KCK Yürütme Konseyi Başkanlıðı, Ýnsan Hakları Günü vesilesiyle yayınladıðı açıklamada, AKPnin Kürdistanda uyguladıðı gözaltı ve tutuklama operasyonlarıyla Kürt siyasetini yok etmek, Kürt halkı adına hareket edenlerin siyaset yapma olanaklarını ortadan kaldırmayı hedeflediðini belirtti.
KCK Yürütme Konseyi Başkanlıðı 10 Aralık Dünya Ýnsan Hakları Günü dolayısıyla yazılı açıklamada bulundu. Çaðımızda yükselen insanlık deðerlerinin dayandıðı en temel olgunun insan olmaktan ileri gelen hakları ve deðer yargıları olduðunu vurgulayan KCK, Ýnsan olmanın temel ölçütü herkesin insan olmaktan kaynaklı doðal haklarına kavuşmasıdır. Bugün Kürdistan'da en temel insanlık sorunu Kürt halkının temel haklarına kavuşmamış olmasıdır. En temel insan haklarından birisi anadil hakkıdır. Ancak Kürt halkı bu hakkı elde etmek için aðır bedeller ödemiş olmasına raðmen, hala yürütülen bu mücadele gerçeði karşısında sömürgeci sistem tüm dünyanın gözleri önünde en temel insan haklarını çiðnemektedir. Bugün hala Kürtlerin halk olmaktan kaynaklı diðer tüm hakları gibi anadilde eðitim hakkı da yasaklar arasındadır dedi.
HEDEF KÜRT SÝYASETÝNÝ YOK ETMEK
Cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte bir ulus-devlet olmayı önüne koyan Türk devletinin, Kürt halkını bir millet olarak tanımamak ve Kürt halkını Türk milleti içinde eriterek asimile etmek için Kürdistanda fiziki ve kültürel soykırım politikalarını yaygın bir biçimde kullandıðı da açıklamada belirtildi.
Her birisinin birer insanlık suçu durumunda olan bütün bu operasyonel aşamaların bugün de AKP rejimi tarafından tek millet yaratma ülküsüyle deðişik yöntemlerle Kürt halkının yok sayılmasının, eritilmesi ve asimilasyona tabii tutulması için çeşitli taktikler uygulandıðı ve insan haklarının açıkça ayaklar altına alındıðı da vurgulandı.
ÖCALANIN ÇABALARINA GEREKEN KARŞILIK VERÝLMÝYOR
Bu soykırım politikalarına son vermek için Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ve Kürt halkının yoðun çabaları ve direniş hamlelerinin yeşerdiði kaydedilen açıklamada şunlar belirtildi:
Kürt sorununda demokratik çözümü mümkün hale getirecek politikalarla Önderliðimizin ve hareketimizin bu yönlü sergilediði çabaları kamuoyu iyi bilmektedir. Fakat her seferinde Türk devleti bu çabalara gereken karşılıðı vermemekte ve boşa çıkarmaya dönük politikaları dayatmaktadır. Önderliðimizin çaðrısı üzerine 68. gününde sonlandırılan açlık grevi direnişi süreci ardından Türkiye siyasetinde olumlu bir ortam oluşmuş ve Önderliðimiz ile Kürt siyasetinin gösterdiði bu yaklaşıma karşılık olarak tüm kamuoyu ve Kürt sorununa ilgili tüm kesimler bu olumlu ortamın kalıcılaşması için AKP hükümetinin adım atması beklentisine girmişlerdir. Ancak adım atmak istemeyen Erdoðan, bu ortamı sabote etmek için ilk önce parlamenterlerin dokunulmazlıkları konusunu ortaya atarak BDPli parlamenterlere karşı şantaj politikaları yürütmüş, hemen ardından ise kapsamlı KCK operasyonları için düðmeye basılmış; bu çerçevede son hafta içerisinde yüzlerce kişi gözaltına alınmış, bunların büyük bir çoðunluðu tutuklanmıştır. Hiçbir ahlaki ve hukuki temele dayanmayan bu uygulamalarla Kürt siyaseti yok edilmek, Kürt halkı adına hareket edenlerin siyaset yapma olanakları kesilmek, böylece toplumun etkisizleştirilmesi, teslim alınması ve köle bir sisteme tabii tutulması hedeflenmektedir.
GÖZÜ DÖNMÜŞ FAŞÝST UYGULAMALAR ÇARPICI DÜZEYE ULAŞTI
Hedefin Kürt siyasetini tamamen tasfiye etmek olduðunu belirten KCK şöyle devam etti: Son olarak Mardin, Batman ve Siirtte, aralarında Siirt Belediye Başkanı Selim Sadakın da bulunduðu 88 kişinin gözaltına alınmasında görüldüðü gibi, belediye binaları, BDP teşkilatları, Kürt Sivil Toplum Kuruluşları, dil kurumları ve tek suçu onurlu Kürt olmak olan masum ailelerin yaşadıðı evler demeden yaşamın tüm alanında gayrı ahlaki bir biçimde Kürt halkına yönelinmesi, gözü dönmüş faşist uygulamanın ulaştıðı düzeyi çarpıcı bir biçimde yansıtmaktadır. Kürdistanda kimlikli duruşa sahip kurum temsilcilerinin tümünü KCKli sayarak tutuklamak, kirli amaçlarına ulaşmak için devreye konulan, yalana dayalı kirli bir uygulamadan başka bir şey deðildir. Bir taraftan bu biçimde Kürt siyasetini tümden tasfiye etmeyi hedefleyen AKP rejimi yetkililerinin, diðer taraftan demeçlerinde Türkiyeyi siyaset yapma olanaklarının sonsuz olduðu bir özgürlükler ülkesi gibi yansıtması ise aleni bir şekilde toplumu ve dünya kamuoyunu kandırmaktan başka bir şey deðildir.
AKP DEMOKRASÝ GÜÇLERÝNÝN GELÝŞMESÝNDEN KORKMAKTA
Kuşku yok ki, bu saldırılar Önder Aponun, Özgürlük Hareketinin ve halkımızın onurlu kahramanlık direnişinin karşısında çözümsüzlüðe düşen AKPnin acizliðini en iyi yansıtan pratiklerdir. Tüm halkımız ve demokratik kamuoyu bilmelidir ki, AKP, halkımızın ve demokrasi güçlerinin gelişmesinden ve güçlenmesinden korkmakta, kirli politikalarının önünde engel olarak görmektedir. Bu nedenle halkımıza karşı ilan ettiði topyekun savaş çerçevesinde bu pervasız uygulamaları devreye sokmakta, onursuzluðu dayatarak halkımızı etkisizleştirmeyi ve pasifize etmeyi planlamaktadır. Bu nedenle bugün KCK operasyonları adı altında Kürt halkına ve demokratik Kürt kurumlarına yönelen bu ırkçı-faşist zihniyet açık ki yarın toplumun tüm devrimci-demokrat dinamiklerine ve kendisi gibi düşünmeyen herkese aynı şeyi dayatacaktır. Mardin, Batman ve Siirtte devreye konulan bu son saldırı dalgası bu gerçeði bir kez daha açıkça ortaya koymuştur.
AKP rejiminin bu kirli uygulamalarının karşısında hiçbir yurtsever-demokrat Kürdün sessiz kalmaması gerektiðini de vurgulayan KCK şunları belirti: Halkını rencide eden bu uygulamalar karşısında yaşamın tüm alanında onurlu ve şerefli bir duruş sergileyerek sömürgeciliðin bu kirli uygulamalarına karşı yanıt olmalıdır. Bu temelde başta militan Kürt gençliði olmak üzere tüm yurtsever halkımızı AKP-Gülen Cemaati işbirliðine karşı kendisini iradeleştirmeye, gerek gerilla saflarına katılarak gerekse de serhildan hareketinin saflarını sıklaştırarak toplumsal direnişin öncülüðünü yapmaya çaðırıyoruz.