Kadını ezilen ilk ulus, sınıf ve cins olarak tanımlayan ve PKK lideri Abdullah Öcalanın önerisiyle tartışmaya açılan jineoloji bilimi; sosyal bilimlerin ve feminizmin yaşadıðı tıkanmayı da aşacak düzeyde bir yaklaşımla Kürt kadınları tarafından geliştiriliyor. Birçok kesimin ilgisini çeken bu bilim, sadece Kürt kadınlarının sorunlarını deðil, bütün uluslardan kadınlara hitap ediyor.
Kürdistan özgürlük mücadelesini yürüten kadınlar, kadın sorununun çözümü konusunda son 30 yılda önemli mesafeler kaydettiler. Yürüttükleri mücadeleyi ideolojik bir perspektife dayandırdılar. Son yıllarda ise özgürlük mücadelesini yeni bir bilim tanımlaması ile derinleştirmeye çalışıyorlar.
Ýki yıl önce PKK lideri Abdullah Öcalanın Özgürlük Sosyolojisi savunmasında önerdiði jineoloji kapsamında PAJK, kadın gerçeðinin görünür kılınması çalışmalarını yürütmeye başladı. Bu çalışma, her ne kadar 2010 yılıyla birlikte birimleşmesini saðlamış olsa da, kendini dayandırdıðı önemli bir tarihsel zemin bulunuyor.
PAJKın oluşturduðu Jineoloji Birimi, daha çok kadının toplumsal yapı içerisindeki konumu, tarihsel hakikati ve bu hakikatte yaşanan bozulmaların neler olduðunu araştırıp, güncel olarak bu sorunun çözümü ve mücadele yöntemlerini oluşturmaya çalışıyor.
PAJK Jineoloji Birimi üyesi Dorşin Akif, bu çalışmaları hakkında ANFye konuştu.
Jineoloji çalışması ne zamandan beri yürütülüyor? Bu bilimi gündemimize alalı çok uzun bir süre olmadı. Yaklaşık iki yıllık bir tartışma sürecimiz var. Önderliðimiz, Özgürlük sosyolojisi isimli savunmasında kadın sorunun toplum sorunların içerisinde başat olduðunu dile getirdi. Bu deðerlendirme ışıðında kadın hakikatinin ortaya çıkarılması ve çözümünün geliştirilebilmesi için jineolojiyi önerdi. Bu da 2009 yılıyla tarihleniyor. Bu tarihten itibaren kadın hakikatinin görünür kılınması çalışması jineoloji kapsamında ele alınırken çözüme dönük tartışmalarımızı da bu kapsamda ele almaya çalışıyoruz.
Fakat şunu belirtmek gerekiyor. 2009 yılı itibariyle kadın bilimi tartışmalarımız yürütülürken, dayandıðımız önemli bir zemin vardı. Neredeyse 50 yıla varan kürdistan özgürlük mücadelesi, kürdistan kadın özgürlük hareketinin 30 yıla yakın tarihsel deneyimleri var. Bunlar önemli bilimsel veriler ortaya çıkardı. Birde bunun yanında her ne kadar eleştirilerimiz olsa da feminizmle birlikte ortaya çıkan önemli deðerlerde oldu. Bu mücadelelerin ortaya çıkardıðı tarihsel zemin bizim için önemli veriler oluyor. Çalışma her ne kadar 2010 yılıyla birlikte birimleşmesini saðlamış olsa da kendini dayandırdıðı önemli bir tarihsel zemin var.
Çalışma kapsamında hangi konuları ele alıyorsunuz?Daha çok kadının toplumsal yapı içerisindeki konumu, tarihsel hakikati ve bu hakikatte yaşanan bozulmaların neler olduðunu araştırıp, görünür kılmaya çalışıyoruz. Güncel sorunlarda bunun bir parçası. Ahlaki bozulmaların tarihsel süreçler içindeki durumu nedir, neden toplumsal ahlaki bozulmalar yaşandı? Bu bozulmaların günümüze yansımaları neler? Daha çok bu sorular temelinde yaşamı sorgulamaya ve yorumlamaya çalışıyoruz. Tabi kadının tarihsel hakikatini ortaya çıkarmaya çalışırken güncel olarak bu sorunun çözümü ve mücadele yöntemlerini de oluşturmaya çalışıyoruz. Kadına dönük gelişen şiddetin nasıl toplumsal savaş haline dönüştürüldüðü, şiddetin aşılması için çözüm yöntemleri geliştirmeye çalışıyoruz. Şiddet ve savaş hali sadece kadına dönük gelişmiyor. Kadın üzerinde gelişen şiddetin dozajı ve biçimi deðişerek topluma da anlık olarak uygulanıyor. Şiddet tabi zihinsel bir sorun olmakla birlikte aşılması için hukuksal kimi tedbirlere ihtiyaç duyuluyor. Bu hukuksal araçlar neler olacak, ne tür tedbirler geliştirilebilir? Bunların hepsi bu bilim kapsamında ele alınacak konuların başında geliyor.
Yaşamın ahlaki temelde gelişmesinde kadının başat bir rolü var. Tüm toplumsal ilişkilerde kadın belirleyici bir öneme sahipken, önemli bir kırılma yaşanıyor. Beslenme, üreme ve savunma konuları toplumun kendisini sürdürmesi ve yaşatması için önemli alanlarken bunlara anlam verme gücü ile kadın ahlaki bir zihniyet inşa etmiş. Toplum kendisini bu üçlü üzerinden sürdürüp, anlam gücü ile de sanatını, edebiyatını, mimarisini, bilimini ve tekniðini geliştiriyor. Fakat yaşanan kırılma sonrasında bu üç önemli alanda iktidarla donatılıp, bunlar üzerinden savaş geliştiriliyor. Örneðin beslenme yaşamsal bir ihtiyaçtır. Ýlk toplumsal yapıda beslenme kadının öncülüðünde ihtiyaçları doðrultusunda geliştiriliyor. Kırılma yaşandıktan sonra ise iktidarcı güçler elenide ekonomizm, endüstriyalizm gibi zihniyet formları ile birlikte iktidarcı kılınıp toplum üzerinde bir kesim terör estiriyor. Yine üreme bu da toplumun kendisini sürdürmesi için önemlidir. Fakat egemenlikçi erkek zihniyet, aile ve hanedanlık formları ile kadını çocuk doðurma makinesine çevirmiş. Kadını çocuk doðurmada tek bir söz hakkı bırakılmamış. Sadece erkeðin kendi iktidarı ve gücü uðruna kadını bedeni, duyguları ve düşünceleri kurban edilmiş. Bir diðer konu savunmadır. Savunda tüm canlılarda duygusal düşüncenin geliştirdiði doðal bir reflekstir. Tek hücreli bir canlı da dahi varlıðını devam ettirebilmek için savunma gelişir. Fakat egemen erkek zihniyetinin tarihsel gelişimi ile birlikte ordular geliştirilerek, militarizm toplumun neredeyse tüm alanlarına sızdırılmıştır. Bunlar kadının yaşadıðı en başat sorunlar olmakla birlikte toplumun yaşadıðı sorunların başında geliyor. Dolayısıyla da çözülmeyi bekleyen sorunlardır. Bir taraftan bu sorunların tarihsel kaynaðını bulup, ortaya çıkarmayla birlikte o sorunların çözümlerini geliştirip aşma çabasını geliştirmek ilgi alanlarımızı oluşturuyor.
Bahsettiðiniz konular tarih bilimi ile çok yoðun ilgisi olan konular. Hatta sadece tarihle ilgili deðil, ekonomi, demografya, aile, sosyoloji, hukuk, etik, vb bilimlerle de ilgili. Jineolojinin sosyal bilimlerle ilişkisini nasıl ele alıyorsunuz?Sosyal bilimlerle temel bir ilişkisi var. Birçok alanı ile ilgili fakat biz sosyal bilimlerin içinde bulunduðu durumu eleştiriyoruz. Çünkü toplumla ilgili bilim olmasına raðmen toplumun yaşadıðı sorunlara çözüm geliştirmiyor. Mesela tarih bilimi, tarihsel gelişimi sadece yönetenler, erkekler, olarak ele almış ve yorumlamış. Tarihsel süreçlere çok kısmi bile araştırmaya çalışırsak, göreceðiz ki sadece yönetenlere aittir. Geçmişte yaşayanlar sanki sadecec yönetenlermiş gibi bir algı oluşturur. Sosyal bilimlerin önemli bir alanı olan tarihi erkek bakış açısından arındırıp, başta felsefe ile birlikte ele almak gerektiðini düşünüyoruz. Çünkü sosyal bilim tekil bakış açısı, dogmatizm, iktidar ve devletçilikle doldurulmuş. Bunu da toplumun üzerine boca etmekten kendini alamıyor. Tarihi ve günceli yorumlarken hep bir kesimi belirginleştiriyor. Toplumun birçok kesimi varken bu kesimlere tarihte ne olduðu sorusuna yanıt veremiyor. Dolayısıyla toplumla ilgilendiðini iddia etmiş olsada toplumun sorunlarına çözüm gücü gösteremiyor.
Başta tarih olmak üzere sosyal bilimlerin disiplinlerinin tümü jineoloji kapsamı içerisinde yeniden yorumlamaya çalışıyoruz. Kadın sorununu ele alırken sadece tek bir bilimsel disiplinle ele alamayacaðımız ortada. Kadın toplumun bir parçasıdır. Dolayısıyla kadın bilimi de toplumu ilgilendiren her şeyle ilgili oluyor. Kadını toplumdan koparamayacaðımız gibi toplumu da kadından ayrı düşünmemiz mümkün deðil. Fakat şöyle bir durum var ki toplum çok karmaşık bir yapıya sahip. Bu karmaşık yapı içerisinde sosyal bilimciler temel bir hataya düştüler. Neydi bu hata? Her şeye ilişkin yorum yapmaya çalıştılar. Bu yorumları sadece sözle sınırlı kalmadı. Yaptıkları yorumlar çerçevesinde toplumu düzenlemeye çalıştılar. Toplumun tüm kesimlerine, kurumlarına, yapılarına, tarihsel gelişimine müdahale de bulundular. Oysa toplumsal yapı kendi doðasıyla bir gelişimi de yaratabilecek güce sahiptir. O nedenle biz sosyal bilimcilerin içine düştükleri bu hataya düşmeden, yorumlar geliştirmeye çalışırken politikamızı da ona göre belirlemek durumundayız.
Fakat sosyal bilimcilerin birçoðu toplumu kadın dışında tutarak çözümlemeye ve toplumu disipline etmeye çalışmış. Toplumsal yapı içerisinde kimi özneler belirlenmiş bunların başında erkek geliyor. Erkek toplum içerisinde temel özne, toplum yapısı içerisinde yönetici sınıf özne kılınmış. Kadın, çocuk, yönetilen, kimi etnik yapılar nesneleştirilmiş. Toplumsal yapı da ikilikler inşa edilmiş. Ýnşa edilen bu ikilikler toplumsal yapıda yarıklar oluşturmuş. Tabi bunun bilimsel temelini ise sosyal bilimler yapmıştır. Soruna çözüm geliştirmek yerine yaşanan sorunların derinleştirilmesinde sosyal bilimcilerin payı büyüktür. Kendi zihinsel yapıları ikilikler içinden birini en üstün olarak tanımladıkları gibi topluma da bunu dayatmışlardır. Kadın toplumun dışında tutuldukça ne toplum doðru yorumlanabilmiş ne de sosyal bilimler yaşadıðı bu sakatlıktan kurtulabilmiştir. Kendisi sakat olan bir bilim, toplumla ilgili olduðu halde toplum sorunlarından uzaklaşmış. Sosyal bilimler kendi içinda yaşadıðı parçalı duruşla toplum sorunlarına çözüm gücü olamamıştır. Jineoloji de sosyal bilimlerin içinde bulunduðu sorunları eleştiren ve bu sorunların aşılması için çaba içerisinde olan bir bilimsel alan olma iddiasını taşıyor.
Peki bu tartışmaları sadece Kürdistanlı kadınlarla mı yürütüyorsunuz, yoksa farklı toplumsal kesimlerle de mi?Jineoloji sadece Kürdistanlı kadınlara ait bir alan deðil. Kadınlar, hangi ulustan olursa olsun baskı, taciz, tecavüz ve şiddetle karşı karşıya. Biz kadını ilk ezilen ulus, sınıf ve cins olarak tanımlıyoruz. Dolayısıyla jineoloji belli bir ulusa ait bir bilim deðil, tüm kadınları ilgilendiren bir bilim. Fakat çok yeni bir bilim olduðu için yeni yeni tartışmalarımızı yürütüyoruz. Tartışmalarımızı paylaştıðımız kesimlerden de oldukça güçlü bir ilgi gelişiyor. Sosyal bilimlerin ve feminizmin yaşadıðı tıkanmayı da aşacak düzeyde bir yaklaşımla ele almaya çalıştıðımız için bir nefes borusu olma özelliðini de taşıyor. O nedenle ilgi de gelişiyor.
ANF NEWS AGENCY