Kobanê, DAIŞ ve Türkiye...-Amed Dicle
Kobanê, DAIŞ ve Türkiye...-Amed Dicle
Kobanê, DAIŞ ve Türkiye...-Amed Dicle
Kobanê direnişi 55. günü geride bırakıyor. DAIŞ, Kobanê'de kırıldığının farkında. Bu farkındalık saldırgan gruplarda ciddi bir psikolojik ve askeri kırılmaya sebep olduğu görünüyor. Bu gerçeklik savaş sahasındaki kayıpları ve telsiz konuşmalarına somut bir şekilde yansımaktadır. Ancak DAIŞ henüz Kobanê bölgesindedir ve mevcut savaş hali devam etmektedir. Daha önce de söylendiği gibi DAIŞ, Rakka, Cerablüs ve Tel Abyad'ta olduğu müddetçe Kobanê bir savaş bölgesi olarak kalacaktır. Ama aynı zamanda DAIŞ Kobanê kırıldıkça ismi geçen söz konusu bölgelerde de yenilgiye uğrayacaktır. Bunun Türkçesi; Kobanê zaferi DAIŞ'ın Suriye'de ve uzun vadede tümden yenilmesi, etkisiz haline gelmesine yol açacaktır. Bu süreç başlamıştır ve önümüzdeki yıla da sarkacaktır.
DAIŞ ve akıl babaları bu durumu bildiklerinden dolayı Kobanê bölgesini bırakmayı düşünmüyorlar. Çünkü Kobanê kentinin kenarlarından kırsal kesime çekilmeleri neredeyse tümden imha olmaları anlamına gelmektedir. Söz konusu arazide YPG/YPJ, peşmerge ve Burhan El Fırat güçleri karşısında savaş motivasyonları kırılır ve koalisyon uçakları tarafından rahat ve açık hedef haline gelirler. Çekilme 'askeri mantık' çerçevesinde intihar olur. DAIŞ'in Kobanê'de kalması da aynı anlama geldiği için stratejik olarak yenildikleri söylenebilir.
DAIŞ başka güçlerin siyasi hesapları için Kobanê'ye saldırdı ve içinden çıkılamaz duruma geldi. Kobanê'yi DAIŞ'e hedef yapan ve saldırması için her türlü motivasyonu yaratan devlet Türkiye'dir.
Türkiye devleti Kobanê'nin düşmesini istedi, hala istiyor. Bunun da iki sebebi var. Birincisi, Kobanê, Rojava Devrimi’nin başladığı yerdir. Devrimin başladığı yerden ölümcül darbe almasını istemektedir. Çünkü Türkiye, Kürtlerin Suriye'de hiçbir şekilde halk olarak bir statü sahibi olmasını istemedi ve bunun için DAIŞ gibi bir yılana sarılmaktan da geri durmadı. İkincisi; Türkiye DAIŞ'in sınırda hâkim olmasını kendisini uluslararası diplomasi arenasında pazarlamanın aracı haline getirmek istiyor. "Sınırımda DAIŞ var" diyerek ekonomik ve siyaset güç devşirme hesapları yapıyor. Bu sebeple sınırındaki DAIŞ vahşeti ile kendi evini koruyan Kürtleri aynı kategoriye koyuyor.
Peki AKP Hükümeti bu planların hayata geçmesi için neler yaptı? Birlikte hatırlayalım: Önce DAIŞ'ın Kobanê'ye yönelik saldırısının kısa zamanda biteceğini ve Kobanê'nin düşeceğini hesapladı. Bu durumda Kobanê'den göç etmiş insanlara sahip çıkma görüntüsü altında Kobanê mağlubiyetini hem Kürt siyasetine hem de dünyaya karşı kullanacaktı. Bu ilk hayali gerçekleşmedi. Ancak Ankara'daki hesaplar, Kobanê'deki amansız direnişle batı başkentleri tarafından ters yüz edildi.
Bu kez Salih Muslim ile görüşme taktiği hayata geçirildi: "Size her desteği veririz, gerekirse biz de vururuz" dahi denildi. Bu görüşmeyle Kürtlerde beklenti yaratılmak istendi. Ancak Muslim görüşmesinden sonra Türkiye'nin DAIŞ'e verdiği istihbari bilgiler ve lojistik destek yoğunlaştı. Erdoğan'ın "Kobanê düştü düşecek" açıklamasıyla DAIŞ'e duyduğu aşırı güveni saklayamaması planı deşifre etti. Daha doğrusu Kürtler nezdinde malumun ilanı oldu.
Türk hükümeti buna rağmen yeni hamlelerle hep zaman kazanmaya çalıştı. "Pêşmerge ve ÖSO gelsin" dedi. Bunu söylerken Güney Kürdistan yönetiminin peşmerge göndermeyeceğini, PYD'nin de zaten peşmergeyi kabul etmeyeceği sanılıyordu. Hatırlanırsa iki Kürt tarafından daha açıklama gelmeden Erdoğan bir "kabul ettiler, etmediler" diye çelişkili açıklamalar yapıyordu. Ama hiçbir Kürt yetkilisi "Peşmerge gelmesin veya gitmesin" diye konuşmadı. Erdoğan, bu planla Kürtler arasında çelişki yaratmak ve kendisini hami olarak gösterme hesabındaydı. Peşmerge giderse "Biz yol verdik, bakın Kobanê düşsün istemiyoruz" demek için cümleleri hazırda bekliyordu. (Ki peşmerge yola çıkar çıkmaz AKP'lilerin ve AKP kalemlerinin bu yollu cümleleri hemen ekranlardan, sosyal medyadan akmaya başladı.)
Peşmergenin yolda olduğu ve Suruç'ta beklediği 2-3 günlük süre zarfında DAIŞ, Türk devletinin kendisine yarattığı zaman kazanmayı iyi kullanıyor ve sürekli Mürşitpınar Sınır Kapısı'na saldırıyordu. Amaç, kapıyı düşürüp peşmergenin geçişini engellemekti. Ankara'nın oyunu yine tutmamıştı. Mürşitpınar Sınır Kapısı, YPG tarafından kahramanca savunuldu ve çetelerin bütün saldırıları boşa düştü.
Gelinen aşamada hem uluslararası baskı hem de Kobanê'nin giderek efsaneye dönüşmesi. Türkiye'yi oldukça zorluyor. Tabiri caizse Türk devleti, kendi kazdığı kuyuya düşmüş durumda. Buna rağmen Türkiye'nin Kobanê planından vazgeçtiğini söylemek için henüz erken. Türkiye, Kürt halkına yönelik siyasetinde temel bir değişikliğe gitmezse bu handikapı aşacağa da benzemiyor. Mantıkla izah edilmeyecek bir anti-Kürt siyaseti yürüten Türk devleti; nefretin siyaseti yönlendirdiği bir yolda ilerlemeyi sürdüreceğe benziyor.
Kürtlere duydukları nefret Türk devlet yöneticilerinin içini kemirmektedir. Bunun stratejik hesaplara yansıması ise politik erimedir. Askeri, siyasi, kültürel ve ekonomik sömürgeciliğin erimesi, Kürtlerin ve ezilen toplulukların kazanması ve özgürleşmesidir. Kobanê direnişi bu yeni hayatın pekişmesine büyük bir ivme kazandırmıştır, kazandıracaktır...