İstanbul ve İzmir'de kayıpların akıbeti soruldu

Cumartesi Anneleri, 1994’te gözaltında kaybedilen İsmail Bahçeci'nin akıbetini sordu. İzmir'de de Mehmet ve Ömer Fındık'ın faillerinin yargılanması istendi.

Cumartesi Anneleri, kayıp yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması için 613'üncü haftada bir kez daha İstanbul’da Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi. Bu haftaki eyleme, HDP Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran, CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Barış Anneleri Meclisi, Barış İçin Kadın Girişimi (BİKG) üyeleri ile Gezi sürecinde katledilen Berkin Elvan'ın annesi Gülsüm Elvan da katılarak destek verdi.

Eylemde, 24 Aralık 1994’te gözaltına alındıktan sonra 8 gün boyunca gözaltında alındığı reddedilen, sonrasında ise bir daha kendisinden haber alınamayan İsmail Bahçeci'nin akıbeti soruldu. 

CHP'li Tanrıkulu ise, yaptığı konuşmasında 2016 yılının savaş ve gözyaşı ve hak ihlalleri ile dolup taştığını söyledi. Tanrıkulu, "Yüzlerce insanımız yaşamını yitirdi. Hapishaneler doldu taştı. İnsan hakları ayaklar altına alındı. 2016 yılı savaş dolu bir yıl olarak tarihe yazıldı. Umuyorum, 2017 yılı 2016’dan çıkardığımız derslerle iyi bir yıl olur ve Cumartesi Anneleri’ne yenileri eklenmez" diye konuştu.

HDP'li Başaran da şöyle dedi. "Bu acıları yaşayanlar olarak gerçekleri gösteren yine bu aileler oluyor. Bu yıl yine kayıpların olduğu insanların katledildiği bir süreçten geçiyoruz. Savaş politikaları sonucu bu ülkede daha aydınlık bir süreç için mücadeleyi büyüteceğiz.” 

Kaybedilen İsmail Bahçeci'nin kardeşi Umut Bahçeci de, KHK ile kapatılan İMC TV’yi hatırlatarak, kanalın her hafta kayıp yakınlarının ayarlandığı bir programları olduğunu, ama o sesin de ellerinden alındığını söyledi. Bahçeci, ağabeyinin kaybedilmeden önce polis tarafından taciz edildiğini anlattı.

BAHÇECİ ANLATILDI

Basın metnini de Hasan Ocak'ın kardeşi Maside Ocak okudu. İsmail Bahçeci'nin güzel konuşan, karikatür çizen, şiir yazan, saz çalan ve daha birçok yeteneğe sahip donanımlı bir genç olduğunu ifade söyleyen Ocak, "Bizi karanlıkta bırakmak istediler" dedi. Ocak, Marmara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu'nda öğrenci olan Bahçeci'nin Türkiye Öğrenci Birliği Başkanı olduğu için polisin hedefinde olduğunu söyledi. Bahçeci'nin defalarca gözaltına alınıp işkence gördüğünü ifade eden Ocak, 1991 yılında gözaltına alındığını, 8 gün boyunca gözaltında olduğunun reddedildiğini, böylece Bahçeci'nin kaybedilmesinin ilk girişiminin yaşandığını belirtti. 

Son olarak 24 Aralık 1994 yılında gözaltına alınan Bahçeci'den bir daha haber alınamadığını aktaran Ocak, Fatma ve Şeyhmus Bahçeci’nin oğullarını her yerde aradığını, devletin her kademesine başvurduklarını, fakat bulamadıklarını söyledi. Ocak, dönemin Dışişleri Bakanı Nahit Menteşe'nin aileye, "Dua edin de polisin elinde olsun. Araştırıp size haber vereceğim" demesinin ardından aileyle bir daha görüşmediğini ifade etti. Milletvekili Mahmut Alınak'ın 1995 yılında bunu meclise taşıdığını, Bahçeci'nin akıbetinin araştırılmasını istediği halde bir soruşturma başlatılmadığını söyledi.

Ocak, Bahçeci'nin kaybedilmesinde sorumlu kişilerin dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, Başbakan Tansu Çiller ve Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel olduğunu söylerken, "22 yıldır söylüyoruz ve söylemeye devam edeceğiz. Bahçeci'nin akıbeti açıklanana kadar bu dosya bizim için kapanmayacak" diye ekledi.

İZMİR

İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Şubesi üyelerince her hafta Konak Eski Sümerbank önünde düzenlenen "Kayıplar bulunsun, failleri yargılansın" eyleminde de '90'lı yıllarda zorla kaybettirilen Mehmet ve Ömer Fındık'ın faillerinin yargılanması istendi. Eyleme, HDP İzmir il eş başkanları da katıldı. 

İHD Şube Yöneticisi Ahmet Çiçek, DAİŞ’in iki Türk askerini yaktığına ilişkin servis edilen görüntülerden dolayı hükümetten hesap sordu. Çiçek, sorumluluk almaya davet ettikleri devlet yetkililerden konu hakkında bir açıklama beklediklerini belirtti.

Çiçek, 31 Aralık 1995'te Silopi'de gözaltında zorla kaybettirilen Mehmet ve Ömer Fındık'ın akıbetlerini de sordu.

Yakınlarının ve İHD'nin her iki isme dair yaptığı tüm başvuruların yanıtsız bırakıldığını kaldığını söyleyen Çiçek, AİHM'nin Türkiye’yi suçlu bulduğuna dikkati çekerek şöyle dedi: "İşkence yasağı, özgürlük ve güvenlik hakkıyla beraber, etkili başvuru hakkını ihlal edildiğine karar verdi. Biz insan hakları savunucuları olarak devletin geçmişiyle yüzleşmesi için mücadelemizi devam ettireceğiz."