‘Kobanê: 21. yüzyılın zaferi’

‘Kobanê: 21. yüzyılın zaferi’

Kobanê zaferini ANF’ye değerlendiren Ortadoğu uzmanları Haluk Gerger ile Faik Bulut, Kürtlerin bu zaferinin sadece Ortadoğu değil, tüm dünya kamuoyuna moral olduğunu vurguladı. Gerger, hem emek hem de halk hareketleri açısından moral bozukluğu içinde başlayan 21. yüzyılın, Kobanê’de Kürtlerin kazandığı zaferle yeniden yükseldiğini belirtirken, Bulut ise bu zaferin Türkiye’nin gerek Kobanê’ye, gerek Kürtlere, gerekse Suriye’ye ilişkin tüm politikalarının çöküşünün ilanı olduğunu kaydetti.

Ortadoğu uzmanı Haluk Gerger, Kobanê zaferinin sadece Kürtler açısından değil, dünyanın her yerinde barbarlığa, teröre, hile ve tuzaklara karşı direnen her halk için büyük bir zafer olduğunu söyledi. 21. yüzyılın hem büyük halk direnişlerinin ortaya çıktığı ve yükseldiği, hem de aynı zamanda büyük halk hareketlerinin çöküp bittiği bir yüzyıl olduğunu vurgulayan Gerger, dolayısıyla hem emek hem de halk hareketleri açısından çok olumsuz ve moral bozukluğu içinde başlayan 21. yüzyılın, Kobanê’de Kürtlerin kazandığı zaferle yeniden moral bulduğunu kaydetti. Kürt tarihi açısından bakıldığında her zaferin aslında bir son değil, yeni mücadelelerin başlangıcı olduğunun görüldüğünü belirten Gerger, “Kürtler için mücadele bundan sonra başlıyor” dedi.

‘ERDOĞAN’IN ÇIKIŞI TÜRKİYE’NİN DIŞ POLİTİKA UNSURUNUN DEĞİŞMEYECEĞİNİN SİNYALİ’

Erdoğan’ın “Kuzey Suriye’yi kabullenmeyiz” çıkışına hiç şaşırmadığını söyleyen Gerger, “Bunu söylemese de böyle düşündüğünü biliyorduk. Söylemesi de bir anlam ifade etmiyor” dedi. Bu açıdan bakıldığında Türkiye’de radikal bir dönüşüm olmadığı sürece, Türk dış politika unsurunun değişmeyeceğini belirten Gerger, “Bu da Ortadoğu ve Türkiye’nin Kürtlere statü tanımayan bir yapıda devam etmesi demektir. Bunun pratikteki sonucu da Türkiye’nin her zaman, her koşulda Irak, Suriye, İran’daki öteki Kürt parçalarını bastırmak isteyen merkezi hükümetlerle iş birliği içinde olacağıdır ve Batı’nın, emperyalizmin desteğini almak için de her şeyi yapacağıdır” diye konuştu.

ABD KÜRTLERİN MİLLİ HAKLARINI DEĞİL KENDİ MENFAATİNİ KOLLAR

ABD açısından Kobanê zaferi ve DAİŞ faktörünü de yorumlayan Gerger, ABD’nin DAİŞ saldırılarını kendi lehine çevirdiğini ve Ortadoğu’da yeni projesini devreye sokma ve daha meşru zeminlere dayandırma olanağı bulduğuna dikkat çekti. Taliban örneğini veren Gerger, “Taliban’ı biliyorsunuz ABD yarattı, alan verdi, örgütledi, silah verdi, eğitti ve Afganistan’ın üzerine saldı. İşi bittiğinde ve kendi açısından anlamı kalmadığında Afganistan’ı Taliban’dan kurtarmak üzere Afganistan’ı işgal etti ve hala orada savaşıyor” dedi.

Burada ABD açısından Kürtlerin milli haklarının değil, kendi çıkarının önemli olduğunun altını çizen Gerger, sözlerini şöyle sürdürdü: “ABD bölgeyi sürekli bir kaos ve felç halinde tutmak istiyor. Dolayısıyla benim kişisel kanaatim, Suriye’de ne Esad’ın ne de muhalefetin nihai zafer kazanmasını değil, birbirlerini yemelerini istiyor. Dolayısıyla da Ortadoğu’da kargaşa devam ediyor ve bu kargaşanın devam etmesi bulanık suda Kürt avlamak isteyenler için çok elverişli bir ortam oluşturuyor. Kürtlerin aleyhine bir durum yaratıyor. Yani objektif olarak ABD’nin niyetinin bu olması Kürtler açısından kötü sonuçlar doğuruyor. Durum öyle bir hal aldı ki, Türkiye Barzani ile ilişkiler geliştiriyor diye, Amerika Türkiye’yi Irak’ı bölmekle suçladı. Bu durum Amerika’nın Kürtlerin milli haklarının sınırı konusunda ne noktada durduğunu gösteriyor. Bu da tabii Kürtler açısından olumlu bir durum değil. Üçüncüsü, Amerika’nın Suriye’de Esad rejiminin güçlenmesi konusunda geride durmasının anlamı, Kürtleri kuşatanlar arasında BAAS unsurunun da yerinde durması anlamına geliyor. Ben ABD’den Kürtlere yardımcı olacak bir adım beklemiyorum, ancak Kürtler uluslararası güçler ve dünya nezdinde bir prestij ve meşruiyet zemini kazandılar. Bu açıdan Kürtler için muazzam bir halkla ilişkiler ve diploması alanı açıldı ve bu da kullanılmalı.”

‘ZAFERLE TÜRKİYE’NİN KOBANÊ VE SURİYE POLİTİKASI ÇÖKMÜŞTÜR’

Yazar Faik Bulut ise, hem Kobanê zaferinin hem de Yunanistan’daki seçim zaferinin tüm dünya kamuoyunda çok büyük bir moral kaynağı olduğunu belirtti. Art arda gelen bu zaferlerin demokrasi güçlerine zaferin masa başında değil, hem sokaktaki siyasetle hem de uluslararası diplomatik ilişkilerle kazanılacağını gösterdiğini söyleyen Bulut, Kobanê zaferinin aynı zamanda sırtını hem Suriye’ye, hem Batı’ya, hem de Suudi Arabistan ve Türkiye gibi Körfez ülkelerine dayamış İslamcı hareketlerde de olumsuz bir etken yaratıp, onları tercih yapmaya zorlayacağını aktardı. Kobanê zaferinin iki gündür Moskova’da Suriye’ye ilişkin yapılan ve Suriye’deki muhalifler ile PYD’nin de katılımıyla süren toplantıya da olumlu etkisi olacağına işaret eden Bulut, toplantıya katılmayı reddeden ve Suudi Arabistan, Türkiye gibi ülkelerin desteğini alan İslami hareketleri de politikalarını bir kez daha düşünmeye sevk edeceğini belirtti.

Bu zaferin Türkiye’nin gerek Kobanê’ye, gerek Kürtlere, gerekse Suriye’ye ilişkin tüm politikalarının çöküşünün ilanı olduğunu vurgulayan Bulut, “Kobanê’den tutun, çözüm sürecine kadar Türkiye’nin sert politikalarının çökmesi anlamına da geliyor” dedi.

Bu durumun devlet içinde de bir çelişkiye neden olduğuna dikkat çeken Bulut, Başbakan Davutoğlu popülist bir şekilde Kobanê’ye selam gönderirken, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir öğretmen sıfatıyla ona ders verir gibi tehditkar bir biçimde Kobanê’deki zaferi kabullenmeyecekleri karşılığını verdiğini belirtti. Erdoğan’ın bu çıkışının aynı zamanda Kobanê’deki zaferi kabul ettiğinin de bir göstergesi olduğunu, ancak bunu bir başarı değil bir tehdit olarak sunduğunu ifade eden Bulut, bu çıkışın Türkiye dış politikası açısından hayırlıya alamet olmadığı uyarısında bulundu.