Karbadağ: İktidar artık hasta tutsaklara kast edendir

TAYD-DER İzmir Şube Eş Başkanı Musa Karbadağ, devletin bu saatten sonra cezaevlerinden çıkacak tabutların sorumlusu, değil kast edeni olduğunu söyledi.

TAYD-DER İzmir Şube Eş Başkanı Musa Karbadağ, devletin bu saatten sonra cezaevlerinden çıkacak tabutların sorumlusu, değil kast edeni olduğunu söyledi. Bütün çığlıklara rağmen, hasta tutsak gerçekliğinin mevcut cezaevi gerçekliğinin görünmezden gelindiğini ifade etti.

Devlet, hasta tutsaklar için herhangi bir adım atmamakta ısrar ederek, hasta tutsakların ölümünü izliyor. Cezaevinde çıktıktan bir yıl sonra yaşamını yitiren Abdulsamet Çelik’in acısı halen taze iken, bir başka ölüm haberi Bandırma Cezaevinden geldi. 17 yıldır tutsak bulunan Kuling Sevilgen, tutuklu kaldığı süre boyunca tam teşekküllü bir hastaneye götürülmediği için teşhis koyulmadı ve kayıtlara “kalp krizi” geçirip yaşamını yitirdi" diye geçti. Hasta tutsaklarla ilgili herhangi bir adım atılmamaya devam edilirken, hasta tutsakların durumuna ilişkin Tutuklu Ailelerle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (TAYD-DER) İzmir Şube Eş Başkanı Musa Karbadağ ANF’ye konuştu.

Ege Bölgesi’nde bulunan cezaevlerindeki ağır hasta tutsakların durumunun her geçen gün daha fazla kötüye gittiğine dikkat çeken Karbadağ, “Sekvan Becerikli, Erdal Polat, Abdullah Batı, Adem İşçi, Halil Çelik, Abdulkahır Aksoy, Yılmaz Suncak ve Adem Amag gibi ağır hasta tutsakların artık cezaevinde hiçbir şekilde tedavileri mümkün değil, bu tutsakların tahliye edilmeyip tedavileri engellendiği için cezaevlerin de işkence çekmektedirler” dedi. Kamuoyunun hasta tutsaklar konusunda çok duyarsız kaldığından yakınan Karbadağ, kamuoyu oluşturmak için bir çalışma başlatmaya hazırlandıklarının bilgisini verdi.

‘CEZAEVİNİN DİRENİŞİ DEVLETİ MÜZAKEREYE ZORLADI’

Müzakerelerin başlaması ve bu aşamaya kadar gelmesinde en büyük katkısının cezaevlerinden geldiğini hatırlatan Karbadağ, “Cezaevlerinde 60 günü aşan bir direniş söz konusu oldu. Cezaevindeki bu arkadaşların göstermiş olduğu direniş sayesinde devletle önderliğimiz müzakere sürecini başlatmıştır. Bugüne kadar aslında bu itibar ve bu hak cezaevlerine iade edilmedi. Sürecin başından beri cezaevlerinin çözüm ve barış sürecine olan katkılarının üstünde kimse durmadı. Dolayısıyla bir demokratik süreçten bahsediliyorsa, bir çözüm sürecinden bahsedilecekse ilk ayağı cezaevlerinde örülmelidir” diye belirtti.

‘CEZAEVLERİNDEN ÇIKAN HER TABUTTAN HEPİMİZ SORUMLUYUZ’

AKP iktidarının yüzünü cezaevlerine çevirmesinin gerektiğini vurgulayan Karbadağ, toplumun vicdanında bir algının oluşabilmesi için bunun bir zorunluluk olduğunu belirtti. Cezaevlerinde devletin düşman kodunun değişmediğini ifade eden Karbadağ şunları söyledi: “Bir kere cezaevlerindeki düşman kodunun değiştirilmesi gerekiyor. Dolayısıyla demokratik sivil örgütlerinin de aslında burada eksiklikleri vardır. Maalesef biz mevcut sessizlik perdesini yırtmadık, aşamadık. Bundan dolayıdır ki, son 3-4 aydır her gün cezaevlerinden tabut alır hale geldik. Bunun her ne kadar sorumlusu devlet olarak görünse de aslında mevcut işlenen bu cinayetlerden toplum olarak bizimde payımız vardır.”

 ‘ÖZELLİKLE SANATÇI, AYDIN KESİMİNİN MUAZZAM BİR DUYARSIZLIĞI VAR’

Cezaevindeki ölümlerde kamuoyunun sessizliğinin payının daha çok olduğunu dikkat çeken Karbadağ, “Yeni bir strateji bir türlü oluşturup, izleyemedik. Ulusalararası Af Örgütü ve benzeri uluslararası sivil kitle örgütlerini bu konuda ortaklaştıramadık. Yine özellikle sanatçı, aydın kesimin muazzam bir duyarsızlığı var. Bu sorunu aydın, yazar ve sanatçıların bir türlü gündemine getiremedik; eksiklikler yaşadığımız oranda da cezaevlerinde çıkan tabutları seyreder hale geldik. Türkiye ve Kürdistan’daki cezaevlerinin şu andaki durumu aslında 12 Eylül uygulamalarındaki durumları aratmıyor. Özellikle sağlığa erişim hakkından tutalım da fiziki işkencelere kadar bir dizi antidemokratik uygulamalar var. Sistem ne ulusal ne de uluslararası hiçbir mevzuatı tanımıyor, oysa uluslararası mevzuatta şöyle bir durum var. Türkiye’nin de imzalamış olduğu bir protokolde bir insan cezaevinde yaşamını idame ettiremiyorsa bu insanın tahliye edilmesi gerekiyor” diye konuştu.

‘TOPLUMA GÖZYAŞI VE CENAZE OLARAK GERİ DÖNÜYOR’

İktidarın hasta tutsaklar üzerinde ideolojik bir bakışının hakim olduğuna işaret eden Karbadağ, “Rehine politikası var. Bu rehine politikasının yansıttığı düşmanca yaklaşım topluma gözyaşı ve cenaze olarak dönüyor. Gelinen aşamada toplumun vicdanın ayaklanması gerekiyor. İşin öncülüğüne de özellikle siyasi partilerin soyunması lazım. Bugüne kadar ana muhalefet partilerinden tutalım iktidar partisine kadar mecliste bütün siyasi partiler maalesef iktidar nezdinde yaptırım gücü olacak hiçbir şey yapmadı. Cezaevlerinde cenaze çıktıktan sonra ne hikmetse bir iki gün kanal kanal dolaşanlar oluyor, gazetelerde demeç verenler oluyor. Ama iki gün sonra çıkan tabutlar gerçekliği unutulur hale geliyor. Gelinen aşamada artık başta iktidarın ve diğer siyasi partilerin açık yara hale gelen hasta tutsaklar gerçekliğini gündeme almaları ve toplumsal bir infiale dönüşmeden çözmeleri gerekiyor” dedi.

‘ADEM AMAÇ HERŞEYİN ÖZETİ’

İzmir TAYD- DER’e bağlı yaklaşık 16 cezaevinin olduğunu ve bu cezaevlerinin her birinde istisnasız 2 ya da 3 ağır hasta tutsağın kaldığını anlatan Karbadağ, Antalya L Tipi’nde hükümlü bulunan Adem Amaç’ın durumunun sistemin cezaevindeki bir tarifi olduğunu dile getirerek şöyle devam etti: “Amaç, çıkan bir çatışmada karnından yaralanıp tutuklanıyor. Önce Diyarbakır E Tipi’ne koyuluyor, buradan 3 yıl kaldıktan sonra Kürkçüler Cezaevi’ne sürgün ediliyor. Kürkçüler Cezaevi’nde de açık yara ile hayatını idame ettiren Amaç, 2 yıl sonra Alanya Cezaevi’ne sürgün ediliyor. Yani toplamda 12 kez ameliyat olan Amaç maalesef sağlığına kavuşamıyor. Alanya L Tipi Cezaevi’nde kalan Amaç sürekli yanlış teşhis ve yanlış tedaviden dolayı artık enfeksiyon kapan iltihap alan açık yarası dikiş tutmaz bir hale geldi. Ağır hasta tutsak listesinde bulunan Adem Amaç’ın durumu aslında sistemin izahatıdır. Adem Amaç’ın açık yarası enfeksiyon kapmıştır. Aslında mevcut cezaevleri statükosu cezaevlerinin örneğini teşkil ediyor.”

‘SEKVAN BECERİKLİ’Yİ NEDEN BIRAKMIYORSUNUZ?’

Cezaevlerinde çıkan tabutlarda artık ihmal ve kusur değil, kasıt arayacaklarına dikkat çeken Karbadağ, “Kast edeninde iktidarın kendisi olduğunu biliyoruz. Yine Sekvan Becerikli kısmı felçli olan ve bedenin bir bölümünü kullanamayan bir arkadaşımızdır, tek başına yaşamını idame ettiremeyecek bir durumda olmasına rağmen hala cezaevinde tutmanın ne gibi bir anlamı olabilir. Dışarıda bile Sekvan Becerikli yaşamını idame ettirebilecek bir durumda değilken, 23 yıldır bu tutsağı cezaevinde tutmanın nasıl bir izahatı olabilir? Bunları ben kamuoyuna sormak istiyorum. Bu anlamda ceza, infaz sisteminin bir an önce düzenlenmesi gerekiyor, terörle mücadele yasasında yapılacak olan kısmi bir değişiklikle 90 ve 93 ten beri cezaevlerinde olan ve hepsinin de potansiyel hasta tutsak olduğunu göz önünde bulundurduğumuz da bu tutsakların hepsi serbest kalır diye düşünüyorum” dedi.

‘ÇIĞLIKLARIMIZA RAĞMEN HASTA TUTSAK GERÇEKLİĞİ DUYULMUYOR’

Kamuoyuna hasta tutsaklar konusunda duyarlılık çağrısında bulunan Karbadağ, “İzmir TAYD-DER olarak cezaevlerinden çıkacak tabutlardan personel kusuru, cezaevi müdürü kusuru, savcılık kusuru ve Adalet Bakanlığı kusuru aramayacağız. Şu çok iyi bilinmelidir ki bütün duyarlılık çağrımıza rağmen duymadık, görmedim, bilmiyorum diyen iktidar bu saatten sonra çıkacak olan tabutların sorumlusu değil, kast edenedir. Çünkü bütün çığlıklarımıza rağmen hasta tutsak gerçekliği mevcut cezaevi gerçekliği görünmezlikten gelinmektedir” diye konuştu.