IŞİD'in AKP'ye hizmeti -Hüseyin Ali
İstanbul Sultanahmet'teki Alman vatandaşlara yönelik saldırının zamanlaması manidardır. IŞİD'in AKP'ye bir hizmeti olarak görülmektedir. Ne zaman AKP sıkışırsa IŞİD adına bir yerlerde bombalamalar yapılmaktadır.
İstanbul Sultanahmet'teki Alman vatandaşlara yönelik saldırının zamanlaması manidardır. IŞİD'in AKP'ye bir hizmeti olarak görülmektedir. Ne zaman AKP sıkışırsa IŞİD adına bir yerlerde bombalamalar yapılmaktadır.
İstanbul Sultanahmet'teki Alman vatandaşlara yönelik saldırının zamanlaması manidardır. IŞİD'in AKP'ye bir hizmeti olarak görülmektedir. Ne zaman AKP sıkışırsa IŞİD adına bir yerlerde bombalamalar yapılmaktadır.
Türkiye şu anda en fazla Suriye, Rojava ve Bakurê Kurdîstan'da sıkışmış bulunmaktadır. Suriye politikasında büyük oranda dışlanmıştır. Bu durumu Suriye içindeki ittifakları üzerinde de olumsuz etkide bulunmaktadır. Öte yandan YPG'nin içinde olduğu Demokratik Suriye Güçleri de IŞİD karşısında önemli başarılar elde etmektedir. Türkiye ne bu başarıları engelleyebiliyor, ne de Cerablus'ta kendisini Suriye politikasında etkili kılacak ve çetelerle ilişkisini Suriye içinde meşrulaştıracak bir alan hakimiyetini uluslararası güçlere kabul ettirebiliyor. Cerablus'u kendi kontrolündeki güçlere devredebilseydi ve onların hamisi haline gelebilseydi, çetelerle Türkiye içinde değil, bizzat Suriye içinde ilişki kurabilecek ve çetelere her türlü desteği hakim olduğu bu alanda verebilecekti. Ama ABD ve Avrupa kabul etmediği gibi, Rusya da kabul etmemektedir. Suriye'deki bu sıkışıklık yanında Irak Başika'da da rahat değildir.
Tüm bunların yanında Bakurê Kurdîstan'da halkın öz yönetim direnişleri de AKP hükümetini zorlamaktadır. Öyle ki önümüzdeki iki üç ay AKP için Suriye, Irak ve Bakurê Kurdistan'da çok önemlidir. Bu nedenle Irak politikasında biraz rahatlamak istiyor. Bakurê Kurdistan'daki saldırılar üzerinde iç ve dış kamuoyunun baskısını azaltmayı önemli görüyor. Bunun için de her şeyi göze alabilecek politika ve uygulamalar içine girebilecektir.
Bu amaçlarına ulaşmada kendine göre en etkili yol İstanbul'da bir bombanın patlatılması olmaktadır. Böylece Suriye ve Irak'ta batının desteğini almayı, Kürdistan'da ise yürüttüğü kirli savaşın üstünü örtmeyi hedefliyor. Sultanahmet bombalanmasını bu çerçevede görmek gerekiyor. Nasıl ki 7 Haziran seçim öncesi Amed katliamı, 1 Kasım seçimi öncesi Suruç ve Ankara katliamı yapıldıysa Sultanahmet bombalaması da AKP'yi yaşadığı sıkışıklıktan kurtarmak için yapılmıştır. AKP hükümeti açısından şu anda önemli olan, Türkiye'nin kaos içine girmesi ya da ekonomik kayıp değildir; iktidarını ayakta tutmak için önümüzdeki ayları kurtarmak esas hedefi olmaktadır.
Saray Gladyosu IŞİD içindeki MİT birimleri yoluyla bu tür bombalamalar yaptırma imkanı bulmaktadır. IŞİD'le birkaç yıldır sürdürülen sıkı ilişki MİT'e bu imkanı vermiş bulunmaktadır. Binlerce IŞİD militanı MİT kontrolünde Suriye'ye geçtiği gibi, MİT bizzat Türkiye'de binlerce IŞİD sempatizanını örgütleyip Suriye'ye göndermiştir. MİT Türkiye'de IŞİD'e militan gönderme şubesi gibi çalışmıştır. IŞİD'e militan kazandıranların çoğu MİT elemanlarıdır. Cizre'de tutuklanan 2 MİT sorumlusundan biri Adıyaman Kahtalıdır. Herhalde bu MİT'çinin Adıyaman'daki IŞİD örgütlenmesi içinde önemli bir rolü olmuştur.
MİT IŞİD'i Türkiye içinde bazı eylemlere yönlendirme imkanına sahiptir. IŞİD'in birçok sorumlusunu etkileyip yönlendirmektedirler. Çünkü bazı IŞİD sorumlularının hemen yakınındadırlar. Öte yandan doğrudan ilişkilenme temelinde böyle eylemler yaptıracak bir ilişki düzeyine sahiptirler. IŞİD AKP'yi rahatlatacak, politik olarak güçlendirecek her türlü eylem yapmaya hazırdır. Çünkü AKP hükümetinin Suriye ve Irak'ta güçlü olması doğrudan IŞİD'e güç katmaktadır. AKP ile IŞİD arasında zımni ve doğrudan yapılmış anlaşmalar bulunmaktadır. Eskiden Türkiye-İsrail ilişkilerinde böyle bir anlaşma vardı. Türkiye İsrail'e "Zaman zaman sizi eleştirebiliriz; bu, İsrail'le ilişki kurmamız ve bu ilişkileri sürdürmemiz için gereklidir" der, İsrail de bunu anlayışla karşılardı.
Şu anda AKP hükümetinin IŞİD için söyledikleri de danışıklıdır. Esas olarak sürekli birbirini gözeten ve birbirini güçlendiren politikalar izlemektedirler.
Abdulkadir Selvi, bizim Cerablus'u almamıza razı olmuyorlar; halbuki IŞİD teröristleri buradan geliyor, diyor. Bu anlatımla bile IŞİD saldırılarıyla neyi amaçladıklarını itiraf etmiş oluyorlar. AKP hükümeti bu katliamı, kendini Suriye'de etkili kılmak için kullanmayı hedefliyor. Nitekim AKP yetkililerinin tüm açıklamaları bunu kanıtlamaktadır. Terörizme karşı ortak hareket edelim derlerken de Suriye'de Demokratik Suriye Güçlerini, Türkiye'de ise Kürt Özgürlük Hareketi'ni hedef göstermektedirler. Tüm dertleri çeşitli devletleri ve siyasi güçleri Kürt Özgürlük Hareketi'nin üzerine sürmektir.
Sultanahmet katliamından sonra yapılan açıklamalar "Kürt halkına yönelik yürüttüğümüz kirli savaşa ve katliama göz yumun" anlama gelmektedir.
Ahmet Davutoğlu doğru bir şey söylemiş, 'IŞİD taşeron bir örgüttür' diyor. Ortadoğu'da ve dünyada IŞİD kimin taşeron örgütüdür diye sorulsa, verilecek cevap Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan taşeronu denilecektir. AKP hükümeti IŞİD Til Abyad'tayken (Girê Sipî) rahatsız olmazken, YPG ve Devrimci Arap Güçleri Til Abyad'a hakim olunca hemen tehdide bulunmuştur. Şu anda da Til Abyad sınırında sürekli provokasyon yapmaktadırlar. IŞİD Cerablus'tayken rahatsız olmayan ama Suriye Demokratik Güçleri Cerablus'a yönelirse ''Bu bizim kırmızı çizgimizdir'' diyen AKP hükümetidir. AKP hükümeti dünyayı aptal, kendini akıllı sanıyor. Herkes AKP'nin hangi politikasının ne anlama geldiğini, kimi korumaya yönelik olduğunu biliyor. Lafla ne kadar inkar etse de dünya bu gerçeği görüyor. Belki doğrudan yüzüne vurmuyorlar, ama AKP'nin politikalarını çok iyi biliyorlar.
AKP Suriye'de çok kötü ve tehlikeli politika izledi. Rojava Kürtlerini ve demokrasi güçlerini destekleme yerine, IŞİD, El Nusra ve Ahrar El Şam gibi örgütleri destekleyerek Esad rejiminin ayakta kalmasını sağlayan da AKP hükümetidir.
AKP içeride ve dışarıda ne halkları ne de demokrasiyi esas almaktadır. Kendi iktidarını sürdürmek için Suriye'de demokrasi güçlerinin gelişmesini engelleme çabası yürüttü. Türkiye'de ise iktidarda kalmak için ekonominin büyük kayıplar yaşaması dahil her şeyi göze almaktadır.
KAYNAK: YENİ ÖZGÜR POLİTİKA