Kenanoğlu: Selefilere umut bağlamak Türkiye'yi Suriyeleştirir!

HDK Eşsözcüsü Ali Kenanoğlu, “AKP-MHP’nin selefi çetelere umut bağlayan Kürt düşmanı politikalarının ülke içindeki sonuçları kötü olur. Türkiye Suriyeleşir” dedi.

ALİ KENANOĞLU

El-Kaide ve El-Nusra artığı Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) ve Türkiye’deki iktidarın güdümündeki Suriye Milli Ordusu (SMO) cihatçı selefi çeteleri yıllar sonra Suriye’ye tekrardan kabus gibi çökmeye çalışıyor. Suriye rejim güçlerinin çekildiği Halep, Tel Rıfat ve diğer bölgeleri işgal eden çeteler, estirdiği terörle yine barış içinde yaşayan halkların göç yollarına düşmesine neden oldu. Rojava’yı tehdit etmeye devam eden selefi çetelerin kuşatmasını engellemeye çalışan Demokratik Suriye Güçleri (QSD) ise 2014 yılındaki senaryonun tekrarlanmaması için ve halkları korumak için tedbir almış durumda. Türkiye destekli cihatçı çetelerin işgal saldırılarını ANF’ye değerlendiren Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eşsözcüsü Ali Kenanoğlu, “Sınırlarımızda demokratik bir yaşamı savunan Kürt özerk yapısı yerine selefi grupların egemenliğinde olan bir komşu, Türkiye'deki demokrasiyi ve Türkiye'deki ortak yaşamı tehdit eder” uyarısında bulundu.

‘DEVLET BAHÇELİ’NİN İLK ÇIKIŞINDAKİ ESAS MESELE SURİYE’YDİ!’

Ali Kenanoğlu, geriye dönük bakıldığında Devlet Bahçeli’nin ilk süreç çıkışında aslında esas meselenin öznesinin Suriye olduğunun işaretinin verildiğini belirtti. Bahçeli’nin ilk yaptığı açıklamayı hatırlatan Kenanoğlu, “Bahçeli ilk yapmış olduğu çıkışta, yaşamış olduğumuz coğrafyada kargaşa varken ülke içerisinde barışı sağlayıp ülke dışında ise güçlü olmaktan bahsetmişti. Tabii televizyon programlarında boy gösteren kerli ferli yorumcular bu çıkışı basite indirgeyerek, Tayyip Erdoğan bir dönem daha iktidarda kalmak için Kürtleri yanına çekmeye çalıştığı yorumlarını yaptılar. Ama biz bu kadar basit bakılmaması gerektiğini, bu çıkışın öznesinde Suriye ve Ortadoğu coğrafyası ve olası İran’a müdahale meselesi olduğunu defalarca söyledik. Nitekim ilk çıkışında olduğu gibi partisinin meclis grup toplantısında yaptığı son konuşmada da Bahçeli, Suriye’nin kuzey ve doğusunu hedef almasıyla bunu teyit etmiş oldu” dedi.

‘KÜRTLERİ KARŞISINA ALAN DEVLETLERİN ARZU ETTİKLERİNİ GERÇEKLEŞTİRMESİ MÜMKÜN DEĞİL!’

Ortadoğu coğrafyasında İran’ın, İsrail’in ve Filistin’in geleceğini belirleyecek olan ve bütün emperyalist güçlerin at koşturduğu, vekalet savaşı yürüttüğü ülkenin Suriye olduğunu belirten Kenanoğlu, Suriye’de İsrail’in, Amerika’nın, Rusya’nın, İran’ın ve Türkiye’nin de bir hesap peşinde olduğunu söyledi. Suriye’de de en önemli aktörün Kürtler olduğunu hatırlatan Kenanoğlu, “Kürtler orada belli bir örgütsel yapıya sahip, Türkiye de bunun farkında. Aslında Devlet Bahçeli'nin söylemek istediği de oradaki Kürtleri karşısına alan devletlerin arzu ettikleri şeyleri gerçekleştirmesi mümkün değil. Çünkü sahada bir gerçeklik söz konusu. O nedenle iktidar, Abdullah Öcalan üzerinden Suriye'deki Kürtlerin durumuyla ilgili ilgili bir anlaşmaya varmak istedi” dedi.

‘ÇÖZÜM SÜRECİNİN BİTME NEDENİ SURİYE’YDİ’

2013-2015 çözüm sürecinin bitme nedeninin de Suriye olduğuna dikkat çeken Kenanoğlu, AKP iktidarının Öcalan’a YPG ve Özgür Suriye Ordusu’nun birlikte hareket edip Esad’ı devirmesini teklifinde bulunduğunu ama Kürt tarafının bunu kabul etmediğini belirtti. Türkiye’deki iktidarın Suriye’de yayılmacı bir perspektifinin olduğunu dile getiren Kenanoğlu, “İktidarın Suriye'yi Esad yönetiminden kurtarıp, orada belli bölgelere hükmetme, hakim olma hayalleri ve hedefleri var. Dolmabahçe Mutabakatı’nda da YPG’nin ÖSO ile beraber hareket etmesini talep ediyor. PYD ise Esad'ı devirmek diye bir amaçlarının olmadığını, bulunduğu alandaki toprakları koruduğunu, buraya bir saldırı olursa savaşacaklarını ama bir saldırı yoksa gidip başka yere savaş ilan etmeyeceklerini söyledi. Öcalan da bu söyleme sahip çıktı. Dolayısıyla da Türkiye'nin istediğini vermediler. Yani ÖSO’ya destek verip Esad'ı devirmesine yardımcı olmadılar ve Rojava Özerk Yönetimi'nin korunması konusunda da ısrarcı oldular. Bu masanın devrilmesine sebep olan şey buydu” diye konuştu.

‘TÜRKİYE’NİN ESAS HEDEFİ KÜRTLERİ ZAYIFLATMAK’

Daha önce çizdiği perspektifte başarısız olan Türkiye’nin tekrar aynı çetelerle Suriye’ye yönelik gerçekleştirdiği işgal saldırısının bugün hem İsrail’e hem ABD’ye hem de Batı ülkelerine yaradığını kaydeden Kenanoğlu, Rusya’nın ve İran’a bağlı Şii güçlerinin savaş halinde sahadan geri çekilmesini fırsata çevirmeye çalışan emperyalistlerin Suriye’yi yeniden dizayn etmeye çalıştıklarını vurguladı. Suriye’nin ekonomik ve stratejik anlamda hem petrol hem doğalgaz hattı meselesi açısından önemli bir coğrafya olduğunu anımsatan Kenanoğlu, buraları kontrol etme meselesi üzerinden her şeyin şekillendirilmeye çalışıldığına işaret etti. Bu konjonktürden faydalanmak isteyen Türkiye’nin 2013 yılında başaramadığını bugün tekrar sahneye koyarak, Kürtleri dar bir alana sıkıştırmaya çalıştığını belirten Kenanoğlu, şöyle konuştu: “İktidar, 2011'deki karışıklık süreciyle ya da iç savaş süreciyle başaramadığı şeyi şimdi tekrar sahneye koydu ve biraz daha güçlü olarak koydu. Bu sefer elleri güçlü. Çünkü Rusya, İran ve Şii gruplar güçlü değil artık, o dönemki güçleri yok. Sonuçta savaş halindeler. Dolayısıyla şu anda Esad karşıtlarının sahada eli daha güçlü. İsrail’in, Amerika’nın, Batı ülkelerinin hedefi Esad’ı zayıflatmakken, Türkiye’nin ise buradaki esas hedefi hem Esad’ı hem de Kürtleri zayıflatmak. Şu anda sahada bütün bunların çatıştığı bir durum söz konusu. Türkiye’nin ve desteklediği çeteci grupların elinden gelse oradaki Kürtlerin statüsünü ve varlığını yok etmek isteyeceklerdir. Kobanê’ye tekrar saldırmaya da girişebilirler. Fakat buna güçlerinin yetmeyeceği en çok onlar biliyor ama alan daraltmaya çalışıyorlar. Mümkünse Türkiye sınır hattının dışında bir yere konumlandırmak istiyorlar. Dertleri o ve bunu da açık açık söylüyorlar zaten.”

‘KÜRT DÜŞMANI BU POLİTİKA ORTAK YAŞAM İMKANINI ORTADAN KALDIRIR!’

Kenanoğlu, AKP-MHP’nin selefi çetelere umut bağlayan Kürt düşmanı politikalarının ülke içindeki halkların ortak yaşam imkanını da ortadan kaldıran bir duruma yol açacağı uyarısında bulundu. Selefileri fikriyat olarak kendilerine uzak görmeyen iktidarın, Kürtlerin bir özerk yönetime sahip olmasını kendi bekası açısından tehlikeli gördüğüne işaret eden Kenanoğlu, şöyle tepki gösterdi: “Bu anlayış Türkiye'yi de karıştırır. Sınırlarımızda seküler, demokratik bir yaşamı savunan Kürt özerk yapısı yerine selefi grupların egemenliğinde olan bir komşu, Türkiye'deki demokrasiyi ve Türkiye'deki ortak yaşamı tehdit eder. Buradaki Kürtler, Aleviler yaşamsal olarak tehlikeye girer. En ufak bir karmaşada Türkiye Suriye'leşir. Suriye karıştığı zaman Türkiye'den ilk sesi kimler verdi? Kürtler ve Aleviler verdi. Bütün Alevi kurumları açıklama yaptılar. Kürtler ve Aleviler, ‘Biz yeni bir IŞİD istemiyoruz’ mesajını açık açık verdiler. Çünkü yeni bir IŞİD, yeni bir selefi yapılanması Türkiye'deki Kürtler ve Aleviler için yaşamsal tehdittir. Keza devrimciler, sosyalistler, solcular, laikler, ulusalcı Kemalist laikler de dahil olmak üzere hepsi tehdit altındadır.”

Türkiye halklarının henüz tehlikenin tam farkında olduklarını düşünmediğini ifade eden Kenanoğlu, yandaş medyanın şimdiden “Göçmen karşıtlığı” üzerinden oynayarak, “Tel Rifat alındı ve Suriyeliler evlerine dönüyor” gibi manşetlerle işgal saldırısını meşrulaştırmaya çalıştığını belirtti. Bunun bir aldatmaca olduğunu kaydeden Kenanoğlu, “Sonuçta yanı başında bir selefi devleti olacak. Ki bu selefilerin Türkiye uzantıları, bağlantıları var. Burada eğitim görmüşler, buraya gelmiş yerleşmişler, burada yapılar oluşturmuşlar. Suriye sınırındaki Antep'e, Hatay'a, Adana'ya, Mersin'e, o bölgelere baktığınız zaman Suriye'nin bir yansıması söz konusu aralarda. Dolayısıyla uzun vadede Türkiye açısından tehlikeli bir durum. Ama Türkiye’de iktidar kısa vadede günün kârına bakmaya çalışıyor” dedi.

‘SAVAŞ KARŞITI PLATFORMU OLUŞTURACAĞIZ!’

HDK olarak iktidarın yarattığı bu aldatmacayı anlatarak demokratik bir cumhuriyet için halkların arasındaki köprüyü kurmak için mücadeleyi yükselterek devam ettireceklerini vurgulayan Kenanoğlu, şunları kaydetti: “HDK tam bu noktada barışın toplumsallaşması için uğraşacak. Bununla ilgili zaten planlarımız var. İktidarın ısrar ettiği savaş konseptinin batı yakasındaki işçilerin asgari ücretini, emeklinin maaşını belirlediğini her yerde anlatacağız. Barış olduğu takdirde bütçenin ekonomiye ve bu tür işlere aktarılabilme imkanının oluşacağını anlatıyoruz ve anlatacağız. Mesela Devlet Bahçeli bugüne kadar savaşa 4 trilyon dolar harcadıklarını söyledi. İşte bu 4 trilyon dolar Türkiye’deki emekçilerin, üretenlerin, köylünün parası. O anlamda biz batı yakasında bu barışın aslında ne kadar elzem olduğunu anlatacak planlamalar içerisindeyiz. Taksim Hill Oteli’nde bir forum yapacağız ve toplumun temsiliyetleri olan sendikaları, sivil toplumu, inanç örgütleriyle bunu tartışacağız. Bu kesimlerin konuyu kendi cephelerinde yaygınlaştırmasını ve savaş karşıtı bir platforma dönüştürmesini sağlamamız gerekiyor. Tayyip Erdoğan diyor ki sen bırak ekmeğin fiyatını, merminin fiyatını söyle diyor, değil mi? İşte biz de diyeceğiz ki sen mermi değil, ekmek yiyorsun. Senin çocuğunun mermiye değil, beslenmeye, gıdaya ihtiyacı var. Sonuçta savaş bütçesi dediğiniz şeyin içerisinde selefilere verilen maaşlar da var. Yani oradaki çetelere yapılan destekler de var. Onlara paranın örtülü ödenekten gittiği iddia ediliyor. Elimde bir ispatım yok çünkü örtülü ödeneği ispatlayacak bir mekanizma yok. Şimdi bu para nereye gidiyor? Bilmiyoruz. Peki bu örtülü ödenek nelerden oluşuyor? Bu ülkenin bütçesini kim sağlıyor? Emekçiler, işçiler, çalışanlar sağlıyor. Bunun farkındalığını yaratmak gerekiyor.”