Kartal: 2016 öz yönetimlerin hayat bulacağı bir yıl olacak

Kartal, 2015 yılında Kürtler gerek Ortadoğu’da gerek ise Kürdistan’da büyük kazanımlara imza attığını belirterek, “2016 yılı Kürtler için final ve zafer yılı olacak. Bütün halkımız bu şiarla mücadelenin içerisinde yar almalı” dedi.

KONGRA-GEL Eşbaşkanı Remzi Kartal, 2015 yılında Kürtler gerek Ortadoğu’da gerek ise Kürdistan’da büyük kazanımlara imza attığını belirterek, “2016 yılı Kürtler için final ve zafer yılı olacak. Bütün halkımız bu şiarla mücadelenin içerisinde yar almalı” dedi.

Kobanê, Girê Spî ve Şengal’in özgürleştirilmesi, Rojava kantonlarının birleşmesi, 7 Haziran zaferi, Kuzey Kürdistan’da Öz yönetim ilanları... Bütün bunlar 2015 yılında Rojava, Güney ve Kuzey Kürdistan’da Kürtlerin elde ettiği kazanımlar oldu. Kürtler, 2016 yılına bu kazanımlarla giriyor. Bütün bu kazanım ve gelişmeleri değerlendiren KONGRA-GEL Eşbaşkanı Remzi Kartal, 2015 yılı Kürtler için kazançlarla bir yıl olduğunu vurgulayarak, bunun meyvelerini 2016 yılında alacaklarını söyledi.

Kürdistan halkını özellikle de gençleri öz yönetimler mücadelesine katılmaya çağıran KONGRA-GEL Eşbaşkanı Remzi Kartal, 2015 yılında Kürtlerin elde ettikleri kazanımlarına ilişkin ANF’nin sorularını yanıtladı.

‘KUZEY VE ROJAVA’DA BÜYÜK KAZANIMLAR OLDU’

Sizce Kürtler 2015 yılında ne gibi kazanımlar elde etti?

2015 yılı bir bütün olarak Kürdistan halkı ve Kürdistan Özgürlük Mücadelesi açısında son derece kazanımlarla dolu bir yıl oldu. Özellikle 2013 yılından itibaren Önder Apo’nun başlattığı İmralı sürecinin 2015 Şubat Dolmabahçe mutabakatına ulaşması Kürdistan ve dünya kamuoyu için önemli bir gelişmeydi. Kürt sorunun çözümü için ısrarcı tarafın Kürt tarafı olduğu, bozan tarafın ise Recep T. Erdoğan, AKP ve devlet olduğu Kürdistan, Türkiye, Ortadoğu ve dünya kamuoyunun gözleri önünde bu süreçte çok net olarak ortaya çıktı. Yine 7 Haziran seçim zaferi bu sürecin yansıması olarak ortaya çıktı. Bunun yanında yine aynı sürece bağlı olarak Kürdistan Özgürlük Hareketi ilk defa etkili bir şekilde Kürdistan dışında Türkiyeli diğer gruplarla buluştu. Ve bunun sonuçları 7 Haziran’da ortaya çıktı. Öbür yandan 2015 yılı Rojava açısında da önemli bir yıl oldu. İşte 7 Haziran’dan sonra Girê Spi’nin DAİŞ’in elinden alınmasıyla birlikte Cizre ve Kobanê kantonlarının birleşmesi önemli bir gelişme oldu. Bu süreçte Türkiye Rojava politikası etkisiz oldu. Bu Rojava devrimi açısında ve Suriye’nin demokratikleşmesinde Kürtlerin rolünün önemini ortaya çıkardı. Hem Kuzey hem Rojava kazanımlarıyla birlikte Şengal’de önemli bir kazanım oldu. Bir yıl sonra Şengal, YBŞ ve HPG tarafından özgürleştirildi.

Bütün bunlara baktığımızda 2015 yılında Kürtler önemli kazanımlar elde etti. Bu kazanımlar sonucunda bölgede uluslararası güçler, Kürtlerin gücünü göz önünde bulundurarak, siyaset yapma noktasına getirdi.

Evet, kısaca değerlendirecek olursak AKP ve Türk devletinin bütün saldırılarına rağmen Kürtler, Kuzey, Rojava olmak üzere bölgenin bütününde yükselişte. Özellikle son aylarda 40 yıllık mücadele öz yönetim talebiyle şehirlere yayılması oldukça önemli bir aşama.

Öz yönetim ilanları sürecinin Kürtlere kazanımı ne olacak?

Kürt halkı, öz yönetim talebiyle Türkiye halkıyla sistem içerisinde yasal, anayasal çerçevesinde yaşamanın çözümünü dayatıyor. Ancak Türkiye, şimdiye kadar bilinen politikaları sürmesi halinde onu beklemeden kendi çözümünü devreye koyar. Bu da kendi yönetimini, toplumsal ihtiyaçlarını karşılamasını, savunma sistemini kurmasıdır. Dolayasıyla gelinen aşama ya birlikte çözüm ya da Kürdistan halkı kendi öz çözümünü dayatacak. Şuanda her ikisini de paralel bir şekilde yürütüyor. Devletten beklemiyor. Kendi çözümünü öz yönetim iradesiyle ortaya koymuş.

‘DİRENİŞ YAYILACAK’

Ancak Kürtlerin öz yönetim ve özgürlük talebine karşı Türk devleti imha ve saldırıyla cevap veriyor...

Bu saldırılara karşı halkın direnişi de büyüyerek, yayılacaktır. Hem Kürdistan’da hem de Türkiye’de. Bu mücadele Türkiye’nin demokratikleşmesinde, özgürleşmesinde ve bu temele de barışın kurulmasında yana olanlarla birlikte olacak. Bakın öz yönetimlerle birlikte ABD, Türkiye’ye “PKK ile masaya oturun tekrar” çağrıları yaptı. Yine şimdiye kadar AKP ile sıkı olanlarda farklı sesler yükseldi. Mesela Hollanda parlamentosunun, AB’ye “Kürtlere yönelik şiddet durmayana kadar her hangi fon çerçevesinde Türkiye ye yardım yapılmamalı” kararı söz konusu.

Şehirlerdeki mücadele bir gerilla mücadelesi değil. Devlet bir şehir halkını top yekûn yok etmek istiyor. Şehirleri kuşatmış tank, top ve helikopterlerle saldırıyor. Tabi bu durum dünya kamuoyu tarafından açık bir şekilde görülüyor. Buna kimsenin seyirci kalması mümkün değil. Devlet baskını arttıracak tabi buna karşı hem direniş yükselecek hem de uluslararası arenada tepkiler yükselecek. Bu açıdan içine yeni girilen süreç önemli. Birçok açıdan ses getirecek. Bu sesi yaratan da öz yönetim talebinin sesidir.

Kürtler tam olarak ne istiyor?

Kürtler, artık merkez tarafından yönetilmek istenmiyor. Bu sadece Türkiye’de değil. Kürtlerin yaşadığı bütün ülkelerde bu yöntemlerle yönetilmek istiyor. Temel olarak sorun şu, Türkiye’nin Kürt gerçeğini kabul etmesini istiyor. Bu halkın bir dili, kimliği, tarihi kültürü var. Bir halk olmaktan kaynaklı demokratik hakları var. Bunun kabul edilmesi gerekiyor.

Eğer devlet bunları kabul edecekse Kürt halkı bu sistem içerisinde diğer halklarla birlikte yaşayacaktır. Yok, kabul etmeyecekse Kürtler artık bu noktadan sonra geçmişteki devletin imha ve inkar politikalarını esas alan kölelik sistemini kabul etmeyecek. Artık bu bir kopuşu ve ayrılmayı getirecektir. Ya birlikte eşit ve özür yaşam ya da Kürtler kendi mücadeleleriyle demokratik özgür ve toplumsal sistemlerini oluşturacaklardır.

Geçmiş yıllarda da benzer süreçler yaşandı. Ancak sonrasında tekrardan bir diyalog başladı. Eğer bir süreç tekrar başlarsa nasıl bir diyalog süreci istiyorsunuz?

Aslında geçmişte de devlet ile yaptığımız bütün görüşmelerde hem Önder Apo hem de hareketimiz devletin samimi olmadığını ve çözüme hazır olmadığını biliyorduk. Ama biz bütün bunlara rağmen çözüm için ısrarcı olduk. Ancak bugün baktığımızda Kürdistan Özgürlük Hareketi, Ortadoğu’da ciddi bir güç ve aktör. Artık tekrardan zaman yayma, oyalama gibi bir şey söz konusu olamaz. Çünkü gerek Oslo süreci gerek ise İmralı sürecinde edinen bir tecrübe var. Eğer bugün bir çözüm olacaksa devletin acilen çözüm eksenli somut adımların atması gerekiyor.

‘KÜRT TARAFI KARŞI TARAFI BEKLEMEYECEK’

Nedir bunlar?

Güvenlik eksenli politikaların terk edilmesi gerekiyor. Çift taraflı ateşkes, sağlanmalı. Bu devlet artık Kürt soruna silahlarla değil siyasal bir zeminde çözümü esas alacaktır yaklaşımı esas alınmalı. Üçüncü bir tarafsız bir heyetin sürece dahil olması gerekiyor. Dolmabahçe sarayında ortaya çıkan çerçeve esasında müzakerelerin başlanması gerekiyor.

Görüşmeler, kamuoyuna açık bir şekilde olmalı. En önemlisi de parlamentonun sürece dahil edilmesi gerekiyor. Her şey parlamentoda yasal anayasal bir şekilde olmalı. Bu konsept ile süreç yeniden başlatılabilir. Artık geçmiş süreçler gibi bir durum söz konusu değil. Türk tarafının niyeti ne olur olmaz o bizim için önemli değil. Ama Kürt tarafı artık hiç bir koşulda karşı tarafı bekleyen bir konumda olmayacak. Ya birlikte bir çözüm yapacağız ya da biz kendi çözümüzü devreye koyacağız. Bugün bu zeminde var. Gerek Kuzey Doğu, Rojava, Güney Kürdistan ve yurt dışındaki halkımızın büyük bir desteği var. Öz yönetim taleplerine büyük bir ilgi söz konusu. Buda gösteriyor ki 2015 yılında büyük mücadele eden, zaferler yaratan mücadelemiz için 2016 final ve kazanımlar yılı olacaktır.

Ancak bütün bunlara rağmen KDP’nin Türkiye Suudi Arabistan ve Katar ile birlikte Sünni cephede yer almasını nasıl yorumluyorsunuz?

Evet, 2015 yılında Kürtler arasındaki en olumsuz şeylerden biri de KDP’nin yürüttüğü bu politikadır. KDP kendi hegemonyasını sağlamak için Güney Kürdistan’da askeri, siyasi, ekonomik istihbarat, enerjiyle ilgili temel konuları partisinin egemenliği altına almayı istiyor. Bunun için de anti demokratik, baskıcı oluyor. Yine KDP bölgede etkin olması için Türkiye ile özellikle de AKP ile ilişkiler geliştirdi. KDP, AKP’nin Rojava politikalarını destekleyen aynı konseptte yer aldı. Bunların yanı sıra KDP’nin en olumsuz politikası uluslararası ve bölgesel güç dengesinde Sünni ittifakı içeresinde yer alarak, AKP ve Türk hareketi birlikte yar alması Ortadoğu’da Kürtler için olumsuz bir tablo yarattı. DAİŞ’in yaratılmasına neden olun bu Sünni ittifakın içine yar almasıyla KDP, DAİŞ’i desteklemiştir.

KDP bugün de bu politikalarında ısrar ediyor. Türk devletinin Başika’ya asker göndermesi, Güney Kürdistan’ın Türkiye’nin zeminine sokması Kürtler için son derece tehlikelidir. KDP bu yolla kendisini siyasi bir güç yapmayı planlıyor. Rojava üzerine de ilk önce DAİŞ daha sonra da Türk devleti üzerinde bir sonuç almayı planlıyordu. Ancak ortaya çıkan tablo hem DAİŞ kaybetti hem de destekçileri. KDP de kaybetti. Bu da Kürtlere kaybettirtirdi. Biz umuyoruz ve diliyoruz ki, KDP bu yanlış politikadan vazgeçsin. Ulusal kongre çerçevesinde duruma gelsin. Çünkü 2016 yılı dört parçadan Kürtlerin her yönüyle kazanacağı bir yıl olacaktır.

‘LOZAN KIRILMIŞTIR’

HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş şahsında HDP’ye yönelik büyük bir baskı söz konusu. Bu saldırılar ne gibi süreçlere yol açar?

Devlet aklı değişmemiş. 1990’lı yıllarda yaptığı gibi sonuç almaya çalışıyor. Kürt partilerini kapatma, halkı göç ettirme baskı uygulama, gözaltına alma, tutuklama parti kapatma gibi yöntemleri ile sonuç almaya çalışıyor. Bu, A’dan Z’ye yanlış. Ne Ortadoğu, ne Türkiye ne de Kürdistan 1990’lı yıllar ki gibidir. Üstelik uluslararası dengeler de artık eskisi gibi değil. Bugünkü tablo Kürtlerde yana. 1990’lı yıllardaki gibi değil.

Evet, 1990’lı yıllarda partiniz kapantı siz Avrupa’ya çıkmak zorunda kaldınız? Bugün böyle bir durum olursa HDP yönünü Amed’e mi çevirecek?

1990’lı yıllarda partimizi kapatıp bizi meclisten atarak, sorunu zamana yaydılar. Ama gelinen nokta artık Türkiye bu politikalarından dolayı uluslararası arenada destek görmüyor. Ama 1990 yıllarda görüyordu. Çünkü Ortadoğu yüz yıl önce Türk devletinin Kürtleri saydığı Lozan ittifakı kırılmıştır. Bunun için Türk devletine rağmen uluslararası güçler Kobanê’de Kürtler ile ittifak kurmuşlardır. Bugün de Kürtler Fırat’ın batısına geçmiştir. Bu açıkçası Lozan’ın bitişidir. Eğer devlet aklı Kürt partilerini kapatıp, milletvekillerine saldırıyor gibi bir akılsızlığı düşünüyorsa bu otomatikman öz yönetimlerin ilanların bir bütün olarak bölgeselleşmesi ve Kürdistanileşmesi anlamına geliyor. Doğal olarak, bölgesel hal meclislerin kurulması anlamanı geliyor. Bu da çözümü daha da hızlandıracaktır. Kürtlerin yaşadığı bütün bölgelerde hatta Türkiye’nin her tarafında olacaktır. Bu da Erdoğan ve AKP’nin faşizmine karşı demokratik ve özgürlük mücadelesi yükselecektir. Geldiğimiz 2016 yılı, 1990’lı yılların tablosu mümkün değil.

‘HALKIMIZ ÖZ YÖNETİMLERİN SESİ OLMALI’

Sizce 2016 yılında Kürtleri ne bekliyor?

2016 yılı Kürtlerin uzun yıllardır yürüttüğü mücadelenin yasal ve anayasal bir soncu ulaşmasıdır. Önder Apo’nun önünün açılacağı ve gereken rolünün oynayacağı bir yıl olacaktır. Biz o açıdan Kürt sorunun çözümü, bütün Türkiye ve bölge halkları içinde bir özgürlük yılı hedefiyle mücadele yürütüyoruz. Önderliğimizin özgürlüğü, halkımızın özgürlüğü anayasala kavuşması yılı olarak görüyoruz. Biz mücadeleyi zamana yaymayacağız. Gerilla mücadelesi yıllara varan bir mücadele ile bugüne geldi. Şuanda halk doğrudan mücadeleyi üstlendiği bir konuma geldi. Onun için halkımıza mesajımız şudur: Normal bir süreçte değiliz. Olağan üstü bir süreçten geçiyoruz. Onun için halkımızın gençlerini, kadınlar ve erkekleri mücadele saflarına çağırıyoruz. Şu anda inşa mücadelesi sürecindeyiz. Bizim öncü kadrolara ihtiyacımız var. Her herkesin katılması gerekiyor. Halkımızı da normal bir tempo ile değil, olağan üştü bir tempo ile katılmalı. Öz yönetim mücadelesi bütün şehir ve kasabalara yayılmalı ve öz yönetim ilan edilmeli. Çünkü halkımız 2016 yılı özgürlük yılı olarak görmeli. Bu mücadele gerilla tarafından da en etkili bir şekilde desteklenecektir.

Özellikle başta Avrupa olmak üzere Kürtlerin yaşadığı her yerde halkımız öz yönetimlerin sesi olmalı.