İsveçli gazetecinin Türkiye’de basın izlenimleri

İsveçli gazetecinin Türkiye’de basın izlenimleri

32 yıldan bu yana her yılın 15 Kasım’ında dünyanın pek çok ülkesinde cezaevinde tutulan gazeteci ve yazarların durumları gündeme getiriliyor.

2013 yılı içinde 45 gazeteci görevini yaparken yaşamını yitirdi. Dünyanın değişik ülkelerinde siyasi iktidarı eleştirdikleri ve görüşlerini açıkladıkları için 232 gazeteci cezaevlerinde. 65 gazeteciyi demir parmaklıklar ardında tutan Türkiye gazetecileri hapseden ülkeler sıralamasında liderliğini sürdürmeye devam ediyor. Basın özgürlüğü sıralamasında 173 ülke arasında 154. sırada yer alıyor.

İsveç PEN Kulubü bu yılki Tucholsky Ödülü’nü Rus Gazeteci-Yazar Masha Gessen’e vererek Rusya’da yaşanan ifade özgürlüğü ve EBT kişilere yönelik baskılara dikkati çekerken, İsveç’in en yüksek tirajlı gazetesi Aftonbladet Türkiye’de yaşanan basın ve ifade özgürlüğü ihlalleri ile tutuklu gazetecilerin durumunu gündeme getirdi.

İsveçli Gazeteci Carina Bergfeldt, Türkiye ve Kürdistan’a giderek basın ve ifade özgürlüğünün içinde bulunduğu durumu araştırdı. Bakırköy L Tipi Kadın Kapalı Cezaevinde tutulan Dicle Haber Ajansı (DİHA) eski Editörü Semiha Alankuş, Özgür Gündem’in Haber Şefi Sedat Yılmaz, DİHA Muhabiri Çağdaş Kaplan, Hürriyet Daily News Haber Şefi Cihan Çelik’le görüştü.

İzlenimlerini “Gazeteciler terörist gibi cezalandırılıyor” başlıklı makalede kamuoyuna yansıtan Bergfeldt, öncelikle yaz aylarında büyük bir direnişe sahne olan Gezi Parkı ve Taksim’e uğrayarak olanları anlamaya çalışıyor. “Pankratlar yok. Gösteriler yok. Bundan 4 ay önce Türkiye’de bir rüzgar gibi esen 6 kişimin yaşamına, 8 bin kişinin yaralanmasına neden olan gösterileri hatırlatan bir şey yok” diyor.

GÖREVLERİNİ YAPARKEN 70 GAZETECİNİN ÖLDÜRÜLDÜĞÜ BİR ÜLKE

Bergfeldt gösteriler sırasında ve sonrasında yaşananlar hakkında bilgi edinmek için önce Özgür Gündem’in Haber Şefi Sedat Yılmaz’la görüşmüş. Gösterilerden sonra ülkede durumun daha da kötüye gittiğini belirten Yılmaz, “Eylemlar sırasında olanlardan dolayı dış dünyadan utandığı için hükümet intikam alıyor. Birçok gazeteci işten atıldı ya da tutuklandı” cümleleriyle Gezi eylemleri sonrası yaşanan durumu özetledikten sonra şunları söylüyor: “Birçok İsveçli için Türkiye Antalya’da iki haftalık tatil, leziz kebab ve Avrupa Birliği’ne aday ülke. Bizler için ise 25 yıl içinde kapatıldıkları için 50 gazete çıkarmak zorunda kaldığımız bir ülke. Görevlerini yaparlarken 70 meslekdaşımın öldürüldüğü bir ülke. Bir ülkeki polisler matbaalara giderek ne yazıldığını kontrol ediyor.”

Bergfeldt, gazetenin bir kilometre uzağında bulunan Dicle Haber Ajansı’nın 50 muhabirinden 27’sinin bu yılın başlarında cezaevlerinde tutulduğunu belirttikten sonra son aylarda serbest bırakılan gazetecilerden Çağdaş Kaplan’a yönelttiği cezaevindeki yaşam koşullarına ilişkin sorusuna tek kelimelik “işkence” cevabını aldığını aktarıyor.

TÜRKİYE CEZAEVİNE DÖNÜŞTÜ

696 günden bu yana cezaevinde tutulduğunu söyleyen Semiha Alankuş, Türkiye’nin giderek anti-demokratikleşmesini eleştirdiği ve kadın haklarını savunduğu için tutuklandığını belirttikten sonra “Türkiye sadece en çok gazetecinin ceza evinde tutulduğu değil, cezaevine dönüşen bir ülkedir. Benim bedenim cezaevinde ama kalbim ve beynim dışarıda ” şeklinde konuşuyor.

Sınır Tanımayan Gazeteciler, Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ), Uluslararası PEN ve Uluslararası Af Örgütü’nün Türkiye’de yasalarda değişiklik yapılarak basın ve ifade özgürlüğünün yanı sıra kadın ve eşcinsellerin haklarının sınırlandırılmasını eleştirdikleri belirtilen makalede, “Ülkeyi yazı yazarak karalamanın cezası iki yıla kadar hapis cezası. Rejimi eleştirmek terörizm olarak kabul ediliyor. Çoğunluğu bu suçtan tutuklu bulunan gazetecilere ömür boyu hapis cezası verilebiliyor” deniliyor.

EN BÜYÜK DÜŞMANIMIZ OTO SANSÜR

“Türkiye Kürt gazeteci olmanın mümkün olmadığı bir ülkeydi” diyen Hurriyet Daily News Haber Şefi Cihan Çelik, artık kuralların Kürt ve Türk olmalarından bağımsız olarak tüm gazeteciler için geçerli olduğunu, 14 yıllık meslek yaşamında durumun giderek kötüleştiğini ve genç gazetecileri şevklendirmenin zorlaştığını belirterek konuşmasını şöyle sürdürüyor: “Gençler yeni düşüncelerle gerçekleri yazmak için geliyor. Sonra rejimi eleştiren makaleler yazan meslekdaşlarının şeflerin telefon etmeleriyle nasıl tatile çıkarıldıklarını ve bir daha geri dönmediklerini görüyorlar. Gazetecilik ateşleri hızla sönüyor.”

Bir gazetecinin işten atılması veya cezaevine konması için bir telefonun yeterli olduğunu söyleyen Çelik “Biz bunu biliyoruz ve olacaklardan kaçınmak için oto sansür uyguluyoruz. Oto sansür bizim en büyük düşmanımızdır” diyor.