Tutuklu vekillerin serbest bırakılmasını saðlamak amacıyla TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in girişimiyle partiler arasında saðlanan anlaşma, Başbakan Tayyip Erdoðan tarafından çöpe atıldı. Güya TMK’da yapılacak bir deðişiklikle tutuklu vekiller serbest bırakılırsa, “Karayılan”, şu ana kadar her hangi bir davadan hükümlü olmadıðı için aday olup Meclise girebilirmiş...
Sizin amacınız Karayılan’ın Meclise girmesini mi engellemek, yoksa o da içinde tüm PKK’lilerin daðdan inmesini mi saðlamak? Karayılan Türkiye’de Anayasa ve yasalar olduðu gibi dururken, daðlarda savaş devam ederken, kitlesel tutuklamalarla cezaevleri doldurulurken daðdan inip, Meclis’e girmek için aday olacak... Siz ya ahmaksınız, ya da kendi milletinizin aklıyla, fikriyle dalga geçiyorsunuz.
Yok eðer 2015 yılında yapılacak seçimlerden önce demokratik bir anayasa yapılırsa, Kürtlerin kimlikleri, dilleri,o kimlik ve dilde örgütlenme ve kendilerini demokratik özerklik temelinde yönetme hakkı tanınırsa, böylece savaş sona erer, zindanlar boşalırsa, taraflar birbirlerini karşılıklı olarak “afvederse”ÖBaşta PKK önderi Abdullah Öcalan, Karayılan ve arkadaşlarının seçilmesi önünde hiçbir engel kalmaz. Artık bundan sonrası onlara kalmıştır; isterlerse Türklerle ortak Meclis’te, isterlerse, demokratik özerk bölgelerden birinin Meclisinde yer alırlar...
Bugün “Tutuklu vekillerin Meclise girmeleri için yasada deðişiklik yaparsak Karayılan Meclise girer” diyen kafa; yarın, hatta şu anda, biz, demokratik bir anayasa yaparsak Öcalan, Karayılan ve öteki PKK’liler meclise girer” diyerek her türlü demokratik deðişime karşı çıkacaktır, çıkmaktadır.
“Karayılan meclise girer” demagojisinin asıl anlamı budur.
Bu demagojinin ikinci anlamı ise şu: AKP şimdi “Karayılan’ı Meclise sokacaklardı, son anda önledik” diyerek yerel seçimlerde MHP ve CHP’yi suçlayacak. Bu pis kurnazlık siyasette ahlaki soysuzlaşmanın geldiði noktayı gösteriyor.
Ýşin bir yanı bu.
Diðer yanı ise şu: Tutuklu vekillerle ilgili partiler arası görüşmeler, TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in Başbakan Tayyip Erdoðan’la yaptıðı ikili görüşme sonrasında başladı. AKP ve onun başı, bu görüşmelerin başlamasına “yeşil ışık” yaktı. Ardından Cumhurbaşkanı da tutuklu vekilleri Meclis’te görmek istediðini açıkladı.
Bunlar neyi gösteriyor?
Birbirinden beter ihtimaller bana göre şunlardır:
Birincisi, AKP başları MHP’lilerin tutuklu vekillerle ilgili görüşünü hesaba katarak, bu görüşmelere “yeşil ışık” yaktı. Bilindiði gibi MHP tarafı görüşmeler öncesinde, yapılacak yasal düzenlemede BDP’li vekillerin dışlanması ve CHP ve MHP’li vekillerin serbest bırakılmasının saðlanması yönünde görüş belirtmişti. O halde, bir ihtimale göre, AKP’li Cingöz Recailer, bu görüşmelerde partilerin anlaşamayacaðını hesap etmişlerdi. Böylece, MHP BDP’li vekillerin serbest bırakılmasına karşı çıkacak, CHP bunu benimsemeyerek BDP’li vekillerin serbest bırakılmasından yana tutum alacak, AKP CHP’yi bu tutumundan dolayı vuracak, ortaya çıkan anlaşmazlıðı bahane ederek de vekillerin serbest bırakılmasını saðlayacak yasal düzenlemeyi yapmayacaktı. “Ne yapalım, partiler anlaşamadı” diyerek üç partiyi birbirine düşürmüş olacaklardı. Zihni Sinir Procesi gibi bir sakillik anlayacaðınız.
Ýkinci ihtimale gelince... Buna göre, Meclis Başkanı Başbakan’la yaptıðı görüşmede, Cumhurbaşkanının da desteðini alarak, tutuklu vekillerin Meclisteki yerlerini almaları için samimi bir görüşme yaptı. Diyelim ki, başlangıçta bu üçlü, demokrasinin üzerine gölge düşüren bu rezalete son vermek istedi. Ve partiler arası görüşmeler başladı. Bu görüşmeler boyunca Hükümet tarafından hiçbir olumsuz işaret verilmemesi, AKP’nin kendi Meclis Başkanını rezil etmeyeceði yönünde deðerlendirmeler ve başka olgular, Hükümetin bu konuda samimi olduðu kanısını güçlendirdi. Diyelim ki bu kanılar doðruydu. Ne oldu?
Eðer bu ihtimal doðruysa, “Cemaatçi polis-yargı vesayeti” devreye girdi. Vesayetin AKP içindeki unsurları harekete geçti. Ve tam partiler arasında görüş birliði ortaya çıkmışken, AKP MYK’sı “tutuklu vekillerle ilgili yasal düzenlemeye” karşı “AKP’li hukukçuların hazırladıðı bir muhtıra” sonucunda karşı çıktı.
Yani CHP nasıl “Kemalist askeri vesayetin” partisi idiyse, şimdi AKP de, “Cemaatçi polis-yargı vesayetinin” partisi oldu...
Birinci ihtimal ahlaksızlıðı, ikinci ihtimal vesayet köleliðini gösterir...
Ýster öyle, ister böyle olsun. Bu hükümetle “diyalog”, “müzakere”, “uzlaşma” olanakları her geçen gün biraz daha daralıyor. Tutuklu vekillerle ilgili “görüşme” masasının Tayyip Erdoðan ve vesayetçiler tarafından tekmelenmesi şu gerçeði gösteriyor:
AKP güvenilmez bir partidir. Herkesin gözünün önünde süren ve büyük beklenti yaratan şu “tutuklu vekillerle” ilgili görüşme masasının tekmelenmesi, Oslo’da “gizli” görüşmelerin yapıldıðı masayı kimin tekmelediðini göstermek bakımından paha biçilmez bir kanıt saðlıyor.
Başında TBMM Başkanının bulunduðu “Meclis” masasının ortasına tüküren, başında bir bürokratın bulunduðu “Oslo” masasına neler yapmaz!?...
* Kaynak: Özgür Gündem