Kartal: AKP büyük bir tokat yiyecek
KONGRA-GEL Eşbaşkanı Remzi Kartal, AKP’nin Kürdistan’da eridiğini vurgulayarak, “Halkımız sandıklara gidip AKP’ye 7 Haziran’dan daha şiddetli bir tokat atmalı ve darbe vurmalıdır” dedi.
KONGRA-GEL Eşbaşkanı Remzi Kartal, AKP’nin Kürdistan’da eridiğini vurgulayarak, “Halkımız sandıklara gidip AKP’ye 7 Haziran’dan daha şiddetli bir tokat atmalı ve darbe vurmalıdır” dedi.
KONGRA-GEL Eşbaşkanı Remzi Kartal, AKP’nin Kürdistan’da eridiğini vurgulayarak, “Halkımız sandıklara gidip AKP’ye 7 Haziran’dan daha şiddetli bir tokat atmalı ve darbe vurmalıdır” dedi.
Kuzey Kürdistan ve Türkiye’de milyonlarca seçmen, yarın sandık başına gidiyor. HDP, seçimlerin en şanslı partileri arasında gösteriliyor. Yapılan anketler, bunu doğruluyor. Bütün bu gelişmelere rağmen AKP, 7 Haziran’dan bu yana HDP ve muhaliflere yönelik baskı furyasına üst düzeye çıkardı. Şimdiye kadar HDP’nin onlarca seçilmiş yöneticisi gözaltına alınarak, tutuklandı. Bu uygulamalara karşın HDP’ye başta Kürdistan olmak üzere Türkiye genelinde ilgi oldukça büyük. 1 Kasım seçimleri ve çözüm sürecine ilişkin ANF’nin sorularını yanıtlayan KONGRA-GEL Eşbaşkanı Remzi Kartal, AKP ve Erdoğan’ın Kürt sorununda samimi olmadıkları için çözüm sürecinin bittiğini belirterek, Türkiye’nin Suriyeleşme kapısında olduğunu söyledi. Seçmenlere seslenen Kartal, “Halkımız, sandıklara gidip AKP’ye 7 Haziran’dan daha şiddetli bir tokat ve darbe atmalıdır” çağrısında bulundu.
KONGRA-GEL Eşbaşkanı Remzi Kartal, Recep T. Erdoğan, kendi emelleri için Türkiye’yi karanlığa sürüklediğini kaydederek, seçim sonuçları ne olursa olsun Türkiye Kürtlerle birlikte barış ve çözüme yanaşmadığı takdirde kendi çözüm yöntemlerini devreye sokacaklarını söyledi.
AKP oylarının düşmesi halinde Türkiye’de nasıl bir siyaset izlenecek? Çözüm süreci devam edecek mi?
Çözüm süreci diye bir şey yok, şu anda. Bunun olmadığı zaten Recep T. Erdoğan, kendisi kamuoyuna deklere etti. Son zamanlarda hükümet çevreleri, ‘çözüm süreci devem edecek’ gibi şeyler söylüyor. Bu da halktan, kendi seçmenlerinden tepki aldıkları için bunu bir argüman olarak kullanıyorlar. Yalan söylüyorlar. Çözüm süreci diye bir şey söz konusu değil. Şu anda topyekûn bir savaş var. Erdoğan, ‘seçimlerden sonra da tek bir kişi kalana kadar savaşacağız’ diyor. Dolayısıyla böyle bir ortamda çözüm sürecinin olması da mümkün değil.
Çözüm ve barış süreci niye bozuldu?
Süreçle ilgili bütün gelişmeler kamuoyuna yansıdı. Kamuoyundan gizlenen hiç bir şey yok. Başta da AKP bu sürece ikna olarak katılmadı. Zorunlu olarak sürece dahil oldu. 2012 yılında özellikle Kürdistan Özgürlük Hareketi’nin gerilla, halk ve zindan direnişi ve serhildanlarıyla AKP üzerinde yaptığı baskı ile 2013 yılında bir süreç başlatıldı. Onun için de AKP kendisine göre yürütmeye çalıştı. Tabii Abdullah Öcalan’ın baskısıyla Dolmabahçe’deki 10 maddelik mutabakattan sonra iş ciddiye bindi ve karşılıklı adımların atılması gerekiyordu. Bundan dolayı masayı devirerek, süreci bitirdi.
‘KÜRTLER HALK OLARAK KABUL EDİLMESİ GEREKİYOR’
AKP’nin süreçten beklentisi neydi?
PKK gerillaların sınırları tek etmesi, silahların bırakması ve gelip teslim olmasını istiyordu. İşte ufak-tefek bazı taleplerle işi bitireceklerdi.
Peki, siz tam olarak ne istiyorsunuz?
Türkiye’nin tekçi devlet sisteminden çıkması, yasal anayasal olarak demokratik çoğulcu bir sistemin esas alınması. Kürtlerin bir halk olarak varlığının kabul edilmesi, ana diliyle eğitimi başta olmak üzere kendilerini yönetecekleri yasal bir statüsünün verilebilmesi. Bu da demokratik özerkliktir, öz yönetimdir. Bugüne kadar deklere edilen şeylerdir. Türkiye’nin bütünlüğü içerisinde tekçi üniter devlet yapısının küçültülerek, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi. Bu da Türkiye’nin başta Kürt sorunu olmak üzere birçok toplumsal sorunu çözebileceğine inanıyoruz. Sorun Kürtlerin ne istediği değil, devletin Kürt halkının varlığını kabul etmemesidir. Devlet hala Kürt halkının kabul etme temelinde sorunun çözümüne evet demediği için çatışmalı ortamdan çıkılamıyor.
Devlet mi AKP mi?
İkisi birlikte. Şu anda AKP devlettir. AKP, askeri, ekonomi, yargı, medya, bürokrasi ve siyasi olarak, devleti komuta ediyor. Daha doğrusu AKP’de değil, Erdoğan, yapıyor. Yasal olmamakla birlikte başkanlık sistemini pratik olarak yürütmektedir. Bütün devlet mekanizması da böyle yönetiyor.
AKP’nin savaşta ısrar politikaları Türkiye’yi nereye götürecek?
Türkiye’de savaş ve Suriyeleşme süreci başlıyor. Bu çok açık ve nettir. Türkiye’yi değerlendirirken Suriye ve Rojava ile birlikte değerlendirmek gerek. Çünkü kuzey ile Rojava süreci paraleldir. Kürtler, Suriye krizinin çıkış yolunu gösteren bir projeye sahip. Kendi statülerini defakto olarak elde ettiler. Bunu Suriye’nin demokratikleşmesi ve çözümü için de deklere ediyorlar. Süreç bölgesel olarak Rojava’nın deklere ettiği çözümü çerçevesinde gelişiyor. Uluslararası güçler de bunu kabul noktasında. Kuzey Kürdistan’da ise Kürt sorunun çözümü ve demokratik Türkiye oluşması için AKP ve devlet direniyor. Bu direnç sürdürülürse bu bir iç savaşa ve Türkiye’nin Suriyeleşmesi başlayacaktır. Erdoğan’ın hegemonyasını sürdürmesi için karar almış. Ama bunu da unutmayalım ki Türkiye, Erdoğan’a teslim edilmeyecek kadar da önemli bir ülkedir, uluslararası güçler için. Uluslararası güçlerin Türkiye de önemli yatırımları var, başta da Avrupalı devletlerin. Türkiye’nin savaşta ısrar etmesi halinde Özgürlük Hareketi de şiddetiyle karşılık verecektir. Bu da yoğun bir çatışma anlamına gelecektir. Bu kimsenin işine gelmeyecek. Ve böylece Erdoğan’ın klasik politikaları bölgesel anlamda tamamen kaybedeceği anlamına gelecektir. Çünkü Türkiye, siyasal, ekonomi ve psikolojik olarak bunu kaldıramaz. Türkiye artık eski Türkiye değil. Uluslararası güçler, Kürtlere karşı savaşta artık Türkiye’nin arkasında değiller.
‘KENDİ SİSTEMİMİZİ KURACAĞIZ’
Türkiye’de yapılan anketlerde HDP’nin 7 Haziran seçimlerinden aldığı oy oranından daha yüksek bir seviyede. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Erdoğan’ın kendi karanlık saltanatı için yaptıklarının farkında olan bir kamuoyu var. Bu kamuoyunun 1 Kasım seçiminde AKP’nin 7 Haziran’da aldığı tokattı, darbeyi daha derinleştireceğine inanıyorum. Sürpriz bir seçim olacak. Süreç ve şartlar olağanüstü. Erdoğan’ın bütün hırsızlık, hile ve anti demokratik uygulamalarına rağmen bu seçimlerin sürpriz sonuçları olacaktır. Kürdistan ve Türkiye halkları pozitif anlamda sürpriz yapacağına inanıyorum. Böyle umuyor ve diliyorum. Çünkü böyle olmaması halinde Türkiye halklarını çok zorlu bir süreç bekliyor. Bundan dolayı ben bu seçimlerde her kesin demokrasi ve barıştan yana oy kullanmasını istiyorum.
Kürdistan’da tablo değişir mi?
Erdoğan Kürdistan halkını kaybetti. Bu artık durmaz. Belki son dönemlerde yapılan baskılar göç ettirilme ve güvenli bölgelerin ilanın ardından olumsuz etkileyebilir. Bu ayrı bir tablo ama siyaseten AKP ve Erdoğan, Kürt halkını kaybetti. Şu anda nispetten oy aldığı Urfa, Antep, Maraş, Malatya, Adıyaman, Elazığ gibi Kürdistan’ın sınır hattındaki illerde önümüzdeki süreçte de giderek eriyecek. Bu erime durmayacak. Kürt halkı artık AKP ve Erdoğan’ın yürüttüğü politikalarla AKP gerçeğini gördü. Kürtlerin öze dönüş gerçeği giderek büyüyor. Onun için AKP’nin aldığı oy ne olursa olsun 7 Haziran’da olduğu gibi yine tokat yiyecektir. Üstelik daha da şiddetli bir biçimde. Hem Kürdistan’da hem de metropollerde yaşayan Kürtler içerisinde AKP artık eridi. Çünkü AKP Rojava’ya ve Kobanê’ye saldırdı. Kürt halkına hakaretler yağdırıp, çocuklarının cenazelerini panzerlerin arkasında sürükleyip, mezarlarını bombaladı. 1990’lı yıllarda yapılan uygulamaları yasalaştırıp, polis ve askere ‘vur’ emrini verdi. Kürt halkı buna karşı cevap verecektir. Onun için ya birlikte çözüm ya da kendi çözümüzü kendimiz geliştireceğiz. Eğer barışçıl çözüm istiyorlarsa başkan Apo ile diyaloğa geçsinler, yoksa Kürdistan halkı kendi çözümünü geliştirir. Yerel yönetimler, demokratik özerklik maddelerini yaşam içinde örerek, toplumsal sistem oluşturup, çözümünü geliştirecektir. Halkımıza mesajımız şudur, her kes seçime gidip AKP’ye gereken cevabı vermelidir. 1 Kasım’dan sonra da sonuç nasıl olursa olsun biz toplumsal sistemimizi inşa edeceğiz. Onun için devlet ya Kürt sorunu çözecek ya da kendisi çözülecektir.