Kobanê Davası: Çözümün mimarı Abdullah Öcalan

Kobanê Davası'nın duruşmasında konuşan Siyasetçi Ayla Akat Ata, "Çözümün temel mimarı olarak Abdullah Öcalan’ı görüyoruz" dedi.

24’ü tutuklu 108 kişi hakkında açılan Kobanê Davası'nın 3’üncü duruşmasının 6’ncı oturumu görüldü.

Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Sincan Cezaevi Kampüsü'nde görülen duruşmada rehin tutulan siyasetçilerden Özgür Kadın Hareketi (TJA) üyesi Ayla Akat Ata konuştu.   

Konuşmasının başında İzmir’de katledilen Deniz Poyraz’ı anan Akat, Poyraz’ı katilinin bir gün sonra tutuklandığını ancak Kobanê Davası’nda yargılananların 8 günlük gözaltı süreci yaşadıklarını anımsattı. Poyraz’ın katledilmesinin siyasetteki ayrımcı konuşmalarından bağımsız ele alınamayacağına vurgu yapan  Akat, “Deniz gibi 9 Ocak 2013’te de Paris’te 3 kadın katledildi. Soylu ‘PKK bir kadın hareketidir’ diyor. Bir de ‘HDPKK’ diye açıklama yaparak legal alandaki  siyaseti kriminalize ediyor. Deniz Poyraz şahsında yine kadınlar hedef alındı. Bu durum siyasi iktidarın dilinden, siyasi tavrından bağımsız değildir. Bu saldırılar bireysel cinayetler değildir. Bize sıkılan her kurşunun planı ve amacı vardır” dedi.  

KÜRT HALK ÖNDERİ'NİN UYARISINI HATIRLATTI

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile yapılan görüşmelere değinen Akat, “Görüşmede devlet yetkilileri de vardı. Abdullah Öcalan'ın şöyle bir uyarısı oldu; Dikkat edin kendinize. Benimle birlikte bu sürecin içinde olan herkes hedeftir' dedi" diye belirtti.

Hayatlarındaki hiçbir şeyin tesadüf  olmadığını belirten Akat, “Tıpkı Deniz Poyraz’ın katledilmesi gibi. Yine Kobanê Davası’nın ilk duruşmasının da 26 Nisan’da olması tesadüfi değil. Irkçılık-Turancılık Davası’nın da ilk duruşması 26 Nisan’da görüldü. Duruşmanın ertelendiği 3 Mayıs’ta yine Türkiye'deki milliyetçi cephenin Türkçülük olarak kutladığı bir gün. Hayatımızda hiçbir şeyin tesadüf olmadığını bu şekilde anlatmak istedim. 21’inci yüzyılın Türkiyesi’nde bizim de davamız bugüne denk geliyor” şeklinde konuştu.

Kürtlerin geleceğe dair yol haritalarının olduğunu kaydeden Akat, “O da demokratik, barışçıl, herkes için özgür ve eşit bir yaşamdır. Bugün sadece Kürt siyasetçiler değil, Türkiye’de özgür ve eşit bir yaşam olabileceğini belirten dostları da yargı karşısına çıkarıldı” dedi. Günümüze yaşananların anlaşılması için ülke tarihine bakılması gerektiğine işaret eden Ata, ulus-devlet sürecinden sonra yaşananlara değindi.  Her 10 yılda bir Türkiye’de siyasi darbelerin yaşandığını ifade eden Akat, “2016 yılında darbe girişiminden bir ay sonra binlerce meslektaşımız, kamu emekçisi görevden alındı. Planlı bir süreçten söz ediyoruz” dedi.

Akat, şunları da ifade etti:

"Bu ülkenin eşit, özgür vatandaşlarının siyaset yapma hakkı vardır. Kürtler de bu ülkenin vatandaşı ise onlar da bunun içindedir. Tek tipleştirmenin bu ülkeye bir faydası yok. ‘Siz Türkiye partisi değilsiniz’ sözüne neden olan tek şey bizim Kürt sorununu dile getiren, bu amaçla siyaset yapıyor olan tek parti olmamızdır. HEP’ten HDP’ye kadar gelen bir siyaset geçmişimiz var. Bu süre içinde siyaset yapma hakkımızı kullandık ve bu hakkın bize verdiği imkanları kullanarak taleplerimizi dillendirdik.”

Kürt sorununun demokratik çözümü talebinin yanı sıra Kürtlerin statü talebinin de öncelikli talepleri arasında yer aldığına dikkat çeken Akat, “Biz parlamentoda da demokratik özerklik talebimizi dile getirdik. Özerklik talebi 1921 Anayasası’nda yer alan bir taleptir. Cumhuriyetin ilanıyla bu madde değiştiriliyor. Değiştirilen madde özerklik tanıyan maddedir. Biz ağaya, beye özerklik  istemediğimiz için ‘demokratik’ dedik. Bizimle birlikte o topraklarda yaşayan  Türkmenler, Azeriler gibi halklar da var. Özerklik olacaksa herkes için söz konusu olması gerekir” ifadelerini kullandı.

'ÇÖZÜM ABDULLAH ÖCALAN İLE MÜMKÜN'
Akat, şu değerlendirmeleri de yaptı:

“Özerklik talebimiz sadece Kürtler için değil. Türkiye Osmanlı mirası üzerine kurulmuş genç bir Cumhuriyet. Bu nedenle bu talep ne etnik ne de toprak temellidir. Ama yetki devri öngörür. Diğer taleplerimiz ise Anayasal vatandaşlık, parlamenter sistemin güçlendirilmesi, Kürt halkına statü ve laiklikti.”

Süleyman Demirel'in deyimiyle PKK, 17’nci isyan olarak ortaya çıkıyor. Kürt meselesi Osmanlı imparatorluğu dönemi boyunca özerklik talebiyle gelişerek bugünlere kadar gelmiştir.
(...)
Êzidîler sınırlar dolayısıyla birbirinden kopmuş, inançları nedeniyle yerlerinden edinmiş ve katledilmiştir. Çoğunlukta oldukları tek yer Şengal ve Başika’dır.  Ezidiler ‘Xweda’ diye adlandırdıkları sonsuz bir tanrıya inanırlar. Êzidîler 74 kez ferman ve fetvalarla katliamlara maruz kalmıştır. 2014'te gerçekleşen 74’üncü katliamda İslam’a göre dokunulmazlığı olan kadın ve çocuklar satılmış, tecavüz edilmiştir. Bunlar İslam ve cihat adına yapılmıştır. Oradaki kadın ve çocuklara Ortaçağ karanlığını yaşattılar.

Bize bu mücadeleyi devreden kadınlarla başladık. Lider kadınlar vardı, uçurumdan kendini atan kadınlar, dört duvar arasında olmayı kader sanan kadınlar. Meryem Xan ile karşılaştım, Osmanlı Rus savaşında Kara Fatma ile karşılaştım. Yakın tarihte birçok kadın figürü vardır. Bir Newroz gününde kendini yakan Rahşanları andığımızda ‘Neden bunları anıyorsunuz?’ dediler. Kendini uçurumdan atan kadınlarla coğrafyamızın gerçeğinden söz ediyorum. O tarihten bugüne kendini uçurumdan atan, kendi gerçeğini teslim etmemek için direnen bir kadın coğrafyası var.

Yoğunlaşmam, Abdullah Öcalan’ın materyaller konusunda katkı sağlamamı istemesiyle başladı. Abdullah Öcalan’la Türkiye’ye getirilmeden önce yapılan röportajlarda, kendisine sorulan, ‘Kürdistan'ın özgürlüğü mü kadınların özgürlüğü mü’ sorusuna o an hiç düşünmeden ‘kadın özgürlüğü’ diyor. Bu konuda beni düşünmeye iten kendimi tanımaya iten gerçekliğin arkasında Abdullah Öcalan’ın sunmuş olduğu kadın özgürlükçü perspektif var.
Dünyanın hiçbir yerinde eşbaşkanlık sistemi kriminalize edilmemiş, ’terör’ kavramı kullanılmamıştır.

Çözümün temel mimarı olarak Abdullah Öcalan’ı görüyoruz. Sadece ben değil milyonlar Abdullah Öcalan'ın çözüm sürecinin  baş mimari, müzakerecisi olarak görüyor. Abdullah Öcalan 1999’a kadar PKK lideriydi  ama 1999’dan sonra halkın lideri oldu. Onun avukatlığını yaptıktan ve düşüncelerini öğrendikten sonra ben de onu lider olarak kabul ettim. Bu kampanyaları yapmak mitingleri yapmak kolay değildi ama biz yasal hakkımızı kullandık. Çözüm müzakerecisi, baş mimarı olarak gördüğümüz Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünü istediğimiz için irademizi ortaya koyduk. Çözüm mümkündür. Şiddet dışında denenmiş ve çözüm alınmış tek yöntem müzakere olmuştur. Benim için de en kutsal olan çözüm sürecidir. Diyalog önemlidir.

Bugün olsa ben yine soluğu Suriye sınırında alırdım ve IŞİD'in vahşetini kınardım.

“Bize reva görülen ‘müşteki’ bile olamazsınız. Sadece partimizin sağduyu çağrıları değil, Abdullah Öcalan’ın olayları durdurduğu bir mektup var. Abdullah Öcalan’ın mektubu kamuoyu ile paylaşıldığı için mutlaka dosyaya girilmesi gerekiyordu. Ama dosyada görmedik.  Mücadele etmeye devam edeceğiz, cezaevindeyiz ama teşkilatlarımızda  çalışan binlerce insan var. Yeni bir süreçten söz etmiyoruz, değerlerden söz ediyoruz. Bunlar bir anda son bulmayacak."

Akat’ın savunmasının ardından duruşmaya yarına kadar ara verildi.