İsveç Parlamentosu’nda ‘Seyfo’ anması ve sergisi önergesi

İsveç Parlamentosu’nda ‘Seyfo’ anması ve sergisi önergesi

İsveç’in Avrupa Birliği eski Bakanı Birgitta Ohlsson, Süryani Milletvekili Robert Hannah ile birlikte verdiği önergede soykırımın 100. yılında İsveç Parlamentosu’nda soykırım kurbanlarının anılması için bir tören düzenlenmesi ve bir soykırım sergisi açılmasını istedi.

Asurilerin ‘Seyfo’ olarak adlandırdıkları Osmanlı İmparatorluğu döneminde gerçekleştirilen soykırımında 1 milyon civarında Ermeni, yüzbinlerce Asuri-Süryani-Keldani ve Pontusun öldürdüğü belirtilen önergede, kurbanların çoğunun 1915-16’da öldürülmesine rağmen baskı ve saldırıların 1923 yılına kadar devam ettiği belirtiliyor.

Osmanlı topraklarının büyük ölçüde Hıristiyanlardan temizlendiği ve İsveç’te yaşayan 150 bin kişinin ‘Seyfo’ soykırımı sırasında yaşananalardan etkilendiklerini söyleyen milletvekilleri, bugün İsveç’in en büyük azınlığının İsveç-Asurileri olmasının nedeninin Seyfo soykırımı olduğunu ifade ediyorlar.

Önergede, tüm İsveç Halkının Seyfo’dan dolaylı olarak etkilendiği ve bu nedenle de 120 bin Asuri asıllıın bugün neden İsveç’te yaşadığına tüm İsveç’in dikkati çekmenin uygun olduğu belirtiliyor. Seyfo’nun İsveç tarihinin bir parçası haline geldiği ve günümüzde İsveç’te Hitler’in soykırımında yaşamını yitirenlerin yakınlarından daha fazla ‘Seyfo’da öldürülenlerin yakınlarının yaşadığına da dikkat çekiliyor.

Türkiye’nin her zaman soykırımını inkar ettiğini ve aralarında İsveç’in de bulunduğu diğer ülkelerin de aynı şeyi yapmasını sağlamak için diplomatik tehditlerde bulunduğu belirtilen önergede, Türkiye’de soykırımının tabu olarak kabul edildiği ve bu nedenle de Türk topraklarında soykırım kurbanlarını anmak için törenler düzenlenmeyeceği ve soykırım sergileri açılamayacağı ifade ediliyor.

İsveç parlamentosu’nun 2010 yılında soykırımını kabul ettiğini hatırlatan iki milletvekili, bu nedenle İsveç gibi demokratik ülkelerin Türkiye’nin inkar politikasına karşı çıkmasının önemli olduğunu vurguladıktan sonra, 24 Nisan günü isveç Parlamentosu’nda soykırım kurbanlarının anılması için tören yapılmasını ve soykırım kurbanları için aynı gün 1 yıl süreyle parlamentoda bir sergi açılmasını istiyorlar.

İSVEÇ PARTİLERİNİN İKİ YÜZLÜ SOYKIRIM POLİTİKALARI

Soykırım kurbanları için parlamentoda tören ve sergi düzenlenmesini öneren Birgitta Ohlsson, 2010 yılından bu yılın Eylül ayına kadar İsveç’in Avrupa Birliği Bakanı görevini yürütüyordu. 2010 yılında parlamentoda yapılan oylamada Ohlsson ve mensup olduğu Halk Partisi’nin milletvekilleri soykırım önergesinin reddedilmesi için oy kullanmış, sadece Kuzey Kürdistan doğumlu Gülan Avcı partinin aldığı karara uymayarak soykırımın kabul edilmesi için oy kullanmıştı.

Ohlsson’un da yer aldığı hükümet parlamentonun kararına rağmen soykırım kararını uygulamaya koymayı reddettiği için yoğun eleştirilere maruz kalmıştı. Muhalefette bulunan Sosyal Demokrat İşçi Partisi, Çevre Partisi Yeşiller ve Sol Parti, hükümeti parlamentonun iradesini hiçe saymakla suçlamışlardı.

O dönem Sosyal Demokrat İşçi Partisi’nin Dış Politika Sözcülüğü, iki aydan bu yana da Parlamento Başkanlığı yapan Urban Ahlin’e bir basın toplantısında hükümetin soykırım kararını rafa kaldırması hakkındaki düşüncelerini sormuştuk.

Ahlin, çok net bir biçimde iktidara gelmeleri halinde parlamentoda alınan soykırımı kararını yürürlüğe koyacaklarını söylemişti. Ahlin bu görüşünü dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün İsveç’e yaptığı ziyaret sırasında da yenilemiş ve tüm bunlar Dagens Nyheter Gazetesinde yer almıştı.

ROLLER DEĞİŞTİ Mİ?

2010 yılında parlamentoda yapılan oylamada Ermeni ve Asurilere soykırım yapıldığı önergesine hayır oyu kullanan Halk Partisi daha sonra tutum değiştirmiş, 1915’te yapılan katliamı soykırım olarak tanımlamıştı. Ancak hükümet ortağı olmasına rağmen hükümetin parlamentonun aldığı soykırım kararının uygulaması için bir çaba göstermedi.

Hıristiyan Demokratlar açısından da aynı şeyler geçerli. 2010 yılında soykırım kararına hayır oyu kullanan Hıristiyan Demokrat Parti de daha sonra soykırım yapıldığını kabul etmişti.

Sosyal Demokratlar ve Yeşiller’in hükümet kurmalarından sonra rollerin değiştiği, iktidar partilerinin konuyu tartışmaktan kaçınırken muhalefette yer alan partilerin konuyu gündeme getirdikleri görülüyor.

Yeni hükümetin Dışişleri Bakanı Margot Wallström, 24 Ekim günü yabancı ve uluslararası basın temsilcileriyle bir araya geldi. Urban Ahlin’in Sosyal Demokrat Hükümetin soykırımını tanıyacağı yolundaki açıklamalarını hatırlattıktan sonra “Hükümetin ne zaman soykırım kararını yürürlüğe koymayı düşündüğü” sorusunu yönelttiğimiz Wallström, konunun henüz hükümetin gündeminde olmadığını, modern zamanlarda gerçekleştirilen soykırımların çok ciddi araştırılması gerektiği söyledi.

 Parlamentonun aldığı soykırım kararını diğer konuda alınan kararlarla birlikte değerlendireceklerini söyleyerek yeni hükümetin soykırım kararını uygulamada isteksiz olduğunu gösterdi.

Hükümetin bu tutumunun Sosyal Demokrat İşçi Partisi’nin tabanında tepki yaratması bekleniyor. Parti yönetimi uzun süre soykırım kararına karşı direnmiş, ancak parti yöneticilerinin karşı çıkmalarına rağmen partinin kongresinde soykırımın tanıması için karar alınmış, kongre, parti yönetimine kararın İsveç, Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler’de kabul edilmesi için girişimde bulunma görevini vermişti.

“SOYKIRIMINI HER AY GÜNDEME GETİRECEĞİM”

Halk Partisi Milletvekili Robert Hannah’ın parlamentonun aldığı soykırım kararı hakkındaki Öönergesini 31 Ekim günü cevaplayan Dışişleri Bakanı Margot Wallström, “Konunun sorumluca ve bölgede istikrara katkıda bulunacak” bir biçimde ele alınmasından yana olduğunu söyledi. Hükümetin uzlaşmaya ve tarihsel aklanmaya katkıda bulunabilecek önemli tarihi olayların araştırılmasını özendirdiği belirtmekle yetindi.

Wallström’ün cevabına tepki gösteren Hannah, yeni hükümetin tutarsız davrandığını belirtiyor ve hükümetin sadece Türkiye ile daha fazla ticaret yapmak için soykırımı inkar edemeyeceğini söylüyor. Sosyal Demokratların seçimlerden önce soykırımı kabul etme sözünü verdiktlerini hatırlatan Hannah, “Parlamentoya dört yıl görev yapmak için seçildim. İyi bir yanıt alana kadar bu konuyu her ay parlamentonun gündemine getireceğim” şeklinde konuşuyor.

DAİŞ VE SOYKIRIM TARTIŞMALARI

İsveç Parlamentosunda sadece 1915 yılında yapılan soykırım değil DAİŞ çetelerinin Irak ve Suriye’de gerçekleştirdiği soykırımlar da tartışılıyor. Birgitta Ohlsson, DAİŞ çetelerinin Irak ve Suriye’deki katliamlarını gündeme getirdi ve Dışişleri Bakanına bu katliamları soykırım olarak görüp görmediği ve eğer soykırım olarak görüyorsa engel olmak için ne yapmayı düşündüğü sorunusu sordu.

Cuma günü Ohlsson’un sorunlarını yanıtlayan Dışişileri Bakanı Wallström’ün DAİŞ çetelerinin gerçekleştirdikleri katliamları soykırım olarak görmediğini ancak DAİŞ çetelerini insanlı suçu işlediklerini ve bölgede bir soykırım yapılması riski bulunduğunu söylemesi tepki ve tartışmalara yol açtı.

Ohlsson İsveç dışında bulunduğu ve tartışmalara katılamadığı için söz alan Robert Hannah, DAİŞ çetelerinin Asuriler ve Ezidilere yönelik saldırı ve katliamlarını somut örnekler vererek anlattıktan sonra olanları soykırım olarak tanımladı.

DAİŞ’ın Ortadoğu’da yaşayan azınlık halkları ortadan kaldırma amacıyla saldırdığını söyleyen Hannah, İsveç’in olanlara gerçek adını vermesinin ve doğru tamınlamasının önemine, “Eğer orada soykırım yapılıyorsa bu İsveç’e harekete geçmesi yükülülüğünü getiriyor. Soykırımın sürdüğü bir yere İsveç Asuri ve Ezidileri iade edemez. Orada bir soykırım devam ederken hala biz burada tanımlanmasını tartışıyoruz” diyerek dikkat çekti. İsveç’in DAİŞ çetelerini bombalayan koalisyonun içinde yer almasını istedi.