç başbakanıyla basının karşısına çıktığı saatlerde ajanslar,  “Adana'da bir Tır da yapılan aramada bin iki yüz adet roket başlığı ele geçirildi. Silahlar Suriye’ye gidiyordu.’’ bilgisini abonelerine geçti.  Adana Valisi Hüseyin Avni Coş olayı doğrulayan bir açıklama yaptı.

Adana’dan önce de Erzincan merkezli El Kaide operasyonu yapılmış ve 18 kişinin gözaltına alındığı iddia edilmişti.

Kafalar bir anda karıştı. Karıştı çünkü uzun süre El Nusra, Irak Şam İslam Devleti (IŞİD)’i himayesine alan Türkiye yönetimi; vekaleten savaştırdıkları gruplara karşı operasyon yapıyordu.

Hal böyle olunca sorular peş peşe geldi:

Adana’da ele geçirilen silahlar gerçek bir operasyon sonucu muydu? Bir yol kazası mıydı? Yada bir mizansen mi?

Görünürde Türkiye El Kaide gibi yapılanmalara müsaade etmiyor ve onlara karşı kararlı bir mücadele sürdürüyor.

Zira bir süredir uluslararası basın sık sık Türkiye yönetiminin El Kaide, El Nusra, Irak Şam İslam Devleti örgütlerini himaye ettiğini, silah, para ve askeri eğitim desteği verdiğini yazıyordu.

Hükümet yazılanları sertlikle yalanlasa da ikna edici olamıyor ve gerçeğin üstünü de örtemiyordu.

Kürt basını başından beri Türkiye’nin çeteleri sadece desteklemediğini, kendisi adına vekâleten Rojava’da savaştırdığını kanıtlarıyla açıklıyordu.

Erdoğan’ın İsveç’te olduğu gün Adana’da bu operasyonun olması elbette kuşkuları artıyor ve sorular sormamıza neden oluyor.

Acaba Türkiye bir imaj operasyonu mu yapıyor? Zira bu günlerde içeride ve dışarıda ciddi imaj kaybı yaşadığı sır olmaktan çoktan çıkmış.

Son aylarda Türkiye’nin adı dünya kamuoyunda işlediği cinayetlerle ürperti yaratan El Kaide türevi ‘terör’ ile anılmaya başlanmıştı. Erdoğan, hükümet üyeleri Stockholm’de olduğu gibi ABD, AB’nin başkentlerinde ‘El Kaide’yi destekliyorsunuz’ sorularına maruz kalıyorlardı. AB üyesi olmak isteyen bir ülkenin El Kaide ile anılması uluslar arası toplumda hoş karşılanması beklenemez.

Dolayısıyla Adana’da yapılan operasyon üzerinde hem soru işaretleri hem de karanlık gölge var.

Adana’da ele geçirilen silahların göstermelik bir operasyonun parçası olduğunu gösteren güçlü kanıtlar var.
Gazeteci Mustafa Seyfullah Kılıç’ın verdiği önemli bilgi şu:
Adana’da yakalanan ve silah taşıyan tır, Konya merkezli faaliyet yürüten Aladağ nakliyat firmasına ait. Ancak o gün Aladağ şirketine ait 7 tır, yine Konya merkezli faaliyet yürüten Baysallar nakliye şirketine ait 11 TIR Suriye sınırını geçmiş. Adı geçen her iki firma AKP hükümetinin ordusu olarak ün yapmış SADAT ile yakın ilişki içinde. Buda yeteri kadar bir fikir veriyor.

Adana operasyonu da bize 1992-93 yıllarında yaşanan bir olayı hatırlatıyor:

Yıl 1990-1992...

Kürdistan’da savaş olanca şiddetiyle devam ediyordu ve can kaybının yanında Türkiye’nin bütçesi açık vermişti.

Kürdistan’daki özel timler, karakol komutanları, korucular, üst düzey generalleri, OHAL valileri, Ankara’da Başbakan ve Bakanlardan, İstanbul Emniyet Müdürüne kadar devleti yöneten birçok isim uyuşturucu işine bulaşmıştı. Karlı bir işti. ‘Vatan-millet’ edebiyatıyla yaptıkları uyuşturucu işlerini görünmez kılmayı başarıyorlardı.

1994 ekonomik krizini Çiller hükümetinin uyuşturucu trafiğinden elde ettikleri 20 milyar dolar tutarındaki sıcak parayla aştıkları uluslararası raporlar ve mahkemelerce tespit edilmişti.  

Türkiye uyuşturucu ile anılıyor ve köşeye sıkışmıştı. Avrupa ve ABD bastırıyordu. Türkiye bu imajdan kurtulmak için 10 Aralık 1992 günü Akdeniz’de seyir halinde ki Kısmet’im 1 gemisine operasyon düzenledi. ABD ve Türkiye Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'na bağlı savaş gemileri, Oreion tipi uçakların da katıldığı operasyonun dördüncü gününde gemi Güney Kıbrıs açıklarında batırıldı. Yapılan açıklamaya göre gemide; 3 ton 100 kilogram baz morfin olduğu söylendi.

Operasyonu uyuşturucu trafiğini yöneten isimlerden biri olan dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Necdet Menzir ile Narkotik Şube Müdürü Mestan Şener’in yürütmesi, İsmet Sezgin, Mehmet Ağar gibi isimlerin de operasyonu yakından izlemeleri ‘bu işte bir iş var’ sorusunu sordurdu.

Çok geçmeden ‘iş içinde iş’ olduğu ortaya çıktı. Hüseyin Baybaşin kendisiyle yapılan bir röportajda 'Kısmetim 1'in batırılma olayını şöyle anlatır:

"Amerikan ve Avrupalı uyuşturucuyla mücadele örgütleri Türkiye'yi sıkıştırmaya başlamıştı. Bunlara bir hesap verilmesi gerekiyor... Türkiye'de birilerinin bu işi yaptığını söylemesi ve bir şeylerin yakalanması gerekiyor. Senaryo yerine otursun diye gemiyi batırdılar. Gemi de eroin yoktu."

Gemide bulunan eroin boşaltılmış, uyuşturucu gereken yerlere ulaştırılmıştı. Kısmetim 1'deki eroinin, dönemin İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu ile İstanbul Emniyet Müdürü Necdet Menzir'in ortak olduğu söylendi.

Türkiye’nin yakın geçmişi bugüne de ışık tutuyor.

Adana’da yakalanan Tır da silah olduğuna göre; diğer Tır’lar da hangi silahlar vardı? Bunu bilmiyoruz. Bildiğimiz; Adana olan gerçek bir operasyon değil, aynen Kısmetim 1 gemisinde olduğu gibi imaj düzeltmeye yönelik yapılmış bir mizansendir.
Öyle olmasaydı Adana operasyonundan hemen sonra Suriye’ye yollanmak üzere İstanbul’da bir gemiye 20 bin kalaşnikof silahı yüklenmezdi.