Kırbayır davasında zaman aşımı tepkisi

Gözaltında kaybedilen kardeşi Cemil Kırbayır dosyasının zaman aşımına uğratılmasına tepki gösteren Mikail Kırbayır, “2021’de görüştüğüm Meclis Başkanı Mustafa Şentop, ‘Merak etmeyin gereken yapılacaktır’ sözünü vermişti” dedi.

12 Eylül askeri darbesi sonrası Cemil Kırbayır’ın gözaltında kaybedilmesine ilişkin 2014 yılında yeniden başlatılan soruşturma, verilen sözlere, hazırlanan Meclis raporlarına ve belli olan faillere rağmen zaman aşımına uğratılarak kapatıldı. Kırbayır’ın dosyasında süregelen cezasızlık politikası, sonraki yıllarda sistematik hale gelecek gözaltında kaybetmelerin ve faili meçhul cinayetler zincirini başlatan halkalardan biri oldu.

Kars Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 28 Aralık 2021’de soruşturmanın “Kovuşturmaya yer yok” gerekçesiyle kapatılmasını ANF’ye değerlendiren Cemil Kırbayır’ın abisi Mikail Kırbayır, bu karar ile 12 Eylül faşist zihniyetinin devam ettiğinin tescillendiğini vurguladı.

‘GEREKEN YAPILACAK!'

Dosyanın zaman aşımına uğratıldığını, avukatların Adalet Bakanlığı’na müracaatı sonucunda öğrendiğini belirten Kırbayır, böyle bir kararla karşılaşmayı beklemediğini ifade etti. Daha bir yıl önce, 2021’de Meclis Başkanı Mustafa Şentop ile görüştüğüne dikkat çeken Kırbayır, “Kardeşimin dosyasının akıbetini sormak için İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan ile birlikte Şentop’u ziyaret ettik. Meclis Araştırma Raporu’na sahip çıkmalarını istediğimde Şentop, ‘Merak etmeyin, gereken yapılacaktır. Sonuca varılması için elimden geleni yapacağım’ diye söz verdi. Sonuç bu mu? Demek ki gereken yapılacak derken bunu kast etmişti” dedi.

‘OTURDUKLARI KOLTUKLARDA CEMİL KIRBAYIR’IN KANI VAR!’

Adaletin sağlanması için tam 42 yıldır uğraştıklarını hatırlatan Kırbayır, ancak bugüne kadar tek bir dava dahi açılmadığını belirtti. Adalet mücadelelerinin kardeşi gözaltında katledildikten sonra babasının yargıya başvurmasıyla başladığını anlatan Kırbayır, babası İsmail Kırbayır’ın o dönem savcılıktan Adalet Bakanlığı’na, Barolar Birliği’nden sıkıyönetim başkanlığına peş peşe dilekçeler verdiğini ancak hepsinin sümenaltı edildiğini söyledi. Bu uzun yıllar içinde, “Adalet mülkün temelidir” ifadesinin mahkemelerin arkasında asılı duran bir yazıdan ibaret olduğunu öğrendiğini vurgulayan Kırbayır, “Benim şikayetim bu yazıyadır. Kars Cumhuriyet Başsavcılığı, Adalet Bakanlığı gibi makamlarda oturanların koltuklarında hem Cemil Kırbayır’ın kanı, hem de benim sesimin isyanı vardır. 26 yaşındaki bir insanı gözaltına alıyorsun ve kendi gözetimin altındayken katlediyorsun. Sanki bunlar yaşanmamış gibi dilekçeleri sümen altı ediyorsun, ‘dosyayı araştırıyorum’ diyerek, bizim de zamanımızı çalarak zaman aşımına uğratıyorsun. Zamanı sen çaldın, sen görevini yapmadın, katilleri korudun. Kardeşimin hayatı gibi dosyası da davaya dahi dönüşmeden yok edilmiştir” dedi.

‘GÖZALTINDA DEVLET KATLETTİ'

Kardeşinin akıbeti hakkında Meclis Araştırma Komisyonu’ndan çıkan 350 sayfalık rapora rağmen bir iddianame dahi hazırlanmadığına işaret eden Kırbayır, olay mahalinde keşif yapılarak ve tanıklarla görüşülerek hazırlanan raporda, Cemil Kırbayır’ın gözaltındayken işkenceyle katledildiği kanısına varıldığını ve suç duyurusunda bulunulduğunu anımsattı. Zaman aşımı kararının neresinden bakılırsa bakılsın tümden hukuksuz olduğunu vurgulayan Kırbayır, bu kararın kasıtlı alındığını kaydetti. Onca tanığa, hazırlanan rapora rağmen Kars Cumhuriyet Başsavcılığı’nın suçluları koruyarak suç işlediğini belirten Kırbayır, “Oysa bu raporla gözaltında bir insanın devlet güçleri tarafından katledildiği ilk kez saptanmıştır” dedi.

‘KATİLLER KORUNUP KOLLANIYOR!’

Kardeşinin 12 Eylül darbe yönetimi tarafından ilk katledilenlerden biri olduğunu vurgulayan Kırbayır, Cemil Kırbayır’ın akıbetinin oldubittiye getirilmesinin faşistlerin iştahını kabarttığını, 1990’lı yıllarda gözaltında kaybedilme ve faili meçhullerin sistematik hale geldiğini, 2010 yıllarında ise şehirlerin bombalandığını kaydetti. Kardeşini katledenlerin belli olduğunu, bu faillerden dönemin Kars Emniyet Müdürlüğü siyasi şube müdürü Mehmet Hayta, dönemin MİT görevlisi Zeki Tunçkollu, dönemin polislerinden Selçuk Akyıldız’ın halen hayatta olduğunu belirten Kırbayır, ancak söz konusu şahısların devlet ve yargı tarafından cezasızlık politikasıyla kollanıp korunduklarını vurguladı.

'AKP İKTİDARI DA AYNI ZİHNİYETTE'

“Bundan sonra siyasal iktidardan hiç kimse bana darbe ve darbecilere karşı olduğunu söylemesin” diyen Kırbayır, “12 Eylül darbe değil miydi? Eğer darbe ise Cemil Kırbayır’ın ve onunla aynı akıbete uğrayanların dosyalarındaki katilleri neden koruyup, kolladın? Demek ki sen de aynı zihniyeti taşıyorsun. 12 Eylül zihniyeti devam ediyor ve sen de onun uzantısısın. Bunun başka bir tarifi yok” dedi.

Yine 2010 yılında bugün Cumhurbaşkanı olan dönemin Başbakanı Erdoğan’ın Cumartesi Anneleri’ni Dolmabahçe’de bizzat kabul ettiğini ve annesi Berfo Kırbayır’a söz verdiğini hatırlatan Kırbayır, “O dönem Erdoğan kendi grup toplantısında, ‘Cemil Kırbayır buhar mı oldu uçtu? Bir ana kapısını açık bırakmış evladını bekliyor’ dedi. Bunları söylerken, orada oturan Ertuğrul Günay, Mehdi Eker, Bülent Arınç gözyaşlarını tutamamışlardı. Bunu dünya gördü. Peki bugün ne değişti? Bu vicdanlar nerede şimdi? Ne oldu da bu davanın arkası bırakıldı? 12 Eylül ile hesaplaşacağız vaatleri içinde kardeşimin dosyası da o dönem referanduma evet oyu için kullanıldı. Buna o dönem yetmez ama evetçiler de alet oldu. Unutmadık” diye konuştu. O dönem ilk defa umutlandığını ifade eden Kırbayır, ancak yanıldığını ve varılan sonucun bu sistemin çürümüşlüğünün, adaletsizliğinin ispatı olduğunu kaydetti.

‘BİZ BU DAVAYI BIRAKMAYACAĞIZ'

Gözaltında kaybetmenin bir insanlık suçu olduğunun ve insanlık suçlarında zaman aşımı olamayacağının altını çizen Kırbayır, önümüzdeki günlerde Anayasa Mahkemesi’ne başvuracaklarını, oradan da sonuç alınamazsa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gideceklerini duyurdu. Annesi Berfo Ana’nın gözleri açık gittiğini belirten Kırbayır, “Onlar bitirse de biz bu davayı bitirmeyeceğiz. Çünkü kanunun vicdanında bu dava sürüyor. Annemin vasiyeti vardı; ‘Cemil’in kemikleri bulunmadan beni gömmeyin’ demişti. Gözleri de kucağı da açık gitti. Mezarının yanı başında açık bıraktığımız mezar hala açık ve Cemil’in kemikleri bize teslim edilmediği takdirde o mezar bir anıt gibi hep açık kalacaktır” dedi.

Cemil Kırbayır, 12 Eylül askeri darbenin hemen ardından 13 Eylül 1980'de evinden gözaltına alındı. 247. Piyade Alayı'na, bir hafta burada tutulduktan sonra da Kars Askeri Gözetimevi'ne götürüldü. O dönem sorgu evi olarak kullanılan Dede Korkut Eğitim Enstitüsü'nde sorgulanırken, 8 Ekim 1980'de işkenceyle katledildi.