Katliamdan kalan: Acı, öfke ve belirsizlik

301 işçiye mezar olan Soma'da, sessizlik, belirsizlik, acı ve şimdilik içe akan öfke hakim. Sessizliği bozan kadınlardan biri olan Gülten Kavas, devlete, "Zengin oldular" söylemlerine öfkeli: Para değil eşimi istiyorum.

Soma katliamının 1. yıl dönümü nedeniyle Soma'dayız. Sabahın erken saatlerinde geldiğimiz ilçede, ilk bakışta her şey fazlasıyla olağan görünüyor.

Katliamı hatırlatan ise, anma afişleri. En çok görülen afişler ise Soma ve Kınık'taki maden ocaklarında örgütlü Türk-İş'e bağlı Maden-İş Sendikası'nın kaymakamlık ve belediye ile birlikte yapacağı anmanın afişleri. Katliamın sorumlusu devlet ve katliama ortak olan sendika, işçileri anmak için mevlit okutuyor.

Sosyal Haklar Derneği'nin çağrısıyla ise önceki gün işçi aileleri bir araya geldi. Asıl anmalar ise yarın katliamın olduğu saatte yapılacak, acı ve öfke bir kez daha özellikle kadınların sesinden dile gelecek.

Katliamın ardından Soma'da neler oldu?

Katliamın sonuçlarını doğal olarak herkes bulunduğu sosyal, ekonomik ve siyasal duruma göre yaşamış. Maden patronlarının ve ailelerinin hayatını olumsuz yönde etkileyecek büyük değişiklikler söylemek zor. Soma Holding'e bağlı ocaklar kaldığı yerden patronlara kazandırmaya devam ederken, Demireksport, Limak ve Polyak gibi büyük şirketler de maden ocağı işletmeye başlamış.

Sosyal Haklar Derneği'nin yöneticisi ve eski sendikacı Kamil Kartal'ın verdiği bilgiye göre, bölgede mevcut 25 milyon ton olan üretim 2017 yılında 40 milyon tona çıkartılmak isteniyor. Buna yapımı planlanan 4 de termik santrali eklemek gerek. Bunların anlamı, tarım politikaları ile topraktan koparak madene mahkum olan Somalıların ve çevre illerde yaşayanların artık hiç gün yüzü görmemesi.

Soma ve Kınık'ta şu anda 17 bine yakın maden işçisi var. Kasım ayı itibariyle 2 bin 881 işçi işten çıkartıldı, bunlardan 500'e yakını yeniden işe alındı. Ancak işe alınma şartları zorlaşmış durumda. Sağlık sorunlarından sosyal yaşamda alınan tutuma kadar her şey, işe alınma kriteri olmuş. Daha çok da Soma dışından gelenler işe alınıyor.

Soma Holding'e bağlı ocaklarda durum ne?

Atabaca açıldı. Ocakta 450'ye yakın işçi çalışıyor. Sayının 800'e çıkartılması hedefleniyor.

Eynez'de söküm işlemi tamamlandı, yeni panolar konuldu. 450 işçi çalışıyor.

Işıklar'da bin 200'e yakın işçi çalışıyor, bin 600'e çıkartılması hedefleniyor.

Kartal'a göre, işçiler büyük bir baskı altında ve açlıkla terbiye edilmeye çalışılıyor. Ancak Kartal, ilk edindiğimiz hayatın rutine döndüğü yönündeki izlenimimizi paylaşmıyor, "Burası patlamaya hazır bomba gibi" diyor.

İşçilerin yanı sıra esnaf da etkilenmiş katliamdan. İşçiler işsiz kalıp alım gücü düşünce Soma iç pazarı daralma yaşamış. Hükümet esnafa destekleri devreye sokmuş ancak burada da kriter partizanlık olunca esnaflar da bölünmüş görünüyor.

Katliamın en ağır sonuçlarını ise kadınlar ve çocuklar yaşadı. Eşlerini kaybederken, hayatı tek başına omuzlamak zorunda kaldılar.

Bu kadınlardan biri 37 yaşındaki Gülten Kanas.

Bizi evinde ağırlayan Kanas'ın 13 yaşında kız ve 8 yaşında erkek olmak üzere iki çocuğu var. Evinin duvarında evlilik fotoğrafı dikkat çekiyor. Bir büfenin üzerinde de eşi Ali Kanas'ın isminin yazılı olduğu bir madenci bareti.

Soruyoruz; "Evet eşime ait o" diyor.

Gülten, susmamanın, itiraz etmenin güveni ve eksilmeyen acının öfkesi ile adeta bütün bedeniyle konuşuyor.

Gülten, sorumuz üzerine katliam gününü ayrıntılı bir şekilde anlattı. Eşi Ali, 10 yıldır madenlerde çalışıyor. Ancak, katliamın olduğu gün ise o madendeki mesaisinin 3. gününde.

Eşinin ilk kez işe gitmeden önce çocuklarıyla kahvaltı yaptığını anlattı, "Demek ki eşime mal oldu" dedi. Ardından önce hastane, sonra maden ocağının önünde belirsizlikle geçen, ocaktan iyi haberin gelmesinin beklendiği günler.

'ÇOCUĞUMUN PANTALONA DEĞİL BABAYA İHTİYACI VAR'

Gülten, devlete, özellikle de "Gereken her şey yapıldı, paralar ödendi" sözüne tepkili: "Devlet bize ödeme yaparak zenginleşmiş gibi gösterdi ama bu gerçek değil. Para peşinde değilim. Devlet bana para verdiğini söylüyor ya, devlet bana eşimi geri versin, ben tüm parayı ona geri iade ederim. Benim tek istediğim, 301 kişinin canına katledenlerin cezasını almasını istiyorum.

Bir seneden beri devlet benim evime hiç gelmedi. Emine Erdoğan geldi buraya, çocuklarıma pantalon göndermiş. Benim çocuklarımın pantolona kazağa ihtiyacı yok, babaya ihtiyacı var."

En çok da duruşma günlerinde sanıkların, kendilerinin ne kadar mağdur olduğunu anlatmaları canını yakmış.

O gün sanıklar, "Çocuğumu görmedim, çok mağdur oldum" demişti.

"Ya biz ne olduk" diye soruyor Gülten.

Gülten, 10 Mayıs'ta oğlu Emirhan için yaptığı sünnet düğününü hatırlatıyor, "Biz bu sünneti eşim ile birlikte yapmayı hayal etmiştik. Ama bizim hayallerimizi yıktılar" diyor.

Sonra madendeki çalışma koşullarını anlatıyor. Eşinin 3 günlük işçi olduğunu anımsatıyor ve "Bir de diyorlar ki, 15 gün eğitim veriyoruz. Öyleyse benim eşini neden 3 günlük işçiyken madene, üstelik en kötü bölümüne gönderdiniz" diye soruyor.

Bir yıl nasıl geçti?

Gülten ev emekçisi, çalışmıyor. İlk günler dayanışma ile ekonomik olarak ayakta duruyor. Daha sonra devlet cenaze masrafı olarak 415 lira banka hesabına yatırıldı. Ardından bin liralık bir maaş bağlandı.

İki çocuğuna eline geçen bin lira ile bakıyor. AFAD'ın yatırdığı para ile kiradan kurtulmuşlar.

Her fırsatta "Derdim para değil" diyor. Sonra ekliyor: "Onlar bizi saf zannediyor. Para verirsek sustururuz sanıyorlar. Ama susmadık, susmayacağız. Ben oraya bir can verdim ama bağladıkları maaş bin lira."

Devlet bolca söz verdiği ve doğası gereği tutmadığı sözleri sıralıyor.

"Çocuklarımızı okutacaklardı sözde. Hani nerede? Faturalarımız ödenecekti. Ben fatura yatırmaya gittim, 'Sizinkileri devlet ödeyecek' diye almadılar. Sonra ben o biriken faturaları faiziyle birlikte ödemek zorunda kaldım."

Konuştukça devlete öfkesinin ve acısının derinliği anlaşılan Gülten'in son sözü: "Bir de çıkmış benim için Soma bitti diyor. O'nun Soma bitmedi ki! Soma için o bitti. Benim için bitti Cumhurbaşkanı. Ne yaparsa yapsın, korkum yok artık devletten. Çünkü devlet eşimle birlikte benim de canımı aldı. Bizimkiler toprak oldu, hala devlet onları koruyor."